Glasxs: “Klişe ama çok doğru bir söz var: Burası büyük bir okyanus”

0

Bebek Bana Her Şeyi Anlat adlı single’ını yayımlayan Glasxs ile 94 ışık yılını, Londra ‘daki müzik hayatını ve dahasını konuştuk.

– “94 ışık yılı boyunca durmadan koştun… ”Nedir seni koşturan, bu şarkıyı yazdıran?

Glasxs: 2016 yılında bir gün bir haberle karşılaşmıştım: “94 IŞIK YILI UZAKTAN GELEN GÜÇLÜ SİNYAL BİLİM İNSANLARINI ŞAŞIRTTI”. Böyle şeylere bayılıyorum. Güçlü sinyaller, en sevdiğim! Neler oluyor kim bilir. Bir yerlere not almışım. Yıllar sonra bir anda böyle bir şarkı çıktı sayesinde. Şarkıların nelerden bahsettiğini anlatma konusunda biraz kötüyüm ama, bu şarkı sanırım mesafeleri anlatıyor. Herkes, herkese her şeyi anlatsın.

– Albüm fikrindense, single fikri birçok açıdan daha cazip gelmeye başladı galiba…Bu konuda fikrin nedir? Mavi Toz Ormanında’nın ardından fazla bekletmemiş olmana da çok sevindik!

G: Ya albümleri kimse dinlemiyor mu artık? Bir tek Billie Eilish’i dinliyorlar. Müzisyenler de “E ben niye koskoca bir prodüksiyon yaptım ve bekledim ki?!” diyor, tekli yayımlamaya karar veriyor. İşte walkman dinlerken geçemiyorduk istediğimiz şarkıya hemen, birkaç kez dinleyince de zaten o sırayla dinlemek istiyorduk artık, hiçbir şarkıyı kaçırmadan. Şimdi şarkıya basıyoruz sonra bazen yarısına bile gelmiyoruz, başka bir sevdiğimiz şarkıya geçiyoruz. Ama ben hala albüm dinlemek istiyorum. Bence herkes istiyor, o yüzden yine bir şeyler değişir gibi; ama ne zaman değişir bilmek zor. Şu an her şey çalma listeleriyle alakalı gibi sanki değil mi?

– Radiohead gibi birçok grupla çalışan isim Mikko Gordon ile yollarınız nasıl kesişti? Bundan sonrası için birlikte planlama yaptınız mı?

G: Nerden bulaştım bu ikinci yüksek lisansa… Orada okulla bağlantılı bir müzik stüdyosunda çalışmaya başlamıştım. Mikko da ana ses mühendisiydi. Bakıyorum duvarlarda Colin Greenwood’la fotoğraf var. Sonra Mikko’dan e-posta geldi ‘Thom Yorke’la provadayım bugün gelemiyorum,’ diye. Nigel Godrich’le yıllarca birlikte çalışmışlar. Hala da öyle. Hatta yeni bir proje yaptıklarını söyledi; ama ser verip sır vermiyor. Bu kış aslında epey bir şarkı çıkardım. Sonra hangisiyle başlasak, neyi önce yapsak derken Bebek Bana Her Şeyi Anlat’ı ona götürdüm. Glasxs başladığından beri, 5 yıldır her şarkının prodüksiyonunu kendim yapıyordum, sanırım biraz özlemişim tekrar dizginleri başkasına vermeyi. Şahane prodüksiyon ve kayıt günleri geçirdik Hackney Road Stüdyoları’nda. Hatta yetmedi, bir şarkı daha yaptık birlikte, inanılmaz heyecanlandırıyor o da. Başka müzikler de yapalım çok isterim, ama yazın yine Thom Yorke’la turnede.

– Kliple ilgili merak ettiklerim var. Oldukça sade, gündelik bir klip. Hikayesi nasıl gelişti?

G: Epic Istanbul’la birlikte, son bir iki yıldır denenmeye başlanan dikey video fikrinden çıktık yola. Yabancı örnekleri giderek çoğalıyor, artık herkes her şeyi telefonundan izliyor deyip telefonu döndürmemeye yönelik bir fikir. Bir de YouTube galiba bu yaz dikey videolara tam ekran desteği mi getirmiş, Orçun öyle bir şey diyordu. Yine Orçun’dan #FollowMeTo hashtag’i fikri geldi. Bu meşhur “kız arkasını dönüyor, çocuk elini uzatıyor / tutuyor” fotoğraf konseptinin meğer 3 milyona yakın gönderisi varmış. Dedik böyle bir şey yapalım, Londra’yı dolaştıralım. Hatta asıl fikir şuydu, Glasxs bir anda bir turistin karşısına çıkmış, sonra da onu daha önceki kliplerde de gördüğümüz ormanına getirmiş. Orada da hop yok olmuş, uçmuş gibi bir fikir vardı. Sonra kurguda çok içine sinmedi Orçun’un (Sonunda kendisini göstermesi gerekiyordu, ondan sanırım). Epey de yürüdük Londra’nın merkezinde. 16 kilometre. Herkesten harika tepkiler geldi, bizim de bayıldığımız bir iş olduğu için çok mutlu olduk.

Bebek Bana Her Şeyi Anlat / Song Credits:

Production, Mixing and Mastering: Mikko Gordon
Lyrics: Glasxs, Orcun Can
Composing: Glasxs
Recorded and Mixed at Hackney Road Studios, London
Label: Epic Istanbul (Sony Music)

Video Credits:
Directed and Edited by: Orcun Can
Production Assistant: Katrin Schindel
Hair: Hiromasa Shimamoto
Makeup: Emily After

– Ses mühendisliği eğitimi nasıl gidiyor? Zannediyorum işin hem mutfağında hem de sahnesinde olmak seni mutlu ediyor. Biraz bahseder misin?

G: Ses mühendisliği yüksek lisansı bitti, İstanbul’a döndüm, stüdyo açtım, stüdyo kapattım, stüdyo yıkıldı, yerine rezidans yapıldı, Londra’ya taşındım. Şimdi bir de “Popüler Müzik” üstüne yüksek lisans yapayım dedim; ama James Franco da değilim ki niye böyle bir şey yaptım ben de bilmiyorum.

İşin mutfak kısmı benim için çok ilginç bir yer oldu. 2011’de Londra’ya gelene kadar yalnızca vokal yapıyordum. Ses mühendisliği bana yalnızca ‘Şu nasıl yapılır?’dan fazlasını verdi aslında. Hatta hemen bir klişeyle taçlandırayım, koca bir kum havuzu sundu bana, bütün gün, akşama kadar oynayabileceğim, yeni şeyler yapıp keşfedebileceğim. Hep sahnede olmak bambaşka deyip duruyorum; ama işin yapım sürecinde, özellikle de bir prodüktör olarak bulunmanın tadı da başka hiçbir şeyde yok.

– Londra’da genç müzisyenlere kolaylık sağlayabilecek fırsatlar bulunuyor mu? Yoksa orada da kendi içerisinde bir kaos, yarış var mı?

G: Müzik endüstrisinde çok kullanılan klişe ama doğru bir laf var : “Burası büyük bir okyanus.”
Yarıştan pek bahsedilemez ama galiba milyonlarca müzisyen, grup var. Çok fazla konser verebilecek yer var ama açıkçası burası bence bu konuda İstanbul’dan daha iyi değil. Çünkü çok fazla aldatmaca işler yapan organizatörler var. Coldplay’in son belgeselinde bile diyordu hatta Chris Martin, “Camden’ın sahtekar etkinlik organizatörleri…” diye. Doğru yerleri bulmak gerek. Yarış diye de bakmayıp kendi istediğin şeyi yapman gerek sanırım. Bir de nerede olursanız olun, yılmamak, bıkmamak gerekiyor. O hiç değişmiyor.

– Zamana uyum sağlayabilen, elektronik altyapı ve synthleri verimli kullanabilen müzisyenlerdensin. Türkiye’de müzik yapan dostlara, teknik anlamda yardımcı olabilecek, dünya müziği esintili önerilerin var mı?

G: Bu biraz neler dinlemeyi sevdiğinizle ilgili değişir sanırım. Dinlediklerim hep yaptığım müziğe benzer şeyler oldu. James Blake sanırım altyapı kısmındaki en büyük ilhamım. The Weeknd, Grimes, Lykke Li’nin özellikle son albümü, Frank Ocean, Lana Del Rey’in son albümleri sanırım ana akımdaki ilhamlarımdan. Bir de tabii Radiohead! Ama işte bunlar benim ilham kaynaklarım; belki bunları başkası dinlese farklı bir müzik yapar. Herkes çok güzel müzik yapıyor bir de.

– Geçtiğimiz yıl İstanbul’da Cemiyet konserini izlemiştim. Harikaydı! Konser takviminiz netleşti mi?

G: Çok teşekkürler, ne tatlısın! Henüz açıklamadık konser takvimini, umuyorum yakında www.glasxs.com, Spotify ve diğer tüm sosyal medya hesaplarımdan açıklayacağız.

Röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz! Son olarak dinleyicilerinizle paylaşmak istediğiniz bir şey var mı?

G: Asıl ben teşekkür ederim. Harikasınız! Bu arada gerçekten harikasınız yahu, site de sosyal medya hesapları da sürekli takibimde. İyi ki varsınız! Dinleyicilerle de paylaşmak istediğim şey yeni şarkılar! Gelin dinleyin, daha hiçbir yerde olmayan şeyler de çalacağız, hepinizin ezbere bildiği şeyleri de yine bir değişik çalacağız!

Müzikli Kız
Önceki İçerikKayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi 119. Sayı: “Sağır Sultan Öyküleri”
Sonraki İçerikDevrim Erbil Resimleri, 19 Yazarın Kalemiyle Öyküleştirildi
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments