Rafet Arslan’dan İmge ve Söze Dair / Kurgusal Âlemler

"Avangard hareketlerin yokluğunda sanat fazlasıyla retinal bir zevke dönüşme riskine sahip."

0

Sanatçı Rafet Arslan ile Hugin&Munin’de devam eden 2010-2020 yılları arasındaki işlerinden oluşan “Kurgusal Âlemler” adlı sergisi ve sanat anlayışı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

– Küratörlüğünü üstlendiğiniz yeni serginiz Kurgusal Âlemler, Kuzguncuk’ta yer alan Hugin&Munin’de devam ediyor. Öncelikle bu Hugin&Munin ile yollarınız nasıl kesişti, sergi fikri nasıl ortaya çıktı?

Rafet Arslan: Yayın kurulunda olduğum Pathos Dergisi ile vasıtasıyla Hugin&Munin galerisiyle tanışma şansım oldu. Hugin&Munin’in aynı zamanda farklı disiplinlere yer veren bir açık sanat platformu dinamizmi yakalama çabası beraber yol almamızı kolaylaştırdı. Beraber ne yapalım fikrinden sergiye bir süreç işlemiş oldu.

– Mekânın iki katına yayılan sergi 2010-2020 yılları arası, kâğıt, boyama, kolaj, ahşap, ayna gibi farklı tekniklerle ürettiğiniz yapıtlarınızdan oluşuyor. Üretim sürecinizden bahseder misiniz? Malzeme arayışı, fikir, tuval ya da kolaj… Bir yapıtın ortaya çıkışı, estetik ve kavramsal olarak nasıl gerçekleşiyor?

R.A.: Evet sergi 2010/2021 dönemi arasında üretimlerinden bir kesit sunuyor. Ben tekil üretimler yanında kendi içinde değişen ve gelişen seriler şeklinde yaratım sürecini işletiyorum. Bazı çalışmalarda kavramsal çerçeve öne çıkarken bazı üretimlerde de plastik yaratım süreci öne çıkmakta. Karışık teknik (mixed media) üretimlere ağırlık veren bir sanatçı olarak müzayedelerden bit pazarına sahaflara geniş bir saha çalışması yapıyorum. Ardından toplanan malzemenin tasnifi ve indekslenerek üretime hazırlanması da bu sürecin bir parçası.

– Bu sergi için sanat tarihine, özellikle de avangarda saygı duruşu diyebiliriz. Avangard akımı siz nasıl tanımlıyorsunuz, sizi nasıl etkiledi avangardlar?

R.A.: Avangard sanat hareketleri sanatçının özerkliği ve bağımsızlığına verdiği temel öncelik çok mühim. Sanat sisteminin kuralları yanında sanatçının kendi tahayyülü dahilinde üretmesine alan açtığı için. Dada, Sürrealizm, Fluxus, Pop Sanat, Cobra gibi akımların manifesto ve eyleme süreçleri zaman içinde ruhumu harekete geçiren bir işleve sahip oldular. Onların sanat ve hayatı birleştirme öğüdü benim birbirine bağlı olduğunu düşündüğüm farklı alanlarda üretimlerimi tetiklemiştir.

– Günümüz sanat anlayışında avangardın yerini nasıl yorumlarsınız?

R.A.: Avangard hareketlerin yokluğunda sanat fazlasıyla retinal bir zevke dönüşme riskine sahip. Bugün dünya sanatında avangardların etkisinin sürdüğünü gözlemlemek mümkün.

– Sanat anlayışınızın önemli bir kısmını kolaj oluşturuyor. Kolaj neden bir devrimdir, neyi yıkıma uğrattı?

R.A.: Kolaj var olan malzeme ile yep yeni sonuçlara varma yeteneğine sahip bir sanat olarak elektronik müzik ya da DJ/Vj’lerin ses odaklı girişimlerine ve oradan video sanatına dek geniş bir etki alanına sahip. Zamanın yargısından bağımsız dün ve bugünü yan yana getirme imkanı veren kolaj, aynı zamanda yarını da yoklama etkisine sahiptir. Hikaye anlatıcılığına ve şiirselliğe yakınlığı ile katmanlı ve derin bir imge yaratma gücünü taşımaktadır. Bu manada eksiyi yıkıp, olası gelecekleri yokladığı söylenebilir.

– Kimi yapıtlarınızda söz imgeye evriliyor. Edebiyatımızda özellikle 50 Kuşağında şiir ve resim birbirine değer. Şair- ressam kuşağı modernizmin önemli temsilcileri aynı zamanda. Bu sergide de görme fırsatı bulduğumuz Kuşların Doğum günü resminiz özellikle ilham verici. Sizin şiiriniz, diğer bir deyişle resminiz üzerinde bu kuşağın nasıl bir tesiri, izi var, anlatır mısınız?

R.A.: Evet bahsettiğiniz resim açık olarak İlhan Berk’in bir şiirine gönderme yapıyor. Ben Garip ve II. Yeni şiirini gücünü hala hissedenlerdenim. Bu sene 1984 Yayınlarından Arafta Firari adlı şiir kitabımı yayınladım. Benim için şiirsel arayış tüm üretim sürecinin merkezinde yer alır. Şiirlerimin, müzik çalışmalarımın, performanslarımın plastik sanat üretimle iç içe olduklarını düşünüyorum.

– Bazı resimlerinizde çağdaş edebiyat metinlerinden, sinemadan, felsefeden de etkilendiğinizi düşünüyorum. Örneğin İngmar Bergmanvari imgeler, tekinsizlik, David Lynch muğlaklığı, Hakan Bıçakcı’nın romanlarındaki belirsizliği gerçeküstü bir atmosfer oluşturuyor. Aynı zamanda manifestolar yazan bir sanatçı olarak yapıtlarınızı bu açıdan değerlendirir misiniz?

R.A.: 21. yüzyılda sanat üreten kişinin mutlaka farklı disiplinlerden vizyoner yaratımları sıkı sıkıya takip etmesini ve onlarla etkileşime girmesini önemsiyorum. Ağ tarzı merkezsiz bir zamana yaklaşıyoruz ve sanatın bundan uzak kalma durumu yok. Sanatçı farklı kaynaklardan beslenir, beslenmelidir. Benim üretimlerimde aynı zamanda çağımın ve öncüllerimin imge/düşünce dünyalarından da kolajlar yapıyorum.

– Buluntu bir malzemeden ürettiğiniz ayna neyi simgeliyor?

R.A.: O resmin adı Nüktedan Akıbet. Gündelik tüketim içinde ikonografik ve sempatik bir figüre dönüşen kuru kafa sembolünü yeniden ele alıyor. Her sabah baktığımız aynanın aynı zamanda insanın faniliği anımsattığını hatırlatmaya soyunuyor. Kara mizah çalışmalarımda kullandığım enstrümanlardan biri.

– Sergide, Cobra Hareketi sanatçılarının yapıtlarına yeni yorumlar, imgeler eklediğiniz seri var. Cobra Hareketi’nin sanat tarihine ne gibi katkıları olmuştur?

R.A.: Cobra Hareketi; 2. Dünya Savaşı yıkımı ve çılgınlığını yaşamış dünya koşullarında yeniden çocukların, delilerin, naiflerin ürettiği sanata çağrı yapar. Sanatın üretimdeki saflığa ve koşulsuzluğa dönüş talepleri ve bunları destekledikleri manifestoları çok önemlidir.

– Sergideki bazı yapıtlar karnavalesk etki yaratıyor izleyicide. Egon Schele’yi anımsatan, gösteri toplumu kavramından yola çıkarak tasarlanmış, günümüz tüketim dünyasına da bir eleştiri gibi de okunabilir. Bir tür performans… Ne dersiniz?

R.A.: Karnaval; yıkımın ve kaosun ortasındaki dünyanın panzehiridir. Düşünsel üretimlerin kağıda, tuvale ya da malzemeye uyarlanırken renklerin coşkunluğu, imgenin akışkan yapısı ve taşıdığı ironi karnanaesk ruhu çağırır. Bu manada performatiftir de.

– Son olarak kurucusu olduğunuz Sürrealist Eylem Grubu ve Periferi Kolektifi’nden bahseder misiniz? Ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?

R.A.: Bunlar benim etkilerim yanında kolektif sanat hareketleriydiler. Avangard birikimi bu günden yeniden düşünmek ve yeni pratikler bulma çabaları oldu. Sürrealist Eylem Grubu 2005/2011 arasında etkin oldu, birçok ortak etkinliğe imza attı. Periferi Kolektif bunun ardından gelen süreç içinde farklı deneyimler yarattı. Aralarında Yıkım 2011, Gerçeklik Terörü, Howl, Ubik Project, Nükleere Karşı Sanat, Toplum Düşmanı gibi disiplinlerarası işlere imza atıldı. Sergi, performans günleri, fanzin, sokak sanatı ve uluslararası bir hareketin nüveleri yaratıldı. Pandemi ardından bu kolektif girişimlerde bir geri çekilme olduğundan bahsedebiliriz.

Elif Hopyar
Önceki İçerikTiyatro Kalemi yeni sezonunu “Post Otel Gazino” ile açıyor
Sonraki İçerikBu Hafta Vizyona Giren Filmler (23 Aralık 2022)
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments