MüziKoridor #10: K-POP Gerçeğini Görmezden Gelmek Mümkün mü?

"Bu yazıyı yazıyorsam kızım Nil sayesinde. Ve yazımda da sıkça adı geçecek. Kızımı tanımayanlar için: Nil, şu an 16 yaşında ve Almanya’da IB programında eğitim gören lise son öğrencisi."

0

En baştan söyleyeyim ki attığım başlık benim için de geçerli. Müziğin her türüne ilgi duyan 60’lar Klasik Caz’da benim bilmediklerimi dahi bulup çıkarıp dinleyen kızım Nil, uzun süredir popüler müziğin K-Pop ayağına da göz kırpıyor. Aslında o tüm dünya gençlerinin yaptığını yapıyor ve Amerika’dan Kore’ye dünya genelinde -müzik de dahil olmak üzere- tüm trendleri yakından takip ediyor. Bunu yaparken de önyargılı davranmıyor, örselemiyor, yok saymıyor ve içlerinden hangisinin gerçekten iyi olduğunu anlayacak kadar da konuya hâkim oluyor.

Ve yazık ki yeni kuşak dışında kalanlarımız, bu geniş çerçevenin çok içinde yer almıyoruz. Bilmediğimizi yok saymak kesinlikle en kolayı ve bu kolaycılığın son geldiği noktanın da artık kendi ülkemizin yeni şarkılarını dahi keşfetmeye enerji bulamamak olarak yansımaya başladığını da gözlemlediğimiz üzücü bir gerçek.

Bu yazıyı yazıyorsam kızım Nil sayesinde. Ve yazımda da sıkça adı geçecek. Kızımı tanımayanlar için: Nil, şu an 16 yaşında ve Almanya’da IB programında eğitim gören lise son öğrencisi. Çocukluğunda 5 sene piyano, 7 sene de Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuvarı’nda orff, solfej ve keman eğitimi almıştı. Aldığı müzik eğitimleri bir yana o da her genç gibi müziği çok seviyor, güncel müzikleri takip etmeyi de öyle…

Nil’in geçmişte K-Pop ile tanışmasına vesile Blackpink ile başlayan fandom durumu, yıllardır belli başlı diğer grupların da sevdiği şarkılarını takip etmesi onu, K-Pop’u ciddi ciddi dinler hale getirdi. Ve ben Nil’in her izlediğini, dinlediğini onunla paylaşmaktan, karşılıklı fikirlerimizi beğeni ya da eleştirilerimizi dile getirmekten büyük zevk alsam da yıllardır sıra K-Pop paylaşımlarına geldiğinde o konuda duvar ördüğümü saklamayacağım. Dünyadaki trendinin gün geçtikçe büyüdüğünü, ülkemizde de özellikle yeni nesilde takipçisinin çok olduğunu bildiğim halde ve müzik yazarı olmama rağmen, yıllarca da yok saymaya devam ettim. Nil de büyüdükçe ve benim neyi sevip neyi sevmeyeceğimi anlamaya başladığında doğru sunum ve yaklaşımla bana K-Pop’u da anlatmaya başladı. Hatırlıyorum; ilk cümlesi: “Biliyorum K-Pop’a çok ama çok uzak bir müzik zevkin var ama ben senin seveceğin bir K-Pop idolü buldum. Sesi inanılmaz derecede deep-dark ve biliyorum tarzını da çok beğeneceksin. Hatta bence üyesi olduğu Stray Kids grubunu da seveceksin; lütfen bir şans ver ve dinle” diyerek beni Felix’in o derin sesi ile tanıştırmasıyla aslında bana ilk zehri de vermiş oldu.

Sonrasında Felix ile başlayan ilgim, çok kısa bir sürede üyesi bulunduğu “Stray Kids”in diğer üyelerinin de aşırı yetenekli olmasının etkisi ile grubu da sevmeye başlamama neden oldu. Sonra bir baktım ki ben de o dünyaya yavaş yavaş girmeye ve K-Pop’a dair birçok şeyi öğrenmeye başlamışım. Anladıkça da benim için yeni bir müzik türü olan K-Pop ile ilgili önyargılarım gitti. Tabii Kore’de bu iş öyle bir sektör ki gözlemlemeye çalıştıklarımı yazıma aktardığımda hala eksik ya da yanlışlarım olabilir. Fandomlar bu konunun birçok müzik yazarı ve müzik insanından daha takipçisi, öyle bir sahip çıkıyorlar ki sevdikleri müziklere ve gruplarına; inanamazsınız. Fanların böylesi sahip çıkmalarından etkilenmemek de mümkün değil. Bu bağlılıkta idol olarak adlandırılan yeteneklerin de fanlarıyla yakın ilişki içinde olmasının rolünün büyük olduğunu düşünüyorum. (Hatta belki bu konuyu detaylandıracağım yeni bir yazı daha yazarım.)

Sonra düşündüm, dünyanın bambaşka bir yerinde; kültürü, yapısı ve sistemi bu kadar farklı; kuralları, özgün dili olan bir müzikal yapıyı öğrenip takip etmeye başlayan müzikseverler tüm dünyada hızla yayılırken, bunu inatla hâlâ görmezden gelmek mümkün olabilir miydi? Ki K-Pop’un o evreyi çoktan geçtiğini çok önceden görmekle beraber, bu güçlerini ben de yeni yeni kabul ediyorum.

K-Pop’un, ülkemizdeki müzikseverlerin tutumlarında nerede olduğuna bakacak olursak; benim gözlemlediğim iki net tutum var: Ya çok sever ve en az bir grubu yakından takip edersiniz, ya çok aşağıda bulur – değer vermez; o müziği eleştirmek için bile zahmet buyurmaz, yok sayarsınız. Bunun ilk ana nedeni de birçoğumuzun PSY’nin Gangnam Style şarkısı ile K-Pop ile tanıştığımızı sanmamız ve aynı anda kafamızda K-Pop’u daha başlamadan bitirmiş olmamızdır. Bence o şarkı K-Pop’u dünyaya açtı ama müziğini ve sistemini çok da yanlış tanıttı. Zira ben ikinci gruptan birincisine geçmeye başladığımdan bu yana şaşkınım evet. Bir yandan da hem dünya müzik sektörü ile hem ülkemiz müzik sektörü ile karşılaştırarak takip etmeye başladığım K-Pop’un hala çok şarkısına ve grubuna uzak olduğumu da saklamayacağım. Ne kadar içine girersem gireyim, dünya genelinde ne kadar dinlenirse dinlensin benim yakından takip edemeyeceğim tarzda çalışmaları da çokça var ve olacak (Stray Kids hariç. Onların müziklerini, yetenekte sınır tanımamalarını gerçekten çok sevdim 🙂 ). Ama bir gerçek var ki; dinlemediğim bir idol ile ilgili de bunu söylerken o yok sayma ve adına küçümseme de diyebileceğimiz o histen artık uzaktayım. Takdir ederek, sadece müzik zevkime uymuyor şeklinde açıklayacağım bir dünya artık K-Pop ve idolleri benim için. Ve hepsine ve tüm emeklere saygı duymayı öğrenerek bunu yapıyorum. Bir kere müzik ve dans başta popüler müzik üzerine bu kadar yoğun eğitilen bir sistem, onca gencin bu zorlu eğitimlerden geçerek kariyerlerine başlamaları takdir edilesi bir durum. Disney vb. yapım şirketlerinin çocuk yaşlarda şöhret ettiği starlar da dahil olmak üzere; popüler kültüre ürün vermesi için bu kadar yoğun ve zorlu eğitime tabii tutulan dünyada başka bir sektör daha yoktur diye biliyorum; yanlışım varsa düzeltin. Tüm dünyadaki ve bittabi bizdeki oyunculuk, dans, enstrüman çalma, vb atölyelerinde, konservatuvarlarda verilen eğitim bu bahsettiğimin çok dışında.

Bu arada sadece dünya müzik çevrelerinin K-Pop’un yükselişini kabul ettiğini düşünüyorsanız yine fena yanılıyorsunuz derim; çünkü şu an Versace, Gucci, Louis Vuitton, Samsung gibi markalar küresel elçilerini bahsettiğim Koreli İdollerden seçiyorlar.

Tüm bu gelişmeleri takip edip anlamlandırdıkça da aklımda tek soru: Spotify çağında tüm dünyada aşırı prodüksiyonlu, para yatırılmış, özenli müzik projeleri sunulurken; neden bizim sektörümüzün yetenekli ve iyi müzisyenleri örseleniyor ve onların yerine de bir – iki yıl sonra adını dahi hatırlamayacağımız isimler ve şarkıları(!) ülkemizin trendi olarak bize dayatılıyor. Bakınız “Siz ülkenizde bunları dinliyorsunuz” diye ısrarla sunulan; müzik ve sanatın çok uzağındaki ucuz işçilikli işlerin neden dinleyene ittirildiğini lütfen bir kez daha ciddi ciddi düşünelim, arkasında ne var araştıralım. Bizim müziksever gençlerimiz Kore’deki grupları dinlerken, kendi müziklerinden bu kadar uzaklaşıyorsa, Amerika – Avrupa çıkışlı müzikleri tercih ediyorsa; elde kalanları işaret ederek; “Ama sizin ülkenizde bu müzik seviliyor” diyemeyiz. Sadece müziği ucuzlatan sistemin çarkına su taşıyor oluruz. Böylesi görsel çağda ve eğitime, teknolojiye bu kadar kolay ulaşılan bir dönemde, dünya hepsini sonuna kadar kullanan K-Pop’un etkisi altına girmiş durumda; kabul edin ya da reddetmeye devam edin ama böyle.

Kore’nin başardığını biz de başarabilecekken; müziğimizi bu kadar ucuzlatan uluslararası plak şirketlerinin ülkemizdeki temsilcileri başta olmak üzere, bu işten para kazanıp, para yatırmayan ve müzisyene de kazandırmayan, sadece sistemden nemalanan herkese aşırı derecede kızgınım. Ve biliyorum ki müziğimizi kurtarmak, dünya müzikleri ile kıyas kabul edilecek seviyeye getirmek için hala geç değil. Buradan müzik yapımcılarına ve Acun Ilıcalı tarzı bu sistemi taşıyabileceğine inandıklarıma açık çağrımdır: Tüm dünyanın gördüğü; VMA’nın, Amerika ve Avrupa’nın önemli festivallerinin ve önemli sahnelerinin son yıllardaki baş tacı K-Pop’unun başardıklarını lütfen görmezden gelmeyin… İnceleyin ve ülkemizin müzik yapısına uygun hale getirilmiş sistemi acilen bizim müzik dünyamız için yapılandırın.

Yakın geçmişte Rock Müzik severlerin yeni yeni dinlemeye başladığı ama ismini bulamadığı müziğe “Alternatif Müzik” adını ilk ortaya atandım; hadi bunun da ismini önceden adlandırmış olayım. Ola ki günün birinde bir yapımcı K-Pop örnekli sistemi ülkemiz müziğinde de uygulamak isterse “İdol Pop”, bu uyarlanmış müziğimizin ismi olabilir. Aslında “Hepsi” grubu minik bir göz kırpmıştı bahsettiğim müziğe ve yapılanlara çok da yakındı ama yazık ki bu tarz projelerde en önemli şey devamlılık; bunu sağlayamadıkları için çok sevilen oldular ama efsane olmak için daha çok birlikte çalışmaları gerekiyordu. Olmadı…

Sanırım iyi müzik üretmek de yetmiyor; iyi olanı tüketmemeyi de öğrenmemiz ve iyi örnekleri çoğaltarak sektörü büyütmeye gayret edecek kolektif bilinç gerekiyor.

MüziKoridor’un bu haftaki liste başı şarkıları da yazımın konusu K-Pop’u bana sevdiren Stray Kids grubu şarkılarından ya da üyelerinin özel çalışmalarından oluşuyor. 🙂
K-Pop ile yeni tanışanların MüziKoridor’un klipli YouTube listesini izlemelerini öneririm. Çünkü K-Pop ses ve müzik dışında -iyi örneklerinde- tam bir görsel şölen.

SPOTIFY

YOUTUBE

Önceki İçerikKayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi 14 Yaşında
Sonraki İçerikBeyoğlu Kültür Yolu Festivali başlıyor
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments