Parçadan Bütüne…: “Talk To Me”

"Filmin konusunu bir grup arkadaşın mumyadan yapılmış bir el sayesinde ölülerle iletişim kurmaya çalışması oluşturuyor."

0

Avustralya yapımı Talk To Me, Türkiye’de gösterime girdiği adıyla Konuş Benimle filminin yönetmen koltuğunda ilk uzun metraj projeleriyle Danny Philippou ile Michael Philippou oturuyorlar. Konsepti Daley Pearson’a ait olan filmin senaryosunu ise Danny Philippou ile Bill Hinzman birlikte kaleme almışlar. Görüntü yönetmenliğini Aaron McLisky’nin üstlendiği filmin müzikleri ise Cornel Wilczek imzası taşıyor. Filmin oyuncu kadrosunda Sophie Wilde, Jayden Davison, Ari McCarthy, Kit Erhart-Bruce, Sarah Brokensha, Sunny Johnson, Marcus Johnson, Kidaan Zelleke, James Oliver, Joe Bird, Jett Gazley, Alexandra Jensen, Miranda Otto gibi isimler bulunuyor.

Filmin konusunu bir grup arkadaşın mumyadan yapılmış bir el sayesinde ölülerle iletişim kurmaya çalışması oluşturuyor. Bir grup arkadaş, mumyalanmış bir el aracılığı ile ruh çağırabileceklerini keşfederler. Başlarda çok eğlenceli ve heyecanlı olsa da Mia yakın zamanda ölen annesiyle iletişime geçmeye çalıştığında dehşet verici doğaüstü güçleri serbest bırakacaktır.

Sinemada el bazen ani düşüşüyle birinin öldüğünü, bir masa ya da yüzeye vurulan tempo gerginlik gibi duyguları izleyicilere yansıtmak amacıyla kullanılabilirken genellikle bir cam ya da duvarda görünmez bir varlığın “var olduğunu” simgeleştirmek ya da seri katil ve katil bulunan gerilim filmlerinde ise yakınlarda tehlikenin ve ölümün olduğunun altını çizmek amacıyla kullanılabiliyor. House (1986) gibi bazı filmlerin afişlerinde karşımıza çıkan veya The Nigthmare of the Elm Street (1984) gibi filmlerin finali gibi kültleşen bazı sahnelerde ise ölümsüzlüğü simgeleyen el, korku filmlerinin adeta vazgeçilmez öğelerinden biri konumunda. Ölümü simgelemek adına iskelet halinde olan eller canavarı simgelemek adına hayvansı özelliklere sahip, çoğunlukla pençeye benzer eller olarak kullanılabilirken; zombi yani yaşayan ölülere yönelik filmlerde ise toprağın altından aniden fırlayarak ya da 2000’li yıllarda Hollywood tarafından fark edilerek yenileri uyarlanan Uzakdoğu filmlerinde intikamcı hayaletin kapı, yatak altı ya da duvar kenarından ilk görünen uzvu olarak filmlerin korku dozunu arttırmaya yönelik bir rol üstlenerek jump scare’lerde yoğun olarak izleyicilerin karşısına çıkabiliyor. Parça-bütün ilişkisi yani pars pro toto kavramı korku filmlerinde sıklıkla kullanılıyor ve bu bağlamda karşımıza kesik el figürü olarak da çıkabiliyor. Kesik el denilince ilk akla gelenler arasında ise bir bedenden bağımsız olarak etrafta dolanmasıyla The Adams Family (1991)’deki Şey yani Thing ile bir bedenin içerisinde otonom bir özerklik kazanmasıyla ise Evil Dead 2 (1987) ilk akla gelen filmler oluyor. Ancak ikonik elleri saymaya kalktığımızda Freddy Krueger’ın bıçaklı ellerinden Tim Burton’ın yarattığı Edward Scissorhands’e değin birçok film hızla akla gelebiliyor. El konusunda batıl inançlardan sinemadaki ikonik kullanımlarına değin daha detaylı bilgi için Atlas Tarih Dergisi’nin 35. sayısında yayımlanan Baş Parmak Aşağı Döndüğünde… başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.

Bu kısa el brifinden sonra Talk To Me’ye tekrar dönecek olursak… Lanetli bir obje olarak el en son Netflix yapımı Fear Street: 1666 (2021)’de karşımıza çıkmış olsa da gotik edebiyatta Jacobs’un Maymun Pençesi ile Arthur Conan Doyle’un Esmer El öyküleri ya da Bram Stoker’ın Tılsım ya da Yedi Yıldız Taşı olarak bilinen romanında geçen doğaüstü lanet barındıran farklı varlıklara ait olan eller sıklıkla kullanılmaktaydı. Bunun nedeni ise parça-bütün ilişkisi bağlantılı batıl inançlardan kaynaklanıyordu. Talk To Me, bahsi geçen gotik öykü ya da romanlar ile son yıllarda sayısı giderek artan gençlerin denememeleri gereken oyunları konu alan Gin Gwai 10 (2005),  Nightlight (2015), Truth or Dare (2018), The 100 Candles Game (2020), The Red Book Rituel (2022) ve The Friendship Game (2022) gibi filmlerin kesişiminden; bu doğrultuda da özellikle şehir efsanelerine sosyal medya kullanımının eklenmesiyle oluşan; günümüz modern yaşamı ile gotik lanetlerin mükemmel ahengi olarak karşımıza çıkıyor.

Son yıllarda gösterime giren birbirinin aynısı hikâyelere sahip, oldukça klişe içerdikleri için; sinemaya adeta bir korku tüneline giriyormuş hissiyle ürkerek girdiğimiz ancak daha koridoruna girdiğimiz anda nereden ne çıkacağını çoktan anladığımız tünellere benzer filmler sonrasında, hayli başarılı bir atmosfer ve yaratıcı bir hikâye ile karşılaşmak korkuseverler için adeta bir nimet oluyor.

Kamera açılarının yaratıcı kullanımı, jump scarelerde rahatsız edici ve inandırıcı oyunculuklar ile makyajlar filmin fazlasıyla güçlü olmasını sağlıyor. Oyuncuların özellikle de Mia’yı canlandıran Sophie Wilde ile Riley’e hayat veren Joe Bird’ün performansları göz kamaştırıyor. Sinemadan çıktıktan sonra dahi aklınızda kalacak olan sahneler, filmin ileride adını tekrar tekrar duyacağımız iyi yapımlar arasında anılacağını da bize fısıldıyor.

Sonuç olarak Talk To Me; modern dünya ile gotik lanet öykü anlatımını harikulade biçimde birleştiren, oyuncuların inandırıcı ve gerçekçi performanslarla izleyicileri adeta büyülediği bir yapım olarak son dönemde gösterime giren filmlerden çok daha yaratıcı ve özgün yapısıyla sinemada izlenmeyi fazlasıyla hak ediyor. Gösterimdeyken kaçırmamanız şiddetle tavsiye edilir!

* Gizem Şimşek Kaya’nın diğer yazılarına ulaşmak için: www.gizemsimsekkaya.org

Gizem Şimşek Kaya
Önceki İçerikKadebostany Cumhuriyeti: “Song From Kadebostany”
Sonraki İçerikYapay Zekâlı Paradig Öykü
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments