Bir Direniş Biçimi Olarak Seyahat, Hayallerimiz ve Biz | İspanya Seyahati Günlüğü

"Bu gezinin sürprizi Barcelona kadar övgüyle bahsedilmemesine rağmen Madrid kentinin güzelliği oldu bizim için. Enerjisi çok yüksek genciyle yaşlısıyla sürekli akan yaşayan bir kent."

0
Madrid, Fotoğraf: Leman Deniz Yılmaz

Her şey 31 Aralık 2017 sabahı Barcelona’dan başlayan Büyük İspanya ve Endülüs turumuzda şekillendi. İspanya’yı Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümü mezunu, sanat ve mimarlık tarihi konusunda oldukça birikimli bir rehber eşliğinde gezdik ve 2017 yılının son öğleden sonrasını sevgili Cem’in muhteşem anlatımıyla Salvador Dali Müzesi’nde geçirdik.

2018 yılına üniversite öğrencileri ile birlikte Barcelona Las Ramblas caddesinde dans ederek girdik. Sonrasında kara yolu ile kilometrelerce yol yaptık, çok yoğun bir gezi programı dahilinde onlarca kent gezdik, Endülüs şaheserlerini gördük, Zaragoza, Madrid, Sevilla, Cordoba, Granada, Toledo ve Segovia kentleri dahil.

Bu gezinin sürprizi Barcelona kadar övgüyle bahsedilmemesine rağmen Madrid kentinin güzelliği oldu bizim için. Enerjisi çok yüksek genciyle yaşlısıyla sürekli akan yaşayan bir kent. Hızlıca gezdiğimiz için aklımız ünlü ressam ve müzelerinde kalmıştı. 30 yıllık arkadaşımla daha orada söz verdik “Biz bu kente tekrar gelmeliyiz ve müzelerini gezmeliyiz.”

Hem bu güzel kente tekrar gelecek hem de sırt çantalarımızla üniversite yıllarımızda mümkün olmayan bir çeşit interrail seyahati yapacaktık. “E madem elli yaşımızdan sonra bu hayali gerçekleştireceğiz süreyi de uzun tutalım o vakit” dedik ve iki haftalık bir seyahat planı yapmaya karar verdik.

Bu kez seyahatimizi tamamiyle kendimiz düzenleyecek, yoğun müze gezilerini tercih etmeyen eşlerimiz de olmadan, canımız neyi nasıl istiyorsa o şekilde gezecektik. Seyahatimizi 2019 yılının başlarında bahara denk gelecek şekilde 31 Mart seçimlerinde oy kullandıktan sonra 2-15 Nisan tarihleri arasına planladık ve ilk iş olarak Pegasus’tan %40 indirimle Madrid Barajas, İstanbul Sabiha Gökçen havaalanı gidiş dönüş uçak biletlerimizi aldık iki ay önceden. Kişi başı 1026TL. sadece 8kg. kabin bagajı var, bir de sırt veya kol çantası o kadar.

Öncelikli amacımız Madrid kenti ve müzelerini gezmek olsa da 14 günümüz vardı ve çok sevdiğimiz Valencia kentini, geçen yıl görmediğimiz Alicante kenti ve İbiza Adası’nı da kapsayan bir gezi planı yapmaya başladık. İnternetten bol bol seyahat yazısı okuduk, önerileri not aldık ona göre bir rota çizdik. Önce nerede ne kadar kalacağımıza karar verip booking ve airbnb sitelerinden merkezi, güvenli bölgelerde ve ekonomik fiyata daire kiralamayı hedefledik. Seyahatimiz boyunca sadece iki otelde konakladık, diğer dört konaklamamız şirin apartman dairelerinde oldu.

Rotamız 2 Nisan’da uçakla Madrid, aynı gün otobüs ile Alicante, 5 Nisan’da yine otobüs ile Valencia, 6-9 Nisan’da uçakla İbiza Adası, 10 Nisan’da uçakla Valencia, 10-12 Nisan otobüs ile Alicante, 12-15 Nisan hızlı tren ile Madrid ve eve dönüş.

İlk kez kız kıza kendi planladığımız bir yurtdışı seyahatine çıkıyor ve böyle hareketli yoğun bir program yapıyorduk. Üstelik kimseden yardım almadan. Koordine toplantıları yaptık ciddi bir şekilde üç iş günü bir araya geldik sadece ikimiz bilgisayar başında önce konaklama rezervasyonlarını bitirdik. En zor kısmı bu, bol yorum okumalısınız ve konaklayacağınız yerleri kent merkezi içinden seçmelisiniz. Hem güvenlik hem ulaşım hem de o kenti gecesi gündüzü ile sanki o semtin sakini gibi yaşamak için. Elbette Euro/TL bazında ekonomik olması da çok önemli. Dediğim gibi konaklama rezervasyonlarını ancak üç iş gününde tamamlayabildik. Nerede ne kadar süre kalacağımız kesinleştikten sonra müze biletleri ile İspanya’da şehirlerarası ulaşım için otobüs ve hızlı tren biletlerini satın almaktı. Bu konuda arkadaşımın Alicante Üniversitesi’nde mimarlık eğitimi alan oğlunun da önerilerini dikkate aldık, hatta hızlı tren ve İbiza Adası biletlerini onun almasını rica ettik, daha ucuz oldu.

Gezi planını tarih, saat, rezervasyon numaraları, telefon numaraları, konaklayacağımız yerlerin konumu dahil olmak üzere iki A4 sayfasında topladık. Sonra internetten yaptığımız tüm işlemlerin hem Türkçe hem de İspanyolca çıktılarını aldık. İki nüsha halinde aramızda paylaşıp dosyaladık. Hatta gitmeden iki gün önce seyahat sağlık sigortamızı da yaptırıp dosyaya ekledik.

Planlamamız mükemmel görünüyordu ancak 1 Nisan gecesi öğrendik ki İspanya ile saat farkımız iki saat değilmiş, 31 Mart gecesi yaz saati uygulamasına geçmişler ve saat farkımız bir saate inmiş. Oysa biz iki saat üzerinden hesap yapmış ve ona göre Alicante’ye otobüs bileti satın almıştık. Uçağımız 13.00’da orada olacak ve biz metro hattıyla rahatlıkla saat 15.30’daki otobüsümüze yetişecektik, 5.5 saatlik bir yolculuk yapacak, güzergâhtaki kentleri, köyleri de göre göre Alicante’ye varacaktık. Önce bir panik yaşadık ancak uçağımızın kalkış saatinin 15 gün önce 20 dakika öne alındığını hatırlayınca rahatladık. Nitekim Sabiha Gökçen’den 10.15’te kalkışla, 13.30’da Madrid Barajas havaalanına indik, bagaj vermediğimiz için pasaport kontrolümüzü yaptırıp ışık hızıyla 14.00’da taksiye bindik ve saat 14.20’de otobüs garında olduk. E tabii iki kişi metro ile 10€’ya ulaşacağımız otobüs terminaline 30 €’ya gelebildik.

Terminal epey büyük, biletlerimizde nereden kalkacağı, otobüs numarası her şey var, kolay bulduk bekliyoruz ancak bir türlü elektrikli panoda Alicante yazısını göremiyoruz, tek kişi İngilizce bilmiyor işaret ve vücut diliyle soruyoruz, “Bu otobüs Alicante’ye gidiyor mu?” Sonunda çözdük ki Alicante son durak değilmiş ondan yazmıyormuş. Otobüs firması İspanya’nın Kamil Koç’u gibi, her kentte rastladık adı Alsa. Madrid’ten Alicante’ye kişi başı 215TL ödedik. Alicante’de iner inmez tren istasyonundaki tobacco dükkanından indirimli ulaşım için 2€’ya bir kent kartı aldık (Alicante’nin akbili) ve 10€ yükledik, trende, metroda, otobüste kaldığımız süre zarfında bu kartı kullandık.

Alicante küçük ama ekonomisi büyük bir Akdeniz kenti, sıcacık sevimli. Kente iki otobüs durağı mesafede sahile yakın İbis Otel’de kaldık. Temiz ve güzel bir otel, tüm dünyada standartları aynı. Üç gece için iki kişi 120€ ödedik.

Ayrıntılar ve fotoğraflar:

Ne yedik ne içtik derseniz? Bir kere Avrupa ülkelerinde kahvaltıda zeytin vermedikleri için zeytinimizi ve demlik poşet çaylarımızı memleketten götürdük. Bir fincan kahveye 0.90-1.20 € ödedik. Sabah kahvaltılarını marketten aldığımız ekmek, peynir, domates ile odada çay ve zeytinimizle yaptık ki lezzetli ve ekonomik oldu. 10 dilim peyniri 0.90-1.80 € arasında aldık marketlerden. Yalnız bir kez sahilde güzel bir kahvaltı yaptık çay kahve dahil iki kişi 15€ ödedik.

Fotoğraf: Leman Deniz Yılmaz

Ayrıca bir tam günümüzü Alicante Üniversitesini gezmeye ve oğlumuzun iki İspanyol öğrenciyle kaldığı evini temizlemeye ayırdık. Elbette o akşam güzel bir anne sofrası hazırladık.

5 Nisan günü Alicante’ye tekrar dönmek üzere Valencia’ya hareket ettik yine Alsa otobüs firması ile 2.5 saatlik yolculuğa gidiş dönüş 27€ ödedik. Alicante-Valencia yolculuğu çok keyifli, şirin yemyeşil köyler, kasabalar ve masmavi Akdeniz sahilleri boyunca seyahat ediyorsunuz. Ertesi gün Valencia havaalanından İbiza uçuşumuz var, oğlumuzu da yanımıza aldık üç kişi İbiza Adası’na gidiş-dönüş için sadece 418TL ödedik.. Biletleri yine önceden internetten Ryanair’den almıştık. Feribot yolculuğu hem çok uzun hem epey pahalı, Ryanair’den bu fiyatı sadece sırt çantası ile yolculuk koşulu ile aldık, küçük kabin bagajlarımızı Alicante’de oğlumuzun evinde bıraktık ve hayatımızda ilk kez sadece bir sırt çantası ile altı gün tatil yaptık, önce çok kaygılıydık ama gayet de keyifli oldu. Bir iki kez çorap ve tişört yıkadık o kadar.

Alicante’den 2.5 saatte Alsa firmasının otobüsü ile Valencia’ya geldik. Otobüs istasyonunda indikten sonra Turia nehrinde 2 saatlik bir yürüyüş yaparak kalacağımız eve doğru yürüdük. Tarifsiz bir keyif bu yürüyüş, mutlaka yapılmalı. Çok geniş bir nehir yatağına sahip olan Turia Nehri’nin 1957’de taşmasıyla Valencia tarihindeki en büyük felaketle karşı karşıya kalmış. Ne yapmışlar, nehir yatağını değiştirmişler ve eski nehir yatağına parklar, bahçeler, beyzbol, futbol sahaları, yürüyüş bisiklet yolları yapmışlar. Kentin gençleri, yaşlıları, çocukları, çalışanları herkes bu parkta spor veya yürüyüş yapıyor.

Önce evimize girdik sonra bir Meksika restoranında yemek yedik ve 4. Kattaki asansörsüz dairemize geldik. Bu şirin ve eski Valencia evinde iki kişi sadece 40€’ya kaldık.

Ertesi gün metro ile havaalanına gittik ve uçağa bindikten 40 dakika sonra İbiza Adası’na geldik, otobüs ile kalacağımız apart otele geldik. Bir oda, bir salon, mutfak, banyo büyük bir balkon, deniz manzaralı, bu odaya üç kişi üç gece için 178 € ödedik. Kahvaltımızı ve yemeğimizi yine market alışverişi ile mutfağımızda hazırladık. Tavuk, makarna, çay, kahve, meyvemiz, şarabımız, her şeyi marketten aldık, çorba, salata, menemen, makarna ve tavuk pişirdik dört günlük yeme içme masrafımız 90€ üç kişi. Bunun dışında dışarıda sadece kahve, sangria ve pastanesinde yerel tadlarını denedik.

Gelelim İbiza’da ilk güne, meğer kalacağımız oteli adanın en şahane plajlarının olduğu bölgeden seçmişiz, Playa d’en Bossa’dan. İlk işimiz hemen bir sahil yürüyüşü yapmak oldu ve bakın nasıl bir sürpriz bizi bekliyordu. Gökkuşağı hem de iki tane.

Fotoğraf: Gökalp Kumdakçı

İbiza’da gözlemevi, kale, müzeler, üniversite, Sant Antoni de Portmany olmak üzere bol bol gezdik, sahil yürüyüşleri yapıp dinlendik. En tatlı anımız İbiza’da menemen isimli çalışmamızdı.

İbiza, Fotoğraf: Leman Deniz Yılmaz

Özel olarak tavsiyem gözlemevinin hemen yanındaki İbiza Üniversitesi’ne uğramanız. Kafeteryası, manzarası, ortamı ve fiyatları mükemmel, rahatça okulu da gezebiliyorsunuz herkes güler yüzlü ve samimi. Diğer tavsiyem, modern sanat müzesi, arkeoloji müzesi ve nekropolü mutlaka gezmeniz.

Sanıyorum İbiza’da eğlenceye bulaşmadan tatil yapan nadir insanlardanız. Bir gece uçuşu ile adadan tekrar Valencia’ya geldik. Bu kez kentin merkezinde bir dairede gecesi 25 €’ya kaldık, bütün gün bizimdi akşama Alicante’ye yine Alsa firması ile döndük. Sokak aralarında bol bol gezdik, kafelerde oturduk, Valencia Modern Sanat Müzesi’ni gezdik.

Ayrıntılar;

Valencia’dan Merkez Market binası, mimari özellikleri bir market için oldukça şaşırtıcı. Fotoğraf: Leman Deniz Yılmaz

Yine güzel bir otobüs yolculuğu ile 11 Nisan’da Alicante’ye döndük. Müzelerini ve kalesini daha önceki gelişimizde gezmiştik. Bu kez eski kentin altını üstüne getirdik. Kaldığımız ev ise tarihi, merkezi, rengârenk kısaca muhteşemdi. İspanya’nın genelinde uygulanan ilginç anahtar teslim sistemi ve kaldığımız evi, sokağı burada anlattım. Bu şahane evi ve sokağı hiç unutmayacağım öyle güzel bir enerjisi vardı ki.

Tarihi kentte gittiğimiz restoran ve geleneksel pilavları paellanın öyküsünü buradan okuyabilirsiniz.

Fotoğraf: Leman Deniz Yılmaz

Alicante’de yapılacaklar listesi;

Ve Alicante Merkez Tren İstasyonu’ndan Madrid Atocha istasyonuna yaptığımız 2 saat 20 dakikalık bir hızlı tren yolculuğu ile 12 Nisan sabahı nihayet Madrid’e geldik, aslında bu seyahate Madrid’teki müzeleri gezebilmek maksadıyla çıkmıştık sonra hedefi genişletmiştik.

Evet Madrid’te evimize yerleşir yerleşmez eve yaklaşık 1.5 km. uzaklıktaki Museo Thyssen-Bornemisza’ya gittik, müzeyi bir yarım günde gezebildik. Elbette çok yorulduk ama kesinlikle yorgunluğumuza değdi. Biletler 13€. Ertesi gün biletlerini internetten önceden 15’er €’ya aldığımız Prado müzesini gezdik, Çok kıymetli yüzlece eser gördük. Goya, Rubens, Dali, Picasso, Velázquez, daha nice ünlü ressamın çok ünlü eseri, çok yorucu ancak bir o kadar da heyecanlıydı.

Aynı akşam Mayor Meydanında flamenko gösterisi izledik, öyle içten alkışlamışız ki kadın şarkıcı gözyaşlarına hakim olamadı o gece, mekan tarihiydi ve kiraladığımız eve çok yakındı.

Gezimizin en pahalı durağı Madrid’ti. Kiraladığımız apartman dairesinde mutfak, mutfak malzemeleri, küçük ev aletleri, çamaşır makinesi her şey vardı. Küçücük, temiz ve şirin. Üç gece için 2200TL. konaklama ve hizmet bedeli ödedik. Fakat öyle merkezi bir yerde kaldık ki her yere yürüme mesafesinde, gece ikiden önce eve girmedik, meydanlarda şarabımızı içtik, sokak sanatçılarını dinledik, dans ettik, şarkılar söyledik. Yemeğimizi evde pişirdik yedik tekrar meydanlarına çıktık, kahvaltımızı memleketten getirdiğimiz çay, zeytin ve marketten aldığımız peynirler, domates, biber, salatalık eşliğinde yaptık. Elbette çok ekonomik oldu.

Üçüncü müze gezimizi Pazar günü öğleden sonra ücretsiz olarak Reina Sofia müzesine yaptık. Müze pek çok modern sanat eserine ev sahipliği yapıyor, mimarisi de etkileyici. Sadece Guernica Katliamı tablosunu görmek için bile değerdi. Müzeler konusundaki önerim iyi okur, araştırırsanız her müzenin ücretsiz saat ve günlerini yakalayabilirsiniz ve müzelerin tamamını ücretsiz gezebilirsiniz, elbette yeterli zamanınız varsa.

Fotoğraf: Leman Deniz Yılmaz

Son gün sabah bir kafede zeytinyağlı domatesli ekmeğimizi alıp Barajas havaalanına gitmek için metroya bindik. İki kez aktarma yaptık, iki kişi 12.5 €’ya havaalanına gayet rahat bir şekilde ulaştık. Tabii tüm bunları turizm bilgilendirme bürosundaki görevlilere sorduk; öğrendik çalıştık. Gideceğimiz her yeri akıllı telefonlarımıza kaydettik, işaretledik. İki haftalık gezimiz boyunca kilometrelerce yol yaptık, ulaşım için dört uçak, üç otobüs, bir hızlı tren, metro, tramvay, belediye otobüsü, birkaç kez de taksi kullandık. Rezervasyonların tamamını Prado Müzesi biletleri dahil internetten yaklaşık iki ay önceden yaptık. altı otel/evde kaldık, dört şehirde 10’a yakın müze gezdik, flamenko izledik, İspanya mutfağını tattık, sangria içtik, dört gün İbiza’da tatil yaptık, beş altı kez restoranda yemek yedik ve gezimizi vize ücreti hariç kişi başına 800 € gibi bir fiyata mâl ettik.

Netice olarak hayatımızda ilk kez kız kıza sadece kabin bagajı ve sırt çantası ile kimseden destek almadan bir yurt dışı seyahati gerçekleştirdik. Planlamamız belki mükemmel değildi ancak dilini hiç bilmediğimiz bir Akdeniz ülkesinde heyecan ve macera dolu şahane saatler geçirdik, renkli günler yaşadık. Her gün ortalama 17 km. yol yürüdük, 20.000 adım attık.. Heyecanlı, renkli ve keyifli, kültürel anlamda da sanat dolu bir seyahat oldu.

Goya, Prado Müzesi

Her şeyin ötesinde rahatça kadın kadına gece yarılarına kadar hiç rahatsız edilmeden kent sokaklarında şarkı söyleyerek, dans ederek dolaşabilmek çok güzeldi. Özgürlükler gerçekten çok mühim, toplumsal yaşamda erkeklerle eşit koşullarda yer almak, öyle keyifli öyle değerli ki, nasıl anlatsam?

Biz, iki eski dost olarak ileride torunlarımıza anlatacak anılarımız olsun istedik, üniversite yıllarımızdaki heyecanın peşine düştük, hiçbir şey için geç olmadığına olan inanç ve kararlılığımızla.

Yeni ve farklı seyahat maceralarında buluşmak dileğiyle…

Fotoğraf: Leman Deniz Yılmaz
Önceki İçerikKayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi 118. Sayı: “Deniz Kızı Öyküleri”
Sonraki İçerikKomplike Dergi’nin Yeni Sayısı Yayımlandı
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments