
Bu yazı Sabri Ugan’ı kaybettiğimiz gerçeği ile yüzleştiğim, ardından yaşadığım acının, hafızamda canlanan anılarımızın yansıdığı ve onunla yıllara dayanan kişisel bağımın izlerini taşıyan bir veda.
Satırlarımda yer bulan tekrarlarımı ve öznel vurgularımı; yalnızca bir meslek büyüğüme değil, aynı zamanda bir mentora, bir seçilmiş abiye duyulan sevginin ve minnettarlığın doğal yansımaları olarak kabul etmenizi umarım. Zira Sabri Ugan’ın çok yönlü meslek hayatı elbette çok daha geniş bir çerçevede değerlendirilmeliydi; ancak ben, onun benim hayatımdaki yeri üzerinden şekillenen, duygularımı aktaran bir yazım dilini ona kişisel bir veda olarak gördüm, “Yazmaya hep devam et, yazmak iyileştirir” derdi. Ben de sevgili abimin ardından yine onun gençliğimdeki öğüdünü dinleyerek yazdım. İyileşemeyecek olduğumu bilsem de…
Belki bu kişisel anlatımım, onu yakından tanımayanlara da farklı bir açıdan dokunur.
Sabri Ugan’ı sanırım 16-17 yaşlarımdan bu yana tanıyorum. Çoğunuzun hayatına sporla dokunan bir tanıdık isim. Ama ailesi dışındaki çok özel bağlara da sahip çıkan koca yürekli biri olduğunu bilen şanslı çevresindendim…
Sabri abi ilk kez radyoda duyduğum sesiyle girdi hayatıma… Programlarında anlattıkları, o muhteşem sesiyle öyle bütünleşirdi ki hiçbirini kaçırmazdım. Spor spikerliği öncesi yaptığı o anlamlı konuşmalar içeren radyo programlarını, tanıtımını yaptığı kitaplardan okuduğu pasajları ve duygusal ses tonuyla seslendirdiği şiirleri ne mutlu bana ki dinleyebilenlerdenim.
Sonrasında yüz yüze tanışıklığımızla kurduğumuz bağ, bana sadece ilham vermekle kalmadı; meslekî tercihlerime de yön verdi. Radyo-Televizyon-Sinema yolculuğumun başlıca nedenlerinden biri oldu mesela Sabri abi.
Çok sevdiğim İlhan İrem’in derinliğini, şarkıların ötesindeki dünyasını onunla daha iyi anladım. Bana şarkıları dışında İrem’i ilk anlatan oydu. Hatta İlhan İrem’in kitaplarından olan ve çok aradığı halde bulamadığı “Pencere… Köprü… ve Ötesi…” kitabını İstanbul’da üniversiteye başlayınca bulana kadar sahaf sahaf dolaşıp, o bile “yorma kendini çok zor bulmak” derken pes etmeyip aylar sonra onun için bulduğumdaki gurur ve mutluluğunu hatırlıyorum. Mutluluğu kitaba ulaşabildiği için, gururu da benim kardeşim kafasına koyduğunu yapıyor duygusuydu. O yıllarda internet yoktu, cep telefonu yoktu, 90’ların başıydı. Artık basılmayan bir kitaba ulaşmak bugünkü kadar kolay değildi. Sahaf sahaf gezerek bir şeye ulaşmak mümkündü; bugünkü gibi tek tuşla olmuyordu. Öyle her istediğimizi alan-satan kolaylıkların uzağında; azimle ve inançla Beyazıt Sahaflar Çarşısı’nda baya tanınmıştım artık… Ama sonunda amacıma da ulaşmıştım. İstersem yaparım kırılmalarımdan biridir mesela bu anım, onun sayesinde yaşadığım.


Yazdıklarımla, düşüncelerimle çok ilgilenir, yorumlarıyla beni geliştirirdi. Gençliğimin ilk yazı ve şiir denemeleri kopyalarımı geçen süreçte ben kaybettim ama o kendisindeki defteri hep koruyup sakladı. Ara ara da bana hatırlatırdı: “Bak hâlâ benden alamazsan açık artırmaya koyacağım!” derdi. Ama bence o da biliyordu bilerek almadığımı. Çünkü o defterin onda kalması, geçmişteki genç Beyza’yı koruyup kollayan o abi hâlinin, bugüne taşınmasıydı benim için…
Sabri Ugan, hayata dair pek çok anlamı birlikte keşfettiğim, gençliğimde iz bırakan özel bir rehberdi. Abim yoktu ama ilgisiyle, sevgisiyle, akıl hocalığıyla bu duyguyu hep yaşattı bana. Zamana, mekâna yenilmeyen bağlarımdan en kuvvetlisiydi canım Sabri abim.
Ne mutlu bana ki, yıllar içinde abi-kardeş, usta-çırak ilişkimiz; onun bana duyduğu güvenle hep ileri taşındı. Öyle ki bir süre sonra sadece ondan öğrenen değil, bazı konularda yanında olan, birlikte akıl yürütebilen biri hâline gelebildim. En son sosyal medya hesaplarıyla ilgili çalışmaları birlikte yürütmüştük. Güncel gelişmelerde aklına bir şey takıldığında benimle konuşması, fikir danışması, birlikte düşünmemiz… Tüm bunlar hep bana büyük bir gurur verdi.
Aylar sonra döndüğü sosyal medya hesabında paylaştığı videoda, yine o tanıdık gücü ve yılmaz mücadele azmini gördüm ama yazık ki o canından çok sevdiği ailesi başta olmak üzere hepimizi bırakıp gitmek zorunda kaldı; ebedi istirahatine..
Sabri Ugan, tüm sevenlerinin hafızasında sadece başarılı bir spor spikeri ve bir medyacı olarak değil; sesiyle, sözüyle ve duruşuyla çok daha fazlası olarak yer aldı.
Ailesi başta olmak üzere tüm sevenlerine, hepimize Sabri Abimin kalbi kadar güçlü bir dayanma gücü diliyorum… 🖤
Ve en büyük tesellim şu ki; burada yazdıklarımdan ve duygularımdan daha fazlasını, sevildiğini hissettirecek nice sözü sağlığında kendisine sık sık söyleyebilmişim.
Sevdiklerimize, bizim için ne ifade ettiklerini henüz yanımızdalarken dile getirmemiz çok değerli.
Canım Sabri Ugan;
Seçilmiş abim olduğun için çok teşekkür ederim.
O muhteşem sesin kulağımda, sözlerin içimde… Her daim.
Senden sonra, tüm İlhan İrem şarkılarım senin için…