Sokakta Sanatın Gücü: Adyali ile İnsargi ve As Beni

"Performansı tasarlarken insanların resimleri sergileyen bir geçici duvar oluşturması üzerine yoğunlaşmıştım. Bu noktada farklı bir sergileme şekli oluşturmayı hedefliyordum ve başarılı da oldu."

0

Eserlerini geleneksel sergi salonlarında değil, sokaklara taşıdığı “İnsargi” ve “As Beni” projesiyle sanat dünyasına sunan Adyali, 2023 Eylül’ünde gerçekleştirdiği performatif resim enstalasyonuyla, eserlerini şehrin farklı noktalarına “As Beni” yazan etiketlerle yerleştirip, izleyicileriyle doğrudan etkileşime geçmeyi amaçlamıştı. Adyali ile sanat ve sanat anlayışı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

İki projenizle öne çıktınız, “İnsargi ve As Beni”. İnsargi projesinden bahsederek ve sizi tanıyarak söyleşimize başlayalım. Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Ayrıca, böyle bir projeyi eyleme dökme nedeninizi öğrenebilir miyiz?

Adyali: Merhabalar, öncelikle çok teşekkür ederim söyleşi teklifiniz için.

Ben Adyali. 24 yaşındayım, İstanbul’da doğdum ve büyüdüm. Henüz 2 ay önce ilk kez doğduğum şehirden başka bir yerde yaşamaya eşimle Eskişehir’e taşındık. Yeditepe Üniversitesi Çeviribilim bölümü mezunuyum. Üniversite eğitimim boyunca birçok farklı alanda çeviri yaptım ve Antik Yunanca dahil olmak üzere, Fransızca, Almanca ve İspanyolca gibi birçok dil eğitimi aldım. Dillere olan merakımı çok erken yaşta keşfettim, kendi kendime Japonca öğrenmeye başlamıştım ve sevdiğim İngilizce şarkıları Türkçeye çeviriyordum. Kendimi bildim bileli resim yapan, salonun duvarlarına ve mobilyaların üzerine resimler yaptığım için aileme sıkıntılar çıkaran bir çocuktum. Henüz 10 yaşındayken annemin işi gereği Şile’de bir ressamın evine gitmiş ve atölyesinde o ressamla sohbet etme imkanı bulmuştum. Çok sonradan öğrendim ki, kendisi saygıdeğer Mustafa Ata imiş.

Sonrasında, kendi müziğini besteleyen, icra eden ve paylaşan, ayrıca albüm kapak tasarımına kadar tüm yaratım sürecini kendi yöneten çok yetenekli bir müzisyen olan ‘‘Uzayzaman Yolcusu’’ mahlaslı, şimdi eşim olan, Barış ile tanıştım. Sayesinde, çocukluğumda dış dünyayla kurduğum en içten iletişim yolu olan sanat yolculuğumu hatırladım ve kendimi ifade etmek için katı kuralları olan dilleri yalnızca ilgi alanımda bırakarak kendimi sanatımı üretmeye adadım. 2018’den beri resimler yapıyorum. 2021’de ‘‘insan’’ ve ‘‘sergi’’ kelimerinden türettiğim bir olgu olan ‘‘İnsargi’’ isimli, birkaç kişinin tabloları taşıyarak ve duraklayarak geçici bir sergi duvarı oluşturdukları, yalnız para ödeyerek katılabildiğiniz sergilerin işleyişini ve görevlilerini eleştiren bir performans gerçekleştirdim. İnsargi sayesinde, performans sanatının ne kadar etkileyici bir sanat dalı olduğunu keşfettim. Böylece üretim alanlarım arasına artık performans sanatını da dahil ettim.

En son, Eylül ayında ‘‘As Beni’’ isimli bir performatif resim enstalasyonu gerçekleştirdim ve bu zamana kadar üretmiş olduğum eserlerimden toplamda 65 tanesini bana ilham olmuş sokaklara, üzerinde ‘‘As Beni’’ yazan etiketlerle beğenenler alsın diye yerleştirdim.

“İnsargi” kelimesini nasıl oluşturmuştunuz ve bu isimle adlandırdığınız eylemsel projenizi daha sonra takip eden başka sanatçılar da oldu mu?

Adyali: Performansı tasarlarken insanların resimleri sergileyen bir geçici duvar oluşturması üzerine yoğunlaşmıştım. Bu noktada farklı bir sergileme şekli oluşturmayı hedefliyordum ve başarılı da oldu. Dolayısıyla bir dilci olarak eylemin, onu oluşturan iki büyük bileşeniyle adlandırılması ve anılması gerektiğini düşünerek gerçeksiz bir birleşik sözcük oluşturdum.

Sosyal medyada zaman zaman vakit geçiren biriyim ve fark ettim ki, başka ressamlar artık daha sıklıkla ellerinde tablolarıyla yürürken veya döndürüp kameraya gösterirken videolar paylaşıyorlar.

Ayrıca daha üç gün önce gördüğüm bir başka benzer eylem ise, Londra’da bir galerinin sergi açılışında sergiye katılan sanatçıların kendi resimlerini ellerinde taşıyarak bir moda defilesindeymiş gibi bir yürüyüş gerçekleştirmesiydi. ‘‘Art Runway’’ yani Sanat Podyumu/Defilesi diye Türkçeye çevirebileceğimiz bir tabirle pazarlıyorlar bunu. İnsarginin doğrudan bir etkisi var mı emin değilim, bu sadece algıda seçicilik de olabilir pek tabii. Fakat yaratıcı eylemlerin ortak bir bilinçdışı düzeyde toplandığını ve bireylere dolaylı olarak etkide bulunduğunu düşünüyorum.

Yaptığınız çalışmalarda ilham aldığınız bir akım ve idol olarak belirlediğiniz bir sanatçı var mı?

Adyali: Genelde resimlerimde bir resim akımından daha çok başka sanat dallarından ilham alıyorum. Özellikle sinema bana çok ilham veriyor. Ayrıca, sanatta akımlara ve tanımlara pek ilgi duymuyorum. Sanat akımlarını, sanat tarihi adına kategorizasyonu sağlamaktan öte bir şey olarak değerlendirmiyorum.

Kimseyi olduğundan daha büyük veya ehemmiyetli hale getirmiyorum, bunun tehlikeli bir insani eksikliği doğuracağını düşünüyorum. Dolayısıyla kimseyi idolize etmiyorum. Eserlerini ve duruşunu çok takdir ettiğim, mesajını çok etkileyici yollarla iletmiş birçok sanatçıyı kendime ve üretimsel bilincime katmaya ve o iletişim sinyalinde kalmaya özen gösteriyorum. ‘‘Exit Through The Gift Shop (Çıkışlar Hediyelik Eşya Dükkanından)’’ belgeselini izlediğimden ve ‘‘Siren of the Lambs (Kuzuların Alarmı)’’ eserini gördüğümden beri Banksy performanslarımı tasarladığım süreçlerde alt bilincimde benimle iletişimde olan bir akıl hocası gibi. Sanatı ve sanatçıyı anlamanın en nihayetinde onu bilişsel olarak bir yerde konumlandırmak olduğuna inanıyorum.

Aynı şekilde Marina Abramović ile benzer bir bağlantı kurmaya çalışıyorum. Üretimlerimde kendisininkine yakın motivasyon taşımaya çalışıyorum. Ayrıca, kendimi bir sinefil olarak tanımlıyorum, sinemaya uzun süredir derin bir ilgi duyuyorum. Bu ilgiden dolayı ilhamlarımı favori yönetmenlerimin işleriyle harmanlama eğilimindeyim.

Yeni projeniz de benzer eylemsel bir proje “As Beni”yi sizden öğrenebilir miyiz; “As Beni” de sanatseverleri ne karşıladı? Eserlerinizi bırakma sebebiniz nedir? Ayrıca, çalışmanıza bu ismi vermenizin nedeni nedir?

Adyali: Eylül’de İstanbul’dan taşınmadan önce pek sevdiğim atölyeme veda etmek durumundaydım. Eserlerimin her biri benim için çok değerli, benden geçen ve tuvalime yansıyan biricik hisler ve düşüncelerden oluşuyorlar. Fakat ne ben onları bir depoda saklamak istedim, ne de kendime yeni bir üretim dönemine girerken yük etmek. Bir yandan dilerdim ki, Hilma af Klint’in yaptığı gibi benden pek sonra bulunsunlar ve geriye dönük bir miras haline gelsinler ama biliyorum ki her dönemin kendine has kuralları ve yaklaşımları var. Bu noktada bir karar verdim ve hayatın ne olursa olsun homojenleşen dokusuna katmak istedim eserlerimi. Dolaşıma girsinler istedim. Bana ilham olan, iyisiyle kötüsüyle birçok anısı bulunan sokaklara bıraktım. Herhangi birinin geçebileceği, herhangi bir sokakta, herhangi bir sanat eseri. Rastgelmelerini istedim insanlara.

En başından beri birileri alsın ve kendi alanlarına assın istiyordum tablolarımı. Arada bir aklıma gelen Klintist düşünce dışında. 🙂 Bu sebeple, bıraktığım yerlere ufak kağıtlar üzerine yazdığım ‘‘As Beni’’ etiketlerini yapıştırdım. Çünkü bir sanatçıdan, özellikle de böylesi çılgınca pazarlama çağında, birçok sanat aracısı, sanat danışmanı, küratörü, eleştirmeni ve bir dolu başka sanatla ilintili sıfatı bulunan insan varken kendini ve eserlerini pazarlaması beklenemez. Pazarlanamayan hiçbir ürünün de satışı doğal olarak pek mümkün değil. Satışını ve pazarlamasını yapamadığım takdirde kimsenin görmeyeceği eserlerime bir sokak galerisi oluşturdum. Bilabedel insanların eserlerimi almasını veya en azından görmesini sağladım. Gerek alınsın ve asılsın, gerekse bir eskici arabasına alsın ve materyali pahasına satsın eserlerimi. Her halükarda eserlerim istediğim gibi dolaşıma girdi ve bundan çok memnunum.

Önceki sorumuzla bağlantılı olarak sanatseverler bu eylemi nasıl karşıladı? İlgi umduğunuz gibi oldu mu?

Adyali: Öncelikle belirtmeliyim ki, insanların ilgisini hayli çekti veya sosyal medya algoritmasının hoşuna gidecek bir şey yaptım herhalde ki, performansın düzenlediğim videosu amiyane tabirle ‘‘viral’’ oldu. 🙂 380 binden fazla kişi tarafından görüntülendi. Birçok insandan olumlu yorumlar ve mesajlar aldım. Her ne yapıyorsak biraz anlaşılmak, biraz takdir edilmek için yapmıyor muyuz insan olarak, özellikle de sanatçı olarak? Pek tabii karşılaştığım olumlu geri dönüşler sayesinde performansın bir bakıma doğru yerlere ulaştığını düşünüyorum. Fakat bunca ilginin, günümüz ekonomik şartlarında orijinal bir resme ücretsiz sahip olmaktan meydana gelen bir heyecan halinden ileri geldiğini de düşünmüyor değilim.

Eserlerimi sokaktan alan birkaç kişiden mesaj ve fotoğraflar aldım. Beni mutlu eden en güzel geri dönüşlerden oldu tabii. Bütün bunların yanı sıra, en güzel geri dönüşler ise beni destekleyen ve onlara ilham olduğumu söyleyen benden daha genç insanların yorumları ve mesajlarıydı. Kesinlikle benim için her daim motivasyon olmaya devam edecek bir şey bu. Son olarak tatlı yanı ise, çoğu kişinin bana ‘internet ağzıyla’ yorumlarda ‘‘abla’’ diye hitap etmeleriydi. 🙂

Bana ulaştığınız ve sorularınızı sorduğunuz için çok teşekkür ederim. Sevgiler ve selamlar!

Önceki İçerik81. Altın Küre Ödülleri sahiplerini buldu
Sonraki İçerikDoğa Harikalarına Yolculuk: Yeni Zelanda
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments