Sanatçıların, Sanat Galerilerinin ve Eğlence Mekanı Sahiplerinin Covid-19 Tablosu

"Bir Sanat Galerisinde çalışan sadece Galeri sahibi ve o galeriyle beraber çalışan Sanatçılar değil, sanatçılarla anlaşan Küratör var..."

0

Tekrar sizlerle bir başka makalemde bir araya geliyoruz. Bu ay uzunca bir süredir içinden geçtiğimiz bu belirsizlik ortamında makalelerimdeki normal konu akışımı değiştirerek duyarlı bir makale kaleme almaya karar verdim. Konumuz Pandemi Kısıtlamaları altında kariyerini, yaşamını, mesleğini sürdürme çabası içinde olan -ve sürdüremeyen Sanatçılarımızın, Galeri Sahiplerinin ve Eğlence Mekanı sahiplerinin sesi olmaya karar verdim.

Zira onlar, uzunca bir süredir içinden geçtiğimiz pandemi kısıtlamaları altında mesleklerine devam etmek ya da etmemek ikilemi altında yaşıyorlar. Bu makalede eleştirdiğimiz şey pandemi kısıtlamalarının kendisi olmayacak, bilakis bu kısıtlamaların çok daha bilinçli ve herkes açısından sürdürülebilir şekilde düzenlenmemesini eleştireceğiz.

Bir kısıtlama getirdiğiniz vakit, bunun hayatın geneline etkisi ve Sanat gibi çeşitli mesleklerin ürettikleri eserlerin kitlelerle bir araya gelmeleriyle para kazanabildiklerinin farkında olunması, Sanat Galerisi ve Eğlence Mekanı gibi yerlerin, mekanlarında sanatçıları ve kitleleri bir araya getirerek para kazanabildiklerinin göz önüne alınması gibi kriterler vardır. Sosyak kısıtlama kapsamınıza bu kriterleri de koyarak, kısıtlamalarınızın yaratacağı olumsuzlukları giderici, zararları uygulamanın kendi içinde kompanse eden, oluşacak mağduriyetleri minimize eden bir geniş yelpazeli plan oluşturduğunuzda, bu uygulamanız uzun vadede sürdürülebilir hale gelir. İşte ülkemizin pandemi kısıtlamalarıyla, Avrupa’da çeşitli ülkelerin pandemi kısıtlamaları arasındaki temel fark budur. Bundan ötürü Almanya’da, İsviçre’de ve Avusturya’da pandemi kısıtlamalarında oluşacak mağduriyet minimize edilmiştir. Esnaf, Sanatçı, Galeri Sahibi, Eğlence Mekanı sahipleri bundan minimum şekilde etkilenmiştir.

Gelin çok basit bir örnekle bu farkın nasıl olduğuna bir bakalım.
Viyana’da, Berlin’de pandemi kısıtlamalarından çalışamayan esnafa, mekan sahiplerine, sanat galerisi sahiplerine, canlı müzik çalan bar ve gece kulübü sahiplerine mekan başı, haftada 1 düzenli olarak 1500 euro maddi devlet yardımı yapılıyor. Böylece esnaf iflas durumunda kalmıyor. Bizde ise geçtim haftada 1500 euro’yu, 1000 TL bir yardım bile yok.

Bir restoranda/barda/bistroda/cafede/gece kulübünde çalışan sadece mekan sahibi değil, bunun garsonu var, aşçısı var, aşçının çırağı var, garsonların başındaki şef var, barmen var, kasiyer var, mekana düzenli yiyecek/içecek ve erzak dağıtan dağıtım firmaları var, bunun kargo şirketi var, mekanın canlı müziğinin kalitesini kontrol eden Tonmaisterler var. Yani arka-planda bir yığın insan bu işten geçimini sağlıyor. Şimdi Mekan sahibi esnafa ilave olarak bu kadar insan işsiz.

Bir Sanat Galerisinde çalışan sadece Galeri sahibi ve o galeriyle beraber çalışan Sanatçılar değil, sanatçılarla anlaşan Küratör var, sanatçıların eserlerini galeriye taşıyan kargo şirketi var, galeriye açılışlardaki kokteyl için düzenli içecek/çerez, erzak getiren dağıtım firmaları var, bunların kargo şirketi var, açılışlarda konuklara içecek/çerez sunan garsonlar var, galerinin sekreteri var, galerinin sahibinin asistanı var. Yani arka-planda bir yığın insan bu işten geçimini sağlıyor. Şimdi Galeri sahipleri ve Sanatçılara ilave olarak bu kadar insan işsiz.

Bir müzik grubu, ve bu müzik grubu ile beraber çalışan, canlı müzik konserleri veren mekanlarda çalışan tonlarca insan var. Sanatçıları konser alanına taşıyan özel seyahat firmaları var, konserin ses kalitesini kontrol eden Tonmaisterler var, konser alanının elektrik aksamlı altyapısını kontrol eden teknisyenler var, grupların enstrüman/alet edevatını sahne alanına taşıyan kargo şirketleri var, konser alanına içecek temin eden dağıtım firmaları var, bu içecekleri seyirciye sunan catering şirketleri var, konser alanında güvenlik sağlayan özel güvenlik şirketleri var. İlave olarak sahneye çıkan grupların kendi teknisyenleri var. Yani arka-planda bir yığın insan bu işten geçimini sağlıyor. Şimdi sanatçılara ve mekan sahiplerine ilave olarak bu kadar insan işsiz.

Gerek sanatın işitsel dallarında bulunan müzisyenlerin, gerek sanatın görsel dallarında bulunan sanatçıların birbirlerinden farkı olmaksızın ürettikleri sanatlarının ve eserlerinin belirli mekanlarda (Sanat Galerisi, Bar, Bistro yada Konser Alanı hepsi dahil) halk kitleleri ile buluşması gerekir. Bu tip mekanlarda eserleri halk ile buluşan sanatçılara mekanlar belirli hasılat veya eser (resim, heykel, gravür, albüm vs) satışından toplanan komisyon geliri ile belirli miktarlarda bedeller öder, bu gelir, mekanla anlaşan sanatçı ve mekan sahibi arasında belirli bir yüzde oranla paylaşılır. Sanatçılar mesleklerini bu şekilde icra eder ve hayatlarını bu şekilde idame ettirir.

Şimdi geldiğimiz durumda Sanatçı evinden çıkamadıktan sonra, Galeriler sergi açılışlarına getireceği insanları toplayamadıktan sonra, ve Eğlence Mekanı sahipleri mekanlarını normal şekilde çalıştıramadıktan sonra, bu kadar insan mesleklerini nasıl sürdürecek ve hayatlarını nasıl idame edecek?

Bu tablodan çıkış için birçok alternatif çözüm üretilebilirdi, tıpkı Avusturya, İsviçre ve Almanya’da uygulandığı gibi devlet Sanatçıya, Galericiye ve Mekan Sahiplerine belirli bir rutin devlet desteği yapabilirdi, böylece işten çıkarılmalar ve iflaslar önlenebilirdi.
Veya bir başka alternatif olarak mekanların ve galerilerin belirli sayıda insan almalarına izin verilebilirdi sosyal mesafe kuralları uygulanarak. Ama bu konuda bir çaba/girişim görmedik şimdiye kadar.

Bir başka hayal kırıklığım da, bu makaleyi kaleme almak bana düşmemeliydi. Medyada kalemini değerli bulduğumuz, fikirlerini, eleştirilerini ve makalelerini büyük ilgiyle takip ettiğimiz değerli köşe yazarlarımız şimdiye kadar bu konuda makaleler kaleme alarak hükümeti uyarabilirlerdi, ve mağdur olan Sanatçının, Galericilerin, Eğlence Mekanı sahiplerinin ve Esnafın sesi olabilirlerdi makaleleriyle. Bu da şimdiye kadar yapılmış değil. Sonuçta bu makaleyi kaleme almak bana düştü. Tabii ki bende bunu bir görev bildim, çünkü pandemi kısıtlamaları başladığından beri çevremizden şahit olduğum acı bir gerçek var, medyada duymadığımız bir gerçeği yaşıyoruz, eğlence mekanı sahibi dostlarımız arka arkaya iflaslarını duyuruyorlar ve mekanlarını kalıcı olarak kapatıyorlar, bir daha açılmamak üzere kepenk indiriyorlar ve işsiz ordusuna katılıyorlar. Sanatçı dostlarımız (Ressam, Müzisyen, Heykeltraş fark etmeksizin) amaçsız bir şekilde boş boş geziyorlar, bu kişiler arasında tanıdıklarımızda, müzik grubu dağılanlar, sanat kariyerine son verenler, mekanını kalıcı olarak kapatanlar, bunalıma girenler, hatta intihar edenler fark edilir biçimde artmış durumda. eh ne de olsa eserlerini sergileyemedikten sonra, konser, canlı müzik performansı düzenleyemedikten sonra, eserlerini halkla buluşturamadıktan sonra üretmenin ne anlamı var siz söyleyin? “Aman canım, sergilerini online ortamda düzenlesin, albümünü YouTube’a koysun, online konserler versin,” demekle iş bitmiyor. Bu sanatçılar, galericiler ve mekân sahipleri bir şekilde para kazanmaya devam etmek durumundalar. Asıl sorun, tam da bu işte!

Bu durumdan çıkış planlanıyor olsaydı, pandemi kısıtlamalarında meselenin sadece “ceza kesmek” kısmına odaklanmazlardı, ve kısıtlamalarda mağdur olan tonlarca insana düzenli devlet desteği planlanırdı, hele hele içinden geçtiğimiz ekonomik krize ilave olarak. İşte bütün bu nedenlerden dolayı, hükümet pandemi uygulamaları için samimi değildir. Ve olaya “Keserim cezayı, üzerime düşeni yapmış sayarım” mantığı ile yaklaşmaktadır.

Evet, bir başka makaleminde böylelikle sonuna geldik. İsterdim ki sizlere normal konu akışıma dahil olan konulardan, Sürrealizm’den, ve Gerçeküstücülüğün Hollywood film sektörüne, video oyun dünyasına ve Metal müziğe olan etkilerinden bahsedelim, ancak duyduğum sosyal sorumluluk gereği bu ay farklı bir konuya değindik tekrardan. Gelecek ay normal konu akışını bıraktığımız yerden sürdüreceğiz. Sanat ile, Sürrealizm ile ve Metal ile kalın.

Can Emed
Önceki İçerikDeniz Güngören 5tet’in ilk teklisi: “Zülüf”
Sonraki İçerikReptilians From Andromeda’dan yeni albüm: “Must Be Destroyed!”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments