Merve Yakut’un ilk romanı “Godard Makinesi”

0

Merve Yakut’un uzun yıllar çalışmış olduğu ilk romanı Godard Makinesi Dedalus’tan çıktı.

‘‘Otuz sekiz yaşımdaydım, daha bir tane ödül almış değildim. Ama yılmayacaktım. Sinema ihtiras işiydi. Tökezlesem de, tekmelenip dövülsem de elimden kamerayı düşürmeyecektim. Çünkü la Caméra-stylo’ydu benim kameram. Kameram kalemimdi.’’

Okuyucularının ilgisini hemen çeken bu ilk eser, Murat Uyurkulak’ın arka kapak yazısına ve Dedalus’un yaratıcı kapak görsellerinden bir yenisine sahip. Hep duyduğumuz, tanık olduğumuz bazı şeylerin aksine (edebiyattan sinemaya uyarlama, kitaptan ekrana yansıyanlar vs.), karşımızda sinema ile iç içe olan ve bu yolculuğu birlikte sürdüren bir kitap mevcut. Merve Yakut’un bizlere hazırlamış olduğu dünyanın yalnızca arka plânında değil, olayların bizzat merkezinde sinema ve edebiyat birlikte yaşamakta. Bu da yeni fikirler üretmek, ortaya konulan eseri farklı bir gözle incelemek için oldukça yeterli ve güzel bir sebep.
Olayların içerisinde ve devam eden süreçlerinde yer alan iki karakterin çatışması oldukça iyi kurgulanmış. Okuyucunun ve yazarın bir kastı olmadan, salt hayatın içindeki bir yaşamın bize yansıtılması gibi. Bu bakımdan olayların ilerleyişinde okur; karakterleri eleştirme, yanında olma, karşı çıkma gibi pek çok duruma ortak olacaktır. Yani iş birliği yapabilecek, anlatılanlardan bağımsız bir çizgi sürmeyecektir. Bir ilk romana göre yapılan bu psikolojik tahliller ve süreçler ilerideki eserler için bir kaynak ışık görevinde. Bunun yanında gözlem niteliğinde bazı tasvirler ve romana dahil edilen sinematografik unsurlar romanın seyrine tesir edebilme gücüne sahip.

‘‘Seyirci, alıştığının dışında bir eser gördüğünde ona alışamıyor, onu
sevmek için bir adım atmıyor, filmi şiir gibi okumaktan kaçınıyordu.
Yolumu, yolumda yalnız yürüme pahasına sürdürüyordum.
Anlaşılmak için değil, anlatmak için film çekiyordum.’’

Sinemanın ve edebiyatın tek potada harmanlanması ve ikisinin de farklı özelliklerini romanın genelinde okuyucuyu yormayacak şekilde kullanılması her zaman yoğun bir çaba gerektirir. Bu bakımdan ‘Godard Makinesi’ gibi eserlerin en önemli niteliği; romanın sınırları içerisinde (ki sınırlarının boyutunu her daim yenileyen bir alan olması münasebetiyle), her iki alanın kaygısını da kurguda okuyucuya hissettirebilmek. Yani hem sinema hem de edebiyat dünyasını, kitabın tamamında bir bütün olarak ele alabilmek. Merve Yakut bunu başarabilmek için ana karakterin dünyasını detaylıca incelemeyi ve bu karakterin yaşantısı ile yola çıkarak kurguyu sürekli olarak canlı tutmayı tercih etmiş. Kitabı okumaya niyetlenen birçok kişinin burada fark edeceği unsurlardan biri de şu ki; kitapta karşılaştığımız bazı olaylar ve anlatım yöntemleri aklımıza daha öncesinde okuduğumuz veya izlediğimiz eserleri çağrıştıracak. Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’ndeki ikili ilişkilerinin ya da kitapta adı geçen birçok film ve yönetmen örneklerinin başarılı çağrışımlarını sergilemekte. Bunların etkilenme esere yansıma şekli gözden kaçmıyor fakat göze de batmıyor. Daha yolun başında olan bir yazar için hem olumlu bir eleştiri hem de anlamlı bir detay olarak karşımıza çıkıyor. Yazarın ve ‘Godard Makinesi’nin yolu, bahtı açık olsun.

Yayın Tarihi2019-04-29
ISBN6054708970
Baskı Sayısı1. Baskı
DilTÜRKÇE
Sayfa Sayısı255
Cilt TipiKarton Kapak
Kağıt CinsiKitap Kağıdı
Boyut13 x 20 cm
Önceki İçerikEt Ve Kemikle Örülen Taş Duvarlar: Hokkalı Spermler
Sonraki İçerik“Nöbetçi Tiyatro” uygulaması yeniden başlıyor
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments