

14 Haziran 2025 – Cliff Venue, İzmir / Sattas Konseri
Bazı konserler vardır, sadece kulaklara değil, doğrudan kalbe çalar. 14 Haziran gecesi Cliff Venue’de gerçekleşen Sattas konseri de onlardan biriydi. Bu sadece bir müzik performansı değil; kolektif bir hafıza, bir başkaldırı, bir anma ve tarifsiz bir buluşmaydı.
Sattas’ı yıllardır takip ediyorum. Onların müziğinde bana dokunan bir şey var: Samimiyet. Sahte ışıltılardan uzak, içten, derin ve dürüst bir tını. O gece bu samimiyet, sahneye çıktıkları andan itibaren her notaya sinmişti. Yeni çıkardıkları “Sus” ve “Çıplak Kral” şarkıları, canlı performansta bambaşka bir boyut kazandı. “Sus” ciğerleri parçalarken, “Çıplak Kral” yaşadığımız coğrafyanın adaletsizliklerine karşı kolektif bir çığlığa dönüştü. Hepimizin içinde taşıdığı ama adını koyamadığı o isyan, o anda ses buldu.


Konserin en dokunaklı anlarından biri ise, kısa süre önce kaybettiğimiz Peyk grubunun sevilen ismi İrfan Alış’ın anıldığı “Piç” performansıydı. Alandaki herkes tek bir sesle, tek bir ruhla şarkıya eşlik etti. Bu bir anmanın ötesinde, bir yoldaşlıktı. İrfan Alış’ın hatırası, notaların arasından geçerek hepimizin içine işledi.
Kalabalık coşkuyla şarkılara eşlik ederken sahneyle seyirci arasındaki sınır neredeyse silinmişti. Arada girilen diyaloglar, atılan espriler, içten gülümsemeler… Bu sadece bir konserden ziyade; karşılıklı bir paylaşım alanına, sıcak bir sohbete dönüştü.
Konser sonrasında kuliste gerçekleştirdiğimiz sohbet ise, sahnedeki samimiyetin yalnızca bir “performans” olmadığını bir kez daha gösterdi. Hepsi o kadar naif, içten ve gerçekti ki; sadece müzikleri değil, bu insanlar, hissettiğim samimiyetin kaynağıydı. Onların savaş karşıtı mesajları sadece sözlerinde değil, duruşlarında ve üretimlerinde de vücut buluyordu.
O gece İzmir’de yalnızca müzik yapılmadı. İçimizi döktük, yas tuttuk, isyan ettik ve yeniden umutlandık. Sattas bize bir kez daha hatırlattı: Müzik sadece kulağa değil; ruha, vicdana ve hafızaya da çalar.