Redd: “Kendi başımıza buyruk olmayı hep sevdik”

"Filtrelerin ardından bakıyoruz her şeye, hikâyelerle anları çar çur ediyoruz. -Miş gibi yapıyoruz hep başkalarına. İşte böyle bir dünyanın ve böyle bir çıkarımın ürünü bu albüm."

2
Fotoğraf: Mahir Uysal

Yakın bir zaman önce dinleyicilerle buluşan “Yersiz Göksüz Zamanlar” albümünün ardından Redd, yeni albümlerini ve hakkında merak edilenleri yanıtladı.

– Öncelikle yeni albümünüz “Yersiz Göksüz Zamanlar” hayırlı olsun, yeni albümünüzden bizlere bahseder misiniz?

Güneş Duru: Mükemmel Boşluk’ta yeni bir serüvene başladık. Aslında bu yeni yolculuğa ilişkin “Hayat Kaçık Bir Uykudur” albümünde ipuçlarını vermiştik. “Mükemmel Boşluk” çok katmanlı, çok zahmetli bir albümdü. Dinleyici sanıyorum bunu net olarak gördü, hem hakkımızı verdi hem de albümün iyiliği konusunda neredeyse herkes hemfikir oldu. “Yersiz Göksüz Zamanlar” ise biraz daha less is more dediğimiz bir albüm. Daha az katman var, biraz nefeslenme amacıyla yaptığımız yeni bir eşik albümü. Elbette bizim için bir gerçek var, albümlerimiz doldurma şarkılardan oluşmaz. Şarkılar iyiyse albüm çıkar. Bence içinde çok iyi şarkılar olan en az üç hit şarkının olduğu bir albüm ortaya koyduk.

Neden albüm ismi YGZ derseniz? Müziğin içinin çok ama çok boşaltıldığı, sosyal medya ve platformlara atılan içinde gerektiği kadar emek ve gerçeklik barındırmayan, vasat ve estetik olarak hiçbir karşılığı olmayan işlerin sektörü domine etmeye başladığı bir dönem yaşıyoruz. Eskiden bunu pop, arabesk-rock, fantezi müzikle yaşardık şimdi alternatif müzik başlığı altında yaşıyoruz. Hatta üç beş iyi örnek dışında rap müziği de bu yozlaşma trendinin içine dâhil edebiliriz. Ne yer ne gök aynı… Zemini, çıtası olmayan bir çağda yaşıyoruz. Elbette bu manzarayı yirmi yıla yakın bir süredir siyasi iktidarın neden olduğu kültürel, sanatsal erozyondan bağımsız ve biraz sert olacak ama dünyayı etkisine alan cehalet fırtınasından bağımsız düşünemeyiz. İnsanlar yeni şeyler üretmek yerine ya tekrarlara, coverlara yöneliyor, ya kendini yineliyor ya çalıyor, ya da kötü şekilde kopyalıyor.

Bir de tabii bizi bu hale sokan şey olan telefonlardan başımızı kaldıramıyoruz. Ne gök ne yer eskisi kadar ilgimizi çekiyor. Filtrelerin ardından bakıyoruz her şeye, hikâyelerle anları çar çur ediyoruz. -Miş gibi yapıyoruz hep başkalarına. İşte böyle bir dünyanın ve böyle bir çıkarımın ürünü bu albüm.

– İlk değerlendirmeleri öğrenmek gerekirse albüme gelen tepkiler nasıl? Dinleyicilerin dönüşlerinden memnun musunuz?

Berke Özgümüş: Şimdiye kadar aldığımız tepkilerin neredeyse tamamı olumlu yönde diyebilirim. Hem sözel hem de müzikal olarak insanlara kolay nüfus eden bir albüm oldu YGZ. Herkes kendi yaşadıklarından bir şeyler buldu içinde. Daha doğrudan bir anlatımı var. Ama yine içinde keşfedilmeyi bekleyen labirentler var. Uzunca bir zaman çoğu insanın “Hala Aşk Var Mı?” çalışmamızı aşkı anlatan bir şarkı olduğunu düşünmesine benzer olarak bu albümde de bunun gibi başlarda insanları yanıltabilecek şarkılar var. Bazı şeyleri algılamak ve içselleştirmek belki de biraz zaman istiyor. Mesela bu bağlamda “Salla” çok tehlikeli bir şarkı bana göre. Aslında ağır bir eleştiri barındırıyor içinde söz ve müzik olarak. Diğer bir taraftan da insanların beğenisi her ne kadar hoşumuza gitse de üreten olarak yaptıklarımıza ve de bundan sonra yapacaklarımıza pek bir etkisi yok. Kendi başımıza buyruk olmayı hep sevdik.

– Redd müziğin içerisinde bestelerinin yanında tavrı ve duruşuyla da ön planda olan bir grup oldu. Yeni albüm içerisinde de bu duruşun izlerini hissediyoruz. Bizlere biraz da grubun bu yönünden bahseder misiniz? Redd hangi konuları şarkılarında işliyor? Hangi konuları işlemeye devam edecek?

Doğan Duru: Aslında bize sık sık söylenen ‘’Redd’in duruşu’’ denen şey müziğin içindeki notalar veya sözlerden öte kendimizi ifade etmekten çekinmediğimizden dolayı insanların algısında oluşmuş bir kavram. Uzun zamandır insanların sessiz kaldığı bir süreç yaşıyoruz. Elbette ki biz başından beri kendimizi ifade etmek konusunda özgürdük fakat adeta kütüphanede yüksek sesle konuşmuşçasına bizi o kütüphaneden atmayı denediler. Kimse konuşmazken siz konuştuğunuzda başkalarıyla aranızdaki fark yüzünden mecburiyetten suskun kalanlar kendi vicdan rahatsızlıklarını bastırmak için bizi yok saymaya çalıştı. Bu ve benzeri durumlara verdiğimiz tepkiler de şarkılarımıza yansımıştır doğal olarak. Redd duruşu diye bir şey yoktur her sanatçıda olması gereken bir duruştur bu aslında ama o kadar yalnız kaldık ki sanki biz icat etmişiz gibi oldu.

Fotoğraf: Mahir Uysal

– Bir önceki albümünüz “Mükemmel Boşluk” içerisinde elektronik öğeler yer aldı ve genel hatlarda olumlu bir tepkiyle karşılaştınız. Bu bağlamda yeni albümünüzün diğer albümlere göre en büyük farkı sizce ne oldu?

Doğan Duru: İnsan neden müzik yapar sorusunu sormak lazım, neden üretir? Yeni bir şey yaratmak gerçekten de kendiniz için yeni olmadıktan sonra çok keyif aldığımız bir şey olmuyor. Bir zorunluluk değil elbette, kendinin aynını tekrar eden soundlar, üretim modelleri alışık olduğumuz bir muhafazakârlığın en temel ifadesiyle ticari ifadesi. Dinleyicisine alışkın olduğu şeyi alışkın olduğu ambalajda vermek sadece tüketim amaçlı üretim yapmak manasına geliyor. Müziğimiz her albümde diğerinden farklı olmak durumunda değil elbette ama kendi içinde yeniliklerle dolu olması bir sonrakini yapmak için bize güç veriyor. “Yersiz Göksüz Zamanlar” birçok Redd albümünün sentezi aslında içinde hepsinden bir şeyler bulabilirsiniz ama hiçbiriyle doğrudan ilişkilendiremezsiniz. Bu yüzden de hem çok beğenildi hem de yeni geldi insanlara.

– Yeni albümün ardından konser tarihleriniz netleşmeye başladı mı? Sizi bu yıl festivallerde görecek miyiz?

Berke Özgümüş: Tek bir şarkıyla tekli olarak çıkmaya kıyasla bir albüm ortaya koyduğunuzda bunun insanlara ulaşması biraz daha uzun zaman alıyor. Zaten halihazırda konser yapmaya devam ediyoruz. Önümüzde de belli tarihler var. Mesela dinleyicilerimiz bizi 4 Haziran’da Off Gümüşlük Bodrum, 5 Haziran’da Beatles Cafe Bodrum, 8 Haziran’da İstanbul Sanat Performance, 21 Haziran’da Van Gezgin Fest, 28 Haziran’da Urla Gençlik Festivali, 6 Temmuz İstanbul If Beşiktaş, 17 Temmuz Erikli Festivali, 23 Temmuz’da İstanbul Enka Açıkhava Tiyatrosu’nda izleyebilirler. Tekelleşmemiş festivallerde takipçilerimiz bizi her zaman görebilirler. Bunların dışında da değişiklikleri ve eklenen konserlerimizi sosyal medya hesaplarımızdan duyuruyoruz. İsteyenler bizi o mecralardan da takip edebilirler.

– Geçmişten günümüze baktığımızda güncel Rock müzik hakkında neler düşünüyorsunuz?

Doğan Duru: Rock müzik tükenmeyecek bir ifade aracıdır. Zaman zaman dünyanın siyasi ve sosyal olarak sağ görüşe yakınlaştığı dönemlerde rock uyur hücresine çekilir orada üretir büyür ve yeniden sokağa çıkar. Son zamanlarda yükselen ne varsa o dünyanın vasatlığının ürünüdür. Derinlere inince ilkelliğini maçoluğunu ve sığlığını görebilirsiniz. Şu an sistemi domine eden şeylerin çoğu naylon geliyor bana. Bugün bu işin hayranı olanlar böyle bir dönem vardı diyecekler ileride… Vatkalı ceketleri giyip şu an gördüğünde kendine gülen insanlar gibi.

Fotoğraf: Mahir Uysal

– Van İçin Rock ve buna benzer birçok sosyal sorumluluk projesinde yer aldınız. Değinecek olursak müziğin toplumsal açıdan size göre ne gibi sorumlulukları var? Bizlere anlatır mısınız?

Güneş Duru: Bizim öncelikli varlık nedenimiz müzik yapmak ancak yaşadığımız ülkenin gerçekleri belli. Sanatçıya her defasında ayar vermeye çalışan bir iktidar var, bunu İmamoğlu kazandığı için iptal edilen İstanbul seçimleri sonrası da gördük. Eşitlik, hukuk, ifade özgürlüğü diye bir şey kalmamışken sanat üreten sadece kendi işine bakamaz. Bu nedenle biz Türkiye’deki toplumsal meselelerde sözümüzü sakınmadık. Çok da bedel ödedik. Bunu özellikle söylüyorum çünkü bazı ahmaklar bu duruma soyunmamızı bir tür fırsatçılık olarak gördüler bir dönem. Bu durum bize bir şey kazandırmadı, baskı ve tehditlere maruz kalan biz olduk ama ulu orta ağlamadan işimize baktık. Biz ne geçmişte genç sivillere sözcülük yapıp, CHP’yi darbecilikle yaftalayan bir grup olduk ne Acun gibi Yeni Türkiye’nin ürünü olan şovlarda, tekkelerde gezdik. O kadar çok arkadaşımız var ki, son on beş yılda şekilden şekile girmiş. Biz ise netiz. Google orada duruyor. Ama toplum daha popüler olan kendine döndüğüne onu kahraman ilan ediyor ama kaçırdığı bir şey var. İşi dönüp durmak olan bu alışkanlıktan vazgeçemez.

Sanatçı denilen kişi yükselen değerlere kapılarak değil, çoğunluğun, yeni trendlerin değil vicdanının, hukukun, ötekilerin isteklerine, yaşadıklarına da dikkat kesilen kişidir. Bizim kişiliğimiz bu, görev olsun diye yapmıyoruz. Sert bir omurga, dik bir kuyruğumuz var. Türkiye gibi biat, çıkar, riya solunan bir ülke için zor bir yaşam formuyuz.

Gökhan Toker
Önceki İçerikAltın Palmiye Ödülleri 2019
Sonraki İçerikTuzakta Güneş Kalbimde Babamın Oyuncağı
Subscribe
Bildir
guest
2 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Yasemin

Ulkenin basina gelen en iyi seylerden birisiniz,biz de sizi sevdik Redd grubu

Yasemin

Biz de sizi sevdik Redd grubu,ulkenin basina gelen en guzel gruplardan birisiniz.