
Dinozorların sonunu getiren asteroitin çarpmasının ardından deniz tabanında oluşan “megadalgalar“ın, bilim insanlarının başlangıçta düşündüğünden çok daha geniş bir alana yayıldığı yeni bir araştırmayla ortaya çıkarıldı.
Marine Geology dergisinde 19 Ocak’ta çevrimiçi yayımlanan yeni çalışma, Kretase döneminin sonunda, 66 milyon yıl önce gerçekleşen Chicxulub asteroit çarpmasını takip eden tsunaminin yarattığı olağanüstü güçlere dair yeni bir bakış açısı sunuyor.
Araştırmacılar, petrol endüstrisinin kapsamlı 3 boyutlu sismik verilerini analiz ederek, tsunami kaynaklı bu dalgaların daha önce belgelenen alandan çok daha geniş bir bölgeye yayıldığını tespit ettiler.
Louisiana Üniversitesi‘nden yerbilimci ve çalışmanın baş yazarı Dr. Gary Kinsland ve meslektaşları, 2021 yılında yaptıkları bir çalışmada, bugün Louisiana‘nın orta kesiminde bulunan deniz tabanında 200 kilometrekarelik bir alanda sismik görüntüleme yöntemiyle “megadalgalar” tespit etmişti. Bir zamanlar su altında olan ve daha derin okyanus sularına düşmeden önce kıyı şeridinden uzanan bu görece sığ kara parçası, araştırmanın temelini oluşturdu.

2021 tarihli çalışmada araştırma ekibi, ortalama 16 metre yüksekliğe ve ortalama 600 metre dalga boyuna (bir dalga tepesinden diğerine olan mesafe) sahip bu megadalgaların, asteroitin çarpmasının ardından tsunami dalgalarının tortul deniz tabanı boyunca ilerlerken şekillendiğini öne sürmüştü.
Bu araştırmayı ilerletmek için ekip, sahanlığın daha üst kısımlarını ve daha derin suları kapsayan 2.400 kilometrekarelik 3 boyutlu sismik veriyi analiz etti. Sonuçlar, megadalgaların tüm çalışma alanına yayıldığını göstererek, tsunaminin geniş çaplı etkisini ortaya koydu.
Ancak araştırmacılar, dalgaların şekillerinde ve yönelimlerinde bulundukları konuma bağlı olarak önemli değişiklikler olduğunu da tespit ettiler.
Dr. Kinsland, “Megadalgalar yamaçta, sahanlık kırılma noktasında ve sahanlığın daha üst kısımlarında farklılık gösteriyor. Bu, tsunami modellemesi, gelecekteki tsunamilerin sahanlıklarla etkileşiminin tahmin edilmesi ve Chicxulub tsunamisinin anlaşılması açısından önemli bir bilgi.” dedi.

Örneğin, kıta sahanlığının aniden düştüğü nokta olan sahanlık kırılma noktasında, megadalgalar muhtemelen tsunaminin sahanlığa vurması nedeniyle oldukça asimetrik bir yapı gösteriyor. Bu asimetri, Kinsland ve 2021 çalışmasının yazarlarının, dalgalar oluştuğunda suyun hangi yönde aktığını belirlemelerine olanak sağladı. Dalgaların uzun, asimetrik kenarları güney-güneydoğuya doğru eğimli olup, Meksika’nın Yucatán Yarımadası‘nın ucundaki Chicxulub çarpma kraterine işaret ediyor.
Yaklaşık 45 kilometre daha içeride, megadalgalar daha zayıf asimetrik özellikler gösteriyor; bu da tsunaminin daha sığ sulara ilerlerken davranışında farklılıklar olduğunu düşündürüyor. Bu sırada, ekibin analiz ettiği daha derin yamaç kesimlerinde, dalgalar çok daha çeşitli bir şekle sahip – muhtemelen tsunaminin fay ve çöküntü gibi özelliklerle etkileşiminin bir sonucu olarak.
Araştırmacılar, megadalgaların bir sahildeki sıradan kum dalgacıkları gibi oluşmadığını, bunların tek tek taneciklerin hareketinden gelişmediğini öne sürüyor. Bunun yerine, çarpma sonrası oluşan büyük depremin tortul bir tabakayı sıvılaştırdığını ve yüksek hızlı tsunami dalgalarının daha sonra bunu duran dalga formlarına şekillendirdiğini öne sürüyorlar.

Dr. Kinsland, “Dalgacıklar malzeme kütlesinin deformasyonuyla oluşmalıdır. Buna bir benzetme, krem çırpma sürecinde oluşan ve dalgacık şekillerine itildikten sonra ayakta kalan dalgacıklardır.” Ancak yazarlar, megadalgaların tam oluşum mekanizmasının hala açık bir soru olduğunu belirttiler.
Bu eski tsunami dinamiklerini anlamak sadece geçmişi yeniden inşa etmekle ilgili değil. Modern asteroit izleme programları sayesinde bilim insanları, gelecekteki olası çarpmaların potansiyelinin farkında.
Dr. Kinsland, “Artık asteroitleri takip ediyoruz ve gelecekteki çarpmaları tahmin edebiliriz. Dünya çapındaki çarpma etkilerini anlamak, saptıramayacağımız bir asteroit geldiğini gördüğümüzde hazırlıklı olmamıza yardımcı olacaktır.” dedi.
Chicxulub tsunamisinin küresel etkisini incelemek için devam eden daha fazla çalışmayla, araştırmacılar, Dünya’nın yüzeyini ve yaşamın seyrini yeniden şekillendiren, Dünya tarihindeki en yıkıcı olaylardan biri hakkında yeni ayrıntılar ortaya çıkarmaya devam edecek.