“Tazmanya Kaplanı” geri geliyor

Bilim insanları, 1930'larda nesli tükenen Tazmanya Kaplanı’nı gen düzenleme yöntemiyle dünyaya kazandırabilmek için milyonlarca dolarlık bir proje başlattı.

0

Gezegenin yüzeyinden silinen türleri geri getirmek amacıyla faaliyetlerini sürdüren Colossal şirketi, 20. yüzyılda soyu tükenen Tazmanya kaplanını geri getirmeyi planlıyor.

Thylacine veya diğer adıyla Tazmanya kaplanının 20. yüzyılda soyu tükendi. Ancak yerini alabilecek olan şey onunla aynı olmayacak. Bilinen son thylacine (Thylacinus cynocephalus veya Tazmanya kaplanı) 1936’da Hobart’ın Beaumaris Hayvanat Bahçesi’nde öldü. Şimdi ise, geçen yıl binlerce yünlü mamutu Sibirya bozkırlarına geri koyma planlarını açıklayan bir genetik mühendisliği şirketi, kayıp keseli kurdu geri getirme listesine ekledi.

Colossal’ın beyan edilen amacı, iklim değişikliği (mamutlar) ve insanlık (thylacine) gibi şeyler tarafından gezegenin yüzeyinden silinen türleri geri getirmek. Bu günlerde, bu iki tehdit el ele gidiyor ve diğer birçok büyük memeli de yok olmanın eşiğinde.

Yünlü mamutların soyu yaklaşık 4.000 yıl önce tükendi – sonuncuları Mısır’da Büyük Piramitler inşa edilirken hala hayattaydı. Avustralya’nın güneyindeki Tazmanya adasında yaşayan thylacine, çok daha yakın bir zamanda yok oldu. İnsanlar, bu çizgili keselileri, yerleşimcilerin çiftlik hayvanları için bir tehdit olarak görüldüklerinde (ki genelde öyle değildiler) avlamaya başladılar ve Tazmanya hükümeti onların kurdu andıran kafalarına bir ödül koydu.

Adına ve siyah çizgilerine rağmen, Tazmanya kaplanı büyük kedilerle yakından ilişkili değildi. Bir köpeğe çok benziyordu, ancak köpekgillerle de ilgisi yoktu. Thylacine, soyu tükendiğinde en büyük keseli etoburdu; çalılarda avlanan ve erkenden canlı doğuran, onları karnındaki kese içinde yetiştiren bir hayvandı.

Bir thylacine’in genomunun üretilmesine yardımcı olan korunmuş thylacine embriyoları ve yavruları. C: Wikimedia Commons

Uzun zaman önce yok olmuş olsa da, hem thylacine’lerin hem de mamutların, geride bıraktıkları kemik miktarı sayesinde tam genomları dizilendi. Bunlar arasında, mumyalaşmış mamutlar, Sibirya permafrostundan ve müzelerdeki korunmuş thylacine yavrularından kalıntılar vardı.

Colossal şirketinin belirtilen hedefi, bu kadar uzak bir fikri gerçeğe dönüştürmek için genomik dizileme ve düzenleme teknolojilerindeki atılımlardan yararlanarak beş yıl içinde devasa bir mamut yavrusu doğurmak. Tylasin’in dönüşünü anlatan ayrıntılı planı: https://colossal.com/thylacine/

Colossal, thylacine’nin dirilişi için çalışmak üzere Melbourne Üniversitesi’nin Thylacine Integrated Genetic Restoration Research (TIGRR) Laboratuvarı ile birlikte çalışıyor; laboratuvar bu yılın başlarında 5 milyon dolarlık bağış aldı.

Winklevoss ikizleri (Facebook’un ilk günlerinde rolleriyle ünlenen, The Social Network’te dramatize edilen), Hemsworth kardeşler ve Paris Hilton, Colossal’ın yatırımcılarından bazıları.

Akıllardaki ilk soru, hala devasa projesinde çalışan bir şirketin, Thylacine’in yeniden dirilişini onunla birlikte nasıl dengeleyebileceği. Bir türün yeniden getirilmesi küçük bir başarı değil. Bu yüzden hiç yapılmadı. Ve bunu etik olarak ve yeni hayvanların veya mevcut ekosistemin sağlığını riske atmayacak şekilde yapmak daha da zor.

Mevcut projeye yönelik bir eleştiri, soyu tükenmiş türlerin (bazıları bu gezegenden uzun zaman önce gitmiş) geri dönüşünü, mevcut türlerin sağlığının önüne koyması. Avustralya’daki birçok keseli hayvanın nesli tükenmek üzere ve teorik olarak buraya atılan büyük miktarda parayla korunabilir. Colossal’ın iddiası, soyu tükenmiş bu türlerin geri dönüşünün tüm habitatların sağlığını iyileştireceği.

Thylacine’ler, 20. yüzyılda neslinin tükenmesi için avlandı. C: Wikimedia Commons

Ama geri getirilecek olan şey, en azından tam olarak aynısı değil. Bu nedenle Colossal, son duyurusuna “Thylacine’in geri getirilme sürecini başlattı” ile başladı, ancak daha sonra “Thylacine’in bir vekil türünün yaratılması” olarak değiştirildi.

Hiç Tazmanya kaplanı kalmadığından -en azından bizim bildiğimiz kadarıyla ve kesinlikle 1936’dan biraz daha uzun yaşamış olabilirler- Pask Laboratuvarı’nın üretmeyi hedeflediği hayvan, fare büyüklüğünde bir keseli, kuyruklu dunnart’tan doğacak.

Dunnart, thylacine’nin yaşayan en yakın akrabalarından biri, ancak yine de evrim ağacındaki köpek büyüklüğündeki hayvandan oldukça uzakta. Thylacine, sağlam kayıt cihazlarının ve kamera tuzaklarının ortaya çıkmasından önce soyu tükendiğinden, hayvanın doğal ortamında nasıl davrandığını tam olarak bilmenin bir yolu yok.

Hayvanın, onu duyma şansına sahip olan az sayıda kişi tarafından çifte viyaklama olarak tanımlanan kendine özgü sesi bile, yalnızca genetik bir koddan kopyalanması neredeyse imkansız bir şey. Soyu tükenmiş hayvanların davranışsal özelliklerini geri getirmek, sadece kaybolanlara benzeyen bir yaratıktan çok daha zor şeyler.

Kısacası, bu projeden üretilen hayvan en iyi ihtimalle Thylacine’in bir türevi olacak.

Erman Ertuğrul / Arkeofili
Önceki İçerikUnutulan “Moda İskelesi” yıllar sonra kapılarını açtı
Sonraki İçerikİki Reklam Kampanyası, Bir Özgürlük Projesi
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments