HR Giger ve Sürrealist Sanatı

“Giger, hiçbir zaman spontane resim yapmamıştır. Bu açıdan Giger’ın eserlerinde rastlantısallık yoktur. Her şey önceden planlı ve kurguludur.”

0

Bu ayki yazımı HR Giger ve onun Sürrealist (Gerçeküstücü) sanatına ayıracağım.

HR Giger, en bilinen eserlerini 1970’ler ve 1980’ler arasında yapmıştır. 1960’larda erken dönem çalışmaları ve 1990’larda geç dönem çalışmaları da mevcuttur. 2000’lerde kendisini meşgul eden sağlık sorunları (Orta seviyeli beyin felci) nedeniyle yeni resimler yapmak yerine mevcut eserleri ile retrospektif sergiler düzenlemeye yoğunlaşmıştır.

HR Giger, uzun adıyla Hans Rudolf Giger, resimlerini ince bir MDF tahta yüzey üzerine yapıştırılmış kalın ve grensiz Schoeller kağıt üzerine yapmaktadır. Resimlerinin ebatları, en küçüğü 90×100 santim olmak üzere daha da büyükçe 2.5 ila 3 metreyi bulan devasa ölçülere kadar büyüyen ebatta çalışmalardır.

Giger, resimlerini Airbrush olarak adlandırdığımız bir havalı pistole tabancayla yapmıştır. Bu alet, içindeki boya haznesinde biriken sıvılaştırılmış ve kristalize edilmiş Akrilik boyayı, kendisine arkadan bağlanmış olan bir hava sıkıştırma makinesinden (Kompresör), gelen basınç ayarlı havayı birleştirerek, ucundaki pedal ayarlı iğnenin ucundan püskürtme yöntemiyle kullanılarak, son derece gerçekçi ve detay seviyesi son derece yüksek resim çalışmaları yapmanızı sağlar. Bu açıdan Giger’ın resimlerinde kullandığı boya Akrilik olmasına karşın sıklıkla karşımıza çıkan fırça ile kullanılan akrilik boyalardan değildir, Airbrush için özel seyreltilmiş türden farklı bir akriliktir.

Giger, atölyesinde resim yaparken her zaman hafif bir progressive Jazz müzik çalardı. Müziksiz resim yapmazdı. Ayrıca desteklediği Rock ve Metal grupları da olmuştur. Celtic Frost adlı Metal grubu (Daha sonra Hellhammer ve Triptykon) ve Korn grubu düzenli olarak desteklediği Rock ve Heavy Metal gruplarıdır. Ayrıca bir dönem 70’lerde Blondie için de kapak çalışmaları yapmıştır.

Giger, her çalışmasını önceden planlar, gerekli skeç çalışmalarını önden yapar gerekirse resminde kullanacağı sembol ya da figürlerin her detayını aklında ezberine alabilmek için birkaç farklı açıdan çizimlerini yapardı. Giger, hiçbir zaman spontane resim yapmamıştır. Bu açıdan Giger’ın eserlerinde rastlantısallık yoktur. Her şey önceden planlı ve kurguludur.

Giger’ın Gerçeküstücü (Sürrealist) çalışmaları, kendi keşfettiği bir sanatsal üslup olan “Biomekanik” stil etrafında şekillenmiştir. Bu üslup, tıpkı adının çağrıştırdığı gibi Organik ve Mekanik formların iç içe geçerek bionik özelliklere sahip yeni soyut formların elde edildiği bir sanatsal dildir. Giger’ın tüm eserlerinde bu sanatsal dili baskın olarak görmek mümkündür. HR Giger’ın eserlerinde baskın olarak gördüğümüz bir başka özellik ise yoğun olarak kullanılan Erotik unsurlardır. Giger’ın eserlerinde her türlü erotik unsur, çekinmeden, cesaretle ve bilinçli olarak kullanılır.

Genel olarak incelendiğinde Giger’ın eserlerinde Futuristik ve Bilim kurgu ögeler de görmek mümkündür. Bunun başlıca nedeni, orijinal Sürrealizm akımı ile Bilim kurgu (Science-Fiction) akımının yoğun olarak birbirlerinden beslenmeleri olmuştur. Gerek orijinal Sürrealizm akımındaki eserlerde bilim kurgu akımına yapılan referanslarda, gerekse erken dönem bilim kurgu yazarlarının eserlerinde Sürrealizm akımına yapılan referanslarda, her iki akımında birbirlerinden etkilendikleri açıkça görülür. Bu etkiyi Giger’ın eserlerinde de görmekteyiz.

Karanlık ve Pesimist bir gelecek dizaynı, Giger’ın toplumu uyarmak için kullandığı bir erken uyarı sistemi gibidir. Makinelerle cinsel ilişkiye giren ve radyasyondan dolayı mutasyona uğramış insanlar, yine radyasyondan dolayı vücut derisinde dev apselerin çıktığı genç insanlar, radyasyondan dolayı uzuvları mutasyona uğramış insanlar, makinelerle cinsel birleşmenin etkisiyle vücudunun belirli yerlerinde mekanik parçaların bedeninin bir parçası haline gelmiş insanlar, Giger’ın eserlerinde tekrarlanarak sıkça gördüğümüz unsurlardır.

Giger’ın eserlerinde yoğun olarak kullanılan siyah ton ve gölgeleme oyunları dışında, resimlerin belirlenmiş bölgelerinde beyaz ışığında vurgulu olarak kullanıldığı göze çarpmaktadır. Giger bunu izah ederken, “Eğer resimdeki her yeri ışıl ışıl yapsaydım, resmin sadece küçük bir noktasına koyduğum ışığın bir kıymeti ve anlamı kalmazdı” diyerek izah etmiştir. Airbrush tekniğinde beyaz tonlar suyla seyreltildiği için kapatıcı özellikte olmadığından genellikle resim çalışmasının en üst ve en son tabakasında spreylenir. Böylelikle saydam bir efekt elde edilir. Giger, daha gerçekçi bir efekt elde etmek için beyaz tonları daha önceden tamamladığı gölgeleme oyunlarının üzerine çok fazla orana kaçmadan spreylerdi. Böylece mücevherimsi bir görünüm elde ederdi.

HR Giger’in eserlerinde sıklıkla okült semboller, paslanmış fabrika çarkları, paslanmış dişliler, kimya laboratuvarlarında kullanılan huniler, pres makinesi düzenekleri gibi unsurlar tekrarlanarak kullanılır. Bunun dışında sürekli orgazm yaşayan kadın figürleri, puslu ve kurşuni bir atmosfere sahip gökyüzü gibi çeşitli konseptlerin tekrar tekrar kullanıldığını görürüz. Adeta her resim birbirine konsept olarak bağlıdır. Örneğin puslu ve kurşuni atmosfer, gelecekte yaşanacak hava kirliliğine karşı yapılan bir uyarıdır.

Makinalarla cinsel birleşme yaşayan insanlar, gelecekte insanoğlunun gündelik hayatına makinalarla ne kadar tehlikeli bir yakınlaşma içerisine gidebileceğine dair bir uyarıdır. Ve Giger, resimlerindeki tüm bu uyarıları 1970’ler gibi erken bir dönemde yapmıştır.

Giger’ın eserlerinde baskın olan karanlık, geçmişte tutkuyla aşık olduğu ilk nişanlısı ile yaşadığı üzücü bir olaydan kaynaklıdır. Nişanlısına duyduğu tutkulu sevgi ile ona atfen birçok eser yapmıştır. Fakat nişanlısı Li Tobler, bir öğlen Giger’ın evindeyken ve kimsenin olmadığı bir esnada bir Revolver tabancayla intihar etmiştir. Bu olay Giger’ı çok derinden etkilemiş ve eserlerini kalıcı olarak çok uç karanlık noktalara taşımıştır. Bu etkileri Giger’ın “Li” serisi olarak adlandırılan çalışmalarında çok net görülmektedir.

Giger’ın çalışmalarında Salvador Dali’nin “The Face of War” gibi Dünya Savaşına bir tepki olarak yaptığı karanlık sayılabilecek çalışmalarından da ilham aldığı görülmektedir. Zaten Salvador Dali ile olan kişisel dostlukları, ona genç yaşta sanatsal anlamda yeni ufuklar açmıştır. Ayrıca HP Lovecraft’ın bilim kurgu romanlarından da etkilendiği belirtilebilir.

HR Giger’ın bütün eserleri bugün halen İsviçre’nin Gruyeres kasabasında, Gruyeres Şatosunda bulunan Giger Müzesinde sergilenmektedir.

Can Emed
Önceki İçerikHip Hop’un 44. yılında alternatif kulvardaki yükselişi
Sonraki İçerikİrem Derlen: “Herkes hayalinde ne varsa onu yaşasın isterim.”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments