Kozmik Şakacı’nın Tuhaf Maceraları: Bir Karşılaşma Öyküsü

"Bugün size bir adamdan bahsedeceğim. Ama hikâyeye başlamadan önce belirtmek gereken bir iki detay daha var."

0

Tek elim pantolonumun cebinde, kapüşonlu montumun başı kapalı, elimde sigaram yere bakıyormuş gibi yaparak dolanıyorum insanların arasında. Şu an İstanbul’da bahar yaşanıyor, bir Salı sabahının erken saatleri. Herkes bir yerlere koşturuyor anlamsızca. Anlamsızca diyorum çünkü nedense etrafınıza bakmadan, açan çiçekleri görmeden, çimen kokusunu içinize çekmeden, yağmurun altında yürümekten çekinerek her anı kaçırıyorsunuz. Bense sizin kaçırdığınız bu anları bir kenara yazıyorum sürekli. Bir gün gelip pişman olduğunuzu hissettiğinizde suratınıza bir tokat gibi çarpmak için. Bazılarınız o anlamsız koşuşturma içerisinde de olsa, bir anlığına beresini çıkarıyor mesela başlayan yağmuru görünce. O zaman ne kadar sevindiğimi size anlatamam. Neyse biz şimdiye dönelim; kim hangi dükkâna girmiş, kim kiminle sohbet ediyor, caddeye sigarayı fırlatan kim hepsini yere bakar gibi görünen gözlerimle takip ediyorum. Yanımdan geçen köpekler biraz açıktan geçerken, kediler bacaklarıma sürtünmeden edemiyor. Şu kedileri seviyorum; ne de olsa bizdenler. Size bir sır vereyim; eğer bir kedi yanınıza hiçbir neden yokken gelmişse ben yollamışımdır. Sizin görmediğiniz, belki içinizdeki bir yerlerde sakladığınız iyi niyetinizi çıkarmayı denemek istemişimdir. O kediye davranışınız benim size sonraki aşamalarda nasıl davranmayı seçeceğimi belirler. Eğer sevgiyle kedinin başına dokunduysanız ya da “Aç mısın?” diye sorduysanız yırttınız ancak kediyi kovup bir de kovalarsanız vay halinize.

Bu arada ben konuşmaya daldım ama kendimi tanıtmayı unuttum sanırım. Bendeniz. Evet, yanlış duymadınız. Hani “Bu nasıl bir tesadüf?!” diye şaşırıp gülümsemenize neden olan şeylerden ben sorumluyum. Biraz önce dediğim gibi ruhunuz eğer anları kaybetmeyecek kadar gençse, o gün cebinizde beş kuruş kalmamışken bir yere gitmeniz gerektiğini düşünüp ne yapacağınıza dair umutsuz durumdayken, tam da ihtiyacınız olan miktarda parayı birden yerde bulduysanız bana teşekkür edebilirsiniz. Ama hayır ya, siz teşekkür etmeyin. Eğer içinizdeki pırıltıyı görmesem bu “tesadüfü” yaratmazdım. Mesela geçen gün gönderdiğim kediye tekme atan adamı bir gay bara düşürdüm. İsterseniz gerisini anlatmayayım ama inanın çok eğlendim. Yani eğer güzel bir tesadüf yaşıyorsanız bu benim hediyem değil, sizin içinizdeki pırıltıdandır, bu nedenle teşekküre gerçekten gerek yok.

Bugün size bir adamdan bahsedeceğim. Ama hikâyeye başlamadan önce belirtmek gereken bir iki detay daha var. Kediler benim elemanlarım bunu zaten söyledim. Birkaç iş arkadaşım daha var. Onlardan da bahsetmem lazım ki çetemizin nasıl çalıştığını tam olarak anlayın. Yaratacağımız tesadüf ilişkiler bağlamındaysa, mutlaka Eros’la çalışırım. Sağ olsun, beni kırmadan hemen gelir. Oku her daim hazırdır. İşaretimi bekler, direk fırlatır oku ve asla ıskalamaz. Yıllar boyunca takip ettiğim bir kadın ya da erkek varsa, onları buluşturmak için Eros’tan önce mutlaka Kader Tanrıçaları’yla irtibata geçerim. Lachesis ve Clotho ile çalışırım daha çok, Atropos keyfimi kaçırır makasıyla. Bu üç yaşlı ve korkutucu hatun kocaman kazanlarının başında benim söylediğim kişilerin kaderlerindeki yolları, dönüşlerini, yan yana geçişlerini düzenler. Bazen çarpıştırır, bazen omuzlarını teğet geçirir ama ben hadi ipleri birleştirin dediğimde, o korkunç yüzlerinden beklenmeyecek bir sevimlilikle ve mutlulukla ipleri birbirine bağlarlar. O sırada Eros’a ıslık çalarım, o da oklarını attı mı, oldu bu iş demektir. Yani sizin önemsemeden “tesadüf” deyip geçtiğiniz onca olayın ciddi bir örgüsü, programı ve arkasında çalışan muhteşem bir set ekibi var. Şaşırdınız mı? Evet, bazılarınız gülümsedi, bazılarınız ise yine “Hadi oradan!” dedi. “Hadi oradan!” diyenleri yazdım kenara ama gay bara gönderdiğim adam kadar şanslı olmayacaksınız, bilin istedim.

Evet; ekibi de tanıdığınıza göre, artık şu adamdan ve hikâyesinden bahsedeyim size. Bütün kadınları etrafına pervane edip, hepsini yarı yolda bırakan serserinin tekiydi. Başlangıçta yine ilk olarak kedilerimden birini yolladım. Adam kediyi hemen kucağına aldı, okşayıp oturduğu kafenin sahibinden salam istedi. Bu hareketi ile beni bir hayli şaşırttı tabii. Hatta içtiği çayın tabağına salamları doğrarken, ona olan öfkem katlandı. Anlamadınız tabii neden sinirlendiğimi, açıklayayım. Şimdi elimde kesin kanıt olmadığı sürece bir insanın kötü olduğunu bilsem de, kötü bir tesadüf yaratma şansım yok. Bizim de belirli kurallarımız var. Mesela, ilk şart kedi testi. Ben kedi testinden geçemeyeceğinden o kadar emindim ki, birçok kişinin yapmayacağı bu davranışı kediye sergilemesi nedeniyle elim kolum bağlanınca, adama iyice diş biledim. Hatta aramızda kalsın, o aralar adama o denli kilitlendim ki, biraz işlerimi ihmal etmiş bile olabilirim. Ben öfkeyle bilenirken adamı yakın takibe aldım. Ha kolaylık olsun size de, bana da. Adamın ismi, Fikret. Adam demek daha mı iyiydi yoksa? Neyse ya biz Fikret diye hitap edelim de karışmasın. İşte bu Fikret’i takibe başladım ben. Tuvalete girse giriyorum peşinden, o derece. Tabii çaktırmamak için arada görünmez oluyorum, arada kılık değiştiriyorum falan; bayağı ensesindeyim anlayacağınız. Kedi yolluyorum, bir de köpek deneyeyim falan diyorum ama sonuç değişmiyor falan; delireceğim resmen. Adam bu arada kadınları eziyor, silkeliyor, üzüyor, kırıyor ve görüyor ama bir şey yapamıyorum. Ben bilendikçe bilenirken Clotho durumu fark etmiş. Ha tabii ben ekibe Fikret’ten bahsetmedim hiç ama bir süre işleri aksatınca bunlar çağırmadan geldiler teker teker. Neyse Clotho arada beni de dikizlemiş tabii; Fikret’le ilgili takıntımı fark etmiş, aralarında plan yapmışlar bile. Lachesis bir ip örmüş Fikret için, bir de erkeklere karşı duvarı yüksek, gerektiğinde sağlam duran bir kadınla ipleri birleştirmiş. Kadının evinde bizim kedilerden de biri varmış üstelik. Clotho gidip kediyi uyarmış; “Bu gece gelen adama yapabileceğin her türlü pisliği yap…” diye. Ya evet, haklısınız biraz düzmece geliştirdik olayları ama bu kadar müdahale hakkımız da olsun yani, öyle değil mi?

Neyse, Fikret gitti bizim sert hatunun evine. Salem -patigil elemanımızın adı Salem’di evet çok ironik ama öyle- daha girişte başladı arızaya bağlamaya. Kıflamalar, pıklar, tırnak çıkarmalar, huysuz bağırmalar falan. Kadın şaşkın, kedisi oldum olası iyi huylu, bir köşede sessiz oturan sakin bir tip. Kadını huylandırdık hemen böylelikle. Tamam, konuyu fazla uzatmayacağım, bizim Fikret hatunu yatağa atmaya yeltendiğinde kıyamet tam anlamıyla koptu. Biz ekipçe görünmez durumda duvara yaslanmış durumu izliyorduk, hatta ben dayanamayıp bir de sigara yakmıştım. Kader Tanrıçaları pek inmezler dünyaya ama onlar bile durumu izlemeye gelmişlerdi, nasıl merak etmişler orasını siz düşünün. Neyse Fikret kadını koltuğa yatırırken Salem son atağını gerçekleştirerek Fikret’in kafasına uçtu. Evet, yanlış okumadınız, bayağı uçtu ve pençelerini kafasına geçirdi herifin. O şok ve korkuyla kediye yapışan Fikret, tek hamlede Salem’i kafasından zar zor, oldukça çizik ve tırmığa maruz kalarak çekip gayri ihtiyari fırlattı. Yalnız hesaplayamadığımız bir şey oldu, maalesef bizim sert hatun pencereyi açık bırakmış. Durumun ayırtına vardığımızda her şey için çok geçti. Bir silahşörü amacımız uğruna böylelikle kaybettik. Salem tabii pencereden düştükten sonra yanımıza geldi ama artık dünyaya ait değildi. Tekrar yoldaşımız olmak için dünyaya gidiş sırasındaki yeni numarasını aldı, Zeus sağ olsun ki canı yanmamıştı. Durumu son anda fark eden Atropos daha düşmeden ipini kesmişti Salem’in.

Sonrası tahmin ettiğiniz gibi, sert hatundan sağlam bir dayak yedi Fikret. Hem de ince topuklu çizmeler derisini morarta morarta, delikler aça aça. Sonra tabii iş bana da düştü, Zeus ne verdiyse her adımında karşısına en berbat “tesadüf”ü çıkardım. Fikret artık ölmek isteyerek arabaların üzerine yürüdüğünde, trafik ışıklarını kırmızıya çevirdim ki sürünsün. Evet, Fikret halen yaşıyor merak ediyorsanız ve halen sürünüyor.

Yani diyeceğim o ki, bir kadınlara bir de kedilere nasıl davranacağınıza dikkat edin; zira her an, her yerden karşınıza çıkıp iyi ya da kötü “tesadüf”ler yaratabilirim. Ben bu arada ve tanıştığımıza memnun oldum insanoğlu… Ekibim ve ben her an her yerde karşınıza çıkabiliriz, paranoyak olmaya başlamak için doğru zamandasınız…

Gizem Şimşek Kaya
Önceki İçerikInternational Surrealism Now
Sonraki İçerikAli Bayar: “Her yaptığım işin kendine göre ayrı heyecanları oluyor”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments