Hümeyra’ya Mektup

"Ola ki bu mektubu şimdi ya da günün birinde okursanız “Hep hüzünlü şarkılarımdan bahsetmiş” diyeceksiniz. Oysa Beyhude’yi gülümseterek kapatan “Debelen” vardır."

0
Hümeyra Akbay

Mektuplara nasıl başlandığını, nasıl hitap edeceğimizi unuttuk – hoş, aslında ne çok şeyi unuttuk. Sanırım en son mektubumu 99’da dokuz yaşındayken yazmıştım. Yirmi yıl sonra bu defa açık bir mektup yazmak istedim size, doğum gününüzde. Bizim 90 kuşağı ve sonrası, oyunculuğunuzu biliyor. Birçok defa sinemada, televizyonda izleme şansımız oldu ama sahnede sizi dinleme şansımız hiç olmadı. 97’de yaptığınız Beyhude albümünüzden birkaç yıl sonra bir röportajınızda – ne kadar doğru bilmiyorum, internetten okumuştum – “Gençler demek ki artık beni değil, başkalarını dinlemek istiyor. Zorlamanın alemi yok” gibi bir şey söylemişsiniz. Bunu okuduktan sonra sesinizle hayatıma ne kadar zamandır dokunduğunuzu ve dokunmaya devam edeceğinizi anlatmak istedim. Evde çocukluğumdan beri sesiniz hep vardı ama evet, son albümünüzü çıktığı yıllarda yedi – sekiz yaşındayken değil, bir on yıl sonrasında keşfettim. Son on bir senedir de “Geceyi Neyleyim”, “Gidemediklerimiz”, “Canım Yanıyor” ve diğerleri, “Unutulduk Bak Sevgilim”, “Yıllar Sonra”, “Yaz Bitti”, “Şehir”in yanına eklendi ve bana eşlik ediyor.

            Müştak Erenus’un şiirinden bestelediğiniz şarkınızda “Sana bu karanlık, bu gürültü içinde ellerimi uzatıyorum. Sen bu karanlık, bu gürültü içinde görmüyorsun” diyorsunuz. Ben galiba bu zamanın gürültüsü, karanlığı içinde sizin derdinizi sakince, bağırmadan anlatışınızı sevdim en çok. Bu dizelerle ortaklık kurduğum sözlere sahip bir başka şarkınız “Yüreğim Var”da da aslında benzer bir şey söylüyorsunuz. Her şey, hepimizin üstüne üstüne gelirken ve çoğu zaman bir sürü elin devamlı boğazımızın üstündeymiş gibi durduğunu hissederken “Bu dünyada bir de benim yüreğim var” deme ihtiyacını duyuyoruz sıklıkla. Bugün ise sesini yükselttikçe haklılığına kendisini de inandıranların dinlediği şarkılarda, sizin şarkılarınızda bulduklarım yok. Hiçbir şarkıda “Ah ne kadar benzerdik birlikte yalnızlığa” gibi bir söz geçmiyor örneğin ya da kimse “İncitme beni” demiyor. Dese de tüm köşeleri tutanların kurdukları dünya, duyulmasına izin vermiyor.

            Ola ki bu mektubu şimdi ya da günün birinde okursanız “Hep hüzünlü şarkılarımdan bahsetmiş” diyeceksiniz. Oysa Beyhude’yi gülümseterek kapatan “Debelen” vardır. Nazım Hikmet’in “Yaşamaya Dair”i iyi ki sizin sesinizle buluşmuştur mesela. Türkiye’deki ilk rap şarkısını (Bilmeyenler için “Tutkulardan İntihar”ı kastediyorum) yapan bir müzisyen, dönemin genç dinleyicisinden ne kadar uzak olabilirdi ki? Bu şarkıdan yedi yıl sonra bir soundtrack albümünde yer alan “Aşık Olmak” şarkınız, hiçbir zaman kendinizi tekrar etmediğinizin ve bunun için de hep genç kaldığınızın kanıtlarıdır bence.

            Sizin sakin sakin derdinizi anlattığınız şarkılar da, yukarıda söz ettiğim gülümseten ve “yeni” olan şarkılarınız da benim yolculuğuma eşlik ediyor yıllardır ve hiç bıktırmadan. Yine benzer bir şeyi söyleyeceğim belki ama bugünün şarkılarında birinin yokluğunun ürperticiliği “Hani nasıl bildik bir kum tanesi çıplak kalırsa öyleyim” gibi bir sözle anlatılmıyor. Bugün kimse kimseye “Ben senin çizdiğin gemileri sevdim” diyerek derdini, eksiğini anlatmaya başlamıyor. Biriyle yağmurda ıslanmaktan keyif almaktan ya da günün herhangi bir vaktinde birine güvenmekten bahsedemiyoruz. Ben, bizim ve sonraki kuşakların bu telaş, bu karmaşa içinde üzerine durup düşünmediğimiz birçok şeyi sizin müziğinizde buldum ve bunun için de size çok teşekkür ederim.

            Beyhude’den sonra 2004’te Murathan Mugan’ın Söz Vermiş Şarkılar’ında söylediğiniz “Dönmek”, bir televizyon dizisi için söylediğiniz Sezen Aksu şarkısı (Ninni) ve son olarak Unutursam Fısılda filminde söylediğiniz “Kirli Beyaz Kedi”, uzun aralıklarla bizimle buluşsa da hepsi çok iyi geldi. Röportajlarınızda artık müzik yapmayı düşünmediğinizi söylemiştiniz birkaç kez. Sizi her dinlediğimde keşke bir gün yeniden şarkı söylemek içinizden gelse diyorum ama bir daha hiç şarkı söylemeseniz bile dinleyiciye öyle temiz, kusursuz bir arşiv sundunuz ki o şarkılar bize bir şeyler anlatmaya, bir şeyleri hissettirmeye devam edecek.

            İyi ki doğdunuz, iyi ki derdinizi müzikle, sinemayla, tiyatroyla ya da resimle anlatma yolunu seçtiniz. Bin yaşayın!

Önceki İçerikİDSO DenizBank Konserleri’nde Ekim Ayının 3. Cuma Konseri Caddebostan Kültür Merkezi’nde
Sonraki İçerikKayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi 123. Sayı: Pinokyo Öyküleri
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments