
24 yıldır her bahar, çölün ortasında kendi evrenini ritimle, sesle ve ışıltıyla inşa eden Coachella’da, 2025 yılı da kendi efsanesini yazdı. 11–13 ve 18–20 Nisan tarihleri arasında Kaliforniya’nın Empire Polo Grounds alanında düzenlenen festival, sekiz sahnede 150’den fazla sanatçıyı ağırladı. Her gün yaklaşık 125.000 kişi çöl güneşi altında dans etti, şarkılara eşlik etti. Gidemeyen milyonlarca kişi ise (ben dahil) saat farkına aldırmaksızın ekran başına kilitlendi.
Ama asıl mesele, sadece kimin sahne aldığı değil; kimin sahici kaldığıydı.
Coachella önemli festivallerden. Ki bu kadar büyük yapan özelliklerinden birisi de YouTube üzerindeki canlı konser yayınları… Zira festivale gidemeyen birçok müziksever bu yayınları bekledi ve festival tüm dünyaya ulaştı. Kayıtların sadece 24 saat yayında kalması da ilgiyi dağıtmadan festivalle eş zamanlı takibi gerektiriyor. Bu sistem, hem merak uyandırıyor hem de sosyal medya etkileşimini ciddi şekilde artırıyor. Türkiye’de bir festivalin bu yöntemi denemesi hâlinde, hem markalaşma hem de uluslararası görünürlük açısından çarpıcı bir sıçrama yaşanabilir. Öyle ki, bu sistemle kısa sürede sosyal medyada viral olan anlar yaratmak, festivali yalnızca izlenen değil, konuşulan bir kültürel olaya dönüştürebilir.
MüziKoridor’a, festivalden yazmaya değer bulduğum performansları ve festivale konu olan olayları dahil edebildim — elbette hepsine yetişmem mümkün olmadı.
Lady Gaga, ısrarla “canlı”ydı. Mikrofonu bozulduğunda bile soğukkanlılığıyla sözü elden bırakmadı. Hatta bu aksaklığın hemen ardından, “En azından canlı söylediğimi biliyorsunuz” diyerek sahnede playback’e başvuranlara ince ama net bir gönderme yapmayı da ihmal etmedi. Yeni albümü Mayhem’den seslendirdiği parçalar ve Gesaffelstein işbirliği, onun sahneye dair algımızı yine bir adım öteye taşıdı.
X platformunda “Lady Gaga gives a masterclass in stage control” başlığı altında viral olan performans videosu, sahneyle izleyici arasındaki o organik bağın nasıl kurulduğuna dair bir belge gibiydi.
Lisa ve Jennie, solo projeleriyle sahnedeydiler, ancak bu projeler adeta birer görsel süs gibiydi. Adeta sahnede birer dansçı gibiydiler; görsel olarak neredeyse kusursuz olan performansları playback kullanmış olmalarının gölgesinde kaldı. Lisa’nın sık sık kostüm değiştirmesi, sahne akışında kopukluklara neden oldu. Buna karşın Jennie, sahne kostümünü küçük ama etkili dokunuşlarla çeşitlendirerek performans boyunca sahnede kalmayı ve kopmadan ilerlemeyi tercih etti. Ancak Jennie’nin sahnede yalnızca bağırdığı ve şarkı söylemekten uzak bir performans sergilediği yönündeki eleştiriler sosyal medyada büyük yankı buldu. “Ses yoksa ruh da yok” diyerek yorum yapanlar az değildi. “Coachella sahnesi canlı performansa aittir” diyen X kullanıcılarının sesi, parlayan ışıkların altında yankılandı.
ENHYPEN, bu yılın sürpriz parlayanlarından oldu. Tabii K-pop’un uzağındakiler için. Zira grup uzun süredir sağlam bir yükselişte ve hayranları bu sahneyi bekliyordu. Özellikle ikinci hafta sergiledikleri performans; izleyicinin nabzını doğrudan yakaladı. İlk hafta Prada tasarımı kovboy kostümleriyle çıktıkları sahnede ise hem göze hem kulağa hitap ettiler. Sosyal medyada, “Coachella’nın en gerçek K-pop anı” olarak anıldılar.
Yine de bazı tercihler sorguya açıktı. Setlistlerinde hit şarkılarına çok az yer vermeleri, global izleyiciye seslerini duyurabilecek en güçlü anları ellerinin tersiyle itmiş gibi hissettirdi. Özellikle “Drunk-Dazed” için hazırlanan remix versiyon, orijinalin enerjisini törpüleyen ve şarkının gücünü zayıflatan gereksiz bir dokunuş olarak kaldı. Festival ruhuna en uygun şarkılarından birini kimin fikriyle bu hale getirdiler; gerek var mıydı şarkıyı bu kadar değiştirmeye? Bu sorunun cevabını globaldeki müzikseverlere ve daha da önemlisi grubun fandomu ENGENE’lere bırakıyorum.
Benson Boone, iki hafta boyunca şovu mizah ve nostaljiyle bezedi. Queen ruhunu bir anlığına da olsa çöle getiren May, “Bohemian Rhapsody” ile kalplere dokundu. Brian May resmen festivalin en güzel sürprizlerinden biriydi. Fakat Boone’un ertesi hafta sahneye karton May maketiyle çıkması ve May’in yalnızca ilk hafta sahne almış olması, sosyal medyada merak ve hayal kırıklığına yol açtı. “Why wasn’t Brian May there again?” sorusu X’te en çok dönen tartışmalardan birine dönüştü.
Charli XCX, sahnesini Troye Sivan, Billie Eilish ve Lorde’la birlikte adeta mini bir festivale dönüştürdü. Ancak asıl konuşulan, performanstan çok sonrasında taktığı “Miss Should Be Headliner” yazılı kuşaktı. İzleyicilerin bir kısmı bunu Green Day’e gönderme olarak yorumladı—özellikle grubun, Charli’den hemen önce sahne alması bu ihtimali güçlendirdi. Tartışma, ikinci haftada Green Day davulcusu Tré Cool’un “Actual Headliner” yazılı, tuvalet kâğıdından yapılmış bir kuşakla sahneye çıkmasıyla başka bir boyuta taşındı. Charli ise bu fotoğrafı “obsesssed” notuyla X’te paylaşarak durumu ciddiye almadığını açıkça gösterdi. Aslında bu sözde “atışma”, sosyal medyada hayranların esprili yorumlarıyla bir tür sosyal medya eğlencesine dönüştü. Bazı kullanıcılar, “Bu ciddi bir gerilim değil, iki sanatçının da keyif aldığı bir şey” diyerek durumu özetledi. Bir başka yorumda ise “Charli sadece headliner olmak istediğini söyledi, herkes biraz sarılsın ve eğlensin artık” denildi. Görünen o ki, bu kuşak meselesi, Coachella’nın en hafif ve en eğlenceli “draması” olarak hafızalarda yerini aldı.
Megan Thee Stallion, sahnede mikrofonu kapanmasına rağmen, profesyonelliğinden hiçbir şey kaybetmedi. Queen Latifah, Ciara ve Victoria Monét ile birlikte sahne alması ise jenerasyonlararası güç birliğinin zarif bir yansımasıydı.
Ed Sheeran, festivalin en kalabalık değil belki ama en samimi sahnesini kurdu. Kurduğu mini pub’da Shaboozey ve Alex Warren’la yaptığı akustik performanslar, çölde bir anlığına soluğumuzda hissettiğimiz serinlik gibiydi.
Gustavo Dudamel ve LA Filarmoni, Coachella sahnesine klasik tılsımı taşıdı. Cynthia Erivo’nun Prince’in “Purple Rain” yorumu gün batımıyla birleşince neredeyse kutsal bir deneyime dönüştü. Ayrıca Erivo’nun bu performansı, Prince’in ölüm yıldönümünden birkaç gün önce gerçekleştirmiş olması da sosyal medyada geniş yankı buldu. Dave Grohl’un “The Sky Is a Neighborhood” ve “Everlong” şarkılarını orkestra eşliğinde söylemesi, rock ile klasiğin dramatik bir buluşmasıydı. Natasha Bedingfield “Unwritten” ile izleyicileri 2000’lere götüren bir nostalji dalgası yarattı. Laufey ise Coachella 2025’in en büyüleyici anlarından birine imza attı. Caz ve klasik müziği bir araya getiren yorumuyla “From The Start”ı seslendirirken, sahne adeta bir vintage film sahnesine dönüştü. Yaylılarla zenginleşen düzenlemeler ve kadife sesiyle izleyicilere geçmişle bugün arasında zarif bir köprü sundu. Üstelik henüz yayımlanmamış yeni bir şarkısını da ilk kez bu sahnede seslendirerek dinleyicilere özel bir an yaşattı. Performansa eşlik eden Ca7riel & Paco Amoroso ikilisi ise Latin ritimleriyle sahneye başka bir yön kattı; ancak bu dinamik katkının atmosferle her zaman bütünleştiği söylenemezdi. Dudamel’in yönetimindeki bu eşsiz birliktelik, klasik ve çağdaş müziğin sınırlarını yeniden çizdi.
Festivalin genç yıldızları da bu yılın çok sesli yapısına damgasını vurdu. Tyla, “Water” ile sahneye çıktığında kalabalık âdeta coştu. Afrobeat ritimleriyle dolu seti, hem dans ettirdi hem de Güney Afrika’dan çıkan bu genç yıldızın evrensel gücünü bir kez daha kanıtladı.
Sadeliğiyle vurucu bir atmosfer yaratan d4vd, “Romantic Homicide” ve “Here With Me” gibi parçalarla sahnede melankolik bir büyü kurdu. Özellikle gün batımına yakın bir vakitteki performansı, festivalin duygusal zirve anlarından biriydi.
