Bruce Pennington ve Bilim Kurgu Sanatı

“1944 yılında İngiltere’de doğan sanatçının Bilim kurgu temalı eserlerinde yer yer Sürrealizm akımının etkileri de görülebilmektedir.”

0

Tekrar herkese merhabalar, bu ay çok farklı bir sanatçıyı, daha doğrusu ülkemizde çok az tanınan bir sanatçıya yer vereceğim bu köşede. Türkiye’de az tanınan sanatçılardan birisi de Bruce Pennington’dır. 1944 yılında İngiltere’de doğan sanatçının Bilim kurgu temalı eserlerinde yer yer Sürrealizm akımının etkileri de görülebilmektedir.

Pennington, eserlerinde bize uzak bir gelecekte bugün hayal dahi edemeyeceğimiz kadar gelişmiş ve uzaya açılmış bir uygarlığı, bu uygarlığın yaşadığı dünya dışı gezegenleri betimler. Eserlerinde kullandığı tonlamalar, renkler ve desen çizgileri ise Sürrealist etkiler taşır.

Uzayın derinliklerine yolculuk eden yüksek teknoloji sahibi uzay gemileri, uygarlığın ulaştığı son noktayı bize gösteren yüksek teknolojili şehirler, Cyborg’lardan oluşan yüksek teknolojili ordular, elde ettikleri yüksek teknolojiyle kendilerine biyonik mühendislik uygulayıp hayatsal organlarını modifiye etmiş yüksek zeka sahibi canlılar, bizim dünyamıza hiç benzemeyen mor ve turuncu gökyüzüne sahip dünya dışı gezegenler.. Bu örnekler hep bize Pennington’ın hem gerçeküstücü hem de bilim kurgu etkilere sahip olan dünyasını betimlemektedir.

Pennington’ın özellikle 1970’lerde ve 1980’lerde ürettiği yapıtlar, Science-Fiction akımının en iyi örneklerini teşkil etmektedir. Pennington, birçok bilim kurgu filminin geçtiği ortamlara ilham ve fikir kaynağı olmuştur. Bunun dışında birçok klasik Bilim kurgu romanlarının kapak çalışmalarını resmetmiştir. Eserlerinde Post-Apokaliptik temalara da yer veren sanatçının 1970 sonrası filizlenen Fantastik-Realizm akımına da giren birçok eseri vardır.

Pennington, Frank Herbert’in meşhur bilim kurgu romanı Dune serisinin orijinal kitaplarının kapak tasarımlarını da yapmıştır. Erken 70’lerde Pennington, sanatında korku temalarını da kullanmaya başlamıştır. Bu dönemde HP Lovecraft ve Ashton Smith gibi ünlü bilim kurgu yazarların kitaplarının kapak tasarımlarını yapmıştır. Bu karanlık ve vahşi fanteziler, zaman zaman Pennington’ın bir pesimist olduğu izlenimi vererek yanlış bir algıya neden olmuş fakat kendisi bu iddialar için; “Bu resimler benim kabuslarımı yansıtmamaktadır, sadece hayal gücümün resme dönüştüğü yansımalardır” diyerek cevap vermiştir.

1980 sonrası Pennington, daha çok kişisel çalışmalara yönelmiştir. Bu dönemden sonra kişisel sergiler düzenlemiş ve eserleriyle dolu kendi sanat kitaplarını yayınlamaya başlamıştır. Tıpkı bu köşede sizlere daha önce tanıttığımız diğer Sürrealist sanatçılar gibi Pennington’ın tekniği de mükemmeliyetçidir. Yüzeyde fırça izleri görülmesi neredeyse imkansızdır. Renk geçişleri, tonlamalar neredeyse dijital sanatla karıştırılabilecek kadar gerçekçidir. Sürrealist resim teknikleriyle bu derece iç içe olması onun sanatına da yansımış ve onu bilim kurgu ile gerçeküstücülüğün harika bir kaynaşım örneği haline getirmiştir.

Can Emed
Önceki İçerikIMDb’den Netflix’e rakip: “Freedive”
Sonraki İçerikEbru Cündübeyoğlu’nun ilk romanı: “Ferda”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments