Tuna Kiremitçi: “Şu çirkin dünyada en sağlam direniş kalbi temiz tutmak”

0

– 1994 yılında “Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü” nü kazandınız. Aynı dönemlerde Varlık dergisinde şiirleriniz yayımlanıyordu. İlk şiir kitabınız Ayabakanlar da bu süre zarfında okuyucularla buluştu. Peki, ilk şiirinizi ne zaman yazdınız? Şiir yazma eğiliminiz nasıl ortaya çıktı?

Babam 68 Kuşağı’ndan, romantik bir serseriydi. Haliyle, evde şiir kitabından bol bir şey yoktu. Nâzım Hikmet, Attilâ İlhan, Oktay Rifat, Baudelaire, Seferis… Babamdan hanlar-hamamlar değil şiir ve müzik sevgisi kaldı. Gitar çalmayı öğrenirken bir taraftan da şiir denemeleri yapmaya başladım. Müziğin ve şiirin birlikteliği beni daha o yaşta sarhoş etti.

– Galatasaray Lisesi yıllarında başlayan müzik hayatınızı günümüze değin başarılı bir şekilde sürdürmeyi başardınız. Müzik kariyerinizde bir dönüm noktası var mı?

Bir gün radyoda Fikret Kızılok dinledim ve “Vay be!” dedim. “Zaman Zaman” şarkısıydı. Şiir ve müzik bu kadar süper sevişebilirdi. Sonra bir gün okul dergisine röportaj yapmak ayağına Fikret Kızılok ile tanışmam beni çok etkiledi. Bir de Ataol Behramoğlu’nun “Bu Aşk Burada Biter” şiirini bestelememe izin vermesi. O ilk bestemdir. Ataol Abi bana bestecilik kapısını açmıştır.

– Şiir ve müzik üzerine Kumdan Kaleler grubundan günümüze değin bir bütünlük oluşturup bunu dinleyenlere ulaştırmayı çabaladınız. Edebiyatın bu denli içerisinde olmanızın müziğinize ne gibi katkıları oldu?

Hep ozan geleneğine bağlı kaldım… Kızılok, Ortaçgil, Jacques Brel, Suzanne Vega, Vladimir Vysotsky, Bob Dylan, Tom Waits… Bakıyorsun hep edebiyatla içli dışlı insanlar. Hatta Iron Maiden, Nick Cave, Rammstein gibi daha sert türler de öyle… Hangi müziği sevsem altından edebiyat çıkıyor. Zaten Türkçenin potansiyelini de şairler sayesinde keşfettim. Arkadaşlık ettiğim edebiyatçılardan da çok şey kapmışımdır.

– Romancılık kariyerinizi sona erdirdiniz fakat edebiyattan kopmadınız. Halen dergilerde yazmayı sürdürüyorsunuz. Son olarak 45’lik dergisinin ikinci sayısında bir çalışmanız olduğunu gördüm. Dergilerde genelde ne tarz çalışmalar yazıyorsunuz?

Kırk yılda bir yeni şiir yazarsam OT dergisinde yayımlanıyor. 45’lik de eski dost Güven Erkin Erkal’ın yeni dergisi. Benim de tuzum bulunsun dedim. Yoksa öyle sürekli bir yerlerde yazmak heveslisi değilim.

– Bir şairin şiirlerini besteleyip bu çalışmalardan bir albüm oluşturma fırsatınız olsa hangi şairin şiirlerinden faydalanırdınız?

Herhalde Ataol Behramoğlu olurdu. Az önce bahsettiğim sebepten dolayı. Bu arada geçtiğimiz ay kendisinin son kitabındaki harika bir şiiri besteledim. Sağ olsun besteyi beğendi ve kullanmama izin verdi. Konserlerde çalmaya başladık. Yakında stüdyo kaydını da yaparız.

– Müzik kariyerinizin başladığı yıllar ile güncel müzik piyasası arasında ne gibi farklılıklar görüyorsunuz?

İnternet devrimi tabii dramatik bir fark. En az 19. Yüzyıl’daki Sanayi Devrimi kadar… Bu sayede müzisyenler Unkapanı saçmalıklarıyla uğraşmaktan kurtuldu. Dinleyiciye doğrudan ulaşabiliyorlar. Özellikle gençler bu işi beceriyor. Sofar, Zeplin gibi platformlarda… Bayat televizyon şovlarına falan çıkmak zorunda değiller. Teknik gelişmeler dışında iyi ve kötü müziğin dengesi 90’larla aynı. O zaman şarkıları para karşılığı yayınlayıp listeye sokan Kral TV diye dandik bir kanalın pompaladığı müzik vardı. Ama bu Teoman ya da Aylin Aslım gibi kalıcı isimlerin ortaya çıkmasını engelleyemedi. Bugün de yine bir tarafta şaklabanlar var diğer tarafta Sena Şener, Jehan Barbur, Adamlar grubu gibi gerçek sanatçılar. Karanlıkla aydınlık her zaman dengede yani.

– “Bu İşte Bir Yalnızlık Var” sinemaya uyarlanan romanınız. Romanınızın sinemaya uyarlanma hikâyesinden bizlere kısaca bahseder misiniz? Bu roman dışında başka bir romanınızın sinemaya uyarlanması söz konusu olsa hangi romanınızın uyarlanmasını istersiniz?

O kitabın filme çekilmesine başta sevinmiştim. Müzik ve müzisyenlere olan sevgimi yansıttığım bir roman çünkü. Yönetmenliği Ketche’nin yapması da iyiydi. Kendisi harbiden müzikten anlayan bir adam. Ama yapımcı dangalaklık edip sonunu değiştirince filmin içine edildi maalesef. Seyirci haklı olarak o sonu inandırıcı bulmadı. Bir daha böyle bir durum olursa senaryoyu kendim yazarım. Mesela “Uçan Halıların Ayrodinamik Sorunları” ilginç bir film olur. Tabii romandaki Natalie Portman’ı sahiden oynatmak şartıyla!

– Göçmen bir ailenin ferdi olarak Bulgaristan’da geçen üç yılınızı size sormak istiyorum. Müziğinize orada geçen üç yılın ne gibi katkıları oldu?

2009 müzik yapmak istediğim ama kapıları bir türlü açamadığım bir yıldı. Canımdan bezmiş haldeydim. Kendimi köşeye sıkışmış, manevi olarak tükenmiş hissediyordum. Bir Bulgar kızının peşinden gittim Sofya’ya. Orada geçirdiğim üç yıl boyunca ata toprağı bana iyi davrandı. Yaralarımı sardı, ruhumu iyileştirdi. Bu sayede yeniden şarkı yazmaya başladım.

– Mart ayının son günlerine yaklaşmışken geçtiğimiz yıl bir konserinize Marteniçka bileklik ile gelenlere imzalı albüm hediye etmiştiniz. Bunu her Mart ayında bir gelenek haline getirmeyi düşünür müsünüz?

Valla hiç fena olmaz. Baba Marta çok sevdiğim bir Balkan geleceği. Herkes kollarına bileklik takar ve birbirine baharın gelişini müjdeler. Bir şeyi kutlamanın en kral yolu da her zaman müziktir, malum.

– Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları’ nda birçok ünlü isimle birlikte çalıştınız. Oldukça ilgi gören ve kamuoyunun takdir ettiği bir çalışma oldu. Bu proje nasıl başladı? Devam etmeyi düşünüyor musunuz?

Proje Pasaj Müzik’in sahibi arkadaşım Murat Doğan’ın fikri. Bir gün beraber çay içerken dedi ki “20 senedir şarkılar yazar durursun. Gel sana özel bir proje yapalım. Eski ve yeni şarkılarını sevdiğin kadın solistlerle seslendir.” Şarkıları her ay bir single şeklinde yayınlamak da Murat’ın fikriydi. Öyle pek reklam falan da yapmadık ama her ay çıkan yeni şarkıyla bize yeni dinleyiciler katıldı. Gördüğü ilgi beklediğimizden de fazla oldu. Biz de hadi ikincisini yapalım dedik.

– Yakın geleceğe dair hazırlanan bir çalışmanız mevcut mu? Bizlerle paylaşır mısınız?

İnşallah yeni düet serimizin ilk şarkısı Mayıs-Haziran gibi yayınlanacak. Yine her ay bir şarkı yayınlayıp 2019 başında albümleştirmek gibi manyak planlarımız var. Bu arada konserlere ve festivallere devam.

– Bizleri kırmayıp vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz. Son olarak söylemek istedikleriniz neler?

Şu çirkin dünyada en sağlam direniş kalbi temiz tutmak. Şarkıları paylaşmak da bunun en doğal yolu. İyi ki şarkılar var!

Uğur Hakan Hacıoğlu
Önceki İçerikKahramanı Kadın Olan Kitaplar
Sonraki İçerikPolisiye: Bu Toprakların Vaka-i Hayriyesi
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments