Ozzy Osbourne’un geçmişi ve son albümü üzerine

"Kendine ait bir soundu olan Ozzy, Heavy Metal’de klasman dışı sesi ve yeteneğiyle her zaman en büyük isimlerden biri olmayı başardı."

0

Heavy Metal’in yaratıcılarından Ozzy Osbourne, Black Sabbath’la bu tarzın ilklerinin gerçekleştiği ses olup, ortaya koydukları baş yapıtların ardından gruptan atılmıştı. Grup daha sonra yoluna ELF, Rainbow gibi gruplardan tanıdığımız efsane ses Ronnie James Dio ile yoluna devam edip 80’lere resmen sıfırdan başlayıp, harika bir albüm ile yoluna devam etmişti. Gruptan şutlanan ve bunu en sevdiği arkadaşı olan Black Sabbath davulcusu Bill Ward’tan öğrenen Ozzy, bu olayın yaşattığı çöküntü nedeniyle alkol ve uyuşturucuya vurmuştu kendini ve onun bu düşüşüne daha fazla izin vermeyen Sharon, tüm yönetimi alarak bu bitip tükenmiş adamı yeniden bir efsaneye dönüştürdü.

İlk olarak Ozzy’nin çalışacağı ekibi toparlayan Sharon, Gitarist olarak Randy Rhoads’u bulmuş ve gruba dahil etmişti. Ozzy ile oldukça uyumlu çalışan Randy, ona harika besteler yaratmış ve Ozzy’nin 80’li yıllara efsane bir şekilde girmesini sağlamıştı. Jet Records’tan çıkan ilk Ozzy albümü Blizzard Of Ozz sadece Ozzy’nin kariyerinin değil tüm zamanların en iyi ve en etkili Heavy Metal albümleri arasında yerini almıştır. İçinde bulunan Mr.Crowley başta olmak üzere birçok hit Ozzy’yi bir anda yeniden zirveye taşımıştı.

1980 yılında yayınlanan bu efsane albüm sonrası Ozzy konserleriyle de büyük ilgi görüyordu ve her konserinde mükemmel şovlara imza atıyordu. Hatta bu şovlarında Ronnie isimli bir cüceyi de çıkarıp, Ronnie James Dio ile dalga geçmeyi de ihmal etmiyordu. 8o’li yıllara mükemmel bir başlangıç yapan Ozzy, bu dönemin bir diğer efsane albümü olan ‘’Diary Of A Madman’i çıkardığında artık Rockstarlığın zirvesini yaşıyordu. Art arda gelen başarılı iki albüm sonrası her şeyim dediği ve onu battığı dipten muhteşem besteler yaparak çıkaran gitaristi Randy Rhoads, hiç beklenmeyen bir uçak kazası sonucunda hayatını kaybediyordu. Evet onunla mükemmel bir uyum yakalayan ve harika çalışmalar üreten Ozzy yine bitmişti. Fakat bu acı ne kadar zor olursa olsun Sharon Osbourne’un da desteğiyle ayağa kalkıp yine kariyerine kaldığı yerden devam etti. 1983 yılında yayınladığı Bark At The Moon başta olmak üzere The Ultimate Sun (1986) ve ileriki kariyeri boyunca ona uzunca bir süre yol arkadaşlığı yapacak olan Zakk Wylde’ın kadroya dahil olduğu ilk albüm olan No Rest For The Wicked ile kariyerinin altın çağlarına damga vurdu. 90’lı yıllar yani Grunge’ın patladığı, herkesin oduncu gömleği giydiği ve Heavy Metal’in düşüşe geçtiği yıllar, işte tam da böyle bir dönemde grubu Black Sabbath dibi boylarken, o kariyerinin en iyi albümlerinden biri olan No More Tears (1991)’i yayınladı ve 80’lerdeki başarı halkasına bir yenisini daha eklemiş oldu.

Kendine ait bir soundu olan Ozzy, Heavy Metal’de klasman dışı sesi ve yeteneğiyle her zaman en büyük isimlerden biri olmayı başardı. Doktorların bugün tıbben ölü gözüyle baktığı bu çılgın adam, her zaman düştüğü yerden en güçlü şekilde kalkmayı bildi ve her dönüşünde mükemmel albümlere imza attı. Şovlarında zaman zaman başına gelen yarasa kafası koparma (ki kendisi onu plastik yarasa zannedip ısırmış ve sonrasında kuduz tehlikesiyle hastaneye kaldırılmıştır) vs gibi talihsizlikler yaşasa da bunlar onu hiçbir zaman durdurmamıştır. 90’lı yıllarda olağanca konser veren sanatçı bu yıllardaki son albümü olan Ozmosis’i 1995 yılında yayınlamıştır. Tabii bu yıllarda kendi festivali olan Ozzfest’i düzenleyerek ve arada Black Sabbath ile birleşip yeniden ayrılmalarda olmuştur. Üretim açısından çok aktif olmasa da yine de her daim kimliğini korumuş ve sevenlerini o eşsiz sesinden mahrum bırakmamıştır usta, milenyum sonrası 2000’lerde ise yeniden üretim bazında sahalara geri dönmüş, bu dönemin ilk ürünü olan Down To Earth’i 2001 yılında piyasaya çıkarmıştır. Albüm sevilse de 80’lerdeki görkeminden artık uzaktadır sanatçı ama yine de en aktif dönemlerini bu zamanda yaşamıştır. Under Cover (2005) ve Black Rain (2007) sanatçının art arda yayınladığı çalışmalardır.

Black Rain albümü sonrası kadrosunda bir değişiklik yapmak ister ve yıllarca birlikte yol arkadaşlığı yaptığı, çok sevdiği gitaristi Zakk Wylde ile yollarını ayırır. Bu haber elbette şok etkisi yaratır sevenlerinde, artık ikon olmuş bir gitarist olan Zakk’in yerini kim doldurabilirdi ki! Çok sürmeden bu kişi açıklanmıştı; Yunan Power Metal grubu Firewind’in gitaristi Gus G. Artık Ozzy’nin yeni gitaristidir.

Gus ile yapacakları albüm merakla beklenir. Zakk olmadan yapılan ilk albüm ve Gus’ın ilk defa yer aldığı Ozzy albümü olma özelliğini taşıyan Scream 2010 yılında yayınlanır. Albüm yine eleştirilere maruz kalsa da çıkış şarkısı Let Me Hear You Scream beğeni toplar ve Ozzy yine başarılı bir tura çıkar. Hatta o yıl kendisini ülkemizde de ağırlamış ustayı ağzımız açık izlemiştik. Scream sonrası ne olacak ne bitecek derken hiç beklenmeyen bir hayal gerçekleşti ve orijinal Black Sabbath kadrosu bir araya geldi ve tarihler 2013 yılını gösterdiğinde çok uzun bir zamandan sonra efsane kadro 13 isimli bir albüm yayınladı. Black Sabbath, yeniden zirveye yerleşti ve baştan sona dolu dolu şarkılardan oluşan bir başyapıta imza attı efsane… Konserler, turneler vs derken maalesef ustalar kariyerini bitirme kararı aldı. Fakat Ozzy, solo kariyerine devam edeceğini söyledi ve bir önceki kadrosunu yenileyerek yeni bir albüm hazırlıklarına başladı. Ve şimdi o albüme, 2020 yılına gidiyoruz. Hazır mısınız?

10 yıl sonra gelen yeni albüm “Ordinary Man”

Ozzy Osbourne’un 10 yıl aradan sonra yayınladığı ve “Ordinary Man” adını verdiği yeni albümü sanatçının kariyerindeki on ikinci albümü olma özelliğini taşıyor. Epic Records’tan çıkan albümün yapımcılığını ise bu albümde aynı zamanda gitaristliği de üstlenen Andrew Watt yapmış durumda, efsane ses Ozzy, Ordinary Man’de mükemmel bir kadroyla çalıştı. Guns’N Roses’tan tanıdığımız Duff McKagan (Bass Gitar) ve Red Hot Chili Peppers davulcusu Chad Smith de emeği olan isimlerden… Evet albüm öncesi bu kadroyu öğrendiğimde bizleri harika bir albümün beklediğini düşünmüştüm keza Ozzy de bu albüm için ‘’Muhtemelen uzun süredir yaptığım en iyi iş’’ demişti. 21 şubat gelip çattığında albümü dinlemek için resmen can atıyordum ve 11 şarkılık albümü gece yarısı dinlemeye karar verdim ve şimdi sizlere her biri birbirinden kıymetli şarkılardan bahsetmeye çalışacağım.

Az önce de bahsettiğim üzere bu albüm Ozzy’nin 10 yıl aradan sonra yayınladığı bir albüm ve mükemmel bir kadroyla çalıştı, bir yandan da solo kariyerine ara verip Black Sabbath ile bol bol enerji topladı. İşte tüm bunlar ustanın da dediği gibi yıllar sonra yaptığı en iyi albümü yapmasını sağladı. Ordinary Man daha ilk dinleyişte beni yakalayan harika şarkılardan oluşan ve benim için Blizzard Of Ozz, Diary Of A Madman ve Bark At The Moon’un yanına rahatlıkla koyacağım bir çalışma, sanatçının tüm kariyerinden izler taşıyan albüm Straight To Hell gibi sağlam bir Heavy Metal hitiyle enerjik bir şekilde açılıyor. Daha ilk şarkıda Ozzy’nin formda olduğunun sinyallerini alıyorsunuz ve ardından gelen mükemmel şarkılar All My Life ve Good Bye’da kendinizden geçiyorsunuz. Andrew Watt, her anlamda muazzam bir iş çıkarmış ve enstrümanını da üstün yetenekleriyle konuşturmuş. Ozzy’nin en yakın arkadaşı olan ve bu ikili bir araya gelse kim bilir neler yapar dediğimiz Sir Elton John ile seslendirdiği muhteşem şarkı Ordinary Man, dinlerken gözlerimin dolmasını sağladı. Ardından gelen muhteşem şarkı Under The Graveyard size sanatçının Black Sabbath kariyerinden esintiler hissettiriyor. Bir sonraki şarkı Eat Me ve Today Is The End ise Hard Rock ile Heavy Metal’in muhteşem ruhunu buram buram hissettiren şarkılar kesinlikle, albümdeki diğer ikili Scary Little Green Men ve Holy For Tonight ise yine Osbourne’un kalibresine uygun ve güzel şarkılar. 10 yılın ardından gelen albümün kapanışındaki Post Malone ile bir araya geldikleri It’s A Raid ve sanatçının bugüne dek yaptığı en farklı ayrıca ilginç de şarkılardan olan Take What You Want benim dinleyici olarak tarzım olmasa da yine de güzel şarkılar.

Evet arkadaşlar Karanlıklar Prensi, 10 yılın ardından bir döndü pir döndü, son yıllarda yaptığı en iyi çalışmasına imza attı ve içinde gerek solo kariyerinden gerekse Black Sabbath kariyerinden izler taşıyan ama bunun yanında çok farklı tatlara da bulaşan oldukça dinamik ve etkili. Andrew Watt, Duff McKagan ve Chad Smith ile birlikte yürüyerek, Elton John ve Post Malone’un da desteğini alarak kariyerinde yeni bir harika yarattı, sen de dinlemek ister misin? Hadi o zaman ne duruyorsun? Ordinary Man seni bekliyor!

Önceki İçerikJames Bond’a anksiyete engeli
Sonraki İçerikAkın Olgun’un yeni kitabı: “Kül Sesleri”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments