Yanan Kitaplar Aşkına Yanmayacak Hayaller: Fahrenheit 451

"Romanın ilk olarak 1953’te basıldığını düşünürsek tam da bugünleri anlatmadığını kim söyleyebilir?"

0

Bir gece yürüyüşe çıktığınız esnada bir polis aracı yanınıza gelse ve size ne yaptığınızı sorsa ne cevap verirsiniz? Cevabınızla yetinmeyip ısrarla yürümenizi ve yaya olmanızı sorgulamaya devam etse ne yaparsınız? Panikler misiniz? Yoksa bir gün başınıza gelen bu olayı, kitapları yakan bir itfaiye memurunu odağa alan bir hikaye haline dönüştürerek yazar mısınız? Ne alaka değil mi? Böyle bir olayı sırf bu haliyle bile yazmak ilginç olabilecekken niye bambaşka bir hikayeye dönüştüresiniz ki?

Ne kadar çok soru sordum. Bu kadar çok soru sorarak gereksiz yere nasıl da kendimi yordum! Niye sorguluyorum ki bu kadar. Biri yayayken sorguyu çekilmiş, sonra bunu dönüştürerek hikaye haline getirmişmiş… Bana ne(!)? Gündelik hayatıma bakmalı, hayat nasıl devam ediyorsa o şekilde yaşamalıyım. Biliyorum; bunların sebebi kitaplar. Bence hepsi yakılmalılar!

Kağıdın Yanma Derecesi

Epsilon Yayınları tarafından yayımlanan bir Ray Bradbury kitabı olan Fahrenheit 451 çizgi roman olarak geçtiğimiz aylarda kitapçı raflarındaki yerini aldı. Ray Bradbury 1953 yılında yayımlanan Fahrenheit 451 ile asıl tanınırlığına kavuştuğunda edebiyat dünyası da bambaşka konulu bir kitapla karşı karşıya olmanın şaşkınlığını yaşıyordu. 1920 yılında Waukegan, Illinois, A.B.D.’de doğan Bradbury, 2012’de 91 yaşında öldüğünde bilim-kurgu, fantezi edebiyat alanında çok satan kitapların altına imza atan ve bu türde en iyi yazan yazar olarak tarihe geçecekti. Kütüphaneleri çok seven, çok fazla kitap okuyan Hamilton 1941 yılında kısa öyküsü Pendulum’u 15 Dolar’a satmış ve bu başarısıyla birlikte tam zamanlı olarak yazmaya başlamıştır.

Fahrenheit 451 kağıdın yanma derecesi. Dolayısıyla kitapların da. İtfaiye memuru olan bir adamın hikayesine odaklanan kitapta, etrafta artık yangın çıkması muhtemel bina kalmadığı için kitapların yakılmaya başlandığı distopik bir dönemden bahsediliyor. Kitabın önsözünde Ray Bradbury’nin de belirttiği gibi böyle bir konuda yazma fikri yazarın başına gelen bir dizi ‘akıl dışı’ olayın bir araya getirilmesinden oluşuyor. Bir akşam yürüyüşe çıkan Bradbury’nin yanına bir polis aracının yaklaşıp polis memurunun “Ne yapıyorsun?” sorusu ile Fahrenheit 451’in ilk fitili ateşlenmiş olur. Bradbury bu akıl almaz soruya şöyle bir cevap verecektir. “Bir ayağımı diğerinin önüne koyuyorum.”

Yakılan Kitaplardan Okunan Kitaplara

İtfaiyeci Guy Montag bir akşam çalıştığı itfaiye binasından çıkarak metroya doğru yürümeye başlar. Metrodan inip evine doğru yürürken genç bir kızla karşılaşır. Montag’ın yeni komşusu olan Clarisse McClellan 17 yaşında, etrafına iyi enerji yayan, son derece konuşkan bir kızdır. Artık etrafta yangın çıkacak herhangi bir bina olmadığı için görevi kitapları yakmak olan Montag, Clarisse’e yaktığı kitaplardan bahseder. Clarisse sorar; “Yaktığın kitaplardan bazılarını okuduğun oluyor mu?” Montag; “Kanunlara aykırı bu.” diye yanıtlar ve dümdüz bir sesle devam eder. ”Pazartesi Milla’yı yak, çarşambaları Whıtman’ı, cumaları Faulkner’i. Yakıp kül et, sonra külleri de yak. Resmi sloganımız bu.”

Karşı taraf ne söylerse söylesin canlılığından hiçbir şey kaybetmeyen bir kızdır Clarisse. Montag’a sorular sormaya devam eder. Evde, dört duvar arasında olmaktan hoşlanmadığından, bunun dışında çevresinde ilgisini çeken her şeyden büyük bir iştahla bahseder. Montag’a “Biliyor musun, senden hiç korkmuyorum .” der. “Yani çoğu insan itfaiyecilerden korkuyor. Ama sonuçta sen de bir insansın.” Montag şaşkındır. Yürüyüş boyunca Clarisse’in söyledikleri karşısında çoğu zaman ne diyeceğini bilemez. Kızın evinin önüne geldiklerinde Clarisse, Montag’a doğru döner ve şu soruyu sorar: “Mutlu musun?”

“Ne miyim?” Montag için o dakika itibariyle her şey farklılaşacaktır artık. Her akşam Clarisse’i, (çevresindeki herkesten farklı olan bu kızı) görmek isteğiyle mesai bitimi itfaiye binasından ayrılacak, yaptıkları sohbetlerle Montag yavaş yavaş da olsa bir dönüşüm evresine girecektir. Çünkü Clarisse dışında kendisi de dahil olmak üzere kimse kitap okumuyor, kimse durup düşünmüyor, kimse kimseyle yüz yüze vakit geçirmiyordur. Öylesine distopik bir dünyadır ki bu; pek çok insanın eğlencesi intihar etmek ya da cinayet işlemektir. Savaş da çıktı çıkacaktır üstelik.

Fahrenheit 451 yaşanacak olan “gelecekten” okuyucuyu haberdar ediyor. Romanın ilk olarak 1953’te basıldığını düşünürsek tam da bugünleri anlatmadığını kim söyleyebilir? İnsanlar kitap okuyup düşünmek, soru sormak, araştırmak yerine son derece rahat edecekleri güvenli alanlarını oluşturmayı tercih edeceklerdir Bradbury’nin “kitapları itfaiyecilerin yaktığı” distopik dünyasında. Hatta dünyanın 21. Yüzyıldaki distopyaları inanılmaz bir noktaya gelecek; kitaplar el kadar tabletlerin içine girecek, yeni nesiller felsefe nedir bilmeyecek, dinledikleri gürültüyü müzik zannedecek, on beş saniyelik kitap tanıtımlarıyla sanatı yaşattıklarını düşüneceklerdir. Fakat değişmeyecek olan tek şey olacaktır artık. Mutlu musun, sorusuna verilecek yanıt! “Ne miyim?”

Montag, Clarisse’in etkisiyle yakması gereken kitaplardan bazılarını saklamaya başlar. Bununla da kalmayıp tüm gününü televizyon karşısında geçiren, uyumak için uyku ilacı içen, hiçbir şey düşünmediği için hafıza kayıpları başlayan karısı Mildred’a sakladığı kitapları okumaya başlar. Hafızası yok olmaya yüz tutmuş Mildred bu durumdan çok rahatsız olur ve Montag’a tüm bunları yapmasına hiç gerek olmadığını söyler. Clarisse de ortadan kaybolmuştur. Montag çevresindeki herkes tarafından uyarılır ama uyanmıştır bir kere ve kurulan düzene, insanların yaşama biçimine baktığında kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını da fark etmiştir. Toplum güvenli alanı tercih edip, seçimlerini çoktan yapmıştır.

Yanlış Yorumlanan Bir Roman

Ray Bradbury’nin yürüyüşe çıktığı bir gece, polis memuru tarafından durdurulup “Ne yapıyorsun?” sorusuna karşılık başlayan süreç Fahrenheit 451 gibi distopik türde bir romanın yazılmasına sebebiyet verir. Kitap ilk okumada devletin her alanda, bırakın toplumun sokağa çıkıp eylem yapmasına, düşüncelere dahi müdahale edildiği, kitapların yakıldığı, bireylerin tekdüzeleşmek istenip, sıradanlaştığı bir dünya düzenini yansıtmakta. Duvarları, boydan boya devasa televizyon ekranlarıyla kaplı evlerde yaşayan insanların beyinleri tüketimin ön plana çıktığı reklamlarla, basit ilişkilerin döndüğü dizilerle, bilgisizliğin bilgi sayıldığı yarışma programlarıyla yıkanmaktadır. Devlet eliyle sürdürülen bu algı sağanağından kaçış mümkün gözükmemekte.

Fakat kitapla ilgili tüm bu yorumlara karşılık Bradbury kendisiyle yapılan bir söyleşide Fahrenheit 451 ile ilgili bakın nasıl yorumlar yapmış:

“Romanım hep yanlış yorumlandı. Fahrenheit 451 ne sansür ne de otoriter devlet düzeni ile ilgiliydi. Romanımı o sıralar Amerika’yı kasıp kavuran McCarthy soruşturmalarına bir karşı çıkış saymak da doğru olmaz. Romanım aslında televizyonun okumaya, özellikle de edebiyata ilgiyi nasıl yok ettiğini anlatıyordu. Romanımda suçlu sandalyesinde oturan devlet değil, bizzat halkın kendisidir.”

Başına gelen akıl dışı, saçma olaylardan böylesine distopik bir roman yaratan Ray Bradbury’nin bu cevabına şaşırmadık değil mi? Sonuçta güvenli alanı tercih edip, ‘öyle olmak’ isteyen bir toplum varsa bu durum devletin işine gelir ve ateşi harlamak için birkaç parça odun yeterlidir. Halk kendi kendini yarattığını zannedip, güçlüyüm diye düşünürken kendi kendini yok etmenin eşiğine kadar gelir aslında.

Çizgi Roman

İlk olarak 1953 yılında yayımlanan roman 2009 yılında Amerika’nın en iyi karikatürist, yazar ve illüstratörlerinden Tim Hamilton’ın çizimleriyle hareketlendirilip, renklendirilerek yeniden basılır. Roman bu haliyle daha da görkemli bir hal alır. Hamilton çizimleriyle Montag’daki değişimi, uyanışı etkili bir biçimde yansıtır.

Epsilon Yayınları Fahrenheit 451’i çizgi roman haliyle Mert Doğruer çevirisiyle bizlerle buluşturuyor. Bilim-kurgu ve distopik türde Ray Bradbury’i tanımayanlar için çok güzel bir fırsattır bu diyebiliriz. Özellikle çağın hızına, tüketimine, teknolojinin olumlu taraflarından ziyade olumsuz taraflarına, devletin manipülelerine çokça maruz kalan gençler için önemle tavsiye ederim. Okumanız dileğiyle.

YazarRay Bradbury / Tim Hamilton
ÇevirmenMert Doğruer
YayıneviEpsilon Yayınları
Yayın TarihiNisan 2019
TürüÇizgi Roman
Sayfa Sayısı160
Önceki İçerikOsman Hamdi Bey’in Dünyasına Yolculuk: Sanal Gerçeklik Deneyimi
Sonraki İçerikMelis Danişmend’den Nostaljik Video: “Bazı Günler Unutulmaz”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments