En asi de benim, en asil de!

"Kendimiz üzerinde kontrol olmak, bir seçimdir ve dünyasal sınırlar içinde en özgür alanımızdır ki ben 3. Boyut bir insanın tamamen özgür olduğuna zaten inanmıyorum."

0

Bu yazı yüksek miktarda sizi yeniden programlayacak ve en olmadık yerlerde aklınıza gelecek bilinçaltı kodu içerir.

Özgürlüğe nasıl bir tanımdan bakıyorsun? “Herkesin hakkına saygı duyarak kendi istediklerimi yapıyorum veya kimse bana karışamaz?” Gerçekten daha önce hiç bu kadar sınırlı tanımlarla özgürlüğün bir anlam bulduğuna rastlamamıştım. 3.BOYUT DIŞINDA!

Böyle düşünüyorsan en tutsak da sensin aslında, sınırların var ve başkasının dokunmasına izin bile veremeyeceğin kadar ince kırılgan… Korktuğun özgür olmamak da değil, sınırlarını aşmak. Hala yargı alanı olan biri sana karışmayı deneyebilir, kendini sadece kıyaslayarak ve karışarak yüceltebilen biridir belki de? Ama sen neye sinirlendin veya inat yaptın? Oysa bazen birinin sözlerine aşkla teslim olmayı seçmek de en büyük özgürlük, hatta tutsak olmayı seçmek… Bunu seç demiyorum, kimsenin yargısı sen seçmediğin sürece sana zaten dokunamaz, özgürlüğü işin içine başkalarını karıştırarak tanımlayamazsın diyorum.

Hadi, biraz daha genişleyelim. Aynaya bak. Hangi sen’ leri sergiliyor, hangilerini saklıyorsun? En önemlisi bunlardan ne kadarın gerçek, ne kadarın olmak istediğin ve ne kadarın hiç olmadığın kişilikler?

Hiç olmadığın kişilikler de bir seçimdir, ve belki de dünyaya o hiç olmadığın şeyi olmaya geldin en sonunda.

Dünya özgür seçim gezegeni ve insanın iradesi var derler. Evet, ancak ben bunu oyuna başlamadan önce verilmiş tek bir hak olarak görüyorum.Dünyaya geldiğimizde sadece kullandığımızı sanıyor, kullanmadığımızda suçluluk duyuyoruz. Çünkü insan ruh’ tan değil de nefsiyle hareket etmeye ısrarla devam ediyor. Çünkü bir derdi var… Ve bu derdi ancak bedenin içinde ruhu değil, evren kadar geniş bir ruhun içinde minik bir beden olarak kendini bulduğunda çözer. Bu konuyla ilgili bir videoyu link olarak bırakacağım, orada bu konunun bilimsel açıklamaları da var.

Bilim adamları tüm duygu ve eğilimlerin birer kimyasal tepkime olduğunu kanıtlamıştır. İnsan ancak DNA’ sının seçtiği kadar özgürdür dünyada, iradenle DNA’ na emirler verebilirsin, irade gücünü sınırlı insan bedeninden değil, ruhundan aldığında… 12 DNA sarmalını aktif edecek yöntemler de bilimsel şekilde kanıtlanmıştır, kelimelerin enerjisinin olduğu, DNA’ nın ses ve kelimelerin frekanslarına verdiği tepkiler de kanıtlanmıştır.

Bu konuyu geçip biraz duygulardan bahsetmek istiyorum. Duygular istemsiz gerçekleşir, seçim hakkını kullanmazsan… Yıllarca alıştırıldığın toplumsal normlar ve sahip olduğun beyin yapısı senin yerine ne hissedeceğini, hangi olaylara nasıl tepki vereceğini genelin normal algısıyla otomatik seçer zaten. Kendime uyanmak ve tüm normları eski bir rüya olarak görmek istediğimde diğerleri ne hissediyorsa tam tersini yaptım bir süre. Yani Prefrontal Korteksimi bilinçli şekilde biraz şok ettim:)) İnsanı insan yapan bu beyin bölgesi sol (olumlu, sosyal) ve sağ (olumsuz, yalnız) taraflar olarak çalışır. Evrende zaten her şey bir dengedir ve zıtlığıyla var olur. Ama önemli olan zıtlığı “bir” yapmaktır ki bu da hepsini birbirine karıştırarak olur. Mesela, tek başıma sokakta yürüyorum ve bu benim başıma gelen en harika şey! Hatta sevgilimden mi ayrılıyorum hatta hiç de ayrılmak istemediğim halde… Hahahah harika en istemediğim şey benim başıma geldi, evet şu an çok üzgün hissediyorum bu çok süper bir duygu. Üzgün hissedebiliyorum bak kaçmıyorum duygumdan, demek ki ben çok güçlüyüm kandırmıyorum kendimi. Ya da kısaca başıma berbat bir şey geldi bundan daha süper nasıl olur?

Kendimiz üzerinde kontrol olmak, bir seçimdir ve dünyasal sınırlar içinde en özgür alanımızdır ki ben 3. Boyut bir insanın tamamen özgür olduğuna zaten inanmıyorum.

Benim için özgürlüğü şöyle ifade ediyorum ve bu ifade benim kendimi de tanımlayış şeklim. Çünkü özgürlük de benim, ne özgürü… ÖZGÜRLÜK BEN’İM.

En asi de benim en asil de benim. En sadık hizmetkar da benim, sistem bozucu da.En sadık asker de benim, en darbeci devrimci de.. Tahtında varlığımı onurlandıran da benim ilahi planın dahilinde, tahtımı yıkan da benim. Dahilindeyim aşkın… En nefret dolu savaşçı da benim, en sevgi dolu kalple düşmanı kabul edecek de… Affetmeyi dillendirmem bile. Hatta aşk varsa affedecek ne vardır ki? Sen her zerresine aşkla baktığın birini parçalara ayırarak mı aşık oluyorsun da sahip olduğu tabiatı veya o tabiatla yaptığı davranışı yargılıyor, kabul edemiyorsun? Tüm hamleler senden sana, UYAN.

Algılarım evrene açık. Tüm güç de benim, en zayıf da. Öyle bir güc’ üm ki, beni yenemeyecek tek kişiyim koskoca kainatta. Yine ne kadar zayıf olduğumuzu kabullenecek kalp de benim, her şeyiyle yine olduğu ana ve kişiye teslim… Yine bana teslim… Zayıflığı bile kendinde taşıyan hatta onu kullanan bir gücüm işte. Zehirlidir cümleler, onları içip yanlarına kâr bırakan da benim.

Ben her rolü üstlenebilirim, evrenler kadar genişleyebilir, her şeyi ruhuma kapsayabilir, aynalardan toplar gibi yansımaları özümde birleştirebilirim. Bunlar sen de olabilirsin. Ne kadar genişleyebilir ve açılabilirsin?

Ruh ilimdir, Tanrı ise bilimdir… Birbiriyle çelişen olarak gördüler bu kavramları bugüne kadar hep, işte bu yüzden ikisini de tanımlayamadılar.

Ruh deneyimler, dener, teoriler ve sonuçlar sunar. Tanrı onu denetler, onaylar ve yaratır.

Deneyimlerin bittiyse yaratmaya geç. Bitmediyse algının bir genişlemesine bakar. Her şeyi deneyimlemiş kadar ol, sınırsız duygu ve hayal gücü beynine amade!

BEN KENDİ YARATIM’IMIM, BEN BEN’ İM.

Her neyse…

En asi de benim işte, en asil de. Nizam dahilinde disipline etmeyi de bilirim irademi, başımdaki taca saygı ve layıkla… Tüm soyu ve tacı yıkım’ la ardımda bırakıp yepyeni bir asalet yaratan asi olmayı da bilirim. Ruhumda Meryem Ana, kanımda Lilith… Ortasında insanlığın, aynı ruhu taşıdığım galaktik bir aşkın savaşını, yükselen dünyanın yeni tohumlarına nefes diye veririm.

Bilinçaltı konuları ve Dna’yı aktif etmekle ilgili yöntemler, ayrıca merak ettiğiniz her şey için Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Yükselişe geçmeden, özgürlüğü tadamazsınız. Frekansınız aşk olsun…

Önceki İçerikİstanbul Film Festivali salgın nedeniyle ertelendi
Sonraki İçerikEsra Kayıkçı, içindeki odaları keşfediyor: “Kelebek Orkide”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments