And Dağları’ndan İstanbul’a / İnka’lardan Günümüze “Düğüm Kayıtları”

"Bilinen üç boyutlu tek iletişim sistemi olan Khipu günümüze ulaşamamış İnka’lar ve And Dağları toplumlarının iletişim diline ait çözülemeyen ve belki de çözülmeyi bekleyen düğüm kayıtlarıdır."

0

Labirent Sanat, 16 Mart tarihinde açılan ve 29 Nisan’a kadar ziyaret edilebilecek Aslıhan Kaplan Bayrak’ın son dönem işlerinin “Düğüm Kayıtları” başlığı altında bir araya getirildiği kişisel sergiye ev sahipliği yapıyor.

Sergi adını İnka’lar ve eski And Dağları toplumlarının Khipu adını verdikleri düğüm, düğümlemek anlamına gelen üç boyutlu iletişim sisteminden alıyor. Bu güne kadar kullanılmış yazılı iletişim tekniklerinden farklı olarak ana gövdeyi oluşturan kalın bir ipliğe dikey olarak düğümlenmiş çeşitli, renkte, kalınlıkta ve yönde atılan her bir düğümün farklı sayısal değerleri, istatistikleri, hesapları ve soyut fikirleri işaret eden anlamları vardır. Sergi, “Aslında her türlü sanatsal üretimde sanatçıların kendi özgün üslubunu yaratarak kişisel belleğini, yaşanmışlıklarını, deneyimlerini, yaşama dair önerilerini aktardığı birer düğüm kaydı, değil midir?” sorusundan yola çıkıyor.

Sergide yer alan “Suskun Söz” adlı video enstalasyon eser insanı neredeyse sanatçının eserlerinden birinin içine sokuyor. Görme, duyma dokunma gibi birçok duyudan yararlanarak eserlerden birinin içinde olmayı deneyimlemenize olanak sağlıyor adeta.

Düğüm Kayıtları Sergisi üzerine sanatçı Aslıhan Kaplan Bayrak ve serginin küratörü Hande Özdilim ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Serginin ortaya çıkış sürecinden bahsedebilir misiniz?

Aslıhan Kaplan Bayrak: Düğüm Kayıtları sergisinde gerek metin içeriğini gerekse sergi kurgusunu benim düşünsel ve üretimsel dinamiklerimin şekillendirdiğini söyleyebilirim. İnsanın kendini bulunduğu ve algılayabildiği üç boyutlu uzay-zamanda konumlandırması ve anlamlandırmasına dair sorgulamalar, işlerimin genelinde okunan ortak izlektir. İnsanların ortak anlatımda bulunabilmeleri için birçok kavrama ve soyutlamaya ihtiyacı vardır. Bir şeyi tanımlamak, onun sınırlarını belirlemeyi ve onun dışında olanları olumsuzlamayı getirir. Zaman ve mekân kavramları da algılarımızın elverdiği ölçüde anlama sahip çıkabilmek adına yapılan bir çeşit soyutlamadır. Bu düşüncelerle ürettiğim işlerimde, tek bir perspektiften görebildiğimiz mekânı ve mekân parçalarını eşzamanda farklı açılardan görebileceğimiz şekilde tuval üzerine katman katman, üst üste bindirerek çoğu zaman da parçalayarak ve yıkarak, algımızın mekânsal-zamansal sınırlarıyla oynuyorum.

Yaklaşık bir yıllık hazırlık süreci boyunca Hande Özdilim ile üretimlerim üzerine karşılıklı konuşmalarımız, tartışmalarımız, yazışmalarımız, yaptığımız okumalar metnin altyapısını oluşturdu.

Sergi ismini İnka’lar ve eski And Dağları toplumlarının Khipu adını verdikleri düğüm, düğümlemek anlamına gelen üç boyutlu iletişim sisteminden alıyor. Peki, sergiye bu ismi verme fikri nasıl ortaya çıktı?

Hande Özdilim: Düğüm kayıtları üç boyutlu oluşuyla sadece gözle algılamanın ötesinde dokunarak da okuyabileceğimiz bir iletişim sistemi. Sanatta (resim, heykel, yerleştirme, vb.) aslında tüm duyuları harekete geçirebilme potansiyeline sahip. İlk etkileşim belki görerek (retinal) kurulsa bile karşısında vakit geçirmeye başladığınızda anlamlandırma sürecinde tüm duyularınızın, deneyimlerinizin katıldığı bir diyalog süreci yaşanır. Tıpkı khipu’da olduğu gibi her zaman size tamamen açılmayan bir yanı kalır, yani bir sırrı hep kendinde saklı tutar.

Aslıhan’ın Labirent Sanat’taki kişisel sergisinde yer alan resimleri ve bir oda içindeki video enstalasyonu da tıpkı khipu’daki gibi uzun bir düşünce ve kaydetme sürecinin ürünü. Özetle bu düşüncelerden ilhamla serginin ismini Düğüm Kayıtları olarak belirledik diyebilirim.

A.K.B.: Bilinen üç boyutlu tek iletişim sistemi olan Khipu günümüze ulaşamamış İnka’lar ve And Dağları toplumlarının iletişim diline ait çözülemeyen ve belki de çözülmeyi bekleyen düğüm kayıtlarıdır. Düğüm kayıtları sergisi de benim düşünsel ve sanatsal edimlerimin kayıtlarını izleyiciyle buluşturmayı amaçlayan bir sergi. Diyebilirim ki sergi mekânında düğümlediğim kayıtları çözmeye niyet edenler, beni ve yaratma cesaretine kaynak olan kaygılarımı çıplak olarak görebileceklerdir.

Eserlerinizin ortaya çıkış süreci nasıl? Başlarken aklınızda belli bir şey var mı yoksa daha sonra mı şekilleniyor?

A.K.B.: Sonunu baştan bildiğim bir oyuna başlamak heyecan vermiyor bana. Anlık duygulanımlarla yola çıktığım resim pratiğimde bulunduğum ve seçtiğim mekanların tekrar tekrar çalışılan soyutlamalarıyla anlamdan azat olan formlar elin belleğine içkin olan fırça ile hayat buluyor. Tekrarlar ile anlamdan azade olan imgeler formlar bütünsel bir ilişkisellik içinde varoluş sorgulamamı anlamlı kılan enstrümanlar haline geliyor. Süreç içerisinde oluşturduğum kendimi bulduğum görsel dilin gücünün görünürün ardındakini düşlemlemeye olanak verdiği bu noktada salınmayı tercih ediyorum.

Eserlerinizin içinde sözcükler ve alıntılar da yer alıyor. Edebiyatla nasıl bir ilişkiniz var?

A.K.B.: Çok geniş bir okuma yelpazem var. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim bölümü benim ikinci üniversitem. Öncesinde sayısal eğitim aldım ve mühendislik okuduğumdan kendimi sözel alanda eksik hissederdim. Okumalarımı sağlam bir altyapıya oturtmak amacıyla Açık Öğretimde Felsefe okumaya başladım. Yukarıda belirttiğim bilinçli tercih ile tanımlanmış, betimlenmiş olana mesafeli durarak farklı okuma olanakları veren göstergelerle oluşturmaya çalıştığım izlek, sözel uzamın sınırlarını zorlayan edimlere sürüklüyor beni. Düşünme, okuma, resmetme ve son zamanlarda yazma vb. çalışma edimlerim, süreç içerisinde tuvalin boşluğunda yeni mekânsal açılımlara ulaşmak istememin ontolojik nedenini anlamlandırabilmeme imkân verdiği ölçüde sözcüklere dönüşüyor. Edebiyat ve felsefe bu bağlamda beni besleyen en önemli kaynaklar.

İlham kaynağınızı nereden alıyorsunuz?

A.K.B.: Görsel sanatlar, sanatçı olarak kaygılarımı ifade edebildiğim bir araç olduğu kadar nefes almamı sağlayan bir alan aynı zamanda. Doğa, yaşamın kendisi ve birey olarak kendini anlamlandırabilme ve yaratabilme kaygısı birincil ilham kaynaklarım.

2014 yılından beri Bahçe Sanat İnisiyatifi koordinasyonunu ve sergi küratörlüğünü gerçekleştiriyorsunuz. Burada gerçekleştirdiğiniz bahçe sergileri var bize biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?

A.K.B.: Bahçe Sanat İnisiyatifi ile ana teması Doğa duyarlılığı olan mekânı kurgulayarak dönüştüren sergileme formuyla kavramsal katmanlar açan sergiler gerçekleştirdik. İlk sergimizin adı olan Bahçe proje sergisi 2014 Tüyap Sanat Fuarında 7 sanatçının büyük boyutlu işleri ile oluşturdukları kendi bağımsız ve sınırlı alanlarının bir koridor etrafında bir araya gelmesiyle oluşturdukları bir büyük bahçedir. Oluşturulan bu mekânda resme bakmaktan bahsedemeyiz, fiziki olarak bedenimizle resmin içindeyizdir ve çevrel odaklanmamış bir görme ile mekanla bütünleşiriz. İlk sergimizin ardından Bahçe grubu olarak anılmaya başlanınca bu adı sahiplendik doğrusu. Kavramsal içeriğini mekânsal kurguyla verdiğimiz sergilerin başlıcaları şunlardır: 2015’te ‘Labirent’, 2016’da ‘Gerçeklerden Ölmemek İçin…’ , 2017’de ‘Hiçbir Yer’ sergileriyle Tüyap Sanat Fuarında, 2015’te Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi Sergi Salonu’nda, 2016’da Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde.

Düğüm Kayıtları Sergisi’ni ziyaret etmek için son gün 29 Nisan. Kendinizle ilgili yeni şeyler keşfettirecek, bakış açınız üzerine düşündürecek bu sergiyi kaçırmamanızı tavsiye ederim. Şimdiden keyifli seyirler. 🙂

Önceki İçerikAşkın efsanevi hikayesi “Notre Dame de Paris” yeniden Zorlu PSM’de
Sonraki İçerikGelecekten Bir Arkeolojik Alan – Yelta Köm Söyleşisi
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments