Kadrajındaki sessizlikten duyguları kışkırtan bir göz: Kim Ki-Duk

"Ben her zaman insanlara ve onların yaşamlarına ve onların yaşamlarındaki anlamlara saygı duymaya odaklanıyorum..."

0

Geçtiğimiz günlerde Corona virüs nedeniyle hayatını kaybeden Kim Ki-Duk ardından bize onlarca film ve film gibi hayatını bıraktı. Sanat eğitimi almak için cebinde sadece bir uçak bileti parayla 1990 yılında Fransa’ya gitse de hiçbir zaman sinema eğitimi almadı ve başka hiçbir yönetmenin yanında asistanlık yapmadı. Güney Koreli pek çok yönetmenden eleştiri alsa da kendine has hikâye anlatma tekniği ile uluslararası film festivallerinden ödüller kazandı.

2003 yılında yaptığı İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış..ve İlkbahar filmi ile Arjantin Film Eleştirmenleri Derneği Ödüllerinde En İyi Yönetmen ödülünü aldı ve bizlerin kalbini fetheden ilk filmi olarak Kült filmler arasında girmeye başardı.

Fedakar Kız (2004)

Fedakar Kız (Samaria) ile 2004 yılında Berlin Uluslararası Film Festivalinde En İyi Yönetmen ödülünü aldı. Gene 2004 yılında Boş Ev filmi ile Venedik Film Festivali, Valladolid Uluslararası Film Festivali, Gümüş Kurdale, San Sebastian Uluslararası Film Festivali ve Avrupa Film Festivalinden ödül aldı.

“Bir sanatçının yaratıcı enerjisi bir çiçek kadar geçicidir. Çiçek açar ve yakında ölür. Hiçbir sanatçı sonsuza kadar harika değildir. Şahsen, 2004 yılında ‘Samaria’ ve ‘Boş Ev’ ile zirveye ulaştığımı düşünüyorum.”

Boş Ev (2004)

2008 yılında Rüya filminin çekimleri sırasında başrol kadın oyuncusu Lee Nayoung bir kaza geçirir ve ölmek üzereyken hayatını kurtarır. Bunun üzerine içine girdiği bunalımdan çıkış yolu olarak kendisini 3 yıl boyunca bir kulübeye kapatarak filme alır. İşte bu film Güzel Sevgili anlamına gelen aynı zamanda bir Kore Halk Türküsü olan Arirang’tır ve bu filmi ise 2011 yılında Cannes Film Festivalinde Un Certain Regard Ödülünü aldı.

“Birçok oyuncu filmlerde patlayıcı rollerde yer almak ister, kötüyü oynamak daha çekicidir. Oysa kötüyü oynamak kolaydır çünkü kötülük içimizde yaşar.”

Acı (2012)

Pieta; İsa’nın cansız bedenini Meryem’in kucakladığı anlardaki merhamet ve acıya verilen isimdir. İşte bu metaforla Kim Ki-Duk 2012 yılında Acı (Pieta)’yı çeker. Afişinde ise Michelangelo’nun tasvirini kullanır. İnsanlara on misli faizle borç veren sigorta şirketinin borçlarını ödeyemedikleri durumda onları sakat bırakan elemanı Gang-do ile öz oğlunun ölümünden sorumlu tutan Mi-son’un Gang-do’nun da annesi olduğunu söyleyerek bir gün çıkagelmesini anlatan hikayesi Pieta; Venedik Film Festivalinde Altın Aslan Ödülü, Stallite Ödüllerinde En İyi Yabancı Dilde Film, Dubai International Film Festivalinde En İyi Yönetmen ve Grand Bells Awards’ta En İyi Kadın Oyuncu Jüri Özel ödüllerini aldı.

Yay (2005)

“Konuşulan kelimelerin her şeyi çözdüğünü sanmıyorum. Bazen sessizlik daha gerçekçi duygular uyandırırken kelimeler bazı durumlarda anlamı çarpıtabilir.”

Altmış yaşında bir adam ile on yedi yaşına gelince evleneceği ve yaklaşık altı yaşından beri baktığı kız çocuğuyla birlikte karaya çıkmadan, kentten uzak yıllardır balıkçı teknesinde yaşamaktadırlar. Balık avlamak için tekneye gelen gruplar haricinde kızın dış dünya ile ilişkisi yoktur. Düğününe yakın tekneye gelen bir gençle yakınlaşmasıyla tüm dengeler alt üst olur. Tehlikelerden korumak için kıza öğrettiği ok ve yay sonsuz bir sahip oluşa dönüşen anlatımıyla Yay ya da Hwal Cannes Film Festivalinde en iyi film dalında aday olup ödülü alamasa da bizden birçok ödül aldı.

Film çalışmaları için gittiği Letonya’da Covid-19 nedeniyle henüz 59 yaşında hayata gözlerini yuman Kim Ki-Duk birçok filmiyle hafızalarımızda yaşayacaktır.

“Ben her zaman insanlara ve onların yaşamlarına ve onların yaşamlarındaki anlamlara saygı duymaya odaklanıyorum ve bunun dünyanın her yerinden insanların takdir edebileceği bir şey olduğuna inanıyorum.”

Banu Solak
Önceki İçerik“Metanoia” isimli grup sergi Labirent Sanat’ta
Sonraki İçerikBuşra Aştı’dan yeni single: “Hoşgeldim”
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments