Sin Edebiyat Dergisi’nin 20. sayısı çıktı

Sin Edebiyat bu sayısında Türk Masalları’nı irdeliyor.

0

Kahramanmaraş’ta yayın hayatını sürdüren iki aylık şiir ve edebiyat dergisi Sin Edebiyat’ın yeni sayısı yayımlandı.

Sin Edebiyat bu sayısında Türk Masalları’nı irdelerken Yaşar ERCAN, Türk Masallarının Temel Özellikleri ve Toplumsal Etkisi; Demet AKSU, Masallar Ülkesinde Bir Yolcu: Naki Tezel; Dilan ŞATIR, Zaman Zaman İçinde Pertev Naili Boratav; Cemre ÖZCAN, Masallar Bize Ne Anlatır?; Şerif AYBAKAR, Masal Zaman İçinde; Burcu SÜMBÜL, Masallar Diyarımızda Uyku başlıklı yazılarıyla yer aldılar. Derginin bu sayısında Şair İbrahim GÖKBURUN, Kahramanmaraş yöresinden derlediği masalı Dokuz Başlı Kırk Ayaklı Kara Kedi ile yer alırken Veysel Karani TUR, Kara Kozalak serisine devam etti. Ayrıca çevirmen ve masal anlatıcısı Nuray ÖNOĞLU ile gerçekleştirilen söyleşi de dergide yerini aldı. Sin Edebiyat’ın 20. sayısında Carol Ann DUFFY ve Amy KING’den de (çev. Hatice SOLAK) birer çeviri şiir yer aldı. Derginin bu sayısında şu isimler kendine yer buldu:

Yazı: Yaşar ERCAN, Demet AKSU, Dilan ŞATIR, Cemre ÖZCAN, Şerif AYBAKAR, Burcu SÜMBÜL.

Masal: İbrahim GÖKBURUN.

Şiir:, Ayfer KARAKAŞ, Amy KING, Yunus KARAKOYUN, Nurdan BAYRAKDAR, Hatice SOLAK, Muharrem YENİ, Carol Ann DUFFY, Emre TEKNECİ, Mehmet RAYMAN, Örsan GÜRKAN, Ercan GÜMÜŞ.

Öykü: Mavi Tuğba ATEŞ, Zeynep TANDOĞAN, Barış BOZDAĞLI.

Deneme: Veysel Karani TUR, Belçim ÖZKAHRAMAN.

Grafik-Tasarım: İbrahim ERCAN. 

SUNUŞ YAZISINDAN;

“Tuttum pirenin birisini, kırdım ufağını irisini,

davula geçirdim derisini, kaytan yaptım kuyruğunu.

Sonra sırtına vurdum palanı,

altından çektim kolanı,

dinleyin bakalım bendeki koca yalanı…”

Eflâtun Cem GÜ̈NEY

Bir varmış bir yokmuş

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde

Develer berber iken pireler tellal iken

Ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken

Uzak diyarlarda zengin mi zengin bir kral ve onun üç kızı yaşarmış. Kral ve kızları annelerinin ölümüne kadar mutlu mesut hayat sürerlerken ölümden sonra büyük kız kötü kalpli bir cadıya, ortanca kız bencil ve huysuz bir kadına, küçük kız ise ülkesinden uzaklaşarak annesini anlatılan masallarda arayan seyyah bir masal dinleyicisine dönüvermiş. Eşinin ölümünden sonra ailesi dağılan kral ise bu durum karşısında tüm mal varlığını fakirlere dağıtarak ortalardan kaybolmuş. Gel zaman git zaman bu masal gibi unutulan tüm masalları yeniden gün yüzüne çıkarma ihtiyacı hasıl olmuş. Kral ve kızlarının akıbeti de tıpkı Türk masallarının akıbeti gibi zaman içerisinde ara sıra sorgulansa da genel itibarla unutulmaya yüz tutmuş.

Bu sayımızda sözlü anlatım kültürünün en güçlü türü olan masalı ve masalın bünyesini incelemek istedik. Umarız sizler de unutulmaya yüz tutan bu geleneğin en temel sosyal mahsülü olan masalı, en azından yakın çevrenize, çocuklarınıza, torunlarınıza anlatarak yeniden yeşermek üzere toprağa ekersiniz. Kral ve kızlarının akıbetini de siz devam ettirir, dünyanın evrilmeye devam ettiği zaman diliminde dilden dile anlatılan bir serüvene ortak olursunuz. Şimdi masalımıza yeniden dönelim:

“-Sonra ne mi olmuş?”

-SİN EDEBİYAT

Önceki İçerikAhmet K. Bilgiç’in Draupadi Unleashed soundtrack albümü çıktı
Sonraki İçerikSin Edebiyat Dergisi’nin 20. sayısı çıktı
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments