Sürrealizm sanat akımından Alien (Yaratık) filmine

"Bu konulara yabancı olanlar olabileceğinden ilk sefere mahsus olmak üzere mümkün mertebe belirli bir tarih sıralamasını takip ederek adım adım konunun derinlerine ineceğim."

0

Bundan 3 hafta kadar önce Dream TV’de Multiplayer programında değerli program sunucusu ve tasarımcı Kerem Hünal ve Merthan Yalçın’ın konuğu olarak beraber Alien filmleri, o esnada sinemalarda yeni gösterime giren Alien: Covenant filmi ve Oscar ödüllü isviçreli Sürrealist sanatçı HR Giger ve onun sanatının Alien filmlerine olan katkısı üzerine çok keyifli bir sohbet gerçekleştirmiştik. Beni de programa hem bir Sürrealist sanatçı olduğum için hem de bir yandan HR Giger’ı ve Profesör Ernst Fuchs’u ikisi de vefat etmeden evvel şahsen tanıma imkanı bulmuş birisi olarak davet ettiler. Fakat doğal olarak belirli bir süreye bağlı kalmamız gerektiğinden çok derine inen bilgiler verememiştim. Fakat bu konuların yani Sürrealizm, HR Giger ve Alien gibi 1970 ve 1980’lerin kült bilim kurgu filmlerinin sahne arkasında gerçekleştirilen tasarım aşamaları ve prostetik tasarım süreçleri hakkında Türkiye’de genel olarak çok az şey bilinmesi, yaygın bir bilgi ve kaynakça eksikliği olması nedeniyle bu satırlarda düzenli olarak sizlerle buluşarak bu konular hakkındaki bilgi eksikliğini gidermeye gayret edeceğim.

Bu konulara yabancı olanlar olabileceğinden ilk sefere mahsus olmak üzere mümkün mertebe belirli bir tarih sıralamasını takip ederek adım adım konunun derinlerine ineceğim. İlk olarak, ileride detaylara inebilmek için yaşanan gelişmeleri sırasını takip ederek yazmaya çalışacağım bilmeyen ve merak edenler için. Sonraki yazımda detaylara inerek tasarım sürecini inceleyeceğiz.

Esasen bugünkü bilim kurgu ve fantastik filmleri filizlendiren ilk kıvılcım 1910’lu yıllarda 1. Dünya savaşı esnasında savaşa bir tepki olarak ortaya çıkarak Manifesto’sunu yayınlayan aralarında Salvador Dali’nin de bulunduğu orijinal Sürrealizm (Gerçeküstücülük) akımı olmuştur. Aralarında daha sonraki yıllarda ünlenen ünlü yönetmen Alejandro Jodorowsky de henüz bir genç sanatçı olarak bulunmaktadır. Akımın kurucusu ve yönlendiricisi Andre Breton’un deyimi ile bu akım tüm görsel sanatlar alanlarını kapsaması hedeflenerek kurulmuştur. Resim, Heykel, Seramik, Özgün Baskı alanlarında gösterdiği iddia kadar diğer görsel sanatlar alanlarında yani; Tiyatro, Video Sanatı, Müzik, Sinema, Roman, Edebiyat ve Enstalasyon sanatı gibi oldukça geniş bir yelpazede iddiasını sürdürmesi planlandı.

Kurucu Sürrealist sanatçılar toplu fotoğraf, 1930’lar.

Fakat daha sonra aralarında oluşan rekabet ve çeşitli anlaşmazlıklar grubu, homojen bir yapıda tutmaya yetmedi. Grubun üyelerinin her birinin kendi alanlarında oldukça yetenekli ve iddialı birer sanatçı olmaları aralarındaki rekabeti artırdı ve son olarak Alejandro Jodorowsky’nin deyimi ile Andre Breton’un genel anlamda Resim ve Heykel sanatlarını diğer sanat dallarından üstün tutma eğilimi ile sorunlar arttı. Sonunda gruptaki herkes kendi yoluna gitti. Bu konuda genel anlamda bir yanlış yorumlama yapılmaktadır. Yani bu noktada Sürrealizm akımı sonlanmış değildir. Gruptaki herkes kendini kişisel çalışmalarına vermeye karar verdikten çok sonraları bile bu akımda yarattığı özgün tarzlarına bağlı kalmaya devam etmiştir. Bunu ünlü bir Rock grubunun dağılıp, her üyenin kendini solo çalışmalarına vermesine benzetebiliriz. Alejandro Jodorowsky ise bu dağılmayı Andre Breton’a karşı aldıkları ortak bir tavır olarak yorumlamaktadır. Çünkü Jodorowsky’ye göre, grupta her sanat dalına eşit değer verilmesi gerektiğini düşünenlerin sayısı çok olmasına rağmen Breton, sadece Resim ve Heykel dallarının ön plana çıkması gerektiğini savunmuştur. Biz konumuza geri dönelim. Grup dağıldıktan sonra her üye birbirleriyle temasta kalmaya devam etti. Salvador Dali ise grupla yollarını ayırdıktan sonra bir süre İspanya’dan uzaklaşmış ve Viyana’ya giderek orada daha sonra Sürrealizm akımının dağılan parçalarını yeniden toplayıp bir araya getirecek ve Sürrealizm akımını bugünlere taşıyacak olan Profesör Ernst Fuchs ile tanışmıştır.

Salvador Dali ve Prof. Ernst Fuchs Viyana’da beraberken.

Ernst Fuchs, o zamanlar henüz genç bir sanatçıdır. Ekonomik sıkıntılar yaşamaktadır ve bundan dolayı Salvador Dali, ona bir süre yardımcı olmuş ve Mentorluk (hamilik ve akıl hocalığı) yapmıştır. Salvador Dali bir süre Viyana’da Ernst Fuchs ile beraber yaşadıktan sonra İspanya’ya geri döner. Ernst Fuchs ise bir süre sonra Fantastik Realizm (Fantastik Gerçekçilik) akımını kurar. Fuchs adeta genç ve yetenekli sanatçıları avlayarak yeni kurduğu grubu inanılmaz şekilde genişletir, bu bakımdan Breton’dan daha başarılıdır. Keşfettiği yeteneklerden birisi de genç İsviçreli sanatçı Hans Rudolf Giger’dır.

Prof. Ernst Fuchs ve HR Giger Viyana’da beraberken.

Fuchs ciddi anlamda Giger’ın karanlık, monokrom ve mücevherimsi işlemelerle bezeli yağlı boya çalışmalarından etkilenir ve onun elinden tutar. Onu Salvador Dali ile tanıştırır. Dali, Giger’ın resimlerinden çok etkilenir, o tarihlerde yaptığı resimlere bakıldığında Giger’ın erken dönem işleri, Dali’nin çalışmalarının karanlık ve sade bir versiyonudur ve klasik yağlıboya tekniği ile yapılmıştır. Dali, Giger’ı İspanya’da Cadacques’deki villasına davet eder.

Salvador Dali ve HR Giger, İspanya’da, Dali’nin Cadacques’teki villasında beraberken.

Dali burada Giger’ın tekniğine yenilik katacağını düşündüğü bir teknik ile tanıştırır. Bu aleti Dali ilk olarak dostu Man Ray’in evinde görmüştür. Man Ray ise Dali’ye bir Airbrush takımı hediye etmiştir. Fakat bu aleti kullanmaya zaman bulamayan Dali, pistolesini bir köşeye kaldırmıştır. İşte bu Airbrush’ı Giger’a verir ve yeni resimlerini bununla yapmasını tembihler. Giger, bir süre İsviçre’de yeniden inzivaya çekilerek bugün bildiğimiz ve aşina olduğumuz çalışmalarını Airbrush tekniği ile üretir. Bu esnalarda Giger’ın tutkuyla aşık olduğu model olan sevgilisi Li Tobler bir revolver tabancayla Giger’ın evindeyken intihar eder. Bu olay zaten karanlık etkilere sahip olan Giger’ın çalışmalarını kalıcı olarak daha da karanlık noktalara taşır. Bu süreçte Ernst Fuchs ise Giger’ın çalışmalarını hayranlıkla yakından takip eder. Dali, bir süre sonra Giger’ı yeniden Cadacques’teki villasına davet eder. Giger’ın yeni işlerini görmek istemektedir. Burada Giger’ın yeni çalışmalarından oldukça etkilenerek kendisine sanatını filmlere taşımasını, sinemaya taşımasını tembihler. Onu Alejandro Jodorowsky ile tanıştırır. Jodorowsky, Giger’ın sanatından oldukça etkilenir. Giger’ın bir kataloğunu Dali, Jodorowsky’ye verir. O esnalarda Jodorowsky bir film projesi ile meşguldür. Bu proje, Frank Herbert’in meşhur bilim kurgu romanı Dune’u sinemaya adapte etmektir. Film müzikleri için Pink Floyd grubuyla anlaşılmış, İmparator rolü için Salvador Dali’ye teklif götürülmüş ve sanatçı Moebius ile filmin sahne tasarımları yapması için anlaşılmıştır. Jodorowsky, Giger’ı da bu projeye dahil etmek ister. Filmde yer alacak Harkonnen konseptinin çok farklı olmasını istemektedir ve Giger’a filmde yer alacak Harkonnen konseptini tasarlaması için teklif götürür. Giger memnuniyetle kabul eder. Giger 1975 yılı başından itibaren yaklaşık 1 sene boyunca evine kapanarak Harkonnen konsepti için seri bir üretim yapar.

Giger’ın Dune filmi için tasarladığı Harkonnen konsept çalışmalarından bir örnek.

Jodorowsky, çalışmaları görünce adeta kendinden geçer. Paris’e dönerek senaryo üzerindeki son rötuşlar ve film için sponsor arayışlarına girişir. Filmin senaryosunu ise sonradan Alien filminin senaristi olacak Dan O’Bannon yazmaktadır. Sponsorlar da bulunur. Sete tüm kadro çağrılır. Salvador Dali’ye setlere gelmesi için özel jet ayarlanır. Fakat film çekimlerine başlandığında bir pürüzle karşılaşılır. Amerika’daki sinema salonları filmi oynatmak istememektedir. Bu sorun büyüdükçe büyür ve sponsorlar yaptıkları anlaşmaları iptal eder. Kötü haberi herkes setteyken alır. Jodorowsky ve O’Bannon bundan dolayı şoke olur ve çok üzülür. Özellikle Dan O’Bannon bu olaydan o kadar etkilenir ki ağır bir depresyon geçirir. 2 sene süren bir ilaçlı depresyon tedavisi geçirir. Tedavi edemedikleri sorunu şudur: Dune filminin iptal olmasından o kadar etkilenmiştir ki geceleri rüyalarında onu yakalayarak göğsünü parçalayan siyah bir yaratık görmektedir. Bu kabusları rutin bir şekilde ve devamlı görmektedir ve gördüğü bu kabuslar kontrol altına alınamamaktadır. Jodorowsky’yi arar, bu yaşadıkları için Hollywood’u suçlamaktadır ve Hollywood’dan öç almak istediğini, kabuslarında gördüğü bu siyah yaratığı filme çekmek istediğini, filmin Hollywood’un kalıplaşmış şablonlarına bir cevap olacağını düşünmektedir. Jodorowsky ise yaşananları unutmak istediğini söyleyerek bu teklifi geri çevirir. Fakat Dan O’Bannon vazgeçmez, ilk olarak filme yeni bir yönetmen bulur, özellikle bilim kurgu filmlerine merakı ve eğilimi bulunan Ridley Scott ile anlaşır ve Dune projesinde kadroya dahil olmuş kişilerle temasa geçer. Bu kişilerden birisi de HR Giger’dır. Giger teklifi kabul ederek o tarihlerde yeni bastırdığı kitabı Necronomicon’u Ridley Scott’a verir. Scott, Necronomicon kitabında gördüğü eserlerden çok etkilenir ve Giger’ı filmin tamamı için baş sanatçı olarak tutar. O tarihlerde filmin adı için Starbeast ismi üzerinde durulmaktadır. Fakat daha sonra bu isim Alien olarak değiştirilir. Dan O’Bannon ve HR Giger beraberce genel konsept üzerinde çalışmaya başlarlar. O’Bannon aynı zamanda HP Lovecraft’ın eserlerine ve bilim kurgu külliyatına oldukça hakim birisidir. HP Lovecraft’ın uzaylı temalı bilim kurgu romanlarından esinlenilerek (özellikle de “The Nameless City” adlı eserinden) özgün ve karanlık, bilim kurgu ağırlıklı bir tema üzerinde çalışılır. 1977 başlarından itibaren Giger, evine kapanarak 1 sene boyunca oluşturulan konsept üzerine resim çalışmaları yapar.

Giger’ın Alien teması konsept tasarımları için 1977-78 yılları arasında yaptığı çalışmalardan bir örnek.

Bu çalışmalar Giger’ın kendi sanatındaki özgün Bio-Mekanik (Organik ve Mekanik objelerin iç içe geçmesi ile oluşan bir sanatsal üslup) stili etrafında şekillenir. 1977 yılının sonu ve 1978 yılının başında HR Giger, İngiltere’de Shepperton Stüdyoları’na tüm setleri hazırlaması için o tarihlerdeki eşi ve asistanı Mia Bonzanigo ile beraber 20th Century Fox tarafından davet edilir.

İşte orijinal Sürrealizm akımını Alien filmine bağlayan birbirine bağlı gelişmeler zinciri böyle özetlenebilir..

Sonrasında film setinin tasarımı esnasında sahne arkasında yaşananları ve tasarım sürecini ise bir sonraki yazımda kapsamlı olarak sizlere anlatacağım.

Can Emed
Önceki İçerikAnksiyete ile ‘Yaşayan’a Mektup
Sonraki İçerikKutudaki “Yaşam”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments