Kürtaj Cinayet Midir, Hak Mıdır? – Kürtaj Tartışmalarına Toplu Bir Bakış

0
Burada yazılanların hiçbiri yeni ve özgün fikirler olmayıp sadece tartışılmış ve yazılmış fikirlerin bir derlemesidir.
Eğer konuyu, “dinsiz nikahsızlar zina yapıp sonra da masum yavruları öldürüyorlar” düzeyinde algılamıyorsanız bu konuda savunulan iddiaların belli kavramlar çevresinde kümelendiğini görebilirsiniz.
-Kadının bedensel özgürlüğü
-Bebeğin yaşama hakkı
Şimdi temel iddialarla yola çıkalım.
1. KÜRTAJ YASAKLANMALIDIR, ÇÜNKÜ DOĞAL OLANA MÜDAHALEDİR.
2. KÜRTAJ HAKTIR, BEDENİMLE İLGİLİ İŞLEM YAPMA HAKKI TAMAMEN BANA AİTTİR.
3. KÜRTAJ CİNAYETTİR, BİR BEBEĞİ ÖLDÜRMEK SUÇTUR.
Kürtaj yasaklanmalıdır çünkü doğal olana müdahaledir.
Bu iddia, yukardaki iddiaların içindeki en zayıf, savunulması en zor ve en tutarsız iddiadır. Çünkü tıpla ilgili hemen her şey doğal olana müdahaledir. Doğal olana müdahaleye karşı çıkanlar tutarlı olmak için asla antibiyotik kullanmamalı ve apandisit olduklarında ameliyat olmamalıdır, çünkü bunlar da “doğal olana müdahale”dir. Tüp bebek, suni döllenme teknikleri ya da kalbi durmuş bir insana yapılan kalp masajı bile “doğal olana müdahale” kapsamına girer. Burada “doğal olan nedir?” sorusunu tartışmak bile gereksizdir. Bu iddia, dağ başında “doğal” bir mağarada taş çağı aletleriyle yaşayan bir kişi tarafından öne sürülmüyorsa tutarlı değildir.
Kürtaj haktır, bedenimle ilgili işlem yapma hakkı tamamen bana aittir.
Bedensel dokunulmazlık hakkı klasik hukuk metinlerinde yer edinen temel bir haktır. Kişinin rızası olmadan kimse zorla onu tedavi edemez, bedenine ameliyat yapamaz vs. Ancak kürtaj söz konusu olduğunda bu önerme tam olarak doğru olamaz. Bu önerme bir kadın için diyelim ki 35. gebelik haftasında ise büsbütün geçersizdir. Her şeyden önce ortada tek bir birey (anne) değil, birey olup olmadığı tartışılsa da başka bir “birey” (fetus) vardır. Hiçbir kadın bireysel özgürlüğü ve bedensel dokunulmazlığı gerekçesiyle karnındaki doğuma yakın bir bebeği öldürme hakkına sahip değildir. Buradaki sorun, aşağıda detaylarıyla tartışılacak olan “anne karnındaki fetus ne zaman “birey” olur” sorusuna verilecek yanıttır. Bunun yanıtı aşağıda ayrıntılarıyla tartışılacaktır.
Kürtaj cinayettir, bir bebeği öldürmek suçtur.
Bu argüman, spermle yumurtanın (ovum) birleşmesinden oluşan zigotu insan kabul etme varsayımına dayanır. Bu önermenin akıl yürütme düzeneği şu şekilde gelişir:
“Zigot, sizin gibi benim gibi bir insandır. Zigot normal bir insan ise her insanın sahip olması gereken devredilemez insan haklarına sahip olmalıdır, bu hakların en temeli de “yaşama hakkı”dır. Dolayısıyla kürtaj yaparak bir zigotu yok etmek ile sokakta yürüyen bir insanı bıçaklayarak öldürmek kategorik olarak aynı şeydir.“
Yukardaki akıl yürütmesi, her ne kadar temel insan hakları metinlerine ulaşsa da bu argümanı savunanların çok büyük bir çoğunluğu dini söylemlere referansta bulunur.
Kürtajı bireysel bir hak olarak savunanlar ise argümanlarını, “cinayeti savunmasına değil” “zigot insandır” önermesinin reddine dayandırırlar. O halde aslında bu tartışmanın kilit noktası şu sorudur:
ZİGOT İNSAN MIDIR?
Kilit soru budur çünkü zigot insansa hamile bir kadın “bedensel özgürlük” adı altında bir başka insanı öldüremez. Evinde 5 yaşındaki çocuğu bıçaklayan baba “çocuk benim değil mi, size ne siz ne karışıyorsunuz?” diyemeyeceği gibi kürtaj da yapamaz. Eğer zigot insansa kürtaj iznini 4 hafta ya da 6 haftaya indirmek de mantıksızdır. Çünkü cinayetse 4. haftada da 20. haftada da olsa hepsi cinayettir ve dolayısıyla tamamen yasaklanmalıdır.
Bu kilit soruyu biraz daha genişleterek sorarsak şu soruyu yanıtlamamız gerekir:
BİR İNSAN NE ZAMAN İNSAN OLUR?
Olası yanıtlar şunlardır:
1. Sperm ya da yumurta iken
2. Anne karnından çıktıktan sonra
3. Döllenme olur olmaz oluşan zigot iken
4. Anne karnında belli bir zamandan sonra
“Sperm ya da yumurta iken” iddiası, üzerinde fazlaca durulamayacak kadar saçmadır, ancak mizahın konusu olabilir (Mastürbasyon: soykırım, her adette atılan yumurta için birer cenaze töreni, milyonlarca sperme bırakacağımız mirasın bölüştürülmesi vs)
“Anne karnından çıktıktan sonra” iddiası da saçmadır, çünkü anne karnındaki 38 haftalık bir bebekle yeni doğmuş bir bebek fizyolojik olarak tamamen aynıdır; ağrı duyar, refleksleri vardır, uyaranlara yanıt verir. Bu haftalarda anne karnından çıksa yaşamını sürdürebilecektir. Esasen 32-34 haftalarda bile doğsa yaşamını sürdürebilir, tıbbi destek vererek 27-28. Haftalarda doğan bebekler bile yaşatılabilmektedir. Bu nedenlerle yeni doğan bir bebekten farksız olan anne karnındaki gebeliğin son dönemindeki bir bebeği birey olarak kabul etmemek saçmadır.
“Anne karnında belli bir zamandan sonra” iddiası ile “zigot oluştuktan sonra” iddiası iki güçlü iddia olarak birlikte tartışılacaktır.
“Döllenme olur olmaz oluşan zigot iken” iddiası yukarıda sözü edilen gerekçelerle kürtaj karşıtlarının savunduğu iddiadır. Bu iddiayı iki pencereden incelenecektir: Dinsel ve tıbbi.
İncil, Tevrat ve Kuran’da çocuk düşürmenin yasaklanmasıyla ilgili bir ifade yoktur. Dini olarak bu konuda en katı tutum Hristiyanlığın Katolik mezhebi tarafından sergilenmektedir.
Çok ilginçtir ki Hristiyanlıkta 1312 Viyana toplantısında “erken dönem kürtajları cinayet saymayan Aziz Augustinus ve Aziz Tommaso’nun görüşü” kabul edilmiştir ve bu tarihten 1869 tarihine kadar kürtajla ilgili hiç yasak yoktur. Katoliklikte kesin kürtaj yasağının tarihi 1869’dur. (Kaynak Milyarlarca ve Milyarlarca, Carl Sagan)
İslamiyet’te kürtaj yasağı, yansıtılanın aksine tek, kesin ve sabit değildir. Kuran’da bu konuda doğrudan hiçbir ayet yoktur. Yapılan kürtaj karşıtı yorumlar, hep başka ayetlerin dolaylı yorumlarından yapılan çıkarımlardır. Fıkıhta bu konuda üzerinde uzlaşılan net görüş, kürtajın 120. günden sonra kesinlikle yasak olmasıdır.
Şafii ve Hanbeli mezheplerinde ise kürtaj, 40. günden itibaren yasaklanmıştır.
Maliki mezhebine göre ise 40. günden önce de yasaklanmıştır.
Hanefi mezhebinde 120. günden önce, Şafii ve Hanbeli mezheplerinde 40. günden önce kürtaja izin veren görüşler vardır ve bu görüş mezhepleri içinde marjinal görüşler değildir. İslamiyet’e göre bu konu iki soruya verilen yanıtlar üzerinden tartışılmıştır:
Soru 1: Fetusa ruh ne zaman üflenir?
Soru 2: Fetusun cenaze namazı kılınır mı?
İslamiyete göre anne karnında belli bir zamanda iki melek gelerek bebeğin “rızkını, amelini, ecelini, cennetlik mi cehennemlik mi olacağını yazar ve ona ruh üfler. “Fetusa ruh ne zaman üflenir?” sorusuna çeşitli mezheplerde verilen farklı yanıtlar vardır. 40, 42, 45 ve 120. günler.
İslamiyet’te bu konudaki bir diğer ölçüt cenaze namazının kılınmasıdır. Eğer zigot insansa bütün düşüklerin cenaze namazı kılınması gerekir ki böyle bir uygulama yoktur. İslam’a göre dördüncü aydan sonra düşerse fetuslar yıkanır ve cenaze namazı kılınır, bu aydan önceki düşüklere dini ritüeller uygulanmaz, cenaze namazı kılınmaz. Bu açıdan İslami olarak fetusa “tam insan” muamelesi ancak 4. aydan sonra yapılmaktadır.
Kısacası kürtajın zigot oluşumundan itibaren tamamen yasak olduğu görüşü, İslamdaki görüşlerden yalnızca bir tanesidir, üzerinde TAMAMEN UZLAŞILAN BİR KONU DEĞİLDİR.
İslamdaki hiçbir mezhep ya da yorum zigot oluşurken ruhu da vardır demez. dolayısıyla “Zigot insandır” önermesi İslami bir önerme değildir.
Bu konuda detaylara girmeden soruyu tekrar hatırlayalım:
FETUS NE ZAMAN İNSAN OLUR?
Bu soruya şimdi de tıbbi bir pencereden yanıt arayalım.
İki yanıt verebiliriz:
1.Anneden ayrı yaşayabilme yeteneğine eriştiği zaman
2. Beyin ve sinir sistemi geliştiği zaman
İlk yanıt ABD’de konuyla ilgili verilen bir mahkeme kararıdır. Anne karnındaki bir bebeğin anneden ayrı yaşaması her şeyden önce akciğer gelişimiyle ilgilidir ve akciğer gelişimi en erken ortalama 26-27. haftalarda bebeğin dışarda yaşayabileceği düzeye gelir. Dolayısıyla bu haftalardan önce bebek anneye bağlıdır, ayrı bir canlı sayılamaz.
İkinci yanıt ise daha derin bir tutarlılık içerir. Ölümün en kısa tanımı “beyin ölümü”dür. İnsanı insan yapan beyin gelişimi olduğundan ancak sinir sistemi gelişmiş bir fetus insandır. Fetus beyninde hücrelerin (nöron) bağlantıları (sinaps) 24-26 haftalarda oluşur. Fetusta insan beynine ait elektroensefalografi (EEG ) dalgaları da 25-30 haftalarda oluşur. Dolayısıyla, bu ölçüte vurduğumuzda en asgari ölçekte 24 haftadan önce normal bir beyin gelişiminden söz etmek doğru olamaz.
Anne karnında oluşan zigotların çoğunluğu bebek haline gelemeden yok olur. İstatistiksel olarak anne karnında oluşan her 100 zigotun ancak 42 tanesi gebelik haline gelir ve anne karnında tutunmayı başarır.
ZİGOT, BİR “İNSAN” DEĞİL, İNSAN “POTANSİYELİ”DİR.
“Zigot öldürmek cinayettir” önermesi bu veriler ışığında yanlış bir ifadedir. Bunu çürütmeden yapılacak tartışma sakattır.
Amaç halk sağlığını korumak ise bir tıbbi veri olarak şu söylenmelidir:
-Kürtaj yasaklanan her ülkede istisnasız olarak anne ölüm oranı artmıştır.
Çarpıtılan bir başka gerçek ise şudur:
Kürtaj tıbbi olarak asla “doğum kontrol yöntemi” değildir. Tam tersine etkin doğum kontrol hizmeti verilmemesinin doğrudan bir sonucudur.

Bu yazı kürtaj tartışmalarının ekonomi-politik özünün etrafındaki dini, tıbbi, sosyal örtüyü kaldırarak bir alan temizliği yapmak için yazılmıştır. Kürtaj karşıtlığının üzerindeki dinsel-hümanist cilayı kazıdığınızda göreceğiniz geleceğin “ucuz işgücü ordusu” ve sermaye planlaması ise başka bir yazı konusudur. Kürtaj karşıtlığının dini ve tıbbi içeriğinden çok konunun çekirdeği, işin iktisat kısmıdır. Bu ise bir başka yazının konusu olacak kadar kapsamlı bir konudur.

Taylan Kara
Önceki İçerikEkin Fil “Körfez” tüm dijital platformlarda yayında
Sonraki İçerikDünya nüfusu geçen yıldan bu yana 83 milyon kişi arttı
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments