Bir Orhan Veli Portresi “Ağabeyim Orhan Veli” | Seray Şahinler Söyleşisi

"Orhan Veli’ye kendimi bildiğimden beri büyük bir sevgi ve hayranlık besliyordum. Hayatımın her döneminde şiirleriyle beni yakalamış bir şair."

0

Gazeteci Seray Şahinler, kız kardeşi Füruzan Yolyapan’ın tanıklığı odağında, aile yaşamı, ilk şiirleri, dönemin edebi ve kültürel hayatı ile birlikte çok önemli bir Orhan Veli portresi çiziyor. Seray Şahinler ile Doğan Kitap tarafından yayımlanan kitabı “Ağabeyim Orhan Veli” hakkında konuştuk.

– Uzun zamandır kültür-sanat alanında pek çok önemli haber ve röportaja imza attın. Seni şiirimizde kırılma yaratan Orhan Veli üzerine kitap yazmaya yönelten neydi? Bize biraz kitabın hazırlık aşamasından bahseder misin?

Seray Şahinler: Orhan Veli’ye kendimi bildiğimden beri büyük bir sevgi ve hayranlık besliyordum. Hayatımın her döneminde şiirleriyle beni yakalamış bir şair. Kitap fikrinin temeli ise 2012 yılında atıldı. Orhan Veli’nin kendi şiirlerini okuduğu bir ses kaydı yayımlanmıştı. Kaydın kız kardeşi Füruzan Yolyapan’ın izniyle yayımlandığını öğrenince hemen kendisine ulaştım. İlk söyleşimiz bu kayıtlar üzerine gerçekleşti. Fakat ben sonrasında kendisini ziyaret ettim, Orhan Veli ve kendi hikayesi üzerine bol bol sohbet etme fırsatımız oldu. Bu anıların kayıt altına alınması gerektiğini düşündüm ve 2015 yılında yazmaya başladım.

Füruzan Yolyapan - Seray Şahinler

– Füruzan Yolyapan’ın tanıklığında oluşan bir kitap. Füruzan Hanım nasıl biri ? ”Annemi, babamı, Adnan Ağabeyimi, eşimi, arkadaşlarımı kaybettim. Ama hiçbiri Orhan Ağabeyimin ölümü kadar şu kalbimi acıtmadı..” sözü çok etkileyici. İki kardeş arasındaki ilişkiyi nasıl yorumluyorsun? 

S.Ş.: Evet, Füruzan Hanım’ı ana eksene alarak Orhan Veli’nin kısa hayatının duraklarına yolculuk yapıyoruz. İki kardeş arasında öncelikle hikayelerine tanık olduğunuz zaman huzur bulacağınız bir ilişki var. Orhan Veli Füruzan Hanım’a çok düşkünmüş, onu “fırfırım” diye seviyor. Füruzan Hanım da hayatına Orhan Veli’nin öğütleriyle yol vermiş. “Hiçbir zaman pişman olma, ben yaptığım hiçbir şeyden pişman olmadım” diyormuş hep kız kardeşine… Ve çocukluktan öğrencilik yıllarına kadar her zaman “Ayaklarının üzerinde durmalısın” dermiş. Bunlar çok etkileyici detaylar… Aynı zamanda Füruzan Hanım çok entelektüel birisi. Orhan Veli’ye ağabeyinin yanında bir şair olarak, Türk şiirinde bir devri kapatıp yepyeni sayfa açan bir şair olarak da büyük saygı duyuyor.

Orhan Veli'nin doğum yazısı

– Orhan Veli’nin aile hayatına da geniş yer veriyorsun kitabında, Orhan Veli’yi şiir yazmaya yönelten unsurlar nelerdi? Şiir yazmaya başlaması aile çevresinde nasıl yankılandı? Biraz da baba-oğul ilişkisine değinebilir miyiz?

S.Ş.: Şiir sevgisinin temelini Orhan Veli’nin ruhu, şiirleri ve Garip’i yaşadığı dönem oluşturuyor diye düşünüyorum. Şiirle olan ilişkisi okul yıllarında başlıyor. Aynı okulda eğitim gören arkadaşı Oktay Rifat’a teneffüslerde gidip “Teneffüsü gavur etmeyelim Oktay” dermiş. Oktay Rifat bunu “Şiir konuşalım demek istiyordu” sözleriyle yorumluyor. Tabi o dönemde eğitim gördükleri okulun da bunda etkisi büyüktür diye düşünüyorum. Çünkü Ahmet Hamdi Tanpınar, Rıfkı Melul Meriç gibi isimler Orhan Veli’ye hocalık etmiş.

Baba Mehmet Veli Bey, Orhan Veli’nin şiir yazmasına- daha doğrusu sadece şair olmasına- pek sıcak bakmıyor. Çünkü geçimini sağlayacak bir geliri yok. Burada üzerinde durulması gereken çok önemli bir konu var ki Mehmet Veli Bey de bir sanatçı. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın klarnisti ve sanatçıya pek önem verilmediğini düşünüyormuş. Bunun üzerinden bile bir okuma yapabiliriz döneme ve bugüne dair. Yine Füruzan Hanım’ın aktardığına göre “Sen gündüzleri memur ol, akşam gel şiirlerini yaz” diyormuş Orhan Veli’ye…

Orhan Veli 5 yaşında, 1919

– Dönemin edebiyat ve fikir dünyasında ciddi tartışmalar yaşanıyor Orhan Veli’nin ilk şiirlerinin yayımlanmasıyla birlikte. Yaşar Nabi Nayır, Nurullah Ataç, Cemil Meriç. Gazeteleri taradığında Yeni Şiir edebiyat dünyasında nasıl karşılanıyor? 

S.Ş.: Evet… Tartışmanın fitilini Kitabe-i Seng-i Mezar ateşliyor. “Yazık oldu Süleyman Efendi’ye” ve “nasır” meselesi gündeme bomba gibi düşüyor.  Bu dönemden itibaren yeni şiire yönelik çok ağır eleştirilere ve yer yer hakaretlere rastlıyoruz. Türk şiirini öldürmekle suçluyorlar örneğin. Yusuf Ziya Ortaç, edebiyat dünyasına “Sizi bu hayasızlığın yüzüne tükürmeye davet ediyorum” çağrısında bulunuyor.

Yaşar Nabi Nayır’ın Orhan Veli’nin adının duyulmasında büyük rolü var çünkü dönemin prestijli yayınlarından biri olan Varlık’ta bu üç şaire sayfasını açıyor. Yeniye olan inancı yüksek. Nurullah Ataç ise ilk günden Orhan Veli’nin vefatına kadar her daim yeni şiiri ve Garip akımını savunmuş biri. Orhan Veli’yle aralarında yaşanan sert küskünlüğe rağmen…

Orhan Veli ve Ailesi

– Edebiyat ve kültür hayatımızda önemli bir yere sahip olan Tercüme Bürosu, Orhan Veli’nin yaşamında da mühim yere sahip. Önemli çevirileri var. Fransız Şiir Antolojisi’nde derliyor çevirilerini, bir de Sartre çevirisi var, bu gerçekleşemiyor bildiğim kadarıyla… 

S.Ş.: Tercüme Bürosu Türk edebiyat tarihi için yadsıyamayacağımız bir oluşum. Fikir ve kültür dünyamız için büyük hazine… Araştırmalarım sırasında Büro’ya, kadroya, faaliyetlere, çeviri çalışmalarına tanık oldukça Hasan Ali Yücel’e hayranlığım pekişti. Orhan Veli’nin ikinci memuriyeti burası. Büyük şevkle çalışıyor, zaten tercümeyle her zaman iç içe olan bir şair. Bürodaki ekibin başında Sabahattin Eyüboğlu, Nurullah Ataç gibi isimler var. Bunlar zaten Orhan Veli’nin hayatında olan isimler. Hepbirlikte, omuz omuza dayanışmayla kültürel atılıma saygın bir katkı sunuyorlar. Fakat dönemin değişen siyasal iklimi büroya da sirayet ediyor. Hasan Ali Yücel’in istifaya zorlanıyor ve yerine Reşat Şemsettin Sirer geliyor. Sirer’in büroda yarattığı yenilikçi karşıtı tutum Orhan Veli’nin istifasına sebep oluyor. Sirer aslında bu kültürel atılımı kırmada rolü olan biri. Köy Enstitüleri’nin kapanmasına varacak süreci ilk o başlatıyor. Bürodaki tutumu ekibi dağıtıyor.

Orhan Veli’nin Fransızcadan yaptığı çok fazla çeviri var. Büro’daki çeviri çalışmalarından bir derlemeyi Fransız Şiir Antolojisi başlığıyla yayımlıyor. Sartre çevirisini ise yapmış. Fakat çeviri üzerine çalışmak için Ankara’ya gidiyor, burada da çukura düşerek başına darbe alıyor. Çok kısa bir süre sonra da 36 yaşında veda ediyor hayata…

Orhan Veli, Füruzan ve Fatma Nigar Hanım Beykoz Korusu'nda.

– Dönemin kültür- sanat ortamındaki canlılık dikkat çekici. Resim ve şiir arasındaki bağ sanat dünyasındaki yapıtlara da yansıyor. Fikri tartışmalar da cereyan ediyor. Orhan Veli’nin muhalif duruşunu nasıl okuyorsun?

S.Ş.: 1914’te doğup 1950’de sonlanan bir hayat var karşımızda… Bu tarihler dünya tarihi için kilit öneme sahip. Çünkü iki dünya savaşının yaşandığı yılları içine alan bir zaman zarfı. 1946 sonrası ise Türkiye’deki siyasal iklim ve sosyo kültürel değişimlerin yaşandığı bir döneme giriyoruz. Haliyle Orhan Veli de yaşananlara kayıtsız kalmıyor. Özellikle Demokrat Parti’nin siyaset arenasına çıkması, o dönemde yazılan yazılarda sıkça karşılaştığımız irtica meselesi, Nazım Hikmet’in yaptığı açlık grevi Orhan Veli’nin üzerinden çok sık durduğu konular… Orhan Veli farklı gazetelerde köşeler yazıyor fakat Yaprak doğrudan kendi üretimi olduğu için burada meseleleri daha özgür ve haykırarak dile getiriyor.

Ankara Erkek Lisesi (Orhan Veli soldan dördüncü sırada) 2 Aralık 1932

– Orhan Veli’nin duygusal ilişkilerine yer veriyorsun kitabında, Sere Serpe ve Anlatamıyorum şiirlerini ithaf ettiği Bella Hanım ile bir röportaj gerçekleştirdin. Bu heyecan verici röportaj sürecini dinleyebilir miyiz?

S.Ş.: Bella Hanım Orhan Veli külliyatında çok önemli bir yeri olan bu en bilinen şiirlerin ithaf edildiği kişi. Kendisi hayatta, ve bu şiirlerin perde arkasında yaşananları, Orhan Veli’yle aralarındaki münasebeti, sohbetleri benimle paylaştı. Orhan Veli biyografisinde mutlaka bir yeri olması gerekiyordu Bella Hanım’ın… Ben de hikayeye dahil etmek istedim. Bella Hanım yine tarihimizde çok önemli bir yeri olan Erol Güney’in eşi Dora Hanım’ın kız kardeşi. O yıllarda evlerdeki edebiyat buluşmalarında yer almış. Bütün ressamları, yazarları, şairleri, gazetecileri tanıyor, onlarla çok güzel sohbetleri var. Tüm bunları paylaşması hem Orhan Veli’ye hem döneme dair güzel pencereler açtı.

Bella

– Füruzan Hanım’ın Nahit Hanım’ın mektuplarına tavrını nasıl yorumluyorsun?

S.Ş.: Füruzan Hanım Nahit Hanım’ı tanıyor. Orhan Veli’nin vefatından sonra sık sık buluşmuşlar. Ona büyük saygı duyuyor. Orhan Veli ve Nahit Hanım’ın buluşmalarında zaman zaman o da yanlarında bulunurmuş. Aktardığına göre ikili gayet ciddi sohbetler edermiş. İlk görüşmemizde kendisine Aşk Resmi Geçidi şiirinin hatırlatarak Nahit Hanım’ı sormuştum fakat bu şiiri Nahit Hanım için mi yazdı bilemeyiz demişti. Daha sonra Orhan Veli ve Nahit Hanım arasındaki gizli aşk mektupları gün yüzüne çıkınca, “Bana sorarsanız onların arasındaki derin bir dostluktu fakat mektuplarda aşk yazıyormuş” yanıtını verdi.

– Edebiyatımızda ufuk açıcı bir dönemi aralayan şiiriyle, yaşamıyla, aşklarıyla kısa yaşamına çok şey sığdıran bu biyografi, bir gazeteci olarak sende nasıl bir iz bıraktı?

S.Ş.: Orhan Veli her yönüyle bugüne, insanlığa, sanata, aşka dair çok şey söylüyor. Araştırmalarımda rastladığım detaylar, köşe yazıları, eleştirilere verdiği yanıtlar, Yaprak dergisi, Yaprak’ın yayın çizgisi, Orhan Veli’nin burada güncel ve toplumsal meseleleri ele alışı, dünyanın nabzını yakalayan ruhu beni bir gazeteci olarak çok besledi…

YazarSeray Şahinler
YayıneviDoğan Kitap
Yayın TarihiOcak 2021
TürüAnı
Sayfa Sayısı240
Önceki İçerikHakan Grey’den yeni tekli: “Yalanlar”
Sonraki İçerikÖzlem Özdemir; “Amacım, Afet İnan’ın hak ettiği yerde olmasına katkı sağlamak”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments