Özgürlük mü; Esaret mi?

Mülteciler'de yaşamın içinde bulunulan durumlar, içselleştirmeden fakat içten gelen bir anlatma dürtüsüyle anlatılıyor.

0
Kapitalizmin bu dünyaya yaptığı kötülüğü başka hiçbir akım yapmadı. Üstelik kapitalizm diğer tüm akımlar gibi sadece bir dönemi yansıtan gelip geçici bir akım da olmadı. Kendini bitirmeye, herhangi bir yere gitmeye niyeti yoktu. Hatta büyüdükçe büyüdü, genişledi, kaplamadığı yer ve alan neredeyse kalmadı. Daha fazlası olmalıydı, hep daha fazlası vardı ve bunun için savaşılmalıydı, başka yolu yoktu. Savaş, yıkıcılık, bozgun elinden hiç bırakmadığı silahlar gibiydi. Çünkü kendisiyle beraber yarattığı Emperyalizm tüm bunları gerektiriyordu. İkisi birden (Kapitalizm ve Emperyalizm) ilk önce insanların beyinlerine, düşünce ve sinir sistemlerine girdikten sonra başka ülkelere ve topraklara girme (işgal) hakkını da kendinde gördüler.
“Mülkiyetin her şey sayıldığı bir ülkede, bizim sadece hikayelerimiz vardı.”
Viet Thanh Nguyen

Kafka Yayınları tarafından yayınlanan bir Viet Thanh Nguyen kitabı olan Mülteciler yıllardır dünyaca içinde bulunduğumuz fakat ısrarla görmediğimiz, bakmakta, üzerine düşünmekte imtina ettiğimiz hatta işgalciler diye nitelendirip hor gördüğümüz mültecilere, onların dramlarına ve yaşama uğraşlarına dikkatimizi çekmekte. Sadece bu da değil. 1971 yılında Vietnam’da doğmuş, daha iyi bir yaşam ve özgürlük mücadelesinden dolayı 1975 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne ailesiyle birlikte göç etmek zorunda kalmış mülteci ve melez bir yazar olan Viet Thanh Nguyen ile tanışıyoruz. Tam da yazdığı meselenin içine doğmuş, büyümüş; yine doğduğu coğrafyanın imkansızlıklarıyla göç etmiş, mülteci olmuş, kendi dilinde yazamamış bir yazarla tanışıyor olmanın sevinci ve burukluğu bir arada.

Mülteciler 8 öyküden oluşmakta. Bu öyküler bildiğimiz içine bolca dramın katıldığı, ‘Ben bunları yaşadım o yüzden de hadi yazayım.’ türünde değil. Nguyen bir şeyler anlatmak istiyor. Bunu da bir öykü yazarı olarak değil bir hikaye anlatıcısı olarak yapmak istiyor aslında. Dünyanın kör ve sağır olduğu; daha fazla güç, toprak, para için emperyalizmi körüklendikçe körüklendiği bu dünyada, tüm bunlara maruz kalan mültecilerle Nguyen (kendisi de bir mülteci olarak) içeriden gelen duygularla bu hayatın yükünü paylaşıyor.

“Hayatımı bir hayalet misali gölge yazarlıkla idame etmem kaderin bir cilvesi miydi o halde? Günün ortasında yatakta uzanırken kendime bu soruyu sordum ama kara gözlü, kara dişli kadınlar beni duydular. Sen buna hayat mı diyorsun? Bana gülerlerken dişleri takırdadı. Yorganı burnuma kadar çektim; Amerika’ya ilk geldiğim yıllardaki gibi, yaratıkların sadece koridorda pusu kurmakla kalmayıp dışarıda da dolandırıldıkları zamanlardaki gibi. Annemle babam çalan kapıyı açmadan önce genç hemşerilerimizin, savaş zamanında büyüdükleri için şiddeti öğrenmiş genç erkeklerin korkusuyla salon perdelerinin arasından bakarlardı. “Tanımadığın kimseye kapıyı açma!” diye uyarmıştı annem bir kere, belki de iki, hatta üç kere.”

Bu alıntı kitabın ilk öyküsü olan Kara Gözlü Kadınlar’dan. Nguyen zaten yaşadığı, yani içinde bulunduğu durumları, içselleştirmeden fakat içten gelen bir anlatma dürtüsüyle yapıyor. Ana yurtları parçalanmış, gittikleri ülkelerde itilmiş, hor görülmüş, insan yerine konmamış, bastırılmış, yok sayılmış mültecilerin -yaşam mücadelesinden de önce- girdikleri kimlik mücadeleleri her bir öyküde çarpıcı bir şekilde anlatılıyor.

Ana yurtlarının küllerinin arasından çıkıp yeni bir ülkeye, kültüre, inanışa, toplum yapısına, düzenine adapte olmaya çalışan insanların hikayelerine alışık olmadığımız bir açıdan bakıyor Nguyen. Karakterle bağını koparmıyor. Onların diline sahip çıkıyor. Anlatma isteklerini göz ardı etmiyor. Sadece duygulara değil; insanların mülteci olma hislerine tercümanlık ediyor.

Amerika’ya gelen Vietnamlı Liem’in bir eşcinsel çiftin yanına yerleşme öyküsünün anlatıldığı Öteki Adam’da Nguyen mülteci olma hissini çok basit fakat aynı zamanda çok derin olabilecek bir noktadan anlatıyor.

“Hikayesini bir kez daha tekrar etme ihtimali dehşete kapılmasına neden olsa da Liem soğukkanlılıkla karşılık verdi. Saygon’dan kaçtığından beri geçen dört ayda gemiciler, askerler ve sosyal hizmet görevlileri hikayesini ona defalarca sormuşlardı; soruları artık önceden kestirebiliyordu. Nasıl bir şeydi? Kendini nasıl hissediyorsun? Bütün bunlar çok acıklı değil mi? Bazen karşısındaki meraklıya yaşadıklarının çok uzun bir hikaye olduğunu söylerdi, bu da onları özetini anlatmasını istemeye iterdi.”

Örnek verdiğim bu iki öykü ile beraber altı öykü boyunca Nguyen; bunamaya başlayan kocası tarafından eski sevgilisiyle karıştırılan bir kadının hüsran dolu hikayesine, genç bir kızın onun sahip olmadığı her şeyi Amerika’da elde etmiş gibi görünen üvey ablası tarafından maruz kaldığı baskıya kadar; mültecilerin hayallerini, hayal kırıklıklarını ve karşılaştıkları güçlükleri etkileyici bir anlatıyla kayda geçiyor.

2017 yılında Asya/Pasifik Asıllı Amerikalılar Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Mülteciler kitabı aslında olup bitenleri bambaşka bir yerden bizimle paylaşıyor. Dünyanın gittiği noktayı daha iyi anlayabilmek açısından Mülteciler kitabını okursanız aynı zamanda iyi bir yazar ile de Viet Thanh Nguyen’le tanışacak; yine Kafka Yayınları tarafından yayınlanan ilk romanı Sempetizan’ı da alıp okumak isteyeceksiniz.

YazarViet Thanh Nguyen
ÇevirmenPeren Gülmez
YayıneviKafka Kitap
Yayın TarihiOcak 2019
TürüHikaye
Sayfa Sayısı176
Önceki İçerikSatışa Sataşan Haller
Sonraki İçerikMelis Danişmend: “İlham ve güç veren müzisyenlerle bir araya geldiğim zaman kendimi daha da iyi hissediyorum”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments