Lidersiz misiniz Yoksa Lider Siz misiniz?

0

Kitleleri peşinden sürüklemek, en zor koşullarda bile insanları ortak hedefe odaklayabilmek ve daha da önemlisi bunu inanarak ve gönüllü yapmalarını sağlamak mucizelere kapı açabiliyor. Evrensel tarihimiz bu tür insanların ilham veren hikayeleriyle dolu. Hatta birkaç kişinin bir araya geldiği aile ve arkadaş ortamlarında bile, grubun faydasına hareket eden, vizyon sunan, ilham olan biri liderlik özellikleri ile öne çıkabilir. Sadece bu kadar mı? Elbette hayır. Sporda, sanatta, politikada lider olan birçok insan tanıyoruz. Hatta çocukken oynadığımız oyunlarda bile bir lider vardı ya da biz liderdik. Liderliğin doğuştan mı geldiği yoksa sonradan kazanılan özelliklerle mi geliştiği konusunda ise fikir ayrılıkları var. Genlerle gelen bazı özelliklerin liderliğe katkıları olduğu yadsınamaz. Canlı yaşamı oluştuğundan beri insan dışındaki varlıklarda dahi liderlik özellikleri gösterenler mevcut. Demek ki doğuştan getirdiğimiz, ruhumuza kayıtlı bilgiler ve kişilik özelliklerimiz de dahil aile, çevre gibi bir çok iç ve dış faktör liderliğe olumlu ya da olumsuz etki edebiliyor. Uzmanlar, liderlik özelliklerinin %70 oranında eğitimin de desteklediği sonradan kazanılan özelliklerden oluştuğunu belirtiyor. Üstelik liderlik yapılacak alanların çeşitliliği de arttıkça, tek bir değişkenin bile farklılaşmasıyla neler olabileceğini birlikte hayal edelim!

Biliyoruz ki iş yaşamı, ulusların tarihleri, bilim dünyası bütüne katkı olabilen liderlerle dolu ve elbette liderliğin temel değerleri var. Ancak liderlik anlayışının da gelişen dünya koşullarına ve dönüşen insan bilincine uygun olarak, zaman zaman bir üst versiyona uyumlanması gerekiyor. Özellikle de dijitalleşen, sanal dünyalar arasında dolaşan bir insanlık robot veya sanal liderler yaratma potansiyeline de sahip olduğunun farkındayken, liderlik becerilerinde öne çıkan öyle bir detay var ki teknolojinin yaratacağı liderlere uyarlanması zor gibi. O da duygusal zeka. Duygusal zekanın yüksekliği ise insan denen türün, liderlik becerilerinde dijital rakiplerinden daha hızlı ivme almasını sağlamaya yeter gibi duruyor; en azından günümüz biliminin bulguları ışığında. Zira zeka, akıl, mantık, düşünce, algı ve sinirbilim ile ilgili diğer istisnasız her şey nöral aktiviteden kaynaklanıyor. Üstelik insan beyninde 100 milyara yakın nöron mevcut ve kendi kendinin lideri olan, evlerin hakimi sevimli dostumuz kedide bile bu oran 1 milyar civarında. Bu demek oluyor ki teknolojik gelişmeler karşısında şaşkınlaşan insanlık için, dijital araçlarla yaratılan sanal liderlerin başarılı olması bugünün koşullarında imkansız. Lafı gelmişken, kedi sahiplenenler bilir, benim de bir dönem tecrübem oldu. Kedilerin, size liderin kim olduğunu gösterme kapasitesi çok fazla. İnsandaki 100 milyar nöron bile bazen işe yaramıyor, duygusal zeka o anda devrede olmazsa karşılıklı hırlaşmanız bile olası. Ancak konuya dönmeden muhteşem bir deneyim olduğunu da belirtmeliyim. İnsanın kendini tanıma yolculuğunda, her varlık gerçek bir kaynak olabilir. Göçmen kuşların liderleri işbirliği yaparak çok uzak ülkelere rehber olur. Karıncalar, ekip kurma becerileri ile birlikte hareket etme ve hedefe ulaşmak konusunda liderlik için müthiş bir örnektir. Elbette içgüdüsel döngüler mevcut ancak evren boşluk sevmez; bir yerde lider boşluğu varsa iyi ya da kötü bir dolduran olacaktır.

Liderlik çoğu zaman yöneticilikle karıştırılsa da, her yöneticinin liderlik vasıflarını taşıması son derece önemli. Liderin daha kritik olan stratejik konumunu destekleyen ve öne çıkan özelliklerinin, bir yöneticide olmaması gerektiğini savunan yoktur. Belki de hiç yönetici olmayan biri bile yaşamının bir döneminde liderlik yapmıştır ve her yönetici liderlik özelliklerini geliştirmek sorumluluğunu da taşımaktadır. O halde lider olmak nasıl mümkün olacak? Akşamdan sabaha gelişim sağlayacak bir yol haritası var mı? Elbette yok sevgili okur! Aslında liderlik, kişisel yolculuğumuz içinde zamanla gelişen ve gelişim alanları da her an yeniden yapılandırılabilen bir kavram. Karşılaştığımız her insan, her olay, hal ve durum liderlik potansiyelimizden güçlü yönleri yaşama katmamıza vesile olabilir. Sadece açık bir yürekle ve o an içinde bulunduğumuz oluşumun faydasına uygun aksiyonlar için niyet edecek bir farkındalıkta olmayı ilke edinelim. Özellikle de öğrenmeye, gelişmeye her zaman açık olan lider dengeli, farkındalığı yüksek, özgüvenli olursa; birlikte yürüdüğü herkese ilham olabilecek gücü de bulur. Üstelik gelişim alanlarının, fikrinden üstün fikirlerin bile farkında olarak bu potansiyeli de doğru kullanır. Özgüvenli bir lider, kendi özgün yeteneklerinin de bilinciyle, kendinden akıllı, eğitimli insanlarla beraber yol almaktan ve onlara da liderlik etmekten asla çekinmez, yakınındaki herkesin kendi değerini keşfetmesini de sağlar. En önemlisi de egosunu yönetebilen bir lider, alçakgönüllülükle davranışlarına yön verir, yetkilerinin ve etiketlerinin gelip geçici değerler olduğunu benimser.

Araştırmalar, liderin grup tarafından seçildiğini ya da çok çabuk kabul gördüğünü açıklıyor. Buradan da anlaşılıyor ki lider kendini benimsetme, gruba katkısını algılatabilme gibi doğal özellikleri de taşıyor. Her şeyden önce samimiyet ve gruba aidiyet doğal liderlik için bir başlangıç olabilir. Ancak ilerleyen evrelerde, belirsizlikleri ve karmaşayı engellemek ve inancı sürekli canlı tutmak da dahil bahsettiğimiz tüm yetkinlikleri ve duygusal zekanın pozitif etkisini en dengeli şekilde harmanlayabilenler liderliğin dönüşüm rüzgarını da arkalarına alarak yeni ufukların kaşifi olabilirler…

Eğer zamanın bir yerinde sizi etkileyebilen bir lider ile karşılaştıysanız zaten çok şanslısınız. Hatta belki de o lider sizsiniz ve eğer bu yazıyı okuyorsanız nedensiz değildir. İçinizdeki lider ya çok büyük işlere imza atmıştır ya da önünde kendi dönüşümünü gerçekleştireceği ve kitlelere ilham olacağı şahane bir yol vardır…

Tuğba Uzüğüten
Önceki İçerikMuazzez Hanım’ın Muazzam Tarifleri
Sonraki İçerikYayınladığı tekliler ile albüm yolunda bir müzisyen; Hasan Kadir
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments