Düşman mıyız? Ruh Eşi mi?

"İyi ve kötü düşman mıydı? Hayır, olamazdı. İyilik ve kötülük birbirini var ediyordu, her zıtlık gibi. Belki ruh eşi?"

0

“Dört ayna arasındaydım; doğru, yanlış, melek, şeytan. Gözlerimi meleğin gözlerine diktim, hiç kaçmadan. Bir işaret bekliyordum, yağmur başladı. Önce ayaklarımı kaygan zeminde gezdirdim, derin bir nefesle arkamdaki şeytanın nefesini soludum. Vücudum nihayet masum bir dansa hazırdı. Gözbebeklerimin kırmızısına çevirdim hala dik bakışlarımı, doğru aynaya. Müzik yürümeye başladı odanın içinde ve yanlış adımlardan korudu beni hep en masum dansım.”

Öykülerimden bir tanesinde böyle bir paragraf yazmıştım. Ne zaman tekrar okusam iyinin ve kötünün sırlarını çözebilmek için düşünceler zihnime üşüşmeye başlar… Ve yine bir sonuca ulaşamam, cevap bile bulamam. Sadece sorularla dolu bir yolculuğa kaybolmak için çıkarım.

İyi ve kötü düşman mıydı? Hayır, olamazdı. İyilik ve kötülük birbirini var ediyordu, her zıtlık gibi. Belki ruh eşi? İyilik ve kötülük birbirini yaratıyordu ve onları ancak birbiri yok edebilirdi. Ya bu tanımların öncüleri şeytanlar ve melekler? Onları yaratan Tanrı, insana ruhundan üflemişti, insanın özünde iyi de vardı, kötü de… Karmakarışık hallerle doğar insan ve kendini bulmak için çözmesi gerekir Tanrının oyunlarını.

Kavramsal olarak kötülük insanın kendisine veya çevresine zarar veren davranışlarıdır. Hisleri de olabilir. Eyleme geçirecek gücü olmadığı için iyi kalan o kadar çok insan tanıyorum ki… Dünyadaki kalpleri ikiye ayırıyorum; arınmış ya da bulaşmış. Ayrıca neden kötülüğü filmlerde, hikayelerde hep mücadele edilmesi gereken, yok edilecek bir şey gibi gösteriyoruz? Bu onu güçlü bir şey gibi göstermektir. İyiliğin akışında onun dönüşmesine izin vermeliyiz. Mesela Baruch Spinoza iyilik ve kötülüğün sadece düşünmenin bir biçimi olduğunu söyler. Şu konuda ona katılıyorum; biz izin vermediğimiz sürece kimse bize manevi bir zarar veremez ya da hiç sevmediğimiz birinin iyi davranışları dahi iğneleyici gelebilir. Onları sahtelikle suçladığımız bile olur. Belki de iyi ve kötü diye bir şey yoktur aslında.

Rousseu ise kötülüğü yok etmek için doğaya dönmemiz gerektiğini söyler. Çünkü insanın doğal olarak iyi olduğu tarafındadır. Doğaya baktığımızda hiçbir canlı kötü niyetle diğer canlıya zarar vermez. Sadece açlık için, yaşamak ve yavrusunu yaşatmak için kötü olmaya muhtaçtır. Ancak bu onun açısından iyi bir niyet. Her avında vicdan azabı çekecek iradesi ve bilinci olsaydı bu ona kötülük olurdu. İnsanlar en iyi eylemleri bile kötü niyetle yapabilirken diğer canlıları sorgulamaya hakkımız yok. İnsan ruhunu doğadan ayırıp ait olduğu varlığı unuttuğunda; ona bahşedilen irade ve zekayla en iyi olması gereken doğaya ait canlı olduğunu bir unutuyor. Unutma sebebiyse sahip olduğu bu yeteneklerin egosu. Ego, insanı doğadan ayırıyor. Doğa ise evrende nefes alan her şeyin özüdür. İnsan, özünü unutuyor…

Ne zaman kalbimize karanlık bir şeyler bulaşacak olursa doğayla biraz vakit geçirip arınmalıyız. Kötülük vardır ve yok edilemez, ancak iyilik tarafından dönüştürülebilir.

Adelina Gençoğlu
Önceki İçerikYaşayan Bir Sanatçının Ellerinden Çıkan En Pahalı Tavşan…
Sonraki İçerikGençliğe Devredilen Hürriyet Ateşi: “19 Mayıs”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments