

Arkeologlar, antik Mısır Kraliçesi Hatshepsut‘un heykellerinin tahrip edilmesinin, yeğeni ve halefi Kral III. Thutmose tarafından intikam amaçlı bir saldırı olmadığını ortaya koydu.
MÖ 1479-1458 yılları arasında Antik Mısır’ı yöneten Hatshepsut, babasının ölümünden sonra sadece üç yaşında firavun olan III. Thutmose ile birlikte hüküm sürmüştü. Önce naip olarak görev yapan, ardından doğrudan firavun unvanını alan Hatshepsut, antik Mısır tarihindeki sayılı kadın firavunlardan biriydi. Ölümünden sonra III. Thutmose tek başına yönetimi ele geçirdi.
Toronto Üniversitesi arkeolog Jun Yi Wong, “Hatshepsut’un saltanatına dair yorumlar genellikle cinsiyetiyle ilgili önyargılardan etkilenmiştir. Örneğin, erken dönem tarihçiler bir kadın olarak tahtı mutlaka gayri meşru yollarla ele geçirmiş olması gerektiğini varsayarlardı. Bu görüşlerin bazıları son yıllarda yavaş yavaş düzeltiliyor.” dedi.
Luxor’daki Keşif
Hatshepsut’un heykelleri 1920’lerde Luxor’daki Deir el-Bahri mezar tapınaklarında yapılan kazılarda keşfedildi, ancak çoğu ciddi şekilde hasar görmüş durumdaydı. Bu durum, III. Thutmose’nin eski ortağına duyduğu düşmanlık nedeniyle heykellerin yok edilmesini emretmiş olabileceği sorusunu gündeme getirdi.
Wong, “Hatshepsut’un tasvirleri ölümünden sonra halefi III. Thutmose tarafından sistematik olarak silindi. Erken dönem arkeologları bunu intikam ve nefretle güdümlenen bir eylem olarak yorumladı; Hatshepsut’un III. Thutmose için bir tür ‘kötü üvey anne’ olmuş olması gerektiği şeklinde klişe bir görüş vardı” diye açıkladı.
Hasarlı heykeller keşfedildiğinde, bunların III. Thutmose tarafından “şiddetli bir öfke” içinde kırılmış olması gerektiği varsayılmıştı.
Gerçek Neden Farklıymış
Ancak Wong, heykellere dair daha önce yayımlanmamış belgeleri inceledi ve birçok heykelinin “yüzleri neredeyse bozulmamış, oldukça iyi durumda” bulunduğunu belirtti.
Tarihî saha notlarını analiz eden Wong, hasarın büyük kısmının III. Thutmose’nin elinden çıkmadığı, çıkan kısmının ise örnekleri bulunan bir uygulama olduğu sonucuna vardı.
Araştırmacı şöyle devam etti: “Araştırmam, Hatshepsut’un heykellerindeki tahribatın büyük kısmının aslında bu heykellerin hammadde olarak yeniden kullanılmasından kaynaklandığını gösteriyor.”
“Buna karşılık, III. Thutmose’nin neden olduğu tahribat oldukça spesifikti – heykeller boyun, bel ve dizlerden kırılmıştı, bu da normalde heykellerin ‘devre dışı bırakılması’ olarak adlandırılan uygulamayla tutarlı.”
“Bu tür muamele sadece Hatshepsut’un heykellerine özgü değil, diğer firavunların heykellerinde de yaygın olarak bulunuyor.”


Ritüel Bir Uygulama
Wong’a göre, heykellerin çoğu daha sonra Antik Mısır tarihinde yapı malzemesi ve alet olarak kullanıldı, bu da hasarlarını artırdı. III. Thutmose döneminde hasar gördüğü doğrulanan heykeller ise özellikle zayıf noktalarından – boyun, bel ve dizlerden – kırılarak yok edildi.
Wong, bunun heykellerin ‘devre dışı bırakılması’ örneği olduğunu savunuyor – bu, tasvirlerin gücünü etkisiz hale getirmek amacıyla yapılan ritüel bir uygulama. Bu uygulamanın örnekleri firavun tarihindeki çeşitli kralların heykellerinde görülebiliyor.
Bu durum, Hatshepsut’un heykellerinin ölümü üzerine öncüllerine benzer şekilde muamele gördüğünü, “III. Thutmose’nin kindar bir saldırısına” maruz kalmadığını gösteriyor.
Wong’un ifadesiyle: “Bu muamele, tasvir edilen kişiye karşı düşmanlık anlamına gelmez” ve heykellerin parçalanıp yok olmasının birden fazla nedeni var.
Cinsiyet Önyargısının Etkisi
“III. Thutmose’nin eylemlerinin ardındaki motivasyon salt intikam veya nefretten çok daha karmaşık ve nüanslı görünüyor. Bu tabii ki onun saltanatının ve III. Thutmose ile ilişkisinin anlaşılma biçimini değiştiriyor. Bir bakıma, cinsiyet önyargılarının geçmişe dair yorumları nasıl etkileyebileceğini de gösteriyor” diye ekledi.
Bununla birlikte Wong, Hatshepsut’un ölümünden sonra diğer Mısır hükümdarlarından farklı olarak “zulüm” gördüğünü ve “bunun daha geniş siyasi sonuçlarının göz ardı edilemeyeceğini” belirtiyor.
Ancak, “ritüel gerekliliklerden ziyade açık antipati ile güdümlenen” III. Thutmose’nin eylemlerine dair “daha nüanslı bir anlayışa yer olması gerektiğini” de sözlerine ekledi.
Hatshepsut’un Mirası
Hatshepsut’un saltanatı sırasında, geleneğe uygun olarak sanat eserlerinde ve heykellerde genellikle erkek olarak temsil edildi. Onun yönetimi altında sanat ve yaratıcılık gelişti, Deir el-Bahri kompleksi de bu dönemde inşa edildi.
Ancak ölümünden sonra adı kayboldu ve binlerce yıl sonra kazılarla gün ışığına çıkana kadar tarihî kayıtlardan silindi.
Wong’un araştırması, tapınak duvarlarındaki iki boyutlu tasvirler de dahil olmak üzere “Hatshepsut’un imajlarının silinmesi olgusunun tamamı” üzerine odaklanıyor: “Şu ana kadar en büyük yapısı olan Deir el-Bahri’deki mezar tapınağına dair araştırmamı tamamladım, şimdi bu çalışmayı onun diğer anıtlarına genişletiyorum. Hatshepsut üretken bir anıt yapımcısıydı, bu yüzden ele alınacak çok malzeme var!”