Stranger Things’ten tanıdığımız Joe Keery’nin müzikal alter egosu Djo, retro synth-pop ve psikedelik rock arasında gezinen tarzıyla dikkat çekti. “End of Beginning” şarkısı, izleyicileri hem duygulandırdı hem de dans ettirdi.
90’lar grunge’ı ile bedroom pop’u harmanlayan beabadoobee, hem asi hem içsel bir performans sundu. Özellikle “Glue Song” ve “Talk” gibi parçalarla sahne, gençliğin iç çatışmalarını zarifçe yansıtan bir alana dönüştü.
Japon çıkışlı global kız grubu XG ise dans, vokal ve sahne hakimiyetiyle izleyicileri büyüledi. “LEFT RIGHT” ve “SHOOTING STAR” ile K-pop sahne estetiği ve global pop dinamiklerini birleştiren tarzlarıyla Coachella sahnesini şova çevirdiler. Enerjileri tartışmasız yüksekti; ancak kostümlerinin abartılı yapısı ve genel sunumları, festival ruhundan çok bir şenlik havasına yaklaştı. Coachella sahnesi için fazla cilalı, fazla parıltılı bir andı belki de.
Deadmau5, ilk hafta yaşanan teknik sorunlar, alkollü olduğu iddiaları ve düşük enerjiyle sahnede “olmaması” nedeniyle eleştirilerin hedefi oldu. İkinci hafta sahneye çıkmaması ise merakı ve spekülasyonları artırdı. Deadmau5 daha sonra yaptığı açıklamada: “Gerçekten utandım… Teknik problemler arkasına saklanmak istemem. O gece ben iyi değildim. Hayal kırıklığına uğrattığım herkesten özür dilerim.” dedi. Bu açıklama, bir bahaneden çok bir özeleştiri olarak yankı buldu. X’teki eleştiriler yerini anlayışa bırakarak; “Hepimiz düşeriz, mesele kalkmakta” gibi yorumlar dönmeye başladı.
Lola Young ise, ilk hafta sahnedeyken aşırı sıcak ve heyecanın etkisiyle kısa süreli mide bulantısı yaşadı ve sahneyi terk etmek zorunda kaldı. Ancak toparlanıp geri döndü ve performansına kaldığı yerden devam etti. Bu anı sosyal medya hesabından da esprili bir dille paylaştı: “Coachella’da kusmak da bir ilk olabilir mi?” İkinci hafta ise kusursuz ve güçlü bir performansla izleyicinin kalbini kazandı.
Coachella 2025, sahne üzerinden geçen o eski soruyu yeniden hatırlattı: Şov mu, sahicilik mi? Kimisi sesiyle, kimisi sessizliğiyle, kimisi duruşuyla iz bıraktı. Bu yıl da Coachella, kimin sahneye çıktığından çok, kimin orada “gerçek” kaldığını konuştuğumuza sahne oldu.
Festivali, yorumlarına en çok güvendiğim kızım Nil ile birlikte izledim. Performanslar üzerine etkileşimli değerlendirmelerimizi paylaşırken bana eşlik ettiği ve görüşleriyle yazıya katkıda bulunduğu için ona da özellikle teşekkür ederim.
🎧 MüziKoridor Seçkisi: Coachella 2025’ten 7 Şarkı.
Gerçek kalanlar, yankı bırakanlar, kulaklarımızdan silinmeyenler…
Lady Gaga – Abracadabra
Mikrofon arızasına rağmen sahnede kusursuz bir duruş sergileyerek yeni albümünü taçlandırdı.
Jennie – Like Jennie
Parlayan ışıkların altında playback eleştirileriyle anılsa da, şovuyla dikkat çekiciydi.
Lisa – ROCKSTAR
Sahne şovuyla göz doldurdu ama canlı performanstaki yetersizlik, izleyicide “sadece bir dans gösterisi” hissi bıraktı.
ENHYPEN – Drunk Dazed
İki haftalık performanslarında hem kovboy hem vampir konseptiyle Coachella’nın gerçek K-pop anını yaşattılar.
Ed Sheeran – Azizam
Mini pub sahnesinde samimiyetin sesi oldu; “Azizam” yorumu çölde bir esinti gibiydi.
Lola Young – Messy
İlk hafta sahneden kısa süre ayrılsa da, ikinci haftadaki dönüşüyle gerçek bir güç gösterdi.
Benson Boone – Beautiful Things
Brian May ile yaptığı sürpriz düet sonrası mizahi dokunuşlarıyla izleyiciyi kendine hayran bıraktı.
Sadece müzik değil; sahnedeki ruhun yankılandığı şarkılar için MüziKoridor listesini Spotify ve YouTube’da dinleyip beğenen tüm müzikseverlere teşekkürler.