Marcelavy 101: Marcel Duchamp ve İşin Reddi

"Üretilmesi herhangi bir sanatçı gerektirmeyen, sanatçıyı yüceltmektense toplumdaki statüsünün alçaltılmasıdır; onu kutsal kılan şeyin aşağılanmasıdır."

0

Asıl adı Henri Robert Marcel Duchamp fakat diğer imzalarıyla, üstlendiği diğer kimliklerle onu size biraz olsun tanıtmak, yapılması gereken en doğru şey olacaktır. Nedenini ise yazının sonunda kavramış olacağınızı düşünüyorum. Umarım “Marcelavy” karşısında benim kadar etkilenirsiniz, keyifli okumalar!

Beni en çok etkileyen ve Maurizio Lazzarato’nun “Marcel Duchamp ve İşin Reddi” kitabında görebileceğiniz Duchamp’ın sözleriyle başlamak istiyorum:

“İnsanları tasnif etmek niye böylesine gerekli ki? Ben neyim? Üstelik bunu biliyor muyum?

Bir insanım, en basit tanımıyla, ‘nefes alan biriyim'”

Rrose Selavy

Önce Duchamp biraz Rrose Selavy‘yi anlatsın:

“Rrose Selavy 1920 yılında New York’ta doğdu. Bir yahudi ismi mi? Cinsel bir değişim: Rose benim kişisel beğenim açısından “en çirkin isim,” Selavy ise basit bir kelime oyunu: C’est la vie.(Fr. İşte hayat.)”

İşte hayat! İyinin, kötünün ve tüm zıtlıkların bir arada bulunduğu döngüsel bir düzen. Neden sevmediğin bir ismi imza olarak kullanırsın çünkü “C’est la vie!”

Fotoğrafta Duchamp’ın kendisini ve altında ise “Rrose Selavy” imzasını görüyoruz. Aslında yukarıdaki sözlerinin gayet temiz bir açıklamasıdır bu; bir insan, kadın ya da erkek; “sanatçı olan ya da olmayan”, sadece “Nefes alan biri.” Kendisini bir kimlik kalıbına sokmuyor, başka alanlarda da bu sınıflandırmaya girmemeyi tercih ediyor. Fakat bence bizler şunu sorabiliriz; sınıflandırma hayatın her alanında mevcut ve buna karşı çıkanlar da, kendilerini bu sınıfta sayanlar kadar, bir sınıf içerisinde değiller mi?

Bir şeyin var oluşu, bir şeyin yokluğu ile tanımlı diyebiliriz. Yani zıtlıklar ya da olumsuzluklar; şeylerin var olmasını sağlar. “Rrose” bu konuyu şöyle açıklıyor:

“ ‘Anti’ kelimesine karşıyım, çünkü ‘inananla’ kıyaslanan ‘ateiste’ benziyor bir nebze.

Bir ateist aşağı yukarı bir inanan kadar dindardır ve bir antisanatçı da aşağı yukarı bir ‘sanatçı’ kadar sanatkardır.”

“Rrose” kendisini tanımlarken ‘antisanatçıdan’ daha çok ‘sanatçı olmayan’ terimini tercih ediyormuş ve sonrasında da kendisini “sanattan men edilmiş” olarak tanıtmaya başlamış. Bence burada gördüğümüz şey; öncelikle bir karşı çıkma ve sonrasında bir reddediş…

Hayat içerisinde de birbirine karşı olan iki şeyin, aynı oranda var olduğunu savunamayız. “Marcel a vie” de kapitalizmin daha yoğun varlığına karşı; çalışmamayı, daha doğrusu “Yaşamak için çalışmamayı” fikir edinip, güzel bir savaş vermiştir. Ailesi Fransız Burjuvazisine mensup olsa da kendisi bunu reddetmiş ve fakirliği seçmiştir. Yaptığı eserleri satmayı düşünmemiş ve seri üretime de karşı çıkmıştır. Sonuç olarak kapitalizme karşı çıkıp, işi reddetmiştir diyebileceğimizi düşünüyorum. Bu da “Kavramsal Sanat” alanında eserler vermesinin ve “ready-mades (hazır-nesneler)” sunmasının temelidir diyebiliz.

Duchamp’a göre ready-made:

 “Üretilmesi herhangi bir sanatçı gerektirmeyen, sanatçıyı yüceltmektense toplumdaki statüsünün alçaltılmasıdır; onu kutsal kılan şeyin aşağılanmasıdır.”

Hemen kendisinin de jürisinde yer aldığı sergiye gönderdiği hazır nesnesine bir göz atalım:

Fontana(Çeşme) - R. Mutt

Fontana(Çeşme) – R. Mutt

Bu eser hakkında çok fazla şey duyabilirsiniz; “Selavy’nin” en ünlü ready-made’idir. R. Mutt imzası ile ilgili benim estetik profesörümden duyduğum; bunun bir anagram olduğu “Mutter” (almanca: anne) anlamı taşıdığı, ayrıca yine Almancadaki “Armut” yoksulluk anlamına geldiği… Bir de, “R” Fransızca jargonunda ‘Para babası’ anlamına gelen Richard’ı; Mutt ise pisuvarı yapan firmayı “JL Mott Ironworks’ü” temsil ettiğini okumuştum. Fakat ne yazık ki Fontana, o jüriden geçer not alamamış ve sergilenmemesine karar verilmiş ama sonrasında “Selavy’nin yani R.Mutt’un” en bilinen eserlerinden biri haline gelmiş.

Bir seri üretim ürünü olan pisuvarı görüyoruz; kendisi sadece yan çevirip imza atmıştır ve artık bu bir sanat eseri olarak tanınmakta, çünkü bir fikri ve altyapısı var. Ayrıca bu dönüşümüyle seri üretimden, eşsiz olana evrilmiş durumda.

Diğer ünlü hazır nesnelerinin de fotoğraflarını aşağıya bırakmak isterim…

Yukarıdaki fotoğraf, “Bisiklet Tekerliği” ve sağdaki ise “Şişe askılığı”

Bir de Marcel Dee, Dee (Vorced) ya da diğer bir imzasıyla karşımıza çıkan (Marcel) Duche’nin çizimlerine göz atalım…

– avoir l’apprenti dans le soleil –
Nota kağıdına çizilmiş yine hareketli bir eser görüyoruz.

Son olarak ilk bakışta belki de anlayamacağınız ama ismiyle birlikte var olduğunda ısınabileceğiniz eserini bırakıyorum…

-Nude (Study), Sad young man on a train. –

Duchamp bu eserini otoportresi olarak tanımlıyor. İki paralel düzlem yardımıyla oluşan görüntülerin, bence gerçekten en iyi şekilde resmedilmiş hali bu eser. Tabii eseri önemli kılan bu değil, yine hareket olgusunun çok iyi yansıtılması…

Kübizmden, Dadaisme ve ready madeleriyle kavramsal sanata geçişler yapan Marcel Duchamp’ı umarım sizlere az da olsa tanıtabilmişimdir. Yazıyı daha da uzun tutmamak için birçok şeyi atlamak durumunda kaldım, daha fazla bilgi almak isterseniz Maurizio Lazzarato’nun kitabı “Marcel Duchamp ve İşin Reddi”ni okuyabilirsiniz. Duchamp’ın söylediği sözlerin hepsi o kitaptan alıntıdır, beni Duchamp konusunda aydınlatan harika bir kaynaktır, şiddetle tavsiye ediyorum. Hakkında kitaplar bulmak kolay olmadığı için buradan da yazara (Maurizio Lazzarato) ve kitabın çevirmenine (Sercan Çalcı) böyle büyük bir “sanattan men edilmişi” bizlere tanıttıkları için teşekkür ediyorum.

Ayca Şimşek
Önceki İçerikBu Ülkenin Yönetim ve Birlikte Olamama Sorunu Sanattan Başladı Yıkıma
Sonraki İçerikSalgın döneminde ve People devinde “Yılın Kişisi” olmak
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments