Goncagül Sunar: “Yalanla dolanla beslenen insanlar geleceğe tek bir şey bile bırakamayacaklar.”

"Bence insanların ruhu öldü. Ruhsuz duygusuz bir dünyada yaşıyoruz. Bir de bizim gibi üçüncü dünya ülkelerindeki sonuç çok daha vahim oldu."

0

Çemberimde Gül Oya, Asmalı Konak, Yol Arkadaşım, Mahallenin Muhtarları gibi geniş bir izleyici kitlesiyle buluşmuş televizyon dizileri, Mutlu Aile Defteri, Uzaklarda Arama gibi sinema filmleriyle tanıdığımız Goncagül Sunar’ın müzisyen kimliğiyle Çemberimde Gül Oya dizisinde canlandırdığı karakterin söylediği ve dizinin soundtrack albümünde yer alan şarkılar sayesinde tanıştık ve ardından sözü ve müziğini kendi yazdığı şarkılarını yavaş yavaş dinleyicisiyle paylaşmaya başladı. Goncagül Sunar’ın ilk albümü En Uzak Yakın, geçtiğimiz aylarda Pasaj Müzik etiketiyle tüm dijital platformlarda yayınlandı. Biz de albümden, şarkılardan, müzikten, oyunculuktan, kazandıklarımızdan ve kaybettiklerimizden konuştuk.

– “Unutmadan hayallerimi sakin olup beklemeliyim” diyorsunuz “En Uzak Yakın”da. Sizi ilk kez Çemberimde Gül Oya dizisinde ve soundtrack albümünde dinlemiştik. On beş yıl geçti. Bu sürede zaman zaman tek tek şarkılarınızı paylaştınız ama nihayet albümünüz dinleyiciyle buluştu. Nasıl geçti bu süreç? Albümün hazırlık aşamasından biraz bahseder misiniz?

Goncagül Sunar: 90’ların başında şarkı söylemek ile oyunculuk arasında çok gidip gelmiştim ama içimdeki “tiyatrocu olma” aşkı çok baskın çıktı. Eski eşim müzisyendi ve bana ilk gitar çalmayı ve ilk gitar akorlarını o gösterdi. 2002’de kendime çok ucuz bir gitar aldım ve Asmalı Konak çekimleri sırasında iki yıl geçirdiğim otel odasında bol bol pratik yapıp küçük küçük şarkı sözü yazmaya başladım. 2004’de Çemberimde Gül Oya dizisiyle beraber bir soundtrack çıktı. Çağan’ın isteği üzerine “Beni Benimle Bırak” ve “Çemberimde Gül Oya”yı kendimce yorumladım. O ara, albümü çıkaran müzik şirketi ile böyle bir yola girmeye niyetlendik ama mp3 furyası yüzünden olamadı. Aranjör arayışım sürüyordu. Albüm yapma hayalimi kafamdan atamıyordum. 2007’de ise kendi internet sitemden ilk single şarkımı yayınladım. O dönem “Sözler Verdim” çok sevildi. İşte tam o tarihte tanışıp görüştüğüm Pasaj Müzik’le albüm anlaşması yapmak üzereyken hamile olduğumu öğrendim ve yine ertelendi. Şarkım artık tarihe karışan myspace’de harika tepkiler alıyordu. Bunların içinde dünyaca tanınan şarkıcılar bile oldu. Bugünlere gelene kadar ev demoları yaptım, müzisyen arkadaşlarımın yardımıyla bazı şarkıları el yordamı ile aranje ettik, hatta klipler çektik. O arada sürekli yeni şarkı üretiyordum. Ve yıllar sonra Pasaj müzikle yeniden yolumuz kesişti. Benim şarkılarımı anlayıp hayat verecek inanılmaz yetenekli bir müzisyen olan Caner Karamukluoğlu’nu bana adeta gümüş tepsiyle sundular. Müthiş bir titizlikle çalıştık. İstediğim sound’a kavuşuyordum. İlk dört şarkıyı tekli olarak servis ettik ve sonra üç şarkı daha kaydederek geçen ay albüm haline getirdik. “En Uzak Yakın” 2008 yılında Cunda adasında yazıldı. “Unutmadan hayallerimi sakin olup beklemeliyim”de içimdeki şarkı yapma albüm yapma müzik yapma hayalinden bahsediyordum.

EN UZAK YAKIN

– Mutlu olmadığı halde mutluymuş gibi yapanların, kendine “kusursuz imajlar” yaratanların olduğu bir sanal gerçekliğe karşı bir de somut gerçekler var. “Plastik Bulutlar” şarkınızda bunu ifşa edip “filtrelenmiş yüzlerin” hikâyesini kahkaha atarak anlatıyorsunuz. Kimileri sosyal medyanın yalnızca olumlu yanlarını görse hayatlarımızı, kendimizi bir telefon ekranına sığdırmak bize ne getirdi? Bizden neler götürdü?

G.S.: Bence insanların ruhu öldü. Ruhsuz duygusuz bir dünyada yaşıyoruz. Bir de bizim gibi üçüncü dünya ülkelerindeki sonuç çok daha vahim oldu. Instagram epey leş bir ortam. Özellikle gencecik kızlar şişirilmiş büzülmüş dudakları, boş ve güya seksi bakışları, birbirinin aynısı suratları ile porno starlarına benzediklerinin farkında değiller. Sürekli bir şey yapıyormuş, her an aktifmiş gibi görünenler, satın alınan beğeniler, ürün tanıtımı yapıp para kazananlar, mutlu mesut üretkenmiş gibi yapan storyler karanlık dipsiz bir kuyu gibi. Ama bu çağın insanı böyle olmak istedi, bu sunuldu önüne ve bu çağın insanı bunu kabul etti. Bomboş bir dünya, saçma bir ünlü algısı. Ünlü olmadan yarattığın hiçbir şeyin hiçbir önemi olmaması. Kendi halinde bir insansan zaten silik ve yok gibisin. Koca dünya o cep telefonlarına sığdırılıp sıkıştırıldı. Yalanla dolanla beslenen bu insanlar geleceğe tek bir şey bile bırakamayacaklar. İyi yanı ne biliyor musunuz sıkılmayı ve ölümlülüğünü unuttu insanoğlu, kendini uzun yıllar oyalayacak bir oyuncak buldu. Sosyal medyanın iyi tarafı alarka ettiğimiz toplumsal gerçeklerin artık çok görünür ve yüzeyde olmasını sağladı. Ama öylesine hızla tüketilen bir bilgi akışı kirliliği var ki o da unutulup gidiyor. Bu şarkıda aslında bizim oyunculuk sektöründe estetik harikası yüzlerin baş tacı edilmesi, iyi oyuncuların önüne geçmesi dokundurması da var. Çirkin kadın yok, fakir kadın var. Bu dönem böyle. Ekranda senin göz altı torbalarını sarkmış yanaklarını büyük burnunu görmek istemiyorum, yaptır gel, kıskanma sen de yaptır gel diyen bir talepler silsilesi var.

Dijital çağ, müziğin paylaşımını da etkiledi. Daha sonra albümünüzü cd olarak satışa sunmayı düşünüyor musunuz bilmiyorum ama siz de dijital platformlarda yayınladınız öncelikle. Hızlı paylaşım ve benzeri olanakları açısından dijital platformların artıları olabilir ama bizim gibi 90’larda müziği dinlerken arşiv yapan kuşaklar için dezavantajları da var. Dijitalde bile olsa artık çoğu müzisyen/grup albüm yerine tek şarkı yayınlamayı tercih ediyor. Bu durum müzikal üretimi nasıl etkiler?

G.S.: Çok isterim basılmasını ancak zor şu ara çünkü cd’nin bir anlamı kalmadı artık. Keşke kalsaydı. CD yani elinle tuttuğun fiziki şey arşivlenir oysa dijital dünyada dijital kirlilikte yok olup gidebilir. Meraklısı araştırıp bulur dinler ancak. Bu bile ne kadar acımasız bir yenilik. İnsanlar albüm dinlemiyor. Çünkü dijital hayat çok şey sunuyor önüne insanın. Günümüz gençlerinin özellikle araştırma refleksi, öğrenme, algılama, anlamaya çalışma ve anlamlandırma gibi güdüleri yok (magazinsel olaylar dışında). Biz eski kuşak yine daha sabırlıyız ve birine takılıp uzun uzun araştırabiliyoruz. En azından ben öyleyim. Ama bu çağın insanı tembel ve ruhsuz. Önüne ne düşerse bir bakıyor kolayına geliyorsa seviyor gelmiyorsa güle güle diyor. Neyi neye göre seçip beğendiğini hiç anlamış değilim. Tek şarkı yetiyor, tek bir şarkı için sana zaman ayırabiliyor artık. O şarkı da ya yerin dibinde ya göklerde oluyor.

– Hem şarkı sözü yazarlığınızda hem müziğinizde etkisi olduğunu söyleyebileceğiniz bir dönem, müzisyen ya da şarkı yazarları var mı?

G.S.: Olmaz mı? Yerli müzik çok az dinleyen biriyim yeni yeni “3. Yeni” dediğimiz yerli müzisyenlere bakıyorum. En önemli besin kaynağım, köklerim, müzik bilincim 90’lar grunge ve akabinde 2000’lerin bu dönemlerine kadar gelen yeni, modern, rock alt yapılı müzisyen ve gruplar. İlk aklıma gelenler: London Grammar, The Black Keys, PJ Harvey, Editors vs vs…. bitmez ki bu liste.

– Albümle birlikte bundan sonraki çalışmalarınız neler olacak? Yakın zamanda konser var mı? Aynı zamanda müzikle ilgili çalışmalarınız sürerken oyunculuğu da geri plana atmayacağınızı tahmin ediyorum. Geçtiğimiz sezon “Nereye Gitti Bütün Çiçekler?” oyununda yer aldınız. Önümüzdeki sezon da oyun devam edecek mi? Yeni ve kesinleşmiş projeler var mı?

G.S.: Şimdi bir ekip oluşturuyorum. Kompakt bir ekip set up set up gideceğim. Önce canlı performans videoları gelecek. Daha sonra konserlere doğu yol alacağız. Oyunculuk elbette tam gaz devam edecek. “Nereye Gitti Bütün Çiçekler” seyrek oynanacak ama dördüncü sezonda da devam edecek. Yeni oyun provalarına başlayacağım .Yine Mam’art Tiyatro ile birlikteyim. Tiyatro, dizi, film ve müzik iç içe geçmiş disiplinler benim için. Hepsi koltuğumun altında yola devam edeceğim. Yol uzun ve çok engebeli. Cesaretli güçlü ve dinamik olmam gerekiyor. Hem yolun başındayım hem de yaşam süreçlerime baktığımda doğru ve verimli bir dönemdeyim.

– Çemberimde Gül Oya, izleyiciler için çok özel bir yerde. Çağan Irmak, hem gülerek hem içimiz acıyarak hatırladığımız bir hikâye anlattı bize. Örneğin sizin Suzan Aksoy’la olan bir sahnenizi gülerek hatırlarken Canan’ın İbrahim’e kim olduğunu yüzüne vurduğu sahneyi “Ne vurucu bir sahneydi” diye hatırlıyorum. Keza, Canan’ın Atıfet Hanım’la sahneleri de öyleydi. Sizde Çemberimde Gül Oya ve Canan Cansev’in yeri nedir?

G.S.: Ah benim içinde çok özel bir yerde ÇGO. Onun gibi bir dizi gelmedi. Onun kadar sevdiğim bir iş olmadı. O kadar naif bir diziydi ki tüm karakterler hele Canan gerçekten oya gibi işlenmişti. Canan geriye dönüp baktığımda bana gurur veren, beni ben yapan, ismimi sağlamlaştıran yegane bir armağandır hayatımda.

Baran Barış
Önceki İçerikÖzgün Semerci’nin yeni teklisi: “Delik”
Sonraki İçerikÜnlü yazardan Alman gemi kaptanına “Nobel Barış Ödülü” verilsin çağrısı
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments