Epile Pisi

0

Sessizliğin içinde ses, boşluğun içinde dolu, kafanın içinde patlama.

Sanki beynini parçalıyor ve akşam yemeği yapıyor. Arada cılız sarı ışığa bakıp hayal kuruyor. Güneşli günlere çıkabilir mi, merak ediyor. Dışarı çıkmak istiyor. Bu şey, insanı delirtiyor. Mideni bulandırıyor.

”Ne yaptığın farkında değilsin, aptal.”

Yiyorsun, kusuyorsun. Yemiyorsun, kusuyorsun. Bu şey, adamı hasta ediyor. Bazen az önce gördüğün şifonyer, şifonyer olmaktan çıkıveriyor. Değişiyor. Anlamaya çalışıyorsun. Etrafına bakıyorsun. Göremiyorsun.

”Ahhhh!”

Midende yine. Boğazını sıkıyor, büyük bir dejavu çukuru. Bu şey, insana nefes aldırmıyor. Yutkunmaya çalışıyorsun. Gözlerin kapalı, yine dakikaların geçmesini bekliyorsun. Bir anda din adamı oluyorsun.
”Lütfen geçsin, lütfen geçsin.”
Ve bilmem hangi dinin duaları dilinde, hangi dilde bu haykırışın sesi?
Sen kimlerin nesisin?

Kimseden yardım alamıyorsun. Bu şey, insanı yalnız bırakıyor. Bazen sadece insanların şifonyeri şifonyer olarak görebildikleri için ne kadar şanslı olduklarını söylüyorsun kendine.
Bazen hatırlamıyorsun, hayatından dakikalar çalınıyor öylesine. Nedenini bilmiyorsun.

Sen, sen olmuyorsun. Bilincin arka bahçesinde, küçük bir havuzda yüzen plastik bir ördek… Ördek oluyorsun. Ve sen ördekken dışarı çıkıyor.
Dışarı çıkmak istiyor demiştim.
Kimi zaman insanlar dışarı çıktığı zamanları anlatıyorlar. Senin hatırlamadığını söylemiştim. Öylesine komik (!) ki o anlar gülüyorsun. İnsanlar arkasını dönüyorlar. Gözünüzü ovuşturuyorsun çaktırmadan. Bu şey insanı ağlatıyor.
Yine başın ağrıyor. ”Ne lanet şeymiş bu baş ağrısı.” diyorsun.
Klavye bir o yana, bir bu yana kayıyor gözlerinden.
Ne bitmez şeymiş bu. ”Yıllar geçse de bitmezmiş.” diyorsun.
Islak avuç içlerinden yeşil dereler akıyor. Başının iki yanında elin. Kafanı kopartmak istiyorsun, öyle bir baskı bu. Bazen baloncuklar dökülüyor yanaklarından. Kesik kesik bir şarkı, kesik kesik bir haykırış, kesik kesik bir ağıt. Kesik kesik duyuyor, kesik kesik görüyor, kesik kesik ağlıyorsun.

Sessizliğin içinde ses, boşluğun içinde dolu, kafanın içinde patlama.

Buna ne kadar dayanabilir insan?

Merve Nur Ceran
Önceki İçerikBozlu Sanat Yayınları’ndan “Bir Hareket Serüveni / A Journey of Movement”
Sonraki İçerikEdgar Allan Poe’nun Yazılarını Şekillendirmesinde Rol Alan Takıntıları
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments