Umudun Sembolü “Postacı”

"Postacı içerik olarak nasıl, hikaye kurgusu bizleri hangi evrenlere götürüyor, postacının yürüdüğü yollarda karşına çıkanlar hikaye dinamiklerini ne yönde tetikliyor birlikte bakalım."

0

Ütopik olanın anti tezi olarak karşımıza çıkan distopya evrenleri, bu tanımdan ortaya çıkan hikayeler gerçekten de ilgi çekici. Sadece hikayeler değil, karakterlerin de distopik olanı var. Hatta yazılan bazı distopik hikayelerde karakterler yazılan hikayenin de önüne geçmekte. Mesela Gordon Krantz isimli postacı.

Türk edebiyatında bilim-kurgu, fantastik evren, distopya üzerine çevirilerde çok önemli kitapları dilimize kazandıran İthaki Yayınları’nın geçtiğimiz aylarda kitapçı raflarındaki yerini alan bir David Brin kitabı olan Postacı yeni nesil bilim-kurgu türünün en önemli hikayesi hiç şüphesiz. Sadece bilim-kurgu olmasıyla değil, distopyanın sınırlarını zorlamasıyla da biz okuyucuyu bambaşka bir evrene sokan Postacı sinemaya da uyarlandı. David Brin tanınmış bir bilim-kurgu yazarı. Aynı zamanda teknoloji ve etik konulu araştırmalarıyla da tanınan Brin, fütüristtir. Aralarında Nasa’nın da bulunduğu birçok teknoloji kurumuna danışmanlık yapan Brin, Center For Human İmagination’ın kuruluş aşamasına da yardımcı olmuştur. Tüm bu özelliklerinin olmasının yanı sıra aralarında Hugo, Nebula ve Locus edebiyat ödüllerinin bulunduğu birçok ödül kazanmış, okunan yazarlar arasında ilk sıralardaki yerini almıştır.

Postacı içerik olarak nasıl, hikaye kurgusu bizleri hangi evrenlere götürüyor, postacının yürüdüğü yollarda karşına çıkanlar hikaye dinamiklerini ne yönde tetikliyor birlikte bakalım.

Kapıyı Hiç Çalmayan Postacı

Kahramanımız Gordon Krantz’ın ne yaşarsa yaşasın benim nezdimde en ilgi çeken tarafı yürümeye devam etmesi oldu. Toplumun postacılığa yüklediği anlamlar, hikayenin bütünü için değerli olsa da elimizde bir ‘çözülüş’ hikayesi var aslında. Hikayeni herhangi bir sıfatla, bir şey olmak amacı gütmeyen, distopik anlamlar yüklenmiş Gordon üzerinden anlatılması ise tesadüf değil. Çünkü ütopik olan bir durumun anti tezi olarak karşımıza çıkarılan kahramanımız için de olup bitenler şaşkınlık verici.

Gordon Krantz kıyamet savaşı döneminde asker olarak yer almış, savaşlardan sağ çıkmayı başarmış, bu dönemde çetelerle savaşmış, birçok arkadaşı öldürülmüş, bunun sonucunda da kendini yollara vurmuş meczup görünümünde bir adam. Hikayenin ilk aksiyonu Gordon’un bir çete tarafından soyulmasıyla başlıyor. Hemen hemen her şeyini alıyorlar ve uzun süredir yalnızlığa alışmış olsa da, Gordon’ı çok daha derin bir yalnızlıkla baş başa bırakıyorlar. Geçirdiği tüm savaşlara ve katliamlara rağmen insani özelliklerinden bir şey kaybetmeyen Gordon bu durumda yapabileceği tek şeyi yapmaya devam ediyor. Yürüyor.

Kendisini soyan çeteyi yakalamaya çalışırken karşısına çok eski bir posta arabası çıkıyor. Üstü başı çok eski olduğu ve üşüdüğü için giydiği postacı montu postacı olmayan Gordon’ın hayatını değiştiriyor. Çünkü bu bilim-kurgusal hikayenin distopik evreninde umut neredeyse hiç yok. Üstündeki postacı kıyafetiyle neredeyse hiç umut kalmamış bir kasabaya giren Gordon umudun habercisi (postacısı) olarak algılanıyor. Neredeyse Tanrılık mertebesine kadar çıkarılan Gordon, umutsuzluğun ve umudun insana neler yapacağını bize yeniden hatırlatıyor. Çok rahat ettiği bu kasabadan ayrılırken bir adamdan aldığı mektubu gittiği diğer kasabadaki bir kadına ulaştırmasıyla ütopik olabilecek bir karakterin nasıl gerçeğe dönüştürüldüğünü görüyoruz. Gordon’un Postacı olma efsanesi böylelikle başlıyor.

Yalanın Umuda Dönüşme Hikayesi

Toplumun bir dizi felaket sonrası nasıl umutsuzluğa sürüklendiğinin hikayesi aslında Postacı. Öyle bir umutsuzluk ki bu; olmayan bir şeye hatta yalana inanma isteğine dönüşebiliyor. Gordon Krantz toplum tarafından eski güzel günlere dönüşü simgeleyen postacı “mesih” kimliğiyle umudun sembolü oluveriyor.

Postacı aynı zamanda toplumun bazı kesimlerine ve düşünce biçimlerine de vurgu yapıyor. Çevreciler söz konusu mesela, kurtulabileceklerine inanan mücadele içinde bir kesim söz konusuyken, artık tamamen umudunu kesmiş ve köşelerine çekilmiş olanlar mücadele adına hiçbir şey yapmıyorlar. Gelecekte uygarlıkların nasıl çökebileceğini adım adım bize gösteren David Brin kıyamet sonrası Mesih’i olan Gordon ile tanıştırıyor bizi. İyi ki de tanıştırıyor.

Çeviri, Editör, Kapak, İllüstrasyon

Kitabın dili gayet açık, anlatım son derece sade, yalın. Sönmez Güven’in nitelikli çevirisi tüm bu saydıklarımı destekler nitelikte. Dizi editörü Alican Saygı Ortanca Bilim-Kurgu adına çok önemli bir kitabı daha edebiyatımıza kazandırıyor. Son derece sade fakat aynı derecede etkili (renk olarak kırmızının da kullanılması çok yerinde) kapak tasarımının illüstrasyonu Ozan Korkut’a, kapak tasarım ise Hamdi Akçay’a ait.

Postacı’yı okuyun lütfen.

YazarDavid Brin
ÇevirmenSönmez Güven
Yayıneviİthaki Yayınları
Yayın TarihiHaziran 2019
TürüBilim kurgu
Sayfa Sayısı360
Önceki İçerikIslandman’den yeni single: “Sahara”
Sonraki İçerikYeni keşfedilen dev galaksiler, neredeyse evrenle aynı yaştalar ve tabii milyarlarca ışık yılı uzaktalar
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments