Basın mısın, Medyacı mı?

"Bir medya ki arkadaşlarının işten çıkma şekline dahi -yıllardır- karşı tavır koymuyorken, nasıl adil ve tarafsız haber yapsın, üstelik kendini de kollama derdine düşmüşken."

0

Medyacıların sonu yakın; basın emekçilerinin yeniden yükselişi ise kaçınılmaz!

Medyada işten çıkarmalara aslında hepimiz aşinayız ama Hürriyet Ekim sonu itibariyle bir kalemde 40 küsür basın emekçisini maillerini silme ve evlerine tebligat yollama yöntemiyle işten çıkarınca herkes bir sarsıldı. Kabul edelim bu zamana kadar en ses getiren medya işten çıkarmasıydı bu. Elbette haksız ne yapılıyorsa ve yapılmışsa ses getirsin bu iyi bir şey. Benim derdim keşke daha önceki haksız işten çıkarmalara da benzer tepkiler verilebilseydi konusunda. Bir kişi – iki kişi denmeden, “Aman neyse ben yerimde kaldım ya” psikolojisine de girmeden, hatta işsiz kalmaktan dahi korkmadan sevgili Gülse Birsel’in, Naim Dilmener’in ve Ayşe Arman‘ın şu anki gösterdiği tavrı o zamanlarda da gösterebilenler olsaydı keşke…

Sayının fazlalığına ek olarak, yıllarını vermiş basın emekçilerini Hürriyet’in işten çıkarma şekli de en fazla tartışılan konuydu. Çünkü ana medya dediğimiz hatta içinde çalışanların yıllardır “AMİRAL” ilan ettikleri Hürriyet, yakın bir zaman içinde hükümet yanlısı tarafın malı olmuştu ve bu ne çirkin bir işten çıkarmaydı böyle!

Şimdi öncelikle bu konuda söylemek istediklerim var:
Medyada işten çıkarılmak ve haksız işten çıkarmalar ilk kez yaşanmıyor. Bir genel müdür değişikliğinin bile bunun gerçekleşmesi için yeterli olduğunu içerideki herkes bilir, değil ki büyük bir satış ve başka bir görüşün gazetesi haline gelmiş bir medya grubu bunu yapmasın. Medyada işten çıkarılmalar geçmişte de hiç etik değildi, ilk kez böyle bir çıkarılma olmuş gibi de niye şaşırdınız cidden anlamadım.
Örneğin madem Hürriyet ana konumuz; Doğan Medya zamanında da etik olmayan işten çıkarmaların ilk akla gelen uygulaması: Turnikede kartı okumayan işten çıkarılmış demektir.
Radyo Kulüp (Eski Radyo D) zamanında yeni gelen yayın yönetmeni ve dolayısı ile değişen yayın politikası nedeniyle yılların programcılarının işine o dönemde de yine haksızca son verilmesinden ve işten çıkarılanların da bu haksızlığa aslında tepki olarak CD’lere zarar verip, yayını sabote etmesinden sonra başlamıştı bu vb uygulama… Basın çalışanları turnikeden geçemeyerek hiç de şık olmayan bir tavırla işten çıkarıldığını öğrenen basın emekçisi iş arkadaşlarının olmasına çok şahit olmuştur ama bunun neden ve nasıl başladığını çok kimse bilmez.

Bir medya ki arkadaşlarının işten çıkma şekline dahi -yıllardır- karşı tavır koymuyorken, nasıl adil ve tarafsız haber yapsın, üstelik kendini de kollama derdine düşmüşken. Oysa gazetecilik biraz da işsiz kalmayı göze alabilmek, kelle koltukta doğruluğundan şaşmadığın haberleri yapabilmektir, medyacıysanız başka tabii, o zaman zaten işsiz kalmanız da çok olası değildir, yanar dönerlik malum…

Anlatmak istediğim sorun çoktandır büyük olsa da basın emekçilerinin işini korumak adına medyacı gibi verdiği tavizlerin gün gelip yine kendilerini vurması ve aslında sonun değişmeyip sadece geciktiğinin anlaşılması bir gün olacaktı, bu kaçınılmaz sondu.
Bu rüzgar madem başladı esmeye, biz de tepkilerimizi yansıtmaya devam edeceğiz. Tüm bunların sonunda da basın özgür günlerine geri dönecek. İnanıyorum ki Bâbıâli ruhunu er ya da geç ama birgün mutlaka geri döndürenlerden olacağız; hep birlikte başaracağız: İşsiz kalan basın emekçileri, alternatif ve ana akım medyada görev alanlar, bizler yani basın takipçileri.

Satın almalar ve sonucu olan büyük işten çıkarmalar aslında Türk Basını’nda yeni bir dönemi başlattı; Gazetecilerle medyacıların savaşı. Gazetecilerin kazanması için biz okuyuculara daha fazla sorumluluk düşüyor. Lütfen alternatif basın oluşumlarını destekleyelim, takip edip, yazılarını paylaşmakta cömert olalım.

Basını sahipsiz bırakmayan takipçilerinden olalım, bu en büyük sosyal sorumluluklarımızdan.

Ve aslında ne oldu biliyor musunuz? Susturamayacakları basın emekçisinin sayısını arttırdılar, bundan sonrasını onlar düşünsün. #hürriyet

Basın savaşları bu kadar da değil aslında.
Mesela bu savaşlardan bir diğeri de geleneksel basınla, yeni nesil basın arasında.
Geleneksel basının hala yok saymasına rağmen yeni basın mecralarının çığ gibi etkileşim aldığı günlere şahitlik ediyoruz. Tarafsız olanlar gelecek basının nasıl şekilleneceğini şimdiden öngörüyor, çıkarı olanlarsa geleneksel kanada sımsıkı yapışmış durumda… diyor ve yazımı daha da uzatıp başta yazdıklarımın ana konusundan daha da uzaklaşmadan bu konuyu başka bir yazıma bırakıyorum.

Önceki İçerikEn yakın kuzenlerimiz Neandertallerin taktıkları son kolyelere yakından bakmak ister misiniz?
Sonraki İçerikBir itiraf da Jason Momoa’dan: Game of Thrones’un Khal Drogo’su erkenden ölecek bir karakter değildi!
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments