

Müzik sektörü dijital dönüşümün ortasında, en kırılgan noktalarından çatırdayarak ilerliyor. Bu dönüşümün Türkiye ayağındaki tıkanmaları konuşmak ve ortak bir çözüm zemini oluşturmak üzere Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği (MSG), 24 Haziran Salı günü CVK Park Bosphorus Hotel’in terasında önemli bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. “Dijital Müzik Platformları Çalıştayı” adıyla düzenlenen toplantıya aranjörlerden yapımcılara, yorumculardan söz yazarlarına kadar müzik sektörünün farklı bileşenlerinden temsilciler katıldı.
Gün boyunca süren konuşmalarda öne çıkan ortak hissiyat, müzik üreticilerinin dijital platformlar karşısında hem yalnız hem de savunmasız bırakıldığıydı. Telif gelirlerindeki adaletsizlik kadar, temsil sorununun da derinleştiği vurgulandı. Katılımcılar sadece sorunları dile getirmekle kalmadı; çözüm önerileri de geliştirdi. Ortaya konulan yol haritası önümüzdeki günlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunulacak. Gerekirse uluslararası muhataplara, son çare olarak ise Rekabet Kurulu’na taşınacak.
Türkiye’de müzik ekosistemi ciddi bir aşınma sürecinden geçiyor. Telif sistemi giderek adaletsizleşiyor. Haksız paralar dolaşımda; şeffaflık ise büyük ölçüde kaybolmuş durumda. Katılımcıların birleştiği temel talep netti: Spotify ve benzeri dijital platformlar Türkiye’de resmî ofis açmalı. Editoryal süreçler yerelleştirilmeli; Türkiye’nin kültürel çeşitliliğini ve müzikal mirasını anlayan yerel ekipler oluşturulmalı. Playlist’ler algoritma oyunlarına göre değil, şeffaflık ilkesiyle şekillenmeli.
Denetlenebilir Yapı Talebi
Çalıştayın en çok tartışılan başlıklarından biri, dijital müzik pazarının yüzde 83’ünü elinde tutan Spotify’dı. Ancak altı çizilen mesaj netti: Müzik sektörü muhatap alınabilir, ulaşılabilir ve şeffaf bir yapı talep ediyor. Spotify’ın Türkiye’de 4,5 milyon ücretli ve 8,5 milyon reklam destekli abonesi bulunuyor. Dünya ortalamasını aşan bu sayı, telif gelirlerindeki adaletsizliği gidermeye yetmiyor. Sanatçıların büyük kısmı, bu platformlardan neredeyse hiç gelir elde edemiyor.
MSG Başkanı Ferhat Göçer, döviz kuru farkının telif gelirlerini nasıl erozyona uğrattığını şöyle anlattı: “Bu meseleye hassasiyetle yaklaşmalıyız. Kimseye düşman değiliz; sektörle birlikte hareket etmek istiyoruz. Ama Türkiye’de bir Spotify ofisi şart. Muhatap olmadan, şeffaf ve adil bir telif dağıtımı da mümkün değil. Abonelik fiyatları artsa bile sistem bu haliyle sürdürülemez.”


Eşitsizlik yalnızca teliflerde değil, görünürlükte de kendini gösteriyor. Dijital platformlardaki algoritmik çalma listeleri, çağın görünmez ama etkili düzenleyicileri haline geldi. Müzik dünyasının temsilcileri, bu algoritmaların tarafsızlık ilkesine uymadığını ve bazı isimleri yapay biçimde öne çıkarırken, diğerlerini görünmez kıldığını söylüyor. Özellikle “streaming farm” (yayın çiftliği) adı verilen sahte dinleme yapıları, telif sisteminin bozulmasında ciddi bir etken olarak öne çıkıyor.
Playlist’lere giriş, yalnızca kullanıcı tercihleriyle değil; algoritmanın kime çalıştığına göre belirleniyor. Bu yapının denetlenebilir, hesap verebilir hale gelmesi gerektiği vurgulandı.
Spotify’ın editoryal listeleri hakkında konuşan yapımcı ve aranjör Volga Tamöz, sistemin belirsizliğini şöyle özetledi: “20 yıl önce müziğin ulaştığı her noktada bir muhatabımız vardı. Bugünse en büyük sorunumuz manipüle edilen çalma listeleri ve yayın çiftlikleri. Bu listeleri kim hazırlıyor, neye göre karar veriliyor, bilen yok. Türkiye’de artık Türk müziği dinlenmiyor, Türk musikisi diye bir şey kalmadı. Her yıl konservatuvardan mezun olan yüzlerce müzisyen geçimini sağlayacak alan bulamıyor.”
Manipülasyon Şekil Değiştirdi
Kendi üretimlerini yapan genç müzisyenler, eski usul plak şirketleri… Hepsi sistemin çarkları arasında sıkışmış durumda. Konser gelirleri ve sponsorluklar azalmışken, dijitaldeki eşitsizlik adeta bir darbeye dönüşüyor. Müzik Yorumcuları Meslek Birliği (MÜYORBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Burhan Şeşen’in sözleri durumu özetliyor: “Türkiye’de manipülasyon her alanda oluyor. Zamanında Kral TV’de de yaşanıyordu ama Spotify’da bunun yaşanıyor olması çok sıkıntılı çünkü burada telif gelirleri söz konusu.”


Çalıştayın belki de en çarpıcı sorusu buydu: “Biz neden Bakanlığın karşısına güçlü bir sektör olarak çıkamıyoruz?” Pandemiden bu yana müzik sektörünün temel problemi örgütsüzlük ve ortak hareket eksikliği. Katılımcılar, sektör içindeki parçalanmış yapıdan herkesin zarar gördüğünü, bir araya gelinmediği sürece yapısal bir dönüşümün mümkün olmadığını vurguladı.
Dijital platformlar şeffaflaşmadıkça, fiyat politikaları yeniden düzenlenmedikçe ve yapımcı ile eser sahibi arasındaki uçurum kapatılmadıkça bu yapı sürdürülebilir değil. Aksi takdirde üreticilerin eserlerini platformlardan çekmesi dahi gündeme gelebilir. Çalıştayda oluşturulan öneri raporu ve ortak talepler, önümüzdeki günlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunulacak. Artık karar vericilere düşen görev, müzik sektörünün çıkardığı bu sese kulak vermek. Öyle ki bu mesele, yalnızca sektörel değil; giderek derinleşen bir kültürel krizin de habercisi.
* Bu yazı ilk olarak BirGün Pazar’da yayınlanmıştır. Işıl Çalışkan’ın yazılarını okumak için: www.birgun.net
Işıl Çalışkan / BirGün