Animasyon Filmi Aşamaları-I

"Sinema sektörü içerisinde kullanılan teknikler bile filme göre değişir. 'Film çekerken bu şekilde yapmak zorundasın' diye bir şey yok. Tamamen özgürsünüz."

0

Animasyon Filmi Aşamaları I – Ön Bilgilendirme

Aslında bir filmi animasyon ya da klasik olarak ayırmamak lazım. Emin olun ki bir sinema filmi çekerken kullandığınız tüm metotları animasyon filmi içerisinde de kullanıyorsunuz. Tabii aralarında ister istemez ufak tefek farklar oluyor. Biz de bu yazı dizisi içerisinde bu farklara değineceğiz. Konunun rahatlıkla anlaşılması için de önce sinemadan bahsedip sonra animasyona dönmemiz gerekli. Çünkü ana konuyu bilmeyenler için aradaki farkı anlamakta zor olacaktır.

Sinema sektörü içerisinde kullanılan teknikler bile filme göre değişir. “Film çekerken bu şekilde yapmak zorundasın” diye bir şey yok. Tamamen özgürsünüz. Ama belirli kalıplar içerisinde kalmak tabii ki iyidir. Sonuçta kadrajı ayarlamanız, ışığı düzenlemeniz gibi olmazsa olmaz standartlar var. Bu genel standartların bile dışına çıkan yönetmenler oluyor. Burada dikkat etmemiz gereken yönetmen vurgulamak istediğini göstermek için bu kuralların dışına çıkıyor, bilmediğinden değil.

Peki ne iş yapar bu yönetmen?

Yönetmen adı üzerinde filmi yöneten kişi. Dışarıdan bakan biri için; setteki çalışanlara emir veren, son kararı veren biri gibi gelebilir. Aslında bu kısmı doğru. Yine de yönetmenin daha kutsal bir görevi var. Onu da bir örnekle açıklayalım.

Elinizde bir senaryo olduğunu düşünün. Senaryodan bir bölümü şimdi gözümüzde canlandırmaya çalışalım.

Karakterimiz kurak alanda dolaşan bir gezgindir. Dikkatli gözlerle etrafındakileri keşfetmeye çalışır. O sırada gezdiği yerin biraz ilerisinde kayaların oluşturduğu bir yığın olduğunu fark edip ağır adımlarla ona doğru gider. Bu kayaların kapattığı yerin arkasında gizli bir kapı vardır. Karakterimiz kapıyı açar ve şaşkınlık ifadesi yüzüne vurur. Karşısında devasa bir orman duruyordur. Geldiği yerin aksine kuraklıktan nasibini almamış gür bir orman. Burnuna çok hoş bir koku gelir. Ve kokuyu takip etmeye başlar. Dalların örttüğü bir yoldan zorlukla geçerek bir patikaya varır. İlerledikçe kokunun şiddeti ve güzelliği artmaktadır. Birden yolun sonuna gelir. Şaşkınca etrafına bakar. Kafasını önüne eğdiğinde hemen ayaklarının dibinde kokunun kaynağı o güzel çiçeği görür.

Yukarıdaki paragraf gözünüzde nasıl canlandı? Nasıl yorumladınız? Örneğin kurak alan çöl gibi miydi? yoksa yapraklarını dökmüş ağaçların olduğu, zeminde bitkilerin olmadığı kuru topraktan mı oluşuyordu? Kuraklık gözünüzde dümdüz bir arazi olarak mı canlandı? Peki karakteriniz nasıldı? Kadın ya da erkek? Yaşlı ya da genç? Bitkin miydi karakteriniz? Yoksa dinamik ve heyecanlı mı? O kadar çok argüman var ki bu tamamen sizin hayal gücünüze kalmış.

Örneğin ben hoş kokulu bitkiyi Yasemin olarak hayal ettim. Çünkü bu senaryoda karakterimiz kadar önemli bir rolü var. Güzel olmalı, göze hoş gelmedi. Sade ve duru olmalı. İnsanın baktıkça bakası gelmesi. Çünkü senaryoda kokuyu takip ederken beklentiyi yükselttik. İnsanların beklediğine değmeli. Tabi her şeyden önemlisi o ormanda yetişebilmeli. Onun oraya ait olmadığı bilen seyirci filmden kopacaktır.

İşte yönetmenin tam olarak yaptığı da budur. Yönetmen size hayalini izletir. O nasıl canlandırdı ise gözünde siz ona bakarsanız. Ama bunu yaparken yönetmenin o kadar çok şeye hâkim olması gerekli ki çünkü ufacık bir hata bile seyircinin gözünden kaçmayacaktır.

Filme başlamadan önce yönetmen senaryoyu okur. Kafasında az çok karakter ve mekanlar canlanır. Gerek kendi gerek görüntü yönetmeni ile birlikte mekanları gezip genel fikrini oluşturur. Çekim açılarından kameralara kadar çoğu şeye bu aşamada karar verilir. Bunlar maliyeti de belirleyen kalemler olduğundan baştan saptanması oldukça önemli. Hatta bu noktada yapımcı da devreye girebilir.

Oyuncunun seçilmesi aşamasında kafasında yönetmenin canlandırdığı karakterler cast ajansından birkaç örnekle yönetmene iletilir. Ve seçimler yapılır.

Olması gereken ya da filmin başlangıcında genel düzen bu diyebiliriz. Tabi ülkemizde hiçbir şey usulünde gitmiyor. Çok popüler bir oyuncunun filmde olması gişeyi artıracağından seçimler önceden yapılabiliyor. Bu sadece oyuncu için değil, yukarı bahsettiğim tüm aşamalarda da geçerli.

Gelelim animasyon filmine!

Animasyon filminde yönetmen ve ressamlar bir masaya oturur ve sonu gelmeyen toplantılar yapılır. Yönetmen kafasındaki mekanları anlatır ve tekrar tekrar çizimlerle konsept çalışmalar oluşturulur. Bu sırada karakterleri de ekibin oluşturması gerektiğinden aynı beyin fırtınasının karakterler içinde yapılması gereklidir.

Bu sırada normal bir filmden farklı olarak proporsiyon çalışmak gerekiyor. Peki nedir bu proporsiyon? Aslında bu kafa, vücut, kol ve bacakların genel boyları olarak açıklayabileceğimiz bir kavram. Karakterlerimizin birbirine yakın ölçüde olması gerekiyor. Hatta film içindeki tüm karakterlerin bu genel standartlara uyması gerekli. Yine bir örnekle açıklayalım.

İki kişinin karşılıklı konuştuğu bir sahne düşünün. Bu kişilerin arkasından başka bir karakterin geçtiğini, bu karakterin çok uzun bacaklı olduğunu, ince uzun bir yapıda olduğunu hayal edin. Seyirci olarak nereye odaklanırsınız? Konuşmada geçen diyaloğa mı? Yoksa arkadan geçen o karaktere mi? İşte bu gibi durumları ortadan kaldırmak için proporsiyon devreye giriyor. Proporsiyonu baş rol ve kötü karakter için değiştirebilirsiniz. Onlar zaten diğer karakterlerden farklılar. Bu sorun olmayacaktır. Ya da bazı özellikleri vurgulamak için %10-%20 farklarla genel ölçülerin dışına çıkabilirsiniz. Sonuç olarak karakteriniz şişman da olabilir diğerlerinden kısa da. Ama çokta abartmamak gerekli.

Ratatouille filminde başrol karakterimiz aşçı bir fareydi. Ama diğer karakterlere bakacak olursanız tüm modellemeler birbirine yakın boylarda ve ölçülerdeydi. Eleştirmen ince uzun suratıyla proporsiyon dışına çıkmıştı. Ama oda ana karakterlerden olduğundan seyirci için sorun olmadı. Ya da kötü adamımız kısa boyluydu. Bunu da insanlar izlerken sorun etmediler. Çünkü biz bilmesekte kuralların içinde olan bir durumdu.

Ice Age filminde yine bu durumla karşı karşıyayız. Bu sefer farklı ırkların olduğu bir karakter kadromuz var. Proporsiyon olarak birbirlerine benzeyemezler. Bir mamut ile kaplanı aynı ölçülerde modelleyemeyiz. Ama yapımcı firma sorunu şu şekilde çözmüş; aynı ırktan olan karakterlerin neredeyse birbirlerine tıpatıp benzediği, ufak farklarla birbirlerinden ayrıldığını görüyoruz. Örneğin dişi mamut erkek olana göre daha kabarık saçlı ve tüylerindeki renk farkı ile değişkenlik gösteriyor. Firma bu sayede yakın karakterler arasındaki farkı az tutarak proporsiyon farkını azaltmış.

Daha konuşacak çok konumuz var. Ama şimdilik bu yazıyı burada bırakalım. Daha sonraki yazılarda storyboard oluşturulması ve render aşaması gibi çok daha karmaşık başlıklara gireceğiz. Şimdilik kendinize iyi bakın.

Deha Etabek
Önceki İçerikBorusan Contemporary sezonu iki sergiyle açıyor: “Akışkan Bedenler ve Üvercinka”
Sonraki İçerik“Galatasaray Lisesi’nin 150 Yılı” sergisi
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments