KRANK Art Gallery, María Paz Bascuñan’ın eserlerine ev sahipliği yapıyor: “Syncretic”

0

KRANK Art Gallery “Syncretic” adlı yeni sergisinde; Şili’li sanatçı María Paz Bascuñan’ın eserlerini sergiliyor. 19 Eylül – 9 Kasım arasında sergilenecek “Syncretic”, bellekte yaşayıp metropollerde biten pusulasız bir yolculuğun güncesini sunuyor.

“Syncretic” sergisi ile farklı dokuda ve yapıdaki kumaşların birlikte kullanılması ve örülmesinden oluşan tuvalleriyle izleyicinin karşısına çıkan María Paz Bascuñan, kullandığı materyal ve alışılmışın dışındaki tekniği ile, fikir ve beklentileri yeniden yapılandırmaya teşvik ediyor. Bellekte yaşayıp metropollerde biten pusulasız bir yolculuğun güncesi olarak okunabilecek bu sergide eserler, izleyeni gündelik hayatın gerilimleriyle dolu bir sınır bölgesine davet ediyor. İç içe geçmiş ipler topluluğunun yarattığı bu gerilim, sinkretizmin, yani bağdaştırıcılığın sunduğu uzlaşma yolunda, yerleşik çoğulluğun ve başkalığın farkına varma gerekliliğini ortaya koyuyor. Böylelikle, ‘‘sınır’’ kavramı eserlerde yeniden anlamlandırılıyor. Sınır deyince genellikle, iki ya da daha fazla bölümü birbirinden ayırmak için düşünülmüş bir çevreleme alanı akla gelir. Fakat sergilenen eserlerle ortaya koyulan bakış açısı ile sınır; farklılıkların buluşma noktası, bir eşik misali karşımıza çıkıyor. Bu eşik, olasılıkları kısıtlamanın aksine onları güçlendiren ve genişleten bir alan olarak ele alınıyor. Böylelikle sınır, pek çok otoritenin örmeye çalıştığı ayırıcı bir duvar olmaktan çıkarak farklı ipliklerin buluşup iç içe geçtikleri yepyeni bir alana dönüşüyor.

“Syncretic” sergisinde kumaşlar, gerçek dışı bir saflık ve homojenlik iddiasının ardına saklanan ve hep gizli tutulan karmaşık ilişkilerin örümcek ağını gözler önüne seriyor. Yargılayıcı ve belirleyici tek bir sesin çıktığı üniter tartışmayı geride bırakarak, farklı seslerin akışkanlığında, sinkretik tartışmanın şekillendirildiği, diyalog temelli bir bakış açısı ortaya konuyor. María Paz Bascuñan, İstanbul Bianeline parelel olarak etkinlik dahilinde 21 Eylül’de bir atölye gerçekleştirerek sanatseverlerle buluşacak. Frontera eserinde ortaya koyulan sınır; Şili’de bulunan, aynı adlı Mapuçe kültürünün ve Şili kültürünün yıllardır iç içe yaşadığı, bir alışveriş ve buluşma, yani sinkretik bölgeyi andırmaktadır. Tüm kültürler bir diğeriyle süregelen diyalog yoluyla yapılanır. Tıpkı farklı ipliklerin, büyük bir doku oluşturmak için birbirini örterek ve bir uçtan diğerine geçerek kumaşın tekdüzelik yanılsaması ardındaki gizli dokuma yapısını gözler önüne serdiği gibi. Bir sınır şehri olan İstanbul, öteden beri Asya ve Avrupa kültürlerinin diyalog içinde olduğu bir eşik konumundadır. Sokakları adeta, birer iplik gibi sonsuz anlamla dolu bilgiyi, kalkış ve varış noktası olmayan dev bir ağda belirsiz bir hedefe taşır. Ve bu sınır, buluşma ağının ana ekseni misali, siluetindeki işçilikte iki kıtanın birleştiği bu büyük merkezin bir soyutlaması ve kapsamasını temsil eden Boğaz Köprüsü olarak çıkar karşımıza. İstanbul, hem bir köprü hem bir sınırdır…

Barış çalışması Türkiye’nin ve Şili’nin atalardan kalma tekstil geleneğiyle bağlantılıdır. Bu gelenek uzun yıllar boyu zanaat ile sanat arasındaki sınır bölgesinde yer almıştır. İstanbul ve Santiago haritalarının birbirini hem aşındırdığı hem de iç içe geçtiği eserde sanatçı, kentlerin birbirine benzediğini, birinden ötekine yolculukla değil öğelerin değişmesiyle gidilebildiğini gösterircesine, kenti parça parça söktükten sonra parçaların konumunu ve duruşunu değiştirip başka türlü yeniden kurmaktadır. Bir bütünün parçalarını, zaman aralıklarının ayırdığı anları, birinin gönderdiği ama kime ulaştığını bilmediği işaretleri bir araya getirerek kusursuz kenti parça parça tasarlar. Harita olarak adlandırdığımız şey aynı anda işleyen çeşitli çizgiler bütünüdür. Gerçekte sanatta olduğu kadar, bir toplumda da, bir kişide de çeşitli çizgi tipleri vardır. Her cisim ve her birey kendi coğrafyası, haritası ve diyagramına sahiptir. Biz çizgileri katederken çizgiler de bizi kateder. Tıpkı bireysel ve toplumsal kimlik gibi, bitmeyecek bir öyküdür bu. Sanatçının kentlerinde de bir canlı varlığı diğerine bir an için bağlayıp çözülüveren sonra dönüp hareketli noktalar arasında tekrar gerilerek anlık yeni figürler çizen bir iplik dolaşmaktadır. Kimliğimizdeki farklılıkları görmekten kaçınma alışkanlığımızla ve korkuyla üniterlik ve homojenlik aldatmasının arkasına sığınırız. Oysa sanatçının eserlerinde dokumaya tersten bakıp kendi çoklu ve asla sabit olmayan, tamamlanmamış kimliğimizi bulmamız isteniyor. “Syncretic” sergisi bize bu imkanı sağlayarak, benliğimizde örülü pek çok parçayı söküp dikmeye ve bu yolla bir parçası olduğumuz ve bize uyan o sinkretik kumaşı büyüteç altına almaya davet ediyor. María Paz Bascuñan hakkında: Finis Terrae University Güzel Sanatlar Heykel Bölümü’nden 2006 yılında mezun olduktan sonra yine aynı üniversitede Görsel Sanatlar bölümünde yüksek lisans yaptı.

2016’da ise Barselona’da Çağdaş Sanat Uygulamaları yüksek lisansını tamamladı. Maria Paz Bascunan’ın gerçekleştirdiği bir çok sergi arasında Şili’de 3 solo sergi, 2014 yılında New York’ta bir sergi yer almaktadır. Ayrıca 2017 yılında Beijing Sanat Bienal’ine katılmıştır.

Krank Art Gallery

A: Etiler, Le Méridien İstanbul, Cengiz Topel Cd. No:39, 34337 Beşiktaş
T: 0(212) 384 00 00
W: www.krankartgallery.com
M: [email protected]

Krank Art Gallery

Önceki İçerikSanat’ın Kalbinde Yepyeni Bir Atardamar: Arter
Sonraki İçerikDemir Demirkan “2004 İstanbul” 15. yıl turnesine çıkıyor
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments