Kendi Doğumunu Tükenişinde Yansıtan: Blue Bed

"...Herkes kendi düşüne sürüklenir. Böylece sanat çoğalır, bir eser başka bir eseri yaratır yansıya yansıya."

0
Yves Tangu imzalı Blue Bed…

İngiliz şair, eleştirmen ve filozof Coleridge, yanılsamayı açık gözle düş görmek, düşe gönüllü olarak katılmak olarak açıklar. Bu duruma göre sürrealist ressamlar hayatlarını bir düşün içerisinde geçirirler; öldüklerindeyse rüyaları biter. Oyuncular da o düşü reel boyuta indirgemek ve ifade edebilmek için, gerçekliği esnetme yolunda benliklerini dönüştürürler. Müzisyenler ve şairler, düşten koparak, onun hissettirdiklerini yansıtarak yaşatmayı denerler. Onların düşleriyle realiteye sunulan yansıtmalar asla birebir olmaz. Böylece esere sahip sanatçı dışında herkes başka bir düşe sürüklenir. İyi haber ki; herkes kendi düşüne sürüklenir. Böylece sanat çoğalır, bir eser başka bir eseri yaratır yansıya yansıya.

Peki ya yazarlar? Onların soyundukları rol çok nettir; sürekli yaratma eğiliminde Tanrısallık oynarlar. Herkes kendi rolünde yanılır, sanatın tüm işi yanılmaktır belki de. Kendi doğrularına, kendi estetik düzleminde defalarca yanılmak ve farklı bir bakış açısına ulaşmak… Sonrasında farkında olmak ve tekrar tekrar içe doğmak… Nihayetinde, gölgenizle yüzleşmek…

Son olarak Blue Bed tablosundaki düşü hissedecek olursak Yves yaşadığı rüyada kendi kendini betimlemiş ve belki de aurasını çizmiş. Ulaşamadığı hırslarından arınamadan, kadere asılan iplerle uykusuna kök salmış. Karmakarışık ruhu, sonsuz hissettiği duygularının ördüğü duvara dolaşmış. Her gece yatağında uykusuzluğun kemirdiği acılarla dolu vücudunda yeni bir renk yaratmış; mavi. Belki de kurtulmak için bir yanılsamadan… Oysa bir sanatçının düşten ve yanılsamanın kurtulması o kadar imkansızdır ki, mavi kendi tonunu eskitmiş. Bu kez duvardan daha güçlü bir dağ yaratmış. Ancak artık o dağı tırmanmak için gücü kalmamış.

Yves tablo bittiğinde yeni bir izlenim bulacak, sabah olduğunda en baştan doğacaktır. Her sanat eseri doğar, yansır, yaşatılır ve ölür. Unutulmamalıdır ki, aynı zamanda sanatçının doğumudur eseri, o sancıyı hissedenler birbirinden farklı yanılgılara kapılacak, farklı zamanlarda farklı anlara sürüklenecektir. Çünkü, tıpkı Yves gibi aslında herkes kendi doğumunu yaratır…. Böyle sonu gelmez her dirilişte ressam en çok da yorgunluğunu ve tükenişini yansıtırken tablonun kendisi olmaktan da geri duramamıştır.

Adelina Gençoğlu
Önceki İçerikKeith Flint’in kanında kokain, alkol ve kodein bulundu
Sonraki İçerikŞangay Film Festivali’nde juri başkanı: “Nuri Bilge Ceylan”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments