Yapay Zekâlı Paradig Öykü

"Evet, söylediklerinizin hiçbir anlamı yok benim için, bilesiniz. Yardım da dilenmiyorum sizden. Diyalog üretirken nasıl bir emekçi olduğunuzu görmek istedim sadece, samimiyeti karıştırmak bile istemiyorum..."

0

YAPAY ZEKÂLI PARADİG ÖYKÜ

– Fazlasıyla sıkıcı bir profil olmuş bence.
– Ben de sıkıcı biriyimdir zaten.
– Yazık ki durumunuz o derece vahim, desenize.
– Vahim de olsa seviyorum onu. Onsuz asla yapamam. Yani yaparım da, o olmaz.
– Sıkıcılığın üstüne bir de böyle bir karmaşa… Karar verememe… Bence siz yol yakınken yapın asıl yapmanız gerekeni!
– Karar verme güdüsü, anlamsızlığın üzerine konan bir oluşum ve oluşturma mekanizmasıdır. Hem etken hem de edilgendir o yüzden de.  Ve ben, beni sıkıcı yapan insanlar kadar suçlu olabilirim ancak. Kısaca, bana yardım etmek ister misiniz, çok rica etsem?
– Beyefendi, yapmayın lütfen! Her gün bir ton psikolojik rahatsızlık eğilimi olan insanla uğraşırken, bir de siz… Etmez olur muyum hiç?!

– SIZ
Başındayken uçurumun
Anlamıyorsun
Düşerken fark etmiyor hiçbir şey
Elinle diğer eline tutunmak gibi bir şey
ANLAM
 

Evet, söylediklerinizin hiçbir anlamı yok benim için, bilesiniz. Yardım da dilenmiyorum sizden. Diyalog üretirken nasıl bir emekçi olduğunuzu görmek istedim sadece, samimiyeti karıştırmak bile istemiyorum (Zira, çoğu kere koca bir zırva gibi geliyor bana.). İç sesim de olabilirsiniz pekâlâ. Olmayabilirsiniz de; umurunda bile olmaz kimsenin. Yine de devam edecek bu diyalog, etmeli de. Sizi zorunlu ve görevli kılmıyorum elbet, katılım sizin bileceğiniz iş. Birazdan başlayacak ve hiç susmayacağım. Makinelerin yağa bulanmış, yağla kavrulan ve iç dolaşımı tümüyle yağla karşılanan o kekremsi tuhaf tadını aldım bir kere. Eskilerin tabiriyle “beyin hasarı” denen süreç çoktan başladı benim için. Onlar da kan kokusunu aldılar çoktan. Önce kan ve yağ iç içe geçecek, sonrasında da karışımın dayanılmaz cazibesinde yeni bir öze ulaşacağız öngörülemez bir gelecekte.

Selam,

Aslında bütün sorun, evde oturmuş canlı olmayan objeler hakkında düşünmekle başladı. Olayı sübjektif açıdan değerlendirdiğimde, birdenbire dedim ki kendime; ulan salak, obje dediğin şey, zaten cansız bir şey. Şimdi tutup da onları cansız diye tanımlayıp betimlemenin anlamı ne? Hem de göstergebilimcilerin onca zamandır süregelen tüm uyarılarına rağmen. Bas bas bağırıp durdular adamlar: Olayları ve süreçleri değerlendirirken, onları meydana getiren tüm etmenleri (kahramanlar, objeler, paradigmalar, kaoslar ve paradokslar ve doğanın ta kendisi) en yalın hâlleriyle ele almak zorundasınız. Yoksa algılama, anlamlandırma ve tanımlama boyutunda beyin denen girift yapı zıvanadan çıkar ve cozurdamaya başlar. Aslında
suyu hissetmek yerine ona dokunmanın ve hatta tutunmaya çalışmanın herhangi bir anlamı olamaz” gibi bir şeydi söyledikleri.

Neyse, yol yakınken dönelim misali, cümlenin başına dönmek herkes açısından çok daha hayırlı olacak sanırım. Evet, oturmuş düşünüyordum sevgili cansızlarımızı. Bu kadar kıpırtısız, bu kadar durağan ve bu kadar sessiz olmak zorunda mıydılar?! Nasıl bir günah işlemişlerdi de, Tanrı denen mekanizma tarafından kendilerinin tamamen zıttı olan ve canlı diye adlandırılan bir acayiplikler kumkuması düzenekle dolu hilkat garibesi bir gezegenin tam ortasına fırlatılmışlardı. Üstelik boyut denen şeyin varlığını hissedebilmek için sadece ve sadece edilgen kapılardan geçmek zorundaydılar. Yani en ufacık bir kıpırtı için bile sanki bir haltmışız gibi biz fanilerin ellerine bakmak zorundaydılar. Yasak elma yemekten çok daha beter bir günahları olmalıydı Tanrı katında. Ya da Tanrı denen paradigma, çok acımasız bir oluşumdu. Kim bilebilir ki?

Yıllar önce Cronenberg’in Crash’ını seyrettikten sonra her şey kafamda çok daha netleşmeye başladı. Neyin netleşmeye başladığını, uzun uzadıya anlatmayacağım. Ama şunu çok iyi biliyorum ki, evrim denen süreçte makinelerle kurduğumuz iletişim dizgesi ve bu dizgenin şifrelerini çözmeye yönelik her türlü uğraş, beynimin en ücra köşelerine asit partikülleri serpiştirip noktasal hayat döngümde beni fazlasıyla paranoid şizofren yapmaya yetmişti.

Aşağıda bu süreci açımlayan iki yazı yer alıyor. Biri Crash’ı seyrettikten sonra yazıldı; diğeri yıllar sonra her şey daha da netleştikten sonra ortaya çıktı. Bir şeyleri anlıyor muyum, yoksa anlama – yanılsama içerisinde “Oldum ben!” deyip bir şeylerle alay etme cüreti mi gösteriyorum, hiçbir zaman anlayamadım… Yanılsama denen şey gerçekten bu olsa gerek: Anlama boyutunun varlığını hissettiren en büyük yalan. Şimdi sana, bu yazılardan ilkini ve diğerinin yarısını gönderiyorum. Yarısı da iş bittikten sonra. Ee, ne demişler pek sevgili kişiliksiz kişiliğim: Komik de olmak lazım
ve de neme lazım…lık bir tek işemeye yarasaydı keşke!…

1. ÇARPINTI

Cronenberg’in anısına…

Unutma ki otobüsü sadece bir kişi kullanır.
Diğerleri ya var ya da yoklardır.
Otobüs kaza yapana dek süregelen anlık temaslardır iletişim dediğimiz.
Tensel bir temas, mekanik bir gürültünün içinde eriyip gider.
Birleşme dediğimiz süreç zirveye ulaşmıştır artık.
Et parçaları demir yığınlarına sarılmış, motor yağları kana karışmıştır.
Şırınga gerektirmeyen doğal bir uçuş başlar bedende.
Daha yarım saat önce sana sorular soran salağın koltuk derisiyle bütünleşmiş, anlamsız, ama asla donuk olmayan siluetini dikizlersin baktığın sürece. Önündekiler ya da arkandakiler de ondan farksızdırlar.
Mekanik toplu seks ayinini başlatan, tanımlayamadığımız otobüs kullanıcısıdır. Onun Tanrıyla ya da kaderle hiçbir ilgisi yoktur.
O sadece kendisine buyrulduğu gibi bizlere uygun zemini hazırlamıştır.
Ve ayağa kalkıp kalan son nefesiyle haykırır: “Daha ne bekliyorsunuz?!”

Yılları beklemek ve layıkıyla oturtmak için geriye bırakılan pek de kısacık bir sayfa düzlemi. Tutulan çetelelerin her birinin yaprak dökümü anlara tekabül etmesi gerekmiyor elbet. Uzatıp sündürmeye ne gerek var ayrıca. Hele ki konu, günün birinde insanın yerini alacak mekanik bir doku kardeşliğiyse. Kardeşlik söyleminin, barış söylemini ortaya atanlar tarafından türetildiğine ve her türlü inançsızlıktan (Ah şu güzeller güzeli inançsızlık!) birer parça barındırdığına, sadece ve sadece hırsla yoğrulan rekabetin acımasız bir düzlemde evrimi şekillendirdiğine inanıyorum hâlâ. Körlükten ve hissizlikten ziyadesiyle nasibini alan sonu gelmez bir distopya bu. Bizim
gözlerimiz çoktan körleşti körleşmesine de, ah şu makinelerin de gözü kör olsaydı bir an önce:

2. AZINLIK RAPORU / MAKİNELİ BEŞER

PEDİ SURETİNE YANSIYAN KIZ MAKİNESİ

– İyi ki otobandan gelmişiz ha.
– Neden?
– Patikadan gelseydik, evdeki kurtların sayısını tahmin bile etmek istemezdin
– Kırmızı?!
– Kesinlikle…

HEMEN GELİYORUM MAKİNESİ

Yatakta on dakika geciken erkeklerin yerine kullanılan, içi sıvı dolu tüplerdir. Aslında
patlama anında saçılan sıvıların nereye isabet edeceği belli olmadığından, en son
tercih edilmesi gereken yöntemlerden biridir. Çoğu durumda sıvıların hedefini
şaşırmadan, topluca ana rahmine doğru ilerlediği gözlemlendiyse de, ana rahminin
kadından ayrılıp annesinin evine yerleştiği anlarda, sıvılar iç organlarda umutsuz bir
yolculuğa çıkmak zorunda kalırlar. On dakika sonra olaya geri gelen erkek, asıl
gelmesi gereken şeyin olay değil de, “Kenara çekil” dedirten bir his olduğunu
anladığında, çoktan iş işten geçmiş olur. Doğan çocuğa Zürbiye ya da Abdurrahmân
ismi konulmalı, her tarafı gelme dolu anne ise ılık suyla pansuman yapılmalıdır. Hadi
bakalım, bissh….

TOPLUMUMUZDA BİR AHLAK ÇÖKÜNTÜSÜ MAKİNESİ

İlk etapta makineye bağlananlar, sosyalleşme adına her şeyden mahrum kalmaya ant
içerler. İkinci etapta içilen ant, içeni sarhoş ederek yozlaşma ve çürüme başlar… İçen
zıvanadan çıkmış, makine Acıbadem’e doğurmaya giderken sosyal monogamların
aklı poligam eşey üremede takılı kalmıştır. Bu duruma tıp dilinde “rulet” dense de,
Rus toplumunda gerçekleşme olasılığı altıda bire indirgenmiş, çöken ahlak daha da
göçertilmiştir… Terbiyesiz utanmaz arlanmazlar; Nataşalar asla nazlanmazlar.

BEN SANA NE DİYEYİM MAKİNESİ

Söyleyecek bir şeyi olmayan konuşma özürlülerin, ilişkiyi kurtarmak adına mekanik
bir şeyden medet ummalarını temsili bir şekilde gerçekleştiren… Okuduğunuz için
asıl ben size ne diyeyim!

DİYALEKTİK SÜREÇTE EMDİRME MAKİNESİ

Tezini ve antitezini aynı anda masaya koyan master öğrencilerinin parmaklarını ve
göğüs uçlarını birinci ve ikinci tekil şahısça emdirerek seksten uzak, uhrevi
hayatlarına az da olsa su serpmeyi amaçlayan dev vibratörlerdir. Saat yönünde
dönenler tezi, tersi yönde dönenler antitezi, hadi kızım hadi!.. Geçti…

AMAN TANRIM MAKİNESİ

Yüz asla tanımlanamayacak vaziyettedir. Bacaklar güneye, ayaklar kuzeye, kol ve
eller toprağa bakmaktadır. Penis yerinde duramamakta, göt osuruktan naralar
atmaktadır. Şaşırmanın katli gerçekleşmiş, vukuat dedektörü kendi kıçına kaçmıştır.
Ansa algıların bozulduğu andır.

OLAYA BİR DE BÖYLE BAK MAKİNESİ

Sırada Marksist ve feminist gözlükler var… değil mi?

PILINI PIRTINI MAKİNESİ

Sanırım, pırt; göte ait olanlar, pılsa onun dışında kalanlar… değil mi?

ASFALT YAKAMOZ MAKİNESİ

Sıcaktan eriyen asfaltları, soğuktan geberen hayvanlarla aynı kefede, potada, paydada,
şakada şukada… Türkçemiz çok zengin, değil mi?

BEN OLMASAYDIM MAKİNESİ

Pasta kalıplarına sığmayan koltuk altlarınızın ve sosyal statünüzün daha da beter
kabarmasını sağlayan, sadece 12 mg’ı bile megalomanyaklığın galaksisinde turlar
attıran bir “n’oldum değil, n’olacağım” hatırlatıcısıdır.

Bİ’ ARKADAŞIM AMERİKA’YA GİDİYOR MAKİNESİ

“Beyin Göçü” denen maddelerin abazanlıktan Özgürlük Anıtı’na çadır kurmalarını
temsilen feda ettiğimiz bu kaçıncı arkadaşımız yahu?!!

Bİ’ ARKADAŞIM ASKERE GİDİYOR MAKİNESİ

Bir rotasını şaşırmış Bi’ Arkadaşım Amerika’ya Gidiyor makinesidir.

BRUNCH MAKİNESİ

Sabah kahvaltısı ve öğle yemeğini tek bir çatı altında toplayarak evlilik öncesi
cinselliği tarihe gömen muhafazakâr yemek libidolarının bir arada bulunduğu
genelevlerdir. Yemekten AIDS bulaşma olasılığının yememekten AIDS bulaşma
olasılığına eşitlendiği durumlarda ve kuşunuza gününü gösteren kuşluk vakitlerinde
ve elbette ki özentilik en önde… Sırayı bozma, HAYVAN!!!

KAVRAMSAL SALAK MAKİNESİ

60’larda Pop Art’la birlikte spor arabaların gidonlarına tutturulan ve daha sonra M.
Duchamp tarafından dev pisuarlardan sökülerek Marilyn Monroe ve Madonna’nın
kıçlarına ve göğüs uçlarına yapıştırılan geçici dövmelerdir. Yalayarak ya da suyla
çıktıkları gibi erkek arkadaşlarıyla da çıkabilirler.

Bi’ dakika!.. Bu arada, Madonna ve Marcel Duchamp’a salakça bir anakronizma
yaşattığımız için Madonna’nın kendisinden, Marcel Duchamp’ın kemiklerinden özür
dileriz. Güle güle şimdi…

FOTOSENTEZ MAKİNESİ

Bitkiler ve bilim adamlarını birbirine düşüren ve sırf bu yüzden güneş enerjisine
ihtiyaç duyan, yapay dölleme cihazlarıdır. Bitkilerle olan ilişkilerini bitkisel hayat
diye kıçlarından uyduran ve duruma uyanmasınlar diye yeryüzündeki diğer insanların
şah damarından ötesini felç ederek bitkilerle analkosaksofonik ilişkiye giren bilim
adamlarından oluşan Matrakrix Evreni’nden başkası değildir. “Ben bir başkasıdır!”
diyen salaklar ziyadesiyle yalan söylemektedir.

LOJİSTİK JOİSTİK MAKİNESİ

Sürekli bir şeyler tutmaya alışmış insanoğluna kendi üreme organını bilgisayar
oyunu vites kolu olarak yutturmayı başarmış ender cihazlardan biridir. Alete bak be!
Alete bak!…

SOFİSTİKE KOLTUK ALTI TARAYICISI MAKİNESİ

80’ler gençliğine biyoloji ders kitaplarında Doğu Bloku kadınlarının üreme organı
olarak lanse edilen ve ne yazık ki seks denen mevhumun tamamen yanlış
anlaşılmasına neden olan sırma saçlı vatkalardır. Sürtünmeyi ve üremeyi aklınızın
ucundan bile geçirmeyin.

KAYIP ÇOCUKLAR ŞEHRİ MAKİNESİ

Atlantis’i buldular da… Sıra ona geldi.

BİZİMKİLER BİR YERE GİTSE YA MAKİNESİ

– Aşüfte, sürtük, yosma, şıllık, orospu… Bu kadar… Ha, bi’ de kaltak…
– Sakin olun lütfen. Kim dedi size kızınızı evde bırakıp tatile çıkın diye? Bakın,
sıkıntıdan makinesini bile yapmış kızcağız. Aman da aman!

KASIMPATILARI TESTİSLERİME SAYIN MAKİNESİ

Paranın karşılık olarak bir karşılığı olmadığı durumlarda insanoğlu ve dişisinin bazı
şeyleri ne de kolay feda edebileceğini gösteren östrojen hormonudur. Makinesi
olduğunu sanmıyorum… Yanılmışım, aman Tanrım!

ÖZGÜRÜM… ÖZGÜRSÜN… SÜNÜZLER MAKİNESİ

“Kendini ispatlama kaygısı duymadan yaşayabiliyor musun da” hatırlatıcısıdır…

SARA KRİZİNE DOYAMADAN GİTTİ YAVRUCAK MAKİNESİ

“İnsanla Krizi Arasındaki Tutku Dolu İlişkiyi Anlatan En Güzel Aşk Hikâyelerinden
Biridir” makinesinin dilimize uyarlanmış versiyonudur. İlişkiyi bitirmek isteyenler
soğan koklamalı ya da krizi soğanla şey etmelidir.

ESKİ TELEFONLARINIZI MAKİNESİ

Ben de yeni telefonlarınızı!!!

BRITPOP, HIP HOP, HAYDİ GENÇLİK HOP HOP MAKİNESİ

Elvis Presley, Eminem ve Syd Barrett’ın çiftleşmesi sonucu ortaya çıkmış ve dilimize
mükemmel bir şekilde cover’lanmış bir taş plâktan şeyimize makinesidir.

SUTYEN NUMARALARINA GÖRE FİŞLEME MAKİNESİ

Uzaydan bakıldığında damızlık olmaya elverişli dişileri tek bir celsede seçebilen
ender makinelerden biridir. Memeleri 95’le 185 arasında olanlar uçlarını kalkan
olarak kullanabilecekleri gibi tencere kapağı olarak da kullanabilirler. Küçük olanlar
ise maalesef onlarla radyo ayarı yapmakla veya canlı kasa şifresi olarak kullanmakla
yetinmek zorundadırlar.

BÜLBÜLÜ ALTIN KAFESE MAKİNESİ

Olayın göstergebilimsel tecellisi şu şekilde cereyan eder: Bülbül berberi, altın kafesse
sarışın kadın organını temsil etmektedir. Berber bülbülünü altın kafese koyar, kadın
organı rahat bir nefes alır. Çocuk doğmaz, şişik anne karnı iner ve üreme organı
yuvasından çıkıp Ensest Bayramı için akrabalarını ziyarete gider.

TRANVAYLARI RAYDAN ÇIKARMA MAKİNESİ

Diğer bir adı da Şeytan’dır. Yeter ki işler yolunda gitmeye görsündür. Diyelim ki
sevgilinizi aldattınız ve işler yolunda gidiyordur. Siz öyle sanındır. İğrenç dallama,
ağzınızı olur olmaz öyle bir organ kokutur ki sevgili müsveddesi bile duruma
uyanmak zorunda kalırdır. Türkçenizi yiyeyimdir.

AYNAYA TAŞ ÇIKARTAN SİMETRİ HASTALIĞI MAKİNESİ

Bir şeyi olduğundan fazla gösterme dürtüsüdür. Cinsellik dürtüsüyle birleştiğinde,
bazı şeyler olduğundan çok daha fazla gözükürler. Bu duruma tıp dilinde “göz
yanılması” ya da “penis yayılması” denir. Bir yandan olay gerçekleşirken, diğer
yandan olayı dijital bir şekilde kaydedenler simetri hastalığının libidolarında liboş
liboş dolaşmanın dayanılmaz hazzını tadarlar. Temsili olarak liberalizmden
sosyalizme geçilmiş, merkez sağ ve merkez sol el ele merkeze götürülmüştür.
Bok mu vardı da çökertmeden çıktın Halil’im?!

SÜLÜKLÜ BAMYA MAKİNESİ

Vietnam’dan getirilen sülükler, Çemişkezek’ten getirilen bamyalarla asimile edilerek
toplama kampına gönderilirler. SS subayı kılığındaki androjen hormonları ile Hitler
kılığındaki serotonin hormonları arasındaki yapay savaş, Çiçek Çocukları sayesinde
sevişe dönüşmüş, arka cepte taşınan algı löpürdeticisi felsefe kitapları yüzünden de
“İnsanlık Tarihi” ve onu ele geçiren “Kapitalizm Tarihi” defalarca yeniden yazılmak
zorunda kalmıştır. Herkes kendi içinde “Ulan, Çin’de kelebek kanat çırpsa, Los
Angeles’taağzıma sıçmak için sıraya giriyorlar” kaosu yaşamakta ve kaosun yarattığı
vıcık vıcık ortama yeni yetmeler salya sümük dalmaktadırlar. Döngü “Paradoks”
oluncaya kadar devam eder ve 80 kuşağı dünya üzerine indiği anda her şey kendi
kıçına kaçarak “Büyük Patlama” gerçekleşir.

SOY AĞACINA TAŞ ÇIKARTAN SOYU TÜKENEN IRMAK MAKİNESİ

İlk çiftleşme döngüsüne ve oradan da ana rahmine geri dönmek isteyenleri sulu
zırtlak bir yolculuğa çıkartan ve susuzluktan kuraklığı bile çıldırtan 85’e 120 asit yüklü
kurutma kâğıtlarıdır. Geceyi geçirecek bir yer bulunamadığı durumlarda önce
izolasyonu, ardından da halüsinasyonu sağlarlar.

BABİŞKO ANİŞKOYA KARŞI MAKİNESİ

Aslında sinir tellerinden yapılmış son derece basit bir düzenektir. Aile içindeki
samimiyetin ayyuka çıkarmasıyla ve bununla salak salak övünmesiyle ün salmış,
sonra da yelkenleri suya indirmiştir…. Aşırı samimiyet laçka ilişki düzlemine,
laçka ilişki düzlemi de bekâret kemerine gider; dikkatli olunuz lütfen.

HERKES İÇİP YANINDAKİNE VERSİN MAKİNESİ

Tek başına oynandığında adamı önce şizofren, sonra da paranoyak yapar.

UZLAŞMA ZEMİNİNDE DİPLOMATİK KRİZ GEÇİRMEK İSTİYORUM MAKİNESİ

Sen önce normalini geçir de, gerisi kolay be cancağızım…

YÖRÜNGEYE OTURTMA MAKİNESİ

Yerçekimi ve merkezkaçla feci şekilde dalga geçen uzay elemanlarının galaksi ötesi
sinir ucu titreştiricileridir. Yalnızca Kara Delik enerjisiyle çalıştıklarından gelen
faturalarda + sonsuz, – sonsuz gibi ibâreler yer alır. Bazı salaklar bunları matematik
dehası ve dahası sayı müptelası olarak algıladıklarından atomu ve hücre çekirdeğini
lime lime ederek sonsuzluğa ulaşmaya çalışırlar. Zavallı çekirdek ve atomlar bu
transandantal bölünmelerde o kadar şizofren olurlar, öylesine paranoya yaşarlar ki
nihilizm, bireysel anarşi, megalomani, nemfomani ve kleptomani gibi yalnızlığın
getirisi ve bireye özgü her şeyden nefret ederler… Freud bu duruma “Çaresiz insan
modelinin gruplaşma psikolojisiyle sosyalizme yelken açması” der ve bilinçaltının
içine etmeye devam eder.

UFUK ÇİZGİSİNE SEKİZ ÇİZDİRME MAKİNESİ

“Yeryüzündeki ufuk çizgilerinin sayısının 7 olduğunu ve bunların her birinin
birbirinden harika olduğunu düşünürsek alkol almadan da mutlu olabiliriz pekâlâ.”
Alkol üreticilerini çılgına çeviren bu optimisttik tavır yüzünden dünya üzerinde
saniyede yaklaşık 287 alkol çeşidi yok olmakta, en son ne zaman ayık gezdiğini
hatırlamayan çevrecilerse duruma fena halde sinir olmaktadır. Yakalarında Yeşilay
rozeti taşıyan Greenpeace elemanları, algılarda laktik asit yağmuruna neden
olacaklarından, görüldükleri yerde indirilmelidirler.

PERİPETEİA MAKİNESİ

Gerilimin zıvanadan çıktığı anlarda tragedya kahramanına harakiri yaptırarak
ortamı gevşeten ve halkın yüzde on üçünün Şehir Tiyatroları’na, geri kalanın da Devlet
Tiyatroları’na gitmesini, ardından da Bedia Muvahhit taklidi yapmasını sağlayan
Antik Yunan sorgulayıcılarının en gelişmiş versiyonudur. Bütün bu olaylar vuku
bulurken seyirciler arasına tiyatrocu leşi yerleştirilerek epiğin dramatiğe giydirmesi
temsili de olsa sağlanmış olur.

TÜRBÜLANSINA AÇ AMBULANS MAKİNESİ

Arızalı parça taşımaya yarayan ambulansların olduğu yerde tur atmalarını ve kaos
bunalımına yakalanmalarını sağlayan aşağılık bir makinedir. Sürekli son dakika
gölüyle terk-i diyar eyleyen arızalı parçaların kıyılara vurup geri gitmelerine halk arasında“Gelgit”, entelektüeller arasında ise “Git Gel Dolap” denilmekte, dolaba bindirilen tiyatronun kendisiyle de her seferinde feci şekilde alay edilmektedir.

PSYCHEDELIC / PSİKEDELİK MAKİNESİ

110 volt – 220 volt uyuşmazlığı yüzünden ülkemizde çalışmayan ender makinelerden
biridir. Mr. Brown – Bayan Brown uyuşmazlığı da olabilir; tam emin değilim.

ESMERAYGELTESKERE MAKİNESİ

Bir çeşit ülke zencilerini topluma kazandırma terapisidir. Her bir seans onar dakikalık
bölümler halinde yaklaşık 77 dakika sürer ve küsurattan hoşlanmayanları ondalık
kesir bunalımına sokar. Hiçbir yan etkisi bulunmamakla birlikte arı sokmalarına karşı
son derece duyarlıdır.

SUNDURMA MAKİNESİ

İnternet ortamında “sündürma” yazamayan salaklar için geliştirilen bu makine, kısa
sürede konuşma ve algı bozukluğuna neden olmuş, Koreli pigmelerle pragmatist
Marksistlerin birbirlerine âşık olmalarını sağlamıştır. Elli yıl önce Kuzey- Güney ve
Doğu- Batı diye ikiye ayrılan Kore ve Alman Halkı: Lütfen siz de bir adım öne çıkar
mısınız?

BALDIRI ÇIPLAK MAKİNESİ

Uzun bacaklara etek yetiştiremeyen fakir bir kavmin özrü kabahatinden büyük, tek
kusurudur. Bacak derisi havayla sürekli temas ettiğinden, kendisini kullanan bacaklar
kısa sürede küflenir ve paslanmaz çelikle yapılan tüm evlilikler tam bir fiyaskoyla
sonuçlanır. Kadın kısmı bedenini kullanıp namusuyla para kazanma yoluna giderken,
erkek kısmı aklını kullanıp namusuyla para kazandırma yolunu tercih eder…
Yeryüzündeki bilinen ilk ticari alışveriş gerçekleşmiş, çapraz döviz kurları, çapraz
kromozom eşleşmesinde DNA ve RNA moleküllerine giydirerek maddenin ruha olan
zaferi bir kez daha perçinlenmiştir… Üstelik bu durum, kapitalizmin hümanizme olan
skor sarhoşluğunu ayyuka çıkarmış, “benzetmelerden benzetme beğen” sarmalında
matruşkalar kifayetsiz kalmıştır.

GAYDIRIGUBBAK MAKİNESİ

– Bu ne be?!!
– En sevdiğim yerim…
– Bırak da biraz ben seveyim…

PLATONİK LİBİDOYU EŞELEME MAKİNESİ

“Kadın karşılıksız çek gibidir; çekilmez” diyenler bir araya toplanıp pembeleşinceye
kadar dövülür… Bu işlem; aşka karşılık, sekse beden, maneviyata eş bulma işlemidir.
Zor bir yol, uhrevi bir görevdir bu. Ve bilin ki, makineye sokulanlar zührevi
hastalıkların pençesinde sonsuza dek kıvranmaktan kendini alamazlar.

ALAGRAM MAKİNESİ

MR’ı çekilenlerle kanı çekilenleri bir araya getiren bu makine, tıp delisi öğrencileri
sanat delisi öğrencilere yamamaya çalışmış, sonuçta ne yazık ki hilkat garibesi bir
ilişki düzlemi ortaya çıkmıştır. Ey musikiye dadanan tıpçılar ve stetoskobu
sevgilisinin götüne sokmaya çalışan sanatçılar; dönülmez aşkımın ufkunda mısınız
hâlâ?

ÂŞIK PENTAGRAM MAKİNESİ

“Uzun ince bir yoldayım…”

18 YAŞINDAN KÜÇÜKLER MAKİNESİ

Onlara kimin bu kadar kıl olduğu henüz bulunamadı… Gönül isterdi ki 18 yaşından
küçükler de 15 santimden büyükler kadar her yere girebilselerdi ve yine gönül isterdi
ki 18’i, sayılar evreninde taşak oğlanı konumundan kurtulabilsindi.

YANINIZDA BİR YAKININIZI DA GETİREBİLİRSİNİZ MAKİNESİ

Kesinlikle Uzaylıların uydurduğu bir komut… Kesinlikle… Tanrım, neler oluyor
yukarda!

ANLAŞILMAYAN BİR ŞEY VAR MI MAKİNESİ

Her on yılda bir, bir şekilde sorulan ancak “neyin anlaşılması gerektiği” hiçbir şekilde
belirtilmeyen, hedefini şaşırmış algı tarama makinelerinin, bilinen en hedefini
şaşırmış versiyonudur.

KADER ONLARI YENİDEN MAKİNESİ

Sekiz milyar için bu kadar uğraşan başka bir makine tanımıyorum… Öldü öldü dirildi,
güzelim benim!

BİRİKİMLERİNİZİ BİZDE DEĞERLENDİRİN MAKİNESİ

İnsanı doğmadan öldürmeye çalışan, bir çeşit olgunlaşma paradoksu makinesidir.

OLASILIK HESAPLAMA MAKİNESİ

Yeryüzündeki bütün sayılar torbaya konulup içlerinden iki tanesi seçilir ve herkes
yanındakine dönüp “Bir ihtimal daha var, o da sevmek mi?” der. Yanındaki salaksa,
“Anladım, yer değiştirelim mi?” diye karşılık verir. Diyaloğun, “Yani,” Nasıl ki 8
milyarda 1 olabiliyorsa, 1’de 8 milyar da olabilir pekâlâ mı demek istiyorsun?”
şeklinde devam etmemesi için dua etmekten başka bir şansımız olmadığını, son
kertede ise sevgi gibi bir olasılığın bulunmadığını kanıtlayan ender makinelerden
biridir.

BENGAL KAPLANI VAN KEDİSİNE KARŞI MAKİNESİ

Büyük şehirlerde “Kedin Açken Komşun Tok Yatıyorsa” makinesinin bir diğer adıdır.
Aradaki siklet farkı salt paraya ve mideye dayalı oluşmuş, yamyamlık baki kalmıştır.
Terazi dengelemek için seksten ve evrimden yardım istense de, boyut ve bamya
kararsızı organlar yüzünden hiçbir şekilde bu gerçekleşememiştir.

YAHNİ MAKİNESİ

Balıkları ve tavşanları aynı kefeye koyarak, baklagilleri tiye alma makinesidir. Nohut
dışında buraya uygun başka bir baklagil biliyorsanız, bunu dile getirmeyi aklınızın
ucundan bile geçirmeyin.

ABAZANLARI KARŞIYA GEÇİRME MAKİNESİ

Gözü kadın organından başka bir şey görmeyenler irice bir kaldırımda toplanılarak,
yine irice bir kol tarafından önce sağa, sonra sola savrulur… Yol boşsa karşıdan
karşıya, doluysa oradan oraya… Alzheimer versiyonları yatakta bile karşıdan karşıya
geçemez, dişilerini dişemezler. Boş bulduk… ve de hoş bulduk.

ALAN MEMNUN VEREN MAKİNESİ

Seksin bilinen en doğal versiyonudur. Şöyle ki: Alt ve üst çenedeki bütün dişler
silahlarını çekip birbirini düelloya davet ederler. Dişlerin sahibi ebesinin örekesini
görürken, ebesinin örekesi dişlerin sahibini bir türlü göremez. Aşk karşılıksız
başlamış, tavan arasındaki tıkırtılar, diş gıcırtısına yorulmuştur. Sessizliği evin hanımı
bozar ve yanında uyuyan ayıya “Dişlerini günde iki defa fırçalasaydın, bi’ de herkes
kapısının önünü” der… Algısı bozulan ayı, kan ter içinde uyanarak, istemsizce
yanındakini tartaklamaya başlar… “İki defa ha?! İki defa!”

AÇ BİİLAÇ MAKİNESİ

Singapur Hava Yolları’ndan ucuza bilet temin edebildiği hâlde, Atlanta Hava
Yolları’yla uçan bir bol götten osurma makinesidir. Aslında bütün yıl boyunca yüzde
on iki büyüyen bir organ gibidir ve piyasadaki çalkalanmalardan hiçbir şekilde
etkilenmez. Ekonomistler bu duruma “take off”, yani “kalkışa geçiş” demekte, ancak
nereye oturtacaklarını bilememektedirler.

KOKPİT MAKİNESİ

Rallilerde pilota yardımcı olması için kokpite konan, ancak daha sonra kontrolden
çıkan tam bir yavşaktır. Andaval, yarış boyunca herhangi bir kutsal kitaptan parçalar
okuyarak pilotun kafasını karıştırır… “Tanrı yoldan çıkanları yola getirmesini bilir…
Önüne bak; 50 metre ileride otostop yapan 3 yavruyu sakın atlama. Dikkat, çukuur!!!
Hoh!.. O, yaratan ve koruyandır. Hız yapanlar ve inkâr edenler bilsinler ki; onlar eşek
cennetinde üzerlerinde eşekler ve katırlar olduğu hâlde bir füze kadar hız yapmak
zorunda kalacaklardır… Sırıtma!… Sırıtma!… Önüne bak!…”

HIRLAMA MAKİNESİ

Kendi götünü asla göremeyecek olan biz aciz kullar için tasarlanmış olan bu makine
götten kopardığı hırıltı parçalarını ağza monte ederek tarihteki ilk organ naklini
gerçekleştirmiş, sonra eve gidip yaptığına pişman olmuştur.

TESETTÜR MAKİNESİ

Bir diğer adı da matruşkadır. Halk arasında “Lahana; gel oğlum… koş oğlum…” diye
çağrılır. Tam bir kâbus gibidir. İçini açtıkça başladığınız yere geri döner, uçağa yeni
binen Lazlar misali, “Ulan yine mi siz?!!” dersiniz.

TİDİRME MAKİNESİ

Son derece damar bir Anadolu şehrinin icat ettiği bu makine, dillere destan amonyak
kokusuyla ünlüdür. Yüzyıllar önce evrim geçirip, ağızdan işemeyi öğrenen bu insanlar
cinsel organlarını sadece anahtar deliklerine, boşluklara ve on dakika sinema
aralarına soktuklarından, burun delikleri rahat bir nefes almıştır.

KRUVAZÖR MAKİNESİ

Seviştikten sonra ses çıkarmaya devam eden angutların kulunçlarına tekme vurarak
susturmayı hedefleyen bu makine, 19. yüzyılın sonlarına doğru tamamen tedavülden
kalkmıştır. Cinsel organını bile kaldıramayacak ölçüde iktidar fukarası olan ve sırf bu
yüzden arı sokmasına ihtiyaç duyan erkekler için gerçek bir caydırıcı güç olmasıyla
tanınır. En büyük özelliği ise, kadınlara sinsice yaklaşabilmesi, işerken sıçabilmesi ve
boşta kalan organlarıyla da evin erkeğine hizmet edebilmesidir.

EŞEY ÜREME MAKİNESİ

Kadın akıntılarından gelgit yaratmaya yarayan bir çeşit fotokopi makinesidir. Ay’a
Tapanlar tarafından icat edilen bu makine, paraya tapanlar tarafından geliştirilmiş,
Peter Pan tarafından da pigmeleştirilmiştir.

BİRAZ ÖNE İLERLER MİSİNİZ MAKİNESİ

Halk ya da belediye otobüslerinde halk ya da belediyeyi öne doğru ittirip istiflemeye
yarayan… Saçmalamayın! Kızdırmayın adamı!.. Yürü hadi, yürü!

KEVAŞE GEYŞA MAKİNESİ

Asıl amacı oral seks yapmaktan iğrenen sahiplerini mutlu etmek olan bu makineler
aslında tam bir hizmet delisidirler. Oral için dilleri pörsüyen ve ağzında diş kalmayan
geyşalar bir yana, yatağın kenarında kılları bile kıpırdamadan mutlu sonu bekleyen
efendiler başka bir yanadır. Olayı aptal bakışlarla izleyen ve oral sekse maruz kalan
üçüncü tekil şahıslarsa olaydan en karlı çıkanlardır.

GÜRUH ÇAĞIRMA MAKİNESİ

Aslında “sosyalist ruh çağırma eylemi”nden başka bir şey değildir. Vücudun sol
kesimi için bireyin hiçbir önemi yoktur. O yüzden her seferinde tek bir ruh çağırmak
yerine, adına “güruh” denen topluca ruhlar çağrılır. Makineyi kullanmak için sapına
kadar profesyonel olmak gerekir. Çok iyi bilinmektedir ki acemice düzenlenen
seanslar sonucunda güruh diye TRT Çok Sesli Korosu gelmiş, yavaşlıktan ve
uyuzluktan birkaç saniye içinde herkesi yere sermiştir.

HACAMAT MAKİNESİ

Zaman Tüneli’nin bilinen en yaygın versiyonudur. “Kara Delik” ya da “Kalça Deliği”
olarak da bilinir. Ağızla ya da burun yoluyla, o da olmadı servis yoluyla damardan
alınır.

İÇTEPİ MAKİNESİ

Ciğer, dalak ve böbrek arasında çalışan tam bir şamar oğlanıdır. Bulunuşu insanlık
tarihi kadar eski olan bu makine başlangıçta parazit olarak işe başlamış, ancak daha
sonra önüne gelen organdan tekme yiyerek günümüze kadar gelmiştir.

KALBURÜSTÜ MAKİNESİ

Kalburdan geçemeyen toparlaklara bikini muamelesi yapan ve onları “homo” diyerek
aşağılamaya çalışan iktidar delisi ve cinsiyet ayrımcı bir makinedir. Tamamen tellerle
kaplı oluşu, onu gerçek bir sınır muhafızı yapmış ve görenlere “Allah muhafaza”
dedirterek taş çıkarttırmıştır.

KÜRTAJ ALDIRMA MAKİNESİ

Bilinen en eski bebek yaşatma ve evlere servis makinesidir.

KANÇILARYA MAKİNESİ

Tek hücreli canlılardan çok hücreli yavşaklar yapmaya yarayan bir çeşit otomatik
dölleme makinesidir. Tek hücrelilerin cinsel organına yerleştirilen makinenin geliş
gidişlerle örülü bir yolculuğa çıkması ve arada bir keyif cigarası yakması, tutucu
çevreleri sinirlendirmiş, muhafazakâr atalarımızı mezarlarında kemik kanserine
şey ettirmiştir.

TABULA RASA MAKİNESİ

“İnsan tabulardan ibaret boş bir levhadır” sözünden hareketle yola çıkan ve önüne
gelenle birlikte olan belki de tek makinedir. Hiçbir kural tanımayan bu makine için en
iğrenç ensest bile çocuk oyuncağıdır. Kendisini Buzul Çağı’nda magmanın merkezine
fırlatmış, sürekli kıçından soluyan ve ar damarı çatlak sosyopatlar tarafından
bulunana kadar da orada kalmıştır.

DİYETİSYEN MAKİNESİ

İnsanları zayıflatmaya yarayan gönüllülerin konuşlandıkları ve kirişi kırdıkları yerdir.
Başlangıçta tanrılar tarafından organ olarak tasarlanmış, ancak daha sonra prize
takılan ve köpekler gibi çalışan bir makineye dönüştürülmüştür. Beyin özürlü
atalarımızın da dediği gibi, “Şişmanlamamak ayıp değil, şişmanlatmamak ayıptır.”

SAVAŞ BAŞLIĞI MAKİNESİ

“Barış Başlığı Makinesi”nin kızdırılmış halidir. Ocak üstü kızdırılanlara köz ya da
kor, kalburüstü kızdırılanlara kodaman, sinir ötesi kızdırılanlara mınakodaman denir.
Uzaktan bakıldığında zeytin ya da güvercin kafasını andırır. Yanına yaklaştıkça
oranızı buranızı elleyerek yavşaklaşmaya başlar. Kontrolden çıkarsa komşulardan,
çıkmazsa Milli Piyango İdaresi’nden yardım istenir. Bazı kurumlarla birlikte
kapitalizmin en büyük güvence kaynağıdır. Anarşistler ve anarko saksafoncular bunu
çok iyi bilirler. Kırmızı renklileri ve onun altındaki kızlarımız ise daha çok porno
sektörünü ilgilendirmektedir.

AŞERME MAKİNESİ

Anaç bir inekle babaç bir horozun çitler üzerinde çılgınlar gibi çiftleşmesinden ortaya
çıkan tam bir yüz karasıdır ve oral sekse olan yatkınlığı dillere destandır. O diller ki
Orta Asya’dan Balkanlara, Balkanlardan… Nereye?.. Hey, nereye? Sana diyorum
hayvan, nereye?…

HIDIRELLEZ MAKİNESİ

Sadece mayıs ayında birkaç saniye görülebilen bir çeşit özlem giderme makinesidir.
Bahar yorgunu olan insanlar ve metal yorgunu olan hayvanlar çok kısa bir an göz
göze gelirler ve daha önce yaptıkları yüz kızartıcı şeylerin suçluluğunu hissederler.
Makinenin fonksiyonu mu?.. Onu hiç sormayın.

CAMIŞ GERDİRME MAKİNESİ

Zamanından önce bunayan camışların yüzünü gerdirmek için geliştirilen bu makine,
aslında insan sağlığı açısından son derece zararlıdır. Ama bu, kimin umurundadır…
Yüzü gerdirilecek camışlar gece yatmadan önce içi tıka basa dolu bir idrar çanağında
bekletilir. Ertesi gün yumuşayan deri büyükçe bir oklavayla pata küte vurularak vıcık
vıcık edilir. Bundan sonraki aşama en zor olanıdır: Camışın sureti tıpkı Deli
Dumrul’da olduğu gibi halk arasında “bikasnak” denilen alete sokularak, tam dolunay
oluncaya kadar gerdirilir. Gerdirilen deri “Taziye” ve “Geyikler Lanetler” duaları
okunarak diri diri toprağa gömülür. Geçmişi binlerce yıl öncesine uzanan bu gelenek,
ritüel olmaktan çıkartılıp makineyle daha içli dışlı olması için, cinsel dürtülerini
dürtükleyecek ölçüde Toprak Ana’ya yalvarılır. Ardından Meme Hatun denen
“Meme Taşıma Makinesi”ne havale edilerek, öncelikle bu topraklarla olan bütün
sorun tamamıyla çözülmüş olur.

DÜŞÜK BELLİ PANTOLON MAKİNESİ

Bence donun düşmüş, götünü de iki yıl önce kaybetmişsin, farkında değilsin.

CENABŞŞABETTİN ET DOĞRMA MAKİNESİ

Mastürbasyon sonucunda ortaya çıkan ceninlerin etlerini doğramaya yarayan bir tür
bıçaktır. Kasap bıçaklarının en küçüğü olarak bilinir ve kesim sırasında üç defa sağ
omza, üç defa da sol omza değdirilir.

AFRODİZYAK MAKİNESİ

Mart 93’ten beri aralıksız sevişen çiftlerin dikkatine: “Korkarım hepinizi de makineye
bağlamak zorundayız… Tamam tamam; ağlamayın… Kafayı yemiş, manyaklar!”

AZDIRMA MAKİNESİ

Kadın ve erkek organlarını yavaş yavaş kışkırtıp titreştirmek, sonra da fti fti
salındırmak için bir bardak suyla yutulan ve midede yuvarladığı asitler yüzünden
halüsinasyondan halüsinasyon beğenmek zorunda kalan, boyut kararsızı mekanik bir
oluşumdur… Memnun kalmadığınız takdirde 35 saniye içinde iade edebilir veya
kafası geçmesin diye Tanrıya dua edebilirsiniz.

YALAN MAKİNESİ

Babamı İkinci Dünya Savaşı sırasında bir savaşta kaybettim. Annem daha çocuk
denecek yaşta yatılı bir okula sığınmak zorunda kaldı. Rüst-ü İdâdi’den mezun
olduktan sonra da kiliseye sığınmak istedi. Müslüman olduğu için almadılar. Yedi
kardeşe ben… Çık makineden, bozacaksın hayvan!

DOLAN MAKİNESİ

Güzellik yarışmalarında belden kaybedenleri tipten kaybedenlerin etrafına dolamaya
yarayan ve hayatlarını namuslarıyla kazanan matruşkalardır. Marx’ın kadın
versiyonu gibidirler ve en baba sosyalistten daha çekicidirler.

OH OH MAKİNESİ

Erkeklerin cinsel sorunlarıyla ilgilenen anti jinekologların şey ettirirken taktıkları eldivenin
bir diğer adıdır. Porno dergiler reyonu, azdırma reyonu ve fırlatma reyonu olmak
üzere başlıca üç bölümden oluşur.

İÇERİYE BOŞALMA ENGELLEYİCİSİ MAKİNESİ

– Nesi var bunun?!
– Aletini ütü sıvı girişine sokmaya kalkmış.
– Niye?!
– Bilirsiniz işte…
– Neyi bilirim?!
– Eee… Aletini son anda çekebilenler, aynı zaman da koyacak bi’ yer
bulabilenlerdir de…
– Ya bu her yere giriyor; giderek de bana benziyor!

AZINLIK KUBAR-MA MAKİNESİ

Yaban ellerde sığıntı muamelesi gören azınlıkların koltuk altlarına kabartma tozu
serpiştirmeyi hedefleyen bu makine, çalıştırıldığı daha ilk anda hakkın rahmetine
kavuşmuş, zaten yeterince az olan azınlıklar en mahrem kara deliklerin şeyine
kaçmak zorunda kalmışlardır.

FERRARİ MAKİNESİ

Elektronik müzik konserlerinde ayyuka çıkmaya yarayan halüsinatif bir yer
göstericidir. Sürekli fenerle dolaşarak güneş gözlüklüleri ve gece görüş dürbünlüleri
bulmaya çalışır. Bulamazsa zıvanadan çıkar ve sizden de iğrenç dans etmeye başlar.

3P’Lİ ENSOPEDO PİÇ, BİRAZ DA ZAMAN MAKİNESİ

Oturmuş altı nesil öncemize piçlik yapıyorduk… Minik dallamaları öylesine
aşağılıyorduk ki, büyüyüp neler olduğunu anladıklarında en asabisinden kriz
geçirmek zorunda kalacaklardı. Şöyle ki: Olur mu?!. Olur mu?!. Onlar bizim geçmiş
geleceğimiz… Dünden kalan yarınlarımız…  Her şeyimiz… Canlarımız… Ne güzel
şeymişsin sen öyle; gel bakayım şöyle!

DON’T CRY FOR ME, ARGENTINA MAKİNESİ

Oha, bunu da mı yaptılar lan?!

AĞLAMA DUVARI MAKİNESİ

Bak bu olabilir.

MASAL ANLATMA MAKİNESİ

Herkesin sevgilisinin adını kurutma kâğıtlarına yazıp nehre fırlattığı yıllardı… Kuraklık
tam 7 yıl sürdü… Ardından 17 yıl sürecek bir aşk furyası başladı…

MAVAL OKUMA MAKİNESİ

Ne diyeyim ben size ya?!! Her şeye inanıyorsunuz!…

ARABA MAKİNESİ

Sokak kedilerini kanatları altına alarak köpeklerden korumaya yarayan oldukça
karmaşık bir tekerlek kombinasyonudur. Halk arasında kendisine “yollu”, “yumuşak”,
hatta “homoşekır” bile denilmekte ve elle yenilmektedir.

TRAFİK MAKİNESİ

Birbirini takip etmekten yorgun düşmüş arabaların oluşturdukları statik bir paranoya
kombinasyonudur. Her biri önündekine korna çalarak çiftleşme çağrısında bulunur.
Bir süre sonra direksiyonu tutan ve arabanın ön kapısından fırlayan ceninler tıpkı
barbar çağlarda olduğu gibi birbirlerini baltalamaya başlarlar. Dövüşü kazanan
ceninlere “Bebek” denir ve 6 aylık olduklarında elle yenir… Sanırım alışkanlık oldu,
pardon.

SAVAŞMA, GIPRAŞ MAKİNESİ

Savaş sırasında korkudan ödü patlayan yaramazları çalkalayıp kendilerine gelmelerini
sağlayan dev mikserlerdir. Elektrikle çalışırlar. Pille çalışanlarına “fakir fukara” ,
karneyle çalışanlarına “fahişe” denir. Çalışmayanlar elektrik verilerek idam edilir.

FOTOĞRAF MAKİNESİ

Hadi ya, ne işe yarıyor?

KÖYÜMÜZÜN İLERİ GELENLERİ MAKİNESİ

Büyük bir meydanda toplanılmıştır, ve “Anası bellenenler bir adım öne çıksın”
denilmiştir… Durduramıyoruz ağbi; manyaklaştı iyice…

HAMİLE BIRAKMA MAKİNESİ

Hamile kadınları belediye otobüslerinin önüne bırakmaya yarayan bir çeşit toplum
yer göstericisidir. Aslında toplumda yerini bulamamış cibilliyetsizler için tam bir
kurtuluş yoludur. Yapılması gereken tek şey, uygun bir damızlık erkek bulmak ve
onların bir sürü boş vaatle karnınızı ve kafanızı şişirmelerini beklemektir. Kurtuluş
yakındır; İLERİ!… Nereye salak?!! Nereye?!!

SÜRMENAJ MAKİNESİ

Menenjit ya da migren hastalarının beynindeki mikroplara ateş etmelerini sağlayan
son derece ilkel bir tüfektir. Kulaktan ya da burundan sokulan makine ittire ittire,
ıkına ıkına… Anladınız herhalde… Sonra efendim, hücreler arasına sızmış ve asimile
olmuş kusursuz mikroplara teker teker kurşun dökülerek nazar duası okunur.
Sürmenaj geçirecek kişi ya da kuruma, araba önüne sürülmek suretiyle tek başına
veya toplu hâlde mevlasını bulma yollarında zaptedilemez bir buselik makamı
konforu yaşatılır.

EMAR MAKİNESİ

Büyük yanlış anlamalar sonucu asıl işlevinin ne olduğunu ancak anlayabilmiş,
“Kemikler Arası 20 Bin Fersah” ve “80 Günde 4×20 Devr-i Âlem” makinesidir. 20
müptelası olduğundan, kendisine “Sübyan”, “Ensest” ve “Beşin Katları” de
denilmekte ve ne yazık ki bu da elle yenilmektedir.

KIZARTMA MAKİNESİ

“Yemeğe katacağız, büyük şehirde artist yapacağız” diye kandırılan genç ve körpe
patatesleri el kızartmaca oyunundan esinlenerek kale surlarından kızgın yağ dolu
kazanlara fırlatmaya yarayan ve şehrin kolesterolden mütevellit yere düşmesine
neden olan, bununla da kalmayıp ne boka yaradığını kendisi de anlamayan
çantandantransantan… siktirin lan!

BEL SICAKLIĞI MAKİNESİ

Hayatı kadınlarla yatmak ve sabah erken kalkmakla geçen Abhazya asilzadelerinin
meni ve akıntı yoluyla bulaşması muhtemel hastalıklara karşı tuhaf bir yakınlık
duymalarını sağlayan aseksüel bir mikrop sevicidir. Halk arasında kendisine “Seksin
uğramadığı çorak topraklar” da denir ve elbette ki çatal bıçakla yenir.

Günün birinde Abant civarında doğada bir şeyler topluyorduk çok sevgili
arkadaşlarımızla… Bi’ ara yemek molası türevinde bir şeyler vermiştik
birbirimize… Birbirimize verdiklerimiz doğanın derisinin bi’ nevi
apsesiymiş dış dünyaya karşı meğer… Ama fazla yenmesi, pek fazla makbul değilmiş
oysa… Mukadderat… Artık yemiştik bi’ kere fazla fazla… Ve görmüştük ebemizi doya
doya…

ŞÜHEDA MAKİNESİ

Savaşan piyonlara gaz vermeye yarayan pedal suratlı, mekanik bir bitkidir. İkizler
Burcu’nun Güneş’e giydirdiği Mayıs ve Haziran aylarında topraktan fışkırıp etrafta
gördüğü bütün mantarlara saldırarak kafa bulmaya çalışır. Sürekli kafası kıyak
dolaştığından ve atların çiftleşmesinde parmağı bulunduğundan kırsal kesim
ahalisince “kıyakçı” ve “tutuzcu” olarak bilinmekte, nazar değmesin diye bebek
kundağı veya dev prezervatiflere sarılarak dolaştırılmaktadır… Tanrım, neler
görüyorum böyle?!!

ARA BULUCU MAKİNESİ

Kendisine “Maço ya da “Namçaku” da denir. Daha çok yatmadan önce annesini ya da
karısını çamaşır suyuna batıran Anadolu erkeklerinin tercih ettiği bir makinedir.
Koltuk altı veya kasıklardaki hassas noktaları bulmaya yarar. “Yeşiller sıkıştırdım
dişlerinin arasına / Dolarlar kondurdum yüreğinin karasına” şarkısının, makinenin
yaşam felsefesinden esinlenerek yazıldığı sanılmakta, bunu söyleyenlerse fazlasıyla
yanılmaktadır.

DİKKAT, KIZIN AĞBİSİ GELİYOR MAKİNESİ

“Dikkat, Kızın Babası Geliyor” makinesinin bir boy ufağıdır. O sırada kıza ne
yapılıyorsa, gelen şahsiyet pek bir sinirli gelmekte, giden şahsiyetse “gelen gideni
aratır” lafına inat, bir türlü gitmemektedir.

ANASONLU ASLAN SIVISI MAKİNESİ

Suyla karıştırıldığında saçları ağartan ve her şeyi yakıt olarak kullanabilen ender
makinelerden biridir. Kıvamı az olanlara “Aslan Sütü”, yoğun olanlara “Aslan
Spermi”, tam kıvamında olanlara da “Aslan Ski” dendiği ve ağızdan ya da fitil
yoluyla makattan yenildiği fazlasıyla bilinmektedir. Kendisini içenlerin veya
yiyenlerin inanılmaz derecede rahatladıkları, gevşedikleri ve hatta iç içe geçip tek bir
cins hâline geldikleri bilinen başka bir bilintidir.

TAVLA MAKİNESİ

Kedisinden köpeğine dünyadaki bütün dişileri tavlamak için erkeklere “tavla” diye
emir veren salak bir makinedir. Makinenin çalışma mekanizması aslında son derece
basittir. Ortalık çekildikten ve gece yatıldıktan sonra cinsel organların nabzını
yoklayan makine, yoklama kaçaklarını merkeze bildirerek üzerine düşeni fazlasıyla
yapmış olur. “Cansız varlıklara sorumluluk yüklemek, deveye hendek dürtüklemek
kadar zordur” mantığından hareketle makinenin üzerindeki gerilim minimuma
indirilir. İndirilen gerilim bir güzel becerildikten sonra bir sürtük edasıyla okşanarak
tekrar eski kıvamına getirilir. Kıvam pasta kalıbına sokularak, “Eşek bulamıyorlarsa,
taşak yesinler” denilir ve üzerindekiler çıkartılarak diri diri toprağa girilir.

YIFITMA MAKİNESİ

– Yasak elma.
– Efenim?
– Yasah kardeşim, yasah!

“Tanrım nasıl bir dünya bu?! Her şey RTÜK gibi, kadınlar kütük gibi” diyenleri
oldukça şaşırtan bir anti monolog makinesidir. Kelime oyunlarından dil
atraksiyonlarına kadar şehvet ve şevket çağrıştıran her şeye açıktır. Bakınız Ana
Britannica, yakınız bir cigara…

EĞRETİ NAKİNESİ

Düzgün durmayı beceremeyenlerin kıçından uydurdukları bir çeşit yalan makinesidir.
Şu fani dünyada en büyük günah “Yalan”dır. En küçük günahsa, en büyük günahtan
daha küçük olandır. Kin, kibir, kibrit, oburluk, abur cuburluk diğer günahlarla birlikte
7’ye tamamlanır ve zebanilerle hentbol maçı yapması için öteki tarafa gönderilir.

KAŞALOT MAKİNESİ

Aynı türden olmayanların yapay döllenme ve mitoz bölünme sonucunda
geliştirdikleri bir çeşit mutasyon makinesidir. “İnsan soyunu sürdürmeye çalışan bir
hayvandır. Hayvansa cinsellikten zevk alan bir soysuzdur” düsturuyla yola çıkan
türlerin birbirleriyle olan münasebetleri bazen yıllar sürer. On yılı aşan
münasebetlere, “Bu ne münasebet?!” dendiği ve kendisiyle “Zaman aşımı aşağı ve
zaman aşımı yukarı” şeklinde dalga geçildiği sanılabilinmektedir.

BAK, HEMCİNSİMSİN MAKİNESİ

Homoseksüellerin birbirlerine yamuk yapmalarını engellemek amacıyla her
tarafı duman detektörleriyle kaplanmış güçlü uyarıcılardır. Ön sevişmeye yeteri
kadar zaman bulunamadığı durumlarda kendiliğinden harekete geçer ve muhtelif
organcıklarımızı absorbe ederek çiftleşme zincirinin en tepesine yerleşirler.

KEŞMEKEŞ MAKİNESİ

Ses titreşimlerinden kaos yaratmaya yarayan basit bir kısırdöngü makinesidir. Sesi
titreştirilecek kişinin gırtlak ya da yutak borularına yerleştirilerek, konuşurken
“tıss”laması, osururken “hıss”laması sağlanır. Öpüşme anlarında Fransızlardan
yardım istenmeli ve olası dudak pörsümelerine karşı önlem alınmalıdır. Birleşme
anlarındaysa… Ooo, eşeğin şeyine kadar! Makineye bak yaa; Anlat anlat, bitmiyor!

LAPA MAKİNESİ

Katılardan nefret eden bir su hayvanının bulduğu ve patentini kimseye koklatmadığı
oldukça gelişmiş bir ufalama makinesidir. Ufalanmadan önce meteor tanesi
büyüklüğünde olan katılar ufalandıktan sonra atom çekirdeği tanesi küçüklüğüne
erişerek insanlıktan çıkarlar. “Lapa ishal” yapar diyenler, ishalin lapa olduğunu
bilmeyenlerdir. Katı bokları lapalamak, ishale davetiye çıkarmaktır. Kendisine
davetiye gönderdiğimiz karlar lapa lapa yağmasalar da biz de bi’ bok sanmasak
hani.

ÇAMAŞIR YIKATMA MAKİNESİ

İlk olarak 13 Ekim 1846’da Alman mühendis Britney Heidi tarafından tasarlanan bu
makine, gözüne kestirdiği dallamalara dayakla ya da silah zoruyla çamaşır yıkatmayı
hedefliyordu. Sürekli kirlilerle karşı karşıya gelen dallamalar zamanla “Mafya” denen
temizleme makinesini icat ettiler de, tertemiz bugünlere gelebildik.

ÇİFTLEŞME MAKİNESİ

İlk olarak M.Ö. 2500’de Çin’de denendi. Sonucu hepimiz biliyoruz.

SAÇ KURTARMA MAKİNESİ

Ne zaman ve kimin tarafından icat edildiği kesin olarak bilinmiyor. Ama nasıl bir ruh
ve fizik hâlinin ürünü olduğu çok iyi biliniyor. Rivayet odur ki; başlangıçta yere,
jartiyere ve sperme dökülen kıllar bu hınzır makine tarafından gizlice toplanıyor,
ardından yataktaki zavallı ve aptal bakışlı kellere hibe ediliyordu. Sonraları makine
duruma uyandı ve biçare kellerden rüşvet alarak onlara kan kusturmaya başladı.

CÖRK CÖRK EMME MAKİNESİ

İlk olarak Havva adındaki bir kadının yeni doğan çocuğu tarafından bulundu ve
kendisine “Memenin Ucundaki Kutsal Makine” anlamına gelen “Anne” ismi verildi.
Daha sonraları seks ve temizlikçi kadın malzemesi olarak kullanılmaya başlandıysa
da, kutsallığından hiçbir şey kaybetmedi.

CİGARA SARMA MAKİNESİ

Kafası kıyak bir Jamaikalının cigarasındaki tütünlere, “Etrafınız sarıldı… Çabuk
dışarı çıkın!” demesi üzerine bulunan ve salak tütünlerin teker teker terki diyar
eylemesiyle ayyuka çıkan garip bir makinedir. Fabrikada çalışanlarına kız ya da kadın
da denilmekte ve eski popçumuz Alpay bunu fazlasıyla bilmektedir.

BURUNDAKİ KILLARI AYIKLAMA MAKİNESİ

Yaşlanan ve bunayan kocaların burnundaki iğrenç kılları uyku sırasında sinsice
araklayan bu makineyi ilk icat eden Sümerler olmuş, ancak kendisinin Anadolu’ya
gelmesi yüzyıllar almıştır. Adına minyatür kerpeten de denen bu alet, zaman geçtikçe
kalça civarındaki bazı delikler için de kullanılmaya başlanmış, tekrar burna
götürüldüğündeyse, kokusundan “Aman Tanrım!” dedirtmiştir.

MALAK EMZİRME MAKİNESİ

Biz onlara kısaca “Motor” diyoruz.

YANGIN ÇIKAR AMA ÜZERİNDEKİLERİ ÇIKARMA MAKİNESİ

İlk olarak soyunmaması için yalvartacak derecede hilkat garibesi kadınlar için
Orta Çağ’da yaşayan bir İngiliz asilzâdesi tarafından geliştirilen bu makinenin
üretimine fazla yanıcı ve yakıcı oluşu yüzünden kısa sürede son verilmiş, Rönesans’ın
gelişiyle birlikte ise tamamen tarih sahnesine gömülmüştür.

GÜNAH ÇIKARMA MAKİNESİ

Yine Orta Çağ’da icat edilmiş olan bu makine, aslında içine insan girebilecek kadar
büyük bir kutudan başka bir şey değildi…

Günümüzde makinenin içine giren insanlara “Peder”, dışında kalan ve kutuyu deli
gibi sallayıp “BAĞIŞLAYIN LAN, BAĞIŞLAYIN!!!” diyerek pederi tehdit edenlere
de “Günahdar” dendiğini, bilmem hatırlatmama gerek var mı?.. Rica ederim.

SAKLAMBAÇ MAKİNESİ

İlk olarak 26 Haziran 1948’de Amerikalı zengin züppelerin saklambaç oynamayacak
kadar geri zekâlı çocukları için tasarlandı. Ancak yumdurma ve emdirme kısmının 25
milyon çocuğun gözlerini oyması yüzünden aletin yapımına reklâm arasına kadar son
verildi. Oyuk gözlü idiyotlar arasında George Bush ve müstakbel kardeşi de yer
alıyordu.

KULU(N)ÇKA MAKİNESİ

Kulunçlarda oluşan pişikleri daha bebekken yok etmeyi amaçlayan bu makinenin ilk
olarak Arap Kavimleri tarafından kullanıldığı tahmin ediliyor. Attan inmeyen bu
kavimler, atla olan münasebetlerini bu makine sayesinde derinleştirmişler ve ortaya
yepisyeni nesiller türetmişlerdir. MUCK!..

Gözleriniz İyice uzaklaşmaya başladı birbirlerinden. Birazdan kafanızın arkasında
çarpışıp “Yolculuk nereye?” diye soracaklar aka aka ve gözyaşlarının yerini ala ala…

Ve son hızıyla devam ediyordu, makinelere elden ayaktan ve dokudan çok öteye geçecek bir insanlaştırma ve karmaşık duygular yükleme süreci. Neden mi: Onlara yüklediğimiz anlam; kendimize, etrafımızdakilere ve çevremize yüklediğimizden çok daha büyük de ondan. Bunun bir sonu da yok üstelik. Yakın ya da uzak, kestirilemez/öngörülemez bir gelecekte de insan soyu ya onların hizmetinde bir alt tür olarak yaşamını sürdürür hâle gelecek ya da onlarla iç içe geçmiş bir şekilde ortaya çıkacak yeni bir tür gezegene hükmetmeye başlayacak. Hiçliğin ve kara mizahın mekanik bir düzlemde dibini gördüğü ve hiç olmadığı kadar varoluşunu sorguladığı bu durum içten içe derin bir hüzün yaratsa da, insan soyu yalnızlığın şifrelerini çözmeyi başardığı müddetçe hemen her şeyden eğlenmeye ve zevk almaya da devam edecektir.

Kenan Yaşar
Önceki İçerikParçadan Bütüne…: “Talk To Me”
Sonraki İçerikAziz Ali Elyağutu: “Akordeon, tek başına orkestra”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments