Sin Edebiyat Dergisi’nin 17. Sayısı Çıktı

0

Sin Edebiyat yeni sayısında kültür endüstrisinin getirdiği linç kültürünü ve gerçeğin inkarı kavramlarını irdeledi. Derginin bu sayısında şu isimler yer aldı:

Yazı: Yaşar ERCAN, Cemre ÖZCAN, Dilan ŞATIR, Sevgi OZAN.
Soru-Cevap: Mustafa BOSTAN.
Şiir: Nurdan BAYRAKDAR, Mehmet Ali TAN, Emre TEKNECİ, Alihan ÇETİNER, Fahri KÜÇÜK, Ercan GÜMÜŞ, Bahadır BATTAL, Tan DOĞAN, Veysel Karani TUR, Ziya AYDI, Deus Ex MACHINA.
Öykü: Mehmet YILMAZ, İpek DEMİRER, Başak ARSLAN, Onur ALTINBAŞ, Mavi Tuğba ATEŞ, Ayla Burçin KAHRAMAN, Hakan SARIPOLAT.
Grafik-Tasarım: İbrahim ERCAN.
Kapak Tasarım: Marie MAİNGUY. 

Sunuş Yazısından;

“Sahtelik hakikate bu derece benzeyebilirken, kim mutluluğundan emin olabilir ki?”

Frankenstein ya da Modern PrometheusMary Shelley

Günümüzde sosyal yaşam yerini sosyal medyaya bıraktı. İnsanların yüz yüze görüşmeleri, sohbetleri, paylaşımları dolaysız olarak kısıtlandı. Kendi içine gömülüp internet bağlantısı üzerinden hayata tutunmaya, salt el-göz koordinasyonu üzerinden pasif hareketlerle aktif bir etki yaratmaya çalışan sessiz bir yığın olduk. Karakterlerin tek tipleştirilmesi, benzer videoların tekrar tekrar sosyal medya hesaplarımızdan gözlerimize sokulması ister istemez bağımlılık ve teslimiyete giden yolları açtı. Birkaç farklı kanal yardımıyla sanal ortamlardan sıkıldığımızda yeni sanal ortamlara yönlendirilirken üslubun ve tavrın sertliği, ucuzluğu tartışmasız olarak ruhsal hallerimize etki etti. Kendi yargılarımız, kendi hükümlerimiz ve gözü kapalı inanacağımız ya da inanmasak bile doğrusunu irdelemeyeceğimiz yalanlara boyun eğerek suyun akışına kaptırdık kendimizi. Bu sayımızda önyargılardan beslenen linç kültürü ve gerçeğin inkarı üzerinden sosyal medya kullanımına bakacağız.

Sözlüğe bakacak olursak:

-Linç; birden çok kimsenin kendilerine göre suç olan bir davranışından ötürü birini, yasa dışı ve yargılamasız olarak öldürmesi,

-İnkar; yaptığını, söylediğini, tanık olduğunu saklama, gizleme, yadsıma, kabul etmeme, tanımama

anlamlarını taşımaktadır. Kavramların içinin boşaltılıp salt anlık hisler ve ilkel benliğin istekleri üzerinde yoğunlaşan, yeni dünya düzeninin en etkili silahları olan sosyal medya kanalları dört bir yanımızı kuşatmış durumda. Facebook, Twitter, İnstagram gibi uygulamaların başını çektiği bu sanal düzenin her geçen gün esareti altına giriyoruz. Dilimizde meydana gelen erozyonun davranışlarımıza da yansıdığını itiraf etmek gerekir.

Önceki İçerikAzra Tüzünoğlu, Ortadoğu’nun en ilham veren “40 Sanat İnsanı”ndan biri seçildi
Sonraki İçerik26. Uluslararası Adana Altın Koza Film Fetivali Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması finalistleri belli oldu
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments