Ressam Müjgan Özkaya: “Herkes resim yapabilir, ama herkes sanatçı olamaz.”

"İlk sergim çok özel ve çok farklıydı. Okul henüz bitmiş, İzmir Alman Kültür Derneğinden kişisel bir sergi teklifi gelmişti. Tüm deneyimsizliğime rağmen bu teklifi göz ardı edemezdim."

0

Sizleri çok yetenekli ve kibar bir ressamla tanıştırmak istedim. Kendisini keşfettiğimde çok etkilendim. Eserleri gerçekten ilhamla dolu. Sevdiğim, beğendiğim işleri kitlelerle paylaşmak ise benim için heyecan verici. Bu yüzden Müjgan Hanım’la iletişime geçerek bir söyleşi ricasında bulundum. Ricama karşılık verdiği için minnettarım. Söyleşi başlamadan önce kendisini tanımanız açısından özgeçmişini ekledim. Ardından söyleşimizi okuyabilirsiniz. Keyifle…

Müjgan Özkaya Yılmaz;

Eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde tamamladı. Sanatçı 2003, 2004 ve 2005 yıllarında Hollanda’da, 2008 yılında ise Bahreyn National Museum da olmak üzere yurt dışında ve yurtiçinde çok sayıda kişisel sergi gerçekleştirdi. Uluslararası çalıştay, sanat festivali ve sanat fuarına katıldı.

İki ödül alan ve eserleri Devlet Resim, DYO gibi ödüllü yarışmalarda sergilenen Yılmaz, bronz ve seramik heykel çalışmaları da yapmaktadır.

Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UPSD), Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği (BRHD) ve Unesco Femmes-Art Mediterranee üyesidir.

– Merhaba Müjgan Hanım, öncelikle teklifimi kabul etmeniz beni çok mutlu etti. Eserlerinizi ilk kez sosyal medyada gördüm ve ilk tepkim “Sıra dışı.” oldu. Eserlerinizin mistik ve büyüleyici bir havası var. Bilinmezlikte, sırlı ve gizemli görüntüler. Ama bir yandan da o yansımaların ve bulanıklığın ardındaki görüntü net. Neyin resmedildiği açık bir şekilde anlaşılıyor. Bunun bir anlamı var mı sizin için? Eserlerinizdeki bu tarzın hayata bakış açınızla kesiştiği noktalar var mı?

Müjgan Özkaya Yılmaz: Kesinlikle var. Hayata bakış açımda, emek verilen her şey kutsaldır. Resimlerimde yoğun emek vardır. Bir tek noktanın, lekenin yerleştirilmesi ciddi düşünce ürünüdür. Rastlantıya asla yer vermem. Resim izlenirken de beyin bir çaba harcamalı, duyular ile hareket halinde olmalı. Gizlenmiş objelerin eşliğinde farklı düşüncelere girmeli, anılarındaki biçimlerle örtüşenler birleşmeli, düşünsel bir hareket oluşmalı. İşte bu sebepten eserlerimdeki tarz ve hayata bakış açım kesişiyor.

– Etkilendiğiniz ressamlar kimlerdir? Onların sanatında gördükleriniz size neler hissettiriyor? Siz eserlerinizde en çok hangi duyguları vermeyi seviyorsunuz?

M.Ö.Y.: Tabii ki bana yakın gelen akımlar, sanatçılar oldu, özellikle sürrealistler. Salvador Dali ve Kandinsky’i ilham verici ve motive edici bulurum.

– Siz eserlerinizde en çok hangi duyguları vermeyi seviyorsunuz?

M.Ö.Y: Güzellik, estetik, düşüncelerin derinliğine girebilme isteği verebilmek. Bir eserin, izleyiciyi alıp, bir yerlere götürmesi, sanatçının duyduğu heyecanı paylaşabilmesi, çok özel duygulardır.

– Gerek yurt dışı, gerek ülkemizde birçok sergi gerçekleştirdiniz. Ödüller aldınız ve ödüllü sergilerde de yer aldınız. Benim özgeçmişinizde özellikle gözüme çarpan bir sergi oldu ki: The Colour of Turkey, Bahrain National Museum. Bize bu sergiden biraz bahsedebilir misiniz?

M.Ö.Y: Çok güzel ve heyecan verici bir sergiydi. Kültür bakanlığı, Türk hava yolları ve elçiliğimizin sponsorluğunda çok keyifli kültürel bir etkinlik oldu. Sanat dolu günler yaşadım. National Museum of Bahrain hayli büyük bir müzeydi. 40 adet büyük ebatta çalışmalarla kapsamlı bir sergi oldu. Bahreyn halkı ve komşusu Suudi Arabistan’dan gelen ziyaretçiler şaşırtıcı bir ilgi gösterdiler. Kraliyet ailesi ve Bahreynli sanatçılarla tanışmak ülkelerimizin kültür ve sanatını paylaşmak da heyecan verici deneyimlerdi.

– Peki sizi en çok heyecanlandıran hiç unutamayacağınız serginiz hangisiydi? O sergiyi özel ve farklı kılan neydi?

M.Ö.Y.: Tüm sergilerim heyecan verici ve keyifliydi ancak ilk sergim çok özel ve çok farklıydı. Okul henüz bitmiş, İzmir Alman Kültür Derneğinden kişisel bir sergi teklifi gelmişti. Tüm deneyimsizliğime rağmen bu teklifi göz ardı edemezdim. Sergi gerçekleşti. Açılıştaki heyecanımı tarif edemem. Bir başka boyuta gittim ve geldim!

– Eserlerinizdeki stil sizi çağdaş ve soyut bir ressam olarak tanıtıyor. Çağdaş olmak sizin için nedir? Yenilikçi ya da yeniliklere kolay uyum sağlayan birisi misiniz? Hızla değişen ve globalleşen dünyada sanatta çağdaş olmak konusunda ne söylemek istersiniz?

M.Ö.Y.: Sanatçılar, bilim insanları her zaman toplumun önündedirler. Toplumu ileriye götürmek, yenilikleri kabul edip, kabul ettirmek durumundadırlar.

Sanatçının var olma nedenlerinden en önemlisi, hatta olmazsa olmazlarından biridir çağdaşlık. Ben de yeniliklere, yenilenmeye önem veren bir sanatçıyım. Kendimi tekrar etmekten kaçınırım.

– Sizce kimler ressam olabilir? Doğuştan bir yetenek mi yoksa iyi bir eğitim mi bir ressamı ön plana çıkartır?

M.Ö.Y.: Herkes resim yapabilir, ama herkes sanatçı olamaz. Yetenek, Yaradanın bir armağanıdır. Sanatçı ise yeni bir tarz ortaya koyan, hiç kimseye benzemeyen, yeni bir söylem üreten kişidir.

Eğitim, yeteneği destekler, ortaya çıkmasına yardımcı olur.

– Sanatsal mesleklerin meslekten öte bir yaşam stili olduğunu düşünüyorum. Kimler ressamlığı yaşam stili haline getirebilir, bu yolda ilerlemek isteyenlere önerileriniz nelerdir? Kendi eserlerini nasıl değerlendirebilirler?

M.Ö.Y: İnsan yaptığı işi isteyerek seçer ve aldığı eğitim ile desteklerse o eylem kesinlikle yaşamını biçimlendirir, zenginleştirir. Bu olgu sanat yoğunluklu mesleklerde kendiliğinden oluşur.

Çok doğal değil mi?

Sanatın her alanı çok özveri ister, gerçekten çok zaman ve enerji ayırmak gerekir. Aksi taktirde yetenek sizi terk eder. Okulda sanat eğitimi sırasında ilk öğretilen ve hep söylenen cümle şuydu; Paletiniz kurumasın.

– Özellikle ilgimi çeken iki tablonuz var. Bu tablolarla ilgili konuşmak istiyorum. Size ilham veren neydi? Bu eserlerin içinde hangi “Müjgan” ya da kimler, hangi hikayeler var? Ayrıca oluşturma sürecinizden bahseder misiniz?

M.Ö.Y.: Hem anatomik hem de ruhsal açıdan çok iyi tanıdığım bir obje olduğu için, kompozisyonlarımda kadın bedenini kullanırım. Özellikle yaşadığımız coğrafyada, yaşam hakkı elinden alınmış, doğduğu günden itibaren sürekli ötelenmiş, hak ettiği ilgi, sevgi ve eğitimi alamamış kadınlar resimlerimin baş konusudur. Sözünü ettiğiniz eserlerde de kadın figürü ön plandadır.

Hayatımı şekillendiren iki önemli kadın var benim için;

Biri annem diğeri kızım, resimde ben, annem ve kızım üç nesli bir arada kompoze ettim. Bana göre o tabloda kadının mutluluğu, gururu, acıları, toplumdaki yeri, gelişimi, kısacası hayata dair her şeyi var.

Annemin, kızımın hayatıma kattıkları zenginlikler ve varlıklarının benim için anlamını bu tabloya yansıttım. Çalışırken de, izlerken de çok keyif aldığım bir resim.

– Çizmeden önce genellikle ne yapacağınıza dair bir fikriniz var mıdır, yoksa siz çizdikçe mi şekillenir?

M.Ö.Y.: Resmin konusu zihnimde şekillenir ve ben boş tuvalin karşısında hayal gücümle çizim yapar, fırçayla kompozisyonu kabaca yerleştiririm. Sonrada renklendirmeye geçerim. Önceden taslak, eskiz vs. hiçbir şey hazırlamam, O anki motivasyona göre resim şekillenir zaman içinde tamamlanır.

Resim yapmak benim için bir ihtiyaç. Resim yapmadığım günleri yaşanmamış hissederim. Sanata, yeteneğime ihanet etmişim gibi yoğun duygular yaşarım.

Bence sanatçılar eserler üretip, dünyayı daha güzel daha yaşanılır hale getirmeliler.

– Sorularıma verdiğiniz yanıtlar bizim için çok değerliydi. Sanatın içinde tecrübe kazanmış ve aynı zamanda çok yetenekli bir ressamsınız. Umarım biz de kendi yolumuzda sizin gibi sanatçıları örnek alarak başarılara imza atarız. Vaktinizi bu röportajla bizimle değerlendirdiğiniz için Nouvart ve tüm okurlarımız adına tekrar teşekkür ederim. Hoşçakalın, daha nice başarılara.

M.Ö.Y.: Sanatımı, duygularımı bu röportaj aracılığı ile paylaştığınız için ben teşekkür ederim.

Önceki İçerikBaşak Yavuz’la Take Five: “Ceyda Özbaşarel”
Sonraki İçerik“Gotham Bağımsız Film Ödülleri” sahiplerini buldu
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Inline Feedbacks
View all comments