Soma Faciası için zamansız bir single; Bir Gökyüzü Düşün | Esin Aydıngöz & Alize Söyleşisi

"O fotoğrafı görünce madencilerimizin yaşadığı dünyayı gökyüzüne benzettim, madencilerimizi de birer yıldıza."

0

Bir Gökyüzü Düşün; toplum vicdanında asla onarılamayacak yerlerinden yaralar açmış Soma Maden Faciası ile ilgili yapılmış çok özel bir single. Bu çok özel single sayesinde tanıştık Esin Aydıngöz ve Alize ile. Bir Gökyüzü Düşün single’ı için bir araya gelen; bu elim facianın gün gelip unutulup gitmemesi adına müzik aracılığıyla ellerinden geleni yapan bu iki güzel insan, iki güzel kadın ile tanışmış olmaktan mutluluk duyuyorum.

Toplum vicdanında kapanmayacak olan bir yaranın sanat, özellikle de müzik aracılığıyla unutulmayacak olmasındaki katkılarına ne kadar teşekkür etsek az. Bir Gökyüzü Düşün single’ı vesilesiyle kendileriyle uzun, kapsamlı ve güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. Müzisyen kimlikleri ön planda olan, rotalarını müzik tanımı üzerinden belirleyen Bir Gökyüzü Düşün’ün söz yazarı ve aynı zamanda bestecisi Esin Aydıngöz çalışmalarını Los Angeles’ta sürdürüp çok önemli projelerin altına imzasını atmaya devam ederken, bu çok özel single’a sesiyle hayat veren Alize hiç ara vermeksizin gerçekleştirdiği müzik çalışmalarıyla ülkemizin önemli vokalleri arasına yerini şimdiden sağlam bir şekilde yazdıracağa benziyor. Kendi dallarında son derece başarılı olan, 13 Mayıs 2014’te gerçekleşen Soma Maden Faciası’nı gelecek kuşaklara müzik vesilesiyle aktarılmasını ve unutulmamasını sağlamak adına Bir Gökyüzü Düşün single’ının altına imzalarını atan bu iki güzel müzisyen ile gerçekleştirdiğimiz sohbeti sizlerle paylaşıyor olmaktan gurur duyduğumuzu belirtmek isteriz.

Esin Aydıngöz ve Alize söyleşisi için buyurun lütfen.

– Sizinle başlayalım Esin Hanım. Saint Joseph Lisesi’ndeki eğitiminiz devam ederken Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde yarı zamanlı olarak piyano dersleri aldınız. Baştan başlamak istiyorum aslında. Müzik ile tanışmanız tam olarak ne zaman başladı?

Esin Aydıngöz: Müzik ile ilk tanışmam annemin bana aldığı bir oyuncak ksilofon ile oldu. Daha sonra dört yaşımdayken dedem biriktirdiği gazete kuponlarıyla bana küçük bir org aldı. Çok geçmeden o org benim en sevdiğim oyuncağım oldu. Annem notaları rahat öğrenebilmem için tuşların üstüne farklı renkten kağıtlar yapıştırdı. Do maviydi, re sarıydı, mi kırmızıydı mesela! Kulaktan çocuk şarkıları çıkarmaya başlamamla beraber iş ciddiye bindi. Zamanla oyunların yerini özel dersler, derslerin yerini ise konservatuvar aldı!

– Müzik ile piyano ile tanışıklığınız çocukken çok erken başlıyor. Avantajları ne oldu? En çok kimi örnek almıştınız?

Esin Aydıngöz: En büyük avantajı müzikle beraber büyümem oldu! Geriye dönüp baktığımda anılarımın çoğunda notalar var! Mesela küçükken boyum uzamış mı diye bakmak için kendimi duvar piyanomla karşılaştırırdım, ya da lisedeyken ne zaman sınava çalışmam gerekse kendimi şarkı sözü yazarken bulurdum.

Bir başka avantajı ise bu işin tamamen bir birikim işi olması. Mesela herkes üniversite sınavına girmek için bir tam yılını ders çalışmaya adıyor. Ben de ideallerime ulaşmak için çok caba sarf ettim tabi ki, ama bunu bir yıla sıkıştırmam gerekmedi; çünkü müzikle ilgili aldığım her ders, yaptığım her aktivite zaten beni yıllardır bu işe hazırlıyordu.

En çok kimi örnek aldığım sorusu çok kritik; çünkü müziğin içinde farklı farklı birçok hayalim var! Solo piyano eserlerindeki inanılmaz duygu yoğunluğu yüzünden Chopin’i; Disney filmlerine yazdığı olağanüstü müziklerle bana besteci olma ve dünyayı hem çocuklar hem de yetişkinler için daha keyifli ve yaşanılır bir hale getirme hayalini kurduran Alan Menken’i; hem piyanist, hem solist, hem şarkı yazarı olan Evanescence grubunun solisti Amy Lee’yi; sanatını şiirlerle, hikayelerle, toplumda farkındalık yaratılması gereken bin bir öğeyle süsleyen Fazıl Say’ı; müzik yaparken yüzlerinden asla mutluluk eksilmeyen Piano Guys’i ve hep çok çalışan ailemi örnek aldım! 🙂

– Alize Hanım Endüstri Mühendisliği’nden müzisyen olmaya doğru giden bir süreç söz konusu. Müziğe olan merakınız nasıl başladı?

Alize: Bana göre müzik sevgisi biranda oluşan bir duygu değil. İnsanın doğduğu andan itibaren içinde var olan ve zaman içindeyaşadıklarıyla beraber tetiklenerek dışarıya vurumuyla gerçekleşen bir durum.Annem ben bebekken daha konuşmaya başlamadan duyduğum melodileri ve şarkıları mırıldandığımı söyler. Bilfen Koleji’nde okudum ve orada çok küçük yaşta koroya girdim. Koroda Nilüfer geldiği zaman onun arkasında şarkı söylemek üzere seçilen özel öğrencilerden olurdum. Aya İrini Kilisesi’nde çok önemli sanatçılarla konserlerimiz oldu. Sonuç olarak, muhteşem atmosferi olan Aya İrini Kilisesi, Nilüfer Konserleri ve koroda söylediğimiz şarkılar, ruhumda var olan müzik sevgisinin ve ilgisinin küçük yaşlarda açığa çıkmasını sağladı.  Babamın sesi de çok güzeldir. Hatta zamanında korolara katılmış. Evde her zaman müziğe özel bir ilgi mevcuttur. Tüm bunlar birleşince ben de şan hocalarıyla çalışmaya başladım. Belli bir süreye kadar çalıştığım hocalar opera sanatçıları oldu. Müzikaliteme farklı bir vizyon kattılar.Daha sonra Saint Joseph Fransız Lisesi’ne girdim. Saint Joseph çok zor bir okul. Bu sebeple derslerime ağırlık verdiğim dönemlerde maalesef müzik ikinci planda kaldı. Yoğun ders programım sebebiyle müziğin hayatımda geri planda olması beni üzmüş olsa da çok çalışarak aradaki açığı kapattığımı düşünüyorum. Lise son sınıfta bir fen bölümü öğrencisi olarak hem üniversite sınavlarına hazırlanıyor; hem de müziği aklımdan çıkaramıyordum. Fransa’da bir müzik üniversitesine başvurdum. Kabul edildim; fakat bazı sebeplerden ötürü yurtdışında okumaya gidemedim. Babam hayatta her zaman bir B planınım olması gerektiğini söylerdi. Bu yüzden Endüstri Mühendisliği okumayı seçtim; çünkü Endüstri Mühendisliği keyifle yapabileceğim sosyal bir meslek.

– Semiha Berksoy Opera Vakfı’nda da eğitim aldınız. Bu eğitimden biraz bahseder misiniz?

Alize: Üniversiteye devam ederken Semiha Berksoy Opera Vakfı’nda müzik eğitimime devam ettim; çünkü Endüstri Mühendisliği bölümünde okusam da muhakkak müzikle iç içe olmak istiyordum. Orada bir şan hocam vardı. Gizem Şener. Birebir derslerimiz çok keyifliydi. Vakıf o sene ilk defa bir resital düzenlemeye karar verdi. O güne kadar hep koroyla sahneye çıkan Alize ilk defa solo bir performans yapacaktı. Çok heyecanlandım tabii. Fakat sahneye çıktığım anın güzelliğini tarif edemem. Heyecanım 10 saniye sürdü ve tutkum ön plana geçti. Dinleyiciyle muhteşem bir akış başladı. O an karşı tarafla birebir iletişimdesiniz. Tarifsiz bir duygu…

– 2012 yılında Boston’a yerleştiniz Esin Hanım. Berklee College of Music okulunda okumak için. Dünyanın en prestijli müzik okullarından birine okumaya giderken duygularınız neydi? İşin içinde de olsanız bir insan tam olarak neyle karşılaşacağını bilemez pek. Heyecanlandınız mı? Ya da sizi şaşırtan noktaları oldu mu okulun?

Esin Aydıngöz: Berklee benim için gerçekleştiğine hala inanamadığım bir hayal ve bittiği için üzüntümün hiç geçmeyeceği bir rüya! İnsan hani aşık olunca başka hiçbir şey düşünemez ya, Berklee resmen benim ilk aşkım. Lise 10. sınıf öğrencisiyken Berklee’nin beş haftalık bir yaz okulu programına katıldım. O yüzden Berklee’ye gitmek benim için evime dönmek gibiydi! Çok heyecanlıydım, çok mutluydum! Kabul mektubumun geldiği günden itibaren geri sayıma geçtim ve 143’ten geriye saydım her gün!

Okulun beni en çok şaşırtan noktası sunduğu akıl almaz fırsatlar. Mesela TONY ödüllü besteciler derslerime konuk oldu ve şarkılarımı dinledi, Lionel Richie ve Isley Brothers’ın şarkılarına yaptığım aranjmanları onların önünde kocaman bir arenada yönetme şansım oldu, okulda aldığım Scoring Silent Films dersi sayesinde çok sevdiğim arkadaşlarımdan oluşan bir orkestrayla Kuzey Amerika turnesine çıktım ve müziğimi filmle eş zamanlı olarak yönettim. Özetle sihirli bir sürü şey oldu Berklee’deyken. Orda olduğuma inanabilmem zaten iki üç yıl aldı. Sonrasında ise bir baktım mezun olmuşum…

– Eğitiminiz bestecilik üzerine. Ama bununla yetinmiyorsunuz sizinle ilgili bilgileri okuduğum kadarıyla. Eksik bir şey olursa ekleyin lütfen. Film müziği ve çağdaş komposizyon & prodüksiyon üzerine çift ana dal ve müzikal besteleme üzerine de yan dal yapmışsınız. Zor olmadı mı? Ya da tam tersi bunlar müzikle olan ilişkimi güçlendirdi diyebilir misiniz? 

Esin Aydıngöz: Yemeden, içmeden, uyumadan eğitim görüp ödev yaptım; ama her saniyesinden çok keyif aldığım için zor olmadı. Berklee’deki hayatı bir resim tablosu olarak düşünürseniz, dersler sadece birer ağaç. Halbuki arkada dağlar, bulutlar, kuşlar gibi daha birçok öğe var. Bunların hepsinin tadını çıkarmak ve hepsinden bir şeyler öğrenmek istiyorsunuz. Bütün bunlarla çepeçevre sarılınca da müzikle olan ilişkiniz ve müziğe duyduğunuz sevgi çok daha güçlü oluyor. Bana da öyle oldu. Tiyatroya ve filme müzik yazarken hesap etmeniz gereken bir sürü farklı şey var mesela ve ikisine de hakim olmak size daha geniş bir vizyon kazandırıyor. Ya da film müziği dersleri daha orkestral; ama çağdaş beste ve prodüksiyon dersleri daha pop / hip hop / dünya tarzları üzerine, bu iki farklı dünyayı aynı çatı altında çalışabilmek ve harmanlayabilmek büyük bir avantaj.

– Bundan sonrası domino taşı gibi bir süreç. Arif Mardin ve Berklee Başarı burslarına layık görülüyorsunuz. T.C Dışişleri Bakanlığı Boston Konsolosluğunda piyano konserleri veriyorsunuz ve Berklee Üniversitesi konserlerine piyanist olarak katılıyorsunuz. Boston Children’s Theatre’da müzik direktörlüğü yapıyorsunuz. 2016-17 eğitim yılında besteci ve şef olarak Berklee Silent Film Orkestrası’na seçildiniz. Gördüğüm kadarıyla Boston günleriniz öğrenmekle geçmiş. Nasıl bir dönemdi? Oradaki öğrenme süreçleri size neler kattı?

Esin Aydıngöz: Hayatımın en renkli dönemiydi! Mükemmeliyetçi bir insanım ve başvurduğum hiçbir şeye başvururken kendimi %100 hazır hissetmiyorum. Çünkü her zaman öğrenilebilecek, geliştirilebilecek bir şeyler var! Her zaman sizden daha iyi birileri var. Berklee’deyken birincil amacım öğrenmek olduğu için ilgimi çeken her şeye başvurmayı öğrendim – başvurusu olmayanlara bile! Reddedilmek veya cevap almamak dünyanın sonu değil, ama denememek ya da pes etmek dünyanın sonu! Mesela demin bahsettiğim sessiz film dersine ilk başvurduğum yıl kabul edilmemiştim, ama sonraki yıl tekrar başvurdum ve bu sefer seçildim! 🙂 Eğer ilgimi çeken bir şey varsa, fırsatın ayağıma gelmesini beklemektense, onu elde etmek için acilen çalışmaya başlamam gerektiğini öğrendim.

– Alize Hanım sizi sağlam bir meslek edinme ile ilgili hayat bir yöne yönlendirmiş fakat siz müzikten hiç kopmamışsınız. Müzik neyin ifadesi? Sizde hangi duygu ya da duyguların karşılığı?

Alize: Müzik her şeyin ifadesi benim için. Dokuz sene bale yaptım. Yıllarca basket oynadım. Tenis oynadım. Çok fazla aktiviteyle iç içe oldum. Endüstri Mühendisi oldum ve çalışma hayatına girdim; ama hiçbir şeyde yüzde yüz kendimi bulamadım. Şarkı söylerken yuttuğum sahne tozuyla gerçek Alize olabiliyorum. Müzik söz konusu olduğunda sahnede inanılmaz bir tutku ve mutlulukla gerçekten kendim olabiliyorum.

– Youtube’da Türkçe, İngilizce ve Fransızca coverlar yapmaya başlıyorsunuz. Ondan sonra duyulmaya başlıyorsunuz zaten. Bu süreçten biraz bahseder misiniz?

Alize: Üniversiteden mezun oldum. Fakat tabii ki hiçbir şey bir anda olmuyor. Babam diş hekimi, ben mühendisim. Etrafımız doktor ve mühendis dolu. Nasıl bir yol izlemem gerektiği ile ilgili hiçbir fikrim yoktu. Tabii ki bu sırada söylediğim gibi bir sürü hocayla da çalışıyordum. Her birinden yapmam gerekenleri ve yapmamam gerekenleri öğreniyordum. Daha sonra Endüstri Mühendisi olarak çalışma hayatına girdim. İşe girerken beni işe alacak olan kişilere dedim ki; ‘Benim hayalim şarkı söylemek. Endüstri Mühendisliği’nde bir kariyer planım yok. Bu yüzden karşıma müzikle ilgili bir fırsat çıkarsa, onun peşinden koşmak için işten ayrılabilirim. Harçlığım olsun, çalışayım, boş durmayım diye çalışmak istiyorum. Uzun vadeli bir plan değil bu yani’ dedim. Arkadaşlarım iş görüşmesinde böyle şeyler söylediğim için delirdin mi dediler . fakat CV’im çok güçlüydü. Yabancı dil eğitimime (ingilizce ve fransızca) katkıda bulunmak için Londra ve Cenevre’de okullara gitmiş,okulları dereceyle bitirerek oralardan ayrıldıktan sonra önemli fabrikalarda stajlarımı tamamlamıştım. Bu sebeple beni işe kabul ettiler. O dönemler YouTube’a cover yapmaya başlamıştım. İşe girerken söylediğim fırsat beş ay sonra karşıma çıktı. İşten ayrıldım. Coverları yapma sebebim biraz kendimi görmek, tepkileri görmek, çevre edinmek, insanlara ulaşabiliyor muyum; bir tür sosyal medya araştırmasıydı. İlk coverları yaptığım dönem sosyal medya için çok uygun bir dönemmiş. Ama benim çevrem çok güçlü değildi maalesef. Şu anki çevremle o zamanki sosyal medya gücü birleşseydi şimdi çok fazla insana ulaşabileceğime inanıyorum. Şu anki sosyal medyanın tüketim gücü o kadar değişti ki aynı şeyleri yakalamak biraz güç.

– Korkmalısın. Korkmalısın single’ından biraz bahseder misiniz? Hangi aşamada Korkmalısın single’ını yapmaya karar verdiniz?

Alize: Bir arkadaşım vasıtasıyla Emre Kaya ile tanıştım. Kendisi sesimi çok beğendi. Bana şarkısını sundu ve bunu projelendirebileceğimizi söyledi. O şekilde DMC etiketiyle Korkmalısın yayımlandı. Korkmalısın benim sektöre merhaba deyişim. Sektörün dinamiklerini öğrenme sürecim. Kimlerle çalışmalı, bu işler nasıl oluyor, hangi aşamalardan geçiliyor gibi her türlü işin detayını öğrenme sürecim oldu. Bir çevre edindim. Daha sonra kendimi vokal olarak tanımlamak istediğim başka bir konu üzerine Süheyla Yengi ile vokal derslerine başladım. Altı yedi aylık yoğun bir çalışma döneminden sonra artık sahnelere ve insanlarla bu anlamda daha profesyonel seviyede iletişime geçmeye hazır olduğumu hissettim.

Ben her şarkıyı söylemekten yana değilim; çünkü herkesin bir ses karakteri var, aralığı ve rengi var. Yoğun duygular hissedeceğim, karşı tarafa geçirebileceğim, sesime yakışan şarkıları tercih ettiğim için bu repertuvarı oluşturmak ve vokal dersleri belli bir süreç gerektirdi.

Korkmalısın single’ından sonraki sürecim bu şekilde gerçekleşti. Sonrasında yoğun sahne çalışmalarım başladı. Şuan da Türkçe, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca şarkılardan oluşan geniş bir repertuvarım var. Müziğin evrenselliği ve benimde birkaç dilde akıcı şekilde şarkı söylüyor oluşum çok fazla insana ulaşabilmemi sağlıyor. Müzik, yaş sınırı tanımayan ve bütün engelleri ortadan kaldıran inanılmaz bir etkileşim gücü veriyor insana. Ben insanlara ulaştıkça Alize olarak yayılıyor ve insanların güzel sevgilerini sürekli etrafımda hissediyorum.

– Los Angeles günleri başlıyor sizin için Esin Hanım. Önemli müzik insanlarının yanında, önemli stüdyolarda, prodüksiyon şirketlerinde stajlar ve asistanlıklar yapmaya başlıyorsunuz. Sizden dinlemek isterim bu süreci. Nasıl bir dönemdi ve Boston’dan farkı neydi?

Esin Aydıngöz: Los Angeles’ta ilk senem çok zordu. Buraya taşınan her arkadaşım benzer bir süreçten geçtiği için buna kendimi hazırlamaya çalışmıştım, ama yaşanmadan hazırlanılacak bir ruh hali değilmiş meğer. Okuldayken çok düzgün bir programım vardı. Hangi gün neredeyim haftalar öncesinden belliydi, Los Angeles öyle değil. Karşınıza hiç beklemediğiniz anda hiç beklemediğiniz fırsatlar çıkıyor ve programınız sürekli değişiyor, ama bu tabi çevrenizdeki diğer herkes için de geçerli! İnsanların programlarıyla uyuşmak ve birilerinin ajandasında yer almak tetris oynamak gibi. Bu yetmezmiş gibi bir de mesafeler çok uzak. Boston’da evim ile okulumun arası yürüyerek 30 saniyeydi, Los Angeles’in İstanbul’u andıran trafiğiyle burada bir yerden bir yere gitmek iki saat sürebiliyor. Dolayısıyla aynı güne dört ders, iki prova, bir kayıt, bir yemek sığdırdığınız günlerden, günde en fazla iki üç aktivite planlayabildiğiniz LA’e gelince işler biraz değişiyor. Önemli stüdyolarda staj yapmak ise hem çok ilham verici hem de çok bunaltıcı. Kahramanlarınızla aynı odada bulunmak ve yazdıkları müzikleri ilk sizin duymanız gerçekten inanılmaz, ama öte yandan işin ticari boyutlarıyla ilgili hoşunuza gitmeyen bir sürü detay öğreniyorsunuz, ve büyü biraz bozuluyor.

– Ve bir gün İstanbul’a geliyorsunuz. Henüz havalimanında Soma faciası haberini okuyorsunuz. Biraz anlatır mısınız? Sizi, Bir Gökyüzü Düşün şarkısının sözlerini ve bestesini yapmaya götüren süreçte duygularınız neydi? 

Esin Aydıngöz: Soma faciasının yaşandığı gün Boston’dan İstanbul’a dönüyordum. Dört aydır görmediğim aileme kavuşacak olmanın sevincine bir de yeni doğan kuzenim Serkan eklenmişti, hakikaten keyfime diyecek yoktu. Ta ki uçak inene kadar… İstanbul’a iner inmez ilk duyduğum şey yüzlerce çocuğun babasız kalmış olması oldu. Ne hissedeceğimi bilemedim. Zaten insan şoktan bir şey hissedemiyor bir süre. Yurt dışında yaşadığım için sevdiklerimi kaybetmekten, veda edememekten vs. hep korkarım zaten, o yüzden bu kaza beni çok etkiledi. Bütün ülkemizi çok etkiledi. Kazanın hemen ardından sosyal medyada paylaşılan bir fotoğraf vardı: Bir grup madenci yerin altındalar, her yer çok karanlık ve fotoğraftaki tek ışık madencilerin başlarındaki baretlerden geliyor. O fotoğrafı görünce madencilerimizin yaşadığı dünyayı gökyüzüne benzettim, madencilerimizi de birer yıldıza.

– Çok yıkıcı, travmatik bir duyguyu siz müziğe dönüştürdünüz. Belki de bu sayede toplumsal hafızadan hiç silinmemesini sağlayacaksınız Soma’nın. Toplumsal vicdanın sesi oldunuz bu anlamda. Sanatın dönüştürücü gücü ile ilgili neler söylemek istersiniz? 

Esin Aydıngöz: Sanatın dönüştürücü gücüne olan inancım sonsuz. Uğraşsak binlerce kelimeyle zar zor anlatabileceğimiz şeyleri bir fotoğraf, bir resim, bir beste ile bir bakışta, bir duyuşta anlatabiliyor olmanın gücü hiçbir şeyde yok.

– Bir Gökyüzü Düşün bestenizi arkadaşınız Alize seslendirene kadar aklınızda bir albüm yapma fikriniz var mıydı?

Esin Aydıngöz: Film müziği yaparken hep birilerinin hikayelerini anlatıyorsunuz notalarla, ve Soma faciası da aslında bizim ülkemizin hikayesi. Bu yüzden bu şarkıyı kaydedip ölümsüzleştirmek hep aklımdaydı, ama şarkıya gereken aranjmanı yapmak için ihtiyacım olan motivasyonu Alize’nin sesinden aldım.

– Bir Gökyüzü Düşün çok önemli bir single Alize Hanım. Esin Aydıngöz ile ortak yaptığınız bir çalışma. Nasıl tanıştınız?

Alize: Evet bu çok önemli bir single. Esin ile tanışıklığımız şöyle oldu. Aslında ikimizde Saint Joseph mezunuyuz; fakat Esin benim üç dönem küçüğüm. Bu nedenle, Esin’le aynı liseye gitmemize rağmen bir mezunlar gününde çok sevgili Yaprak hocamız sayesinde tanışmış olduk. Hatta Esin’de Bilfen Koleji mezunuymuş. İkimizde bunu çok sonradan öğrendik. Esin’le tanışınca aramızda müzik adına da, uzun süredir Amerika’da olmasına rağmen arkadaşlık adına da çokgüzel bir iletişim oluştu. İkimizde birbirini çok destekleyen ve birbirinin başarılarıyla gurur duyan iki yakın arkadaşız.

– Bir Gökyüzü Düşün… Esin Aydıngöz’ün söz yazıp bestelediği eseri çok güzel söylemişsiniz. Sanki siz yazmışsınız gibi. Sahiplenerek, dolu dolu duygularla, sesle.

Alize: Çok teşekkürler. Esin bir gün bana Soma Maden Faciası ile ilgili bir şarkı yazdığını, haberi kazanın yaşandığı gün Türkiye’ye geldiğinde havalimanında öğrendiğini ve babasız kalan çocukları öğrenince çok üzüldüğünü söyledi. Şarkıyı o kadar içten duygularla yazmış ki; besteyi ilk duyduğum an çok duygulandım. Ben şarkıyı beğenince, o da eğer istersem şarkıyı konserlerimde okuyabileceğimi söyledi. İlk gönderdiği piyanolu kaydından o kadar çok etkilenmiştim ki, şarkıyı konserlerde söylemenin yani sıra kaydetmeye karar verdim. Bestenin üzerinde çalışıp kaydı Esin’e gönderince o da yorumumdan çok etkilendiğini belirterek yeni bir düzenleme yaptı. GNL Entertainment da şarkımızın dağıtımını üstlendi ve projemizi geçtiğimiz mayıs ayında tekli bir çalışma olarak tüm dijital platformlara sundu. Sonuç olarak, Esin’in beş yıl önce kazanın hemen ardından yazdığı eser Bir Gökyüzü Düşün, geçen yıl benimle, bu yıl ise dinleyicilerle buluşmuş oldu.

– Çok ciddi bir sosyal travma Soma faciası. Hala atlatılamıyor ve toplum vicdanı için de hiç unutulmaması gerekiyor.

Alize: Evet kesinlikle haklısınız. Soma Maden Faciası tarifi olmayacak bir ortak acımız. Esin’in yazmış olduğu Bir Gökyüzü Düşün şarkısının özel sözleri ve benim elimden geldiğince bütün duygularımı ortaya koyarak yapmaya çalıştığım yorum ile, sanatın gücü ve müziğin evrenselliğiyle duyguların unutulmaması, insan hayatının ne kadar değerli olduğunun bir nebze de olsa hatırlanması bizim için çok önemliydi. Bir Gökyüzü Düşün her şeyin çok hızlı üretildiği, tüketildiği ve unutulduğu bir zamanın içinde kendi yolunda akacak zamansız bir çalışma bence.

– Bir Gökyüzü Düşün hem müzikal anlamda hem de toplumsal anlamda tam da hayal ettiğiniz şekle dönüştü ve bu besteyle ilgili her şey yerini tam buldu diyebilir misiniz Esin Hanım? 

Esin Aydıngöz: Şarkım kayıt anlamda tam yerini buldu bence, ama müzikal olarak başka hayallerim var hala. Mesela Soma ile ilgili bir anma töreninde şarkımın senfonik bir orkestra tarafından çalınmasını ve tabi Alize ile benim de bu performansın bir parçası olmamızı çok isterim.

Toplumsal anlamda ise hayal ettiğim yere ulaşıp ulaşmadığımı bilmiyorum açıkçası. Sanırım henüz ulaşmadı. Hayalim şarkımın bir fark yaratması. Olur da herhangi bir insan bu şarkıdan etkilenip de iş kazalarından sakınmak için bir önlem alırsa, ya da şarkım Soma için yapılan bir belgeselde vs. kullanılırsa toplumsal hayalim de gerçekleşmiş olur. Ama bütün bunların ötesinde en çok istediğim şey şarkımın Soma’da babasını kaybeden çocuklardan birkaçına bile olsa huzur vermesi.

– Genç bir müzisyen olarak bundan sonraki hayalleriniz, yapmak istediğiniz şeyler neler. Alize ile ortak projeleriniz olacak mı yine?

Esin Aydıngöz: En büyük hayalim Disney’in animasyonlarına ve eğlence parklarına müzik yazmak. Günümüzde çok fazla film, dizi, show vs. var; ancak bunlardan yalnızca bazılarını izlerken tamamen yaşadığımız dünyadan kopup da başka dünyalarda kaybolabiliyoruz. Hedefim bu tarz projelere müzik yazmak. Cirque du Soleil’in showları gibi, Operadaki Hayalet gibi, Harry Potter gibi. Ve tabi müziğin her alanında çalışmaya devam etmek istiyorum, yani besteci, aranjör, piyanist ve müzik direktörü olarak; çünkü hepsinin verdiği mutluluk farklı 🙂 Alize’mi bir buldum bir daha bırakmam!

– Özellikle tanışıp çalışmak istediğiniz müzisyenler var mı? Bundan sonrası için projeleriniz neler? 

Esin Aydıngöz: Babam sayesinde İstanbul Müzik Festivali’nde büyüdüm ve hatta 2012, 2013 ve 2014 yıllarında festivalde sanatçı rehberliği yaptım. Eğer bir gün festival kapsamında benim de bir eserim çalınırsa dünyalar benim olur! Mesela eserlerimden birini Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası çalarsa! Onun dışında Fazıl Say ve Sertab Erener ile çalışmayı çok çok isterim. Şu an için projelerim Disney’in A Cappella grubu olan DCappella’nin yardımcı müzik direktörlüğüne devam etmek, sonbaharda CSH Kids Theatre’in Legally Blonde Junior prodüksiyonu için müzik direktörlüğü yapmak, ufuktaki birkaç kısa filme müzik yapmak ve temmuz sonunda Amerikalıların Ay’a inmesini kutlayan bir konserde piyano çalmak! 🙂 Periyodik olarak yeni Türkçe şarkılar da yapmak istiyorum tabii! Bir de sürpriz bir Türkçe şarkıya aranjman yapıyorum! Söz, müzik ve vokaller Fatma Aydoğan’a ait. Fatma özellikle bozlak ve türkü performanslarıyla dinleyenleri kendisine hayran bırakan inanılmaz bir müzisyen. Şimdi Rint Yapım aracılığıyla ilk projemizi yapıyoruz. Hatta Elif Tuğçe Aydogan’ın yönettiği bir de müzik klibi çekilecek. Üç kız bir şeyler yaratıyor olmaktan çok keyif alıyoruz, Umarım dinleyenler de beğenirler!

– Bundan sonra Esin Hanım’la birlikte işler yapmaya, birlikte albüm yapmaya devam edecek misiniz Alize Hanım?

Alize: Tabii ki. Her zaman. Aramızda kilometrelerce mesafe olmasına rağmen Esin ile sinerjimiz ve enerjimiz çok uyumlu. Birbirimize çok saygı duyuyoruz. Kuvvetli bir iletişimimiz var. Birbirimizin müzikal çalışmalarını her zaman besleyeceğiz ve destekleyeceğiz.

– Ayrıca sizin projeleriniz var mı? Sahne çalışmalarınız var bildiğim kadarıyla. Önümüzdeki yıllarda neler yapmak istiyorsunuz?

Alize: Evet, sahne çalışmalarım var. Bu anlamda çalışmayı hiçbir zaman bırakmayacağım. Çünkü beni besleyen en önemli şey sahnede olmak ve şarkı söylemek. Yerli yabancı pop, fransızca şansonlar, standart jazz şarkılarını yorumlamaktan büyük keyif alıyorum. Aynı zamanda reklam jingle vokalistliği de yapıyorum. Müzik benim için sonsuz bir yolculuk. Sürekli çalışarak ve bir şeyler katarak ilerlemem gerekiyor. Hissedebildiğim, kendimi iyi ifade edebildiğim, sesimin karakteriyle uyum sağlayan tüm şarkılara açığım. Yaptım oldu tamam, hadi diğer projeye geçelim gibi bir bakış açım olmadığı için kalıcı ve uzun soluklu şarkılara imza atmak istiyorum. Aynı Bir Gökyüzü Düşün gibi projelere…

Aynur Kulak
Önceki İçerikÜnlü yazardan Alman gemi kaptanına “Nobel Barış Ödülü” verilsin çağrısı
Sonraki İçerikEGEMEN ERDOĞAN OnAir Sahne’de!…
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments