Meslek mi Bizi Seçer, Biz mi Mesleği Seçeriz?

0

Meslek seçimi tüm yaşamımızı etkileyen önemli bir karar. Çok istediğimiz, hayal ettiğimiz hatta tutkuyla “ille de bunu istiyorum” diye mücadele ettiğimiz mesleğin, içsel dengelerimizle uygunluğunu bazen düşünmeyiz. Bir mesleği süreçleriyle çok yönlü analiz etmek, geleceğini de öngörmeye çalışmak ne derece önemliyse, karakter özelliklerimize uygunluğunu değerlendirmek de o derece önemlidir. Özellikle de mezuniyet sonrası çalışma alanları daha net olan hukuk, tıp gibi fakültelere yönelmemişsek, mesleğin icra edileceği sektör dahi yaşamımızı sayısız farklı potansiyele taşıyabilir.

Uzun yıllar önce benzer bir süreçten geçen biri olarak, çocukluk hayalim olan çocuk doktorluğundan hem de deneyerek vazgeçtim. Çocuklarla aram hep çok iyiydi, çevremde de farklı uzmanlıkları olan doktor akrabalarım, tanıdıklarım sayesinde bu mesleğin kutsallığına hayran olmuştum. Ayrıca çok erken yaşlarda atlattığım bronşit rahatsızlığım da sanıyorum sürekli doktorlarla haşır neşir olan çocuk yüreğime farklı etkiler yükledi. Sağ olsunlar doktorlarım ve ailemin yoğun çabası ile hastalığı atlattım, turp gibiyim. İşte tüm bu yüklemelerle, çocuk doktoru olmak üzere üniversite sınavına hazırlanarak, tüm mücadelemi bu doğrultuda verdim ama bir yıl kaybettim. Hem de o sene Türkiye birincisinin bir yanlış yaptığı Türkçe bölümünü, bir boş ile tamamlamama rağmen açıkta kaldım. Görünen durum, çok yüksek puanlı tercih ettiğim okullar olmazsa tıp eğitiminden vazgeçecektim ancak aslında olan ve sonradan fark ettiğim durum ise kendime uygun olmayan bir alana odaklandığım için potansiyelimi yanlış yönlendirmiş ve açıkta kalmıştım. Tekrar hazırlanarak istediğimi de elde edebilirdim ancak erken aydım ve hep söylediğim gibi, iyi ki de o bir yılı kaybetmişim. Sonuç olarak kalan yıllarımı kazandım. Çünkü çocukları çok seviyor olmamın meslek edinmek için yeterli ve mesleğin eğitim sürecinin de içsel dengelerim için uygun olmadığını o zaman düşünememiştim. Geleceğim için okumu yönelttiğim hedef, çocuk doktoru mesleğini icra etmek olsa da hedefe giden süreçte tıp eğitimi vardı. Sürecin içinde de bolca kadavra, kan, doku, ölüm ve hastalık… Elbette çok özel ve kutsal bir meslek ancak ömür boyu eğitiminiz devam ediyor, aldığınız sorumluluğun da hakkını vermek gerekiyor. Özetle mükemmel ama her ruha uygun değil. Mutlaka bu aşamadan geçerek başaran ve insan hayatına hizmet eden doktorlarımız da olabilir. Ancak kan görmeye dayanamayan, elini kesse düşüp bayılan bir insan istisna olmadıkça doktor olmak istemeyecektir.

Meslek seçtiğim 90’lı yıllarda, üniversiteye için girdiğimiz sınav bile çok değişik bir sistemdeydi, bilenler hatırlayacaktır. O dönemler genelde avukat, doktor, mühendis gibi daha bilindik meslekler popülerdi. Bırakın dijital kavramını, bilgisayar bile yoktu. Dünyadaki meslek mensuplarını araştırmak, onların çıkarımlarına ulaşmak bugünkü kadar kolay olmadığından, yakın çevreniz önemli bir etkendi. Bugüne geldiğimizde ise birden fazla konuda uzmanlaşabilen gençler, yolun yarısında meslek değiştiren yetişkinler, mutlaka sanatın ve/veya sporun bir dalı ile ilgilenen çocuklardan oluşan bir evrende mesleğinizin ne olduğunun çok da önemi kalmadı. Ülkemizde kimsenin mesleğini icra etmediğine yönelik bir deyiş vardır ki mübalağa da değildir. Çevremizde mühendislik eğitimi almış sigortacılara, tıp eğitimi almış müzisyenlere, hukuk eğitimi almış iletişimcilere ya da benzer vakalara mutlaka rastlamışızdır. Belki biz de bu örneklerden biri olarak, bambaşka yollara gitmeyi tercih etmiş olabiliriz.

Aslında geçmişin meslek seçim dinamiklerine doğru zaman yolculuğu da yapsak, her çağın dinamikleri farklıdır. Seçim döneminde özellikle de bizi en iyi tanıyan ailemize ve sosyal çevremize kulak verebiliriz ancak son kararı mesleği icra edecek olan kişi olarak biz vermeliyiz. Karar vermeden önce bir uzmana danışmak, yeteneklerimiz ve ideallerimiz doğrultusunda konuya gerçekçi yaklaşmak, geleceğimize ilişkin bu derece önemli bir süreci değerlendirirken gerçekten faydalı olur. Bununla birlikte karar öncesi yapılması gerekenlerden biri de, mesleğin zor ve keyifli yönleriyle tanışacak kadar mesleğe hakim olarak bize yön verebilecek, birkaç meslek mensubu ile görüşmektir. Neden birkaç kişi? Çünkü bazı mesleklerin uygulama koşulları ve imkanları sektörel hatta bölgesel farklılıklar gösterebilir. Eğitim süreçlerinin yanı sıra kendimizi besleyecek kaynakları ilk ağızdan, bizzat mesleğin erbabından öğrenmek yolumuzu aydınlatır. Tüm bunları sadece üniversite eğitimi sırasında meslek seçmek için değil, yönümüzü farklı bir mesleğe döndürmek istediğimiz herhangi bir dönemde de yapabiliriz.

Fazla konuşmayı sevmiyorsak, farklı insanlarla bir arada olmak bize göre değilse, ikna etmek gibi iletişim yöntemlerini kullanmak konusunda istekli değilsek, iletişimci olmaya çalışmamız değişik iletişim yöntemleri geliştirmemizi sağlayabilir belki ancak bizi mutlu eder mi? Büyük ihtimalle etmez. Tam tersini de düşünebiliriz: Yerimizde duramıyorsak, insanlarla bir arada olmak bizim için su içmek kadar önemliyse, rakamlarla aramız iyi değilse ve kelimeler daha mutlu olmamızı sağlıyorsa, ekonomi, matematik gibi sayılarla haşır neşir olacağımız bir alanda meslek seçmiş olmak da son derece yıpratıcı olur. Çıkarımlar kesinlikle başarılı olmakla ilgili değil çünkü başarılı da olabiliriz ancak mutlu olamayız. Mesleğimiz geleceğimizdir ve geleceğimiz de üzerinde düşünüp zaman ayırmaya değecek kadar önemlidir. Bazen yol makas değiştirerek farklı yönlere de gidebilir ancak birinci önceliğimizi bize iyi gelen, bizi mutlu eden alanlara vermek son derece önemlidir.

Bu arada ben çocuk doktoru olmaktan vazgeçtikten sonra yeteneklerimi ve ideallerimi tekrar gözden geçirerek, işletme eğitimi almaya karar verdim ve o kadar sevdim ki bir daha dünyaya gelsem yine alırım. Aldığım eğitimin; iş dünyasının ihtiyaçlarını anlayarak çok farklı bakış açılarına, farklı departman dinamiklerine, farklı sektör yaklaşımlarına uyum sağlamamda ve misyonu olan yönetici, girişimci yeteneklerimi ortaya çıkarmamda ve geliştirmemde çok faydası oldu. Meslek seçiminde, yeteneklerime uymayacak bir karardan, yolun başından döndüğüm ve mutlu olduğum bir eğitim hayatı ile iş yaşamı geçirdiğim için şanslıyım. Ancak bazen şans ilk hamlede gelmeyebilir, doğruyu bulmak zaman isteyebilir ve işte o zamanı da vermek gerekir. Büyük kararların yanıtlarını kalp bilir. İnsan kendini hep daha iyi tanımak konusunda samimi olursa meslek seçimi dahil, yaşam yolunu gülümseyerek kat eder. Örneği yine kendimden vereceğim: Son üç yıldır da felsefe eğitimi alarak yine ilgilendiğim bir alanı akademik olarak da deneyimlemeyi tercih ettim. Meslekten de öte her yeni alan, her eğitim imkanı kişisel bütünlüğümüze katkıdır ve belki de zorlandığımız bir süreci son derece kolay atlatmamızı sağlayabilir. Açık olmak, yaptığımız işi, olduğumuz durumu geliştirmeye niyet etmek bazen de yıllar önce yapılmış yanlış bir meslek seçiminin bile telafisi olabilir. Dertlendiği şeyle bütüne katkı olmaya niyet edene yollar açılır, hayal bile edemediği olasılıklara erişebildiğini fark eder.

Özellikle de günümüz koşullarında, yaşamı maddi ve manevi olumsuzluklarla sürdürmek istemiyorsak, sevdiğimiz ancak yeteneklerimize ve karakter özelliklerimize de uygun alanlara yönelmeliyiz. Eğer bir hobimizi mesleğimiz haline getirerek maddi kaynak sağlayabiliyorsak dünyadaki şanslı insanlardan oluruz. Birden fazla konuda kariyer yapma şansımızın olduğu bu çağda, sevebileceğimiz ve aynı zamanda da başarılı olabileceğimiz konuları araştırmalıyız. Mesleğimizi olumlu destekleyen hobiler edinerek ya da fiziksel aktivitelerle de kendimizi çok yönlü tutarak enerjimizi yükseltebiliriz.

Yaşamın anlamı kişiden kişiye değişebilir ancak kişisel anlamımızı keşfetmek özveri ister. Mesleğimiz ise bu anlama ulaşmak için yürüdüğümüz yolun taşlarını dizerken, bizi yavaşlatabildiği gibi maksimum hıza da eriştirebilir. Hepimizin katılacağı gibi yaşam sevmediğimiz bir mesleği taşıyamayacak kadar da değerli. Ondandır, potansiyelimizi en etkin olacak şekilde kullanarak mutlu olduğumuz ve sevdiğimiz; sevdiğimiz için de hem kendimize hem de çevremize katkı olabildiğimiz bir mesleğin mensubu olmak hepimizin hakkı…

Tuğba Uzüğüten
Önceki İçerikShakespeare’in, Romeo ve Juliet’i yazdığı Londra’daki evi bulundu
Sonraki İçerikKusursuz İntikam! “Yaban Arısı” | Alt Sahne
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